Kentte köy hayatını sürdürmeye çalışsa da özlüyor

  • 09:06 15 Şubat 2021
  • Yaşam
 
MUŞ - Köyde kısıtlı imkanlar içinde çocuklarını okutamayınca Bulanık merkeze taşınan Aysel Küçükçelebi, köyde olduğu gibi burada da hayvancılıkla geçimini sağlıyor. Köydeki kolektif yaşamı burada da yaşatmaya çalışsalar da köyü çok özlediğini söylüyor Aysel.
 
Bölgede yurttaşların en temel haklarına erişimde yaşadıkları zorluklar, köy koşullarında katbekat artıyor. Köylerde yaşayan yurttaşlar da ya devlet baskısı ya da kısıtlı imkanlar nedeniyle kent veya ilçe merkezlerine taşınmayı seçiyor. Muş’un Bulanık ilçesinde yaşayan Aysel Küçükçelebi de vazgeçmek istemediği köy yaşamını, çocuklarının eğitim hakkına ulaşabilmesi için bırakıyor.
 
‘Çocuklarımın okuması için köyden taşındım’
 
Muş’un Varto ilçesine bağlı Kaniye Mera köyünde (Bağlıköy) yaşadığını, evlendikten sonra ise Bulanık ilçesine bağlı Niftik (Seçme) köyünde yaşamaya başladığını söyleyen Aysel, çocuklarını okutmak için Bulanık merkeze yerleştiğini belirtiyor. Köyde hayvancılıkla geçindiklerini ifade eden Aysel, Bulanık’ta da aynı işi yaptıklarına değiniyor. Aysel, “Bir evde 23 kişiydik. Eşimin annesinin çocukları çok küçüktü öldüğünde. Çocuklarına ben bakmak zorunda kaldım. Aslında yaşım da küçüktü ama bakmak zorundaydım. Eşimin kardeşleri büyüyüp evlendikten sonra artık ben de çocuklarımın okuması için Bulanık merkeze yerleştim” diyor.
 
‘Eskiden yaşam daha zordu’
 
Eskiden yaşamın daha zor olduğunu kaydeden Aysel, bu kıyaslamayı şöyle yapıyor: “Şimdi evlerde sular akıyor, çamaşır makinası var, her şey elinin altında ama eskiden biz 2-3 gün boyunca elbise yıkardık, ekmek pişirmek için gün ağarmadan ekmek yapmaya başlardık, akşama kadar. Çocukların başını yıkamak için suyu sürekli odun ateşini yakarak ısıtıyorduk. Toprakta ne yeşerirse onu yerdik. Öyle saklayalım, sonraki güne yapalım yoktu. İnsanların maddi durumu ortadaydı. Bahçede bir patates yetişse o günü o patates ile bitiriyorduk.”
 
‘Eski zamanları çok özlüyorum’
 
Köyden Bulanık merkeze yerleştiğinde koyunlarının olmadığını ve sadece ellerinde bir valiz kıyafetle geldiklerini belirten Aysel, kaldıkları evin pencerelerini ve kapılarını naylon ile kapattıklarını ve o süreçte köyünü çok özlediğini dile getiriyor. Aysel, “Öyle elimizde para ve hayvanlarımız yoktu. Hep birlikte bir yerlerde çalışarak şuan yaşadığım evi inşa ettik. Evimizi yaptığımızda bu sefer de yavaş yavaş hayvan almaya başladım. Çünkü köy yaşamından asla vazgeçmek istemiyordum. O zamanlar daha güzeldi. Ben eskiden komşularıma, evime gelene daha fazla güveniyordum ama şimdi sadece benim değil kimsenin kimseye güveni kalmadı. Eskiden benim kapıma geleni evime alırken, yediğim ekmeği paylaşırken şimdi kapıma gelene ekmek vermek için bile iki defa düşünüyorum. O eski zamanları gören herkes çok özler o zamanı… Çünkü insanlar birdi bu kadar ayrımcılık yoktu” sözlerine yer veriyor.
 
‘Hayvanlarım geçim kaynağım oldu’
 
Şu anki hayatına hala alışmaya çalıştığını dile getiren Aysel, yaşadığı tüm zorluklara karşı kendine küçükbaş hayvan aldığını ve köy yaşamını Bulanık’a da taşıdığını ifade ediyor. Yaz aylarında hayvanlarını yaylaya çıkarırken kış mevsiminde evinin önünde yaptığı ahırda hayvanlarına bakan Aysel, hayvanlardan da elde ettiği sütü ise geçim kaynağı olarak kullanıyor. Aysel, şunları dile getiriyor: “Keçilerden elde ettiğim sütü ya tereyağı, peynir ya da yoğurt yapıyorum. Ben bildim bileli geçimimi hayvanlara bakarak yapıyoruz. Hayvan bakmak çok zor ama geçim kaynağı olduğu için satmak yerine bir şekilde idare ediyoruz. Kış aylarında hayvancılık çok zor olurken, yaz aylarında en azından hayvanları yaylaya gönderdiğimiz için hayvanlar yeterince ot yiyebiliyor. Yaz aylarında topladığımız otları kuru bir yerde muhafaza ederek kışın hayvanlar için saklıyoruz. Kış mevsimi hemen bitmediği için yaz ayında topladığımız otlar da yetmiyor.”