HDP Hukuk Komisyonu’ndan mütalaa tepkisi: Kabul etmiyoruz

  • 11:01 15 Nisan 2023
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası'nda savcılığın verdiği mütalaaya tepki gösteren HDP Hukuk Komisyonu üyesi Nuray Özdoğan, “Mahkeme de kurduğu ara kararlar ile savcılık makamı da sunduğu mütalaa ile 2023 seçimlerinde taraf olduklarını, olacaklarını açıkça belli etmişlerdir. Kabul etmiyoruz” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu, 17’si tutuklu 108 Kürt siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’na ilişkin dün verilen mütalaanın ardından ve duruşmanın 3 Temmuz’a ertelenmesine ilişkin partilerinin genel merkez binasında basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı, HDP Hukuk Komisyonu adına Nuray Özdoğan yaptı.
 
‘Dava tümüyle hukuksuz ve siyasi yürütülüyor’
 
Kobanê Davası’nın hukuksuz ve siyasi saikler ile yürütülen bir dava olduğunu söyleyen Nuray, “Bildiğiniz üzere AİHM duruşmadan önce bir karar verdi, büyük daire kararı. Sayın Figen Yüksekdağ’a ilişkin bir karar verdi. Aynı yüksek daire, Sayın Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararını Sayın Figen Yüksekdağ Şenoğlu hakkında da tekrar etti. Bu karar neden önemliydi, bu karar bu davanın tümüyle hukuksuz ve dayanaksız olduğunu ve siyasi saikle yürüyen bir dava olduğunu gösteren bir karardı. Hükümetin yaptığı itirazlar da reddolmakla 4 Nisan itibariyle Figen Yüksekdağ Şenoğlu kararı kesinleşti. Peki, bu kararda ne diyordu? AİHM Yüksek Mahkemesi, HDP’li milletvekillerinin siyasi ifade özgürlüklerini kullandıkları için susturulmak ve cezalandırılmak amacıyla tutuklandıklarını tespit etti. Mahkeme aynı zamanda, başvurucuları kriminalize etmek amacıyla kullanılan ceza yasalarının uluslararası makamların keyfi müdahalesine karşı yeterli koruma sağlamadığını tespit etti” ifadelerini kullandı.
 
‘AİHM siyasi faaliyetlerin engellendiğini belirtti’
 
 
AİHM’in verdiği karar ile siyasetçilerin faaliyetlerinin engellendiği ibaresini hatırlatan Nuray,  “Mahkeme dedi ki; Başvurucuların eylemlerinin siyasi söylemleri ve bazı yasal toplantılara katılmaktan ibarettir. Demirtaş Türkiye (no. 2) kararına atıfla bir kez daha serbest seçim hakkı ihlal edildiğini tespit etti. Yine Mahkeme, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin 5 Şubat 2017 tarihli memorandumuna atıfla HDP’li milletvekillerinin özgürlüklerinden alıkonulmasını ‘Meclis’teki tartışma ortamının sınırlandırılmasını, Meclis’teki tartışma ortamının sınırlandırılması için yargı tacizine başvurulması olarak nitelendirildi. Mahkeme amacın başvuranın yaklaşık 5 yıl önce 6-8 Ekim tarihleri arasında işlendiği iddia edilen bir suça karıştığı şüphesinden ziyade, başvuranın tutukluluk halini devam ettirerek böylece başvuranın siyasi faaliyetler yürütmesini engellendiğini belirtmiştir. Yargı makamlarının, muhalefet liderlerinden biri olan başvuranın davranışlarına, diğer HDP milletvekillerinin ve seçilmiş belediye başkanlarının davranışlarına ve daha genel olarak muhalif seslere sert tepki verdiğini tespit etmiştir. Türkiye’deki yargı makamları için yapıyor bu tespiti”  diye belirtti.
 
‘Yargılananlar serbest bırakılmalı’
 
Nuray şöyle devam etti: “Başvuranın tutuklanması ve tutukluluk halinin devamı, sadece binlerce seçmeni Meclis’te temsil edilmekten mahrum bırakmamış, aynı zamanda halkın tamamına tehlikeli bir mesaj göndererek ‘özgür demokratik tartışmanın kapsamını önemli ölçüde azaltmıştır’ demiştir. Bu unsurlar ışığında, mahkeme, yetkililerin başvuranın tutukluluk haline ilişkin olarak ileri sürdürdüğü amaçların sadece demokrasi açısından tartışılmaz ciddi bir mesele olan gizli bir amaca yönelik bir kılıf olduğu sonucuna varmıştır. AİHM büyük daire de Demirtaş kararında olduğu gibi 4 Nisan itibariyle Türkiye’deki HDP vekillerini ve başkalarına yönelik bu davaların siyasi saikle yürütüldüğünü açıklayarak tespit etmiştir. Bu karar, Kobanê Davası öncesi mahkeme heyetine sunulmuştur ve mahkeme heyetine de duruşmada yeniden açıklanmıştır. Hukuka uygun işleyen bir yargı sürecinde bu aşamada AİHM ‘in kesinleşen yargı 2 kararına göre tüm yargılananların serbest bırakılması, davanın düşürülmesi gerekirdi. Mahkeme bu konudaki talebimizi yine eski ezber gerekçeleri ile reddetmiştir.”
 
‘Erdoğan yargıya mesaj vermeye devam ediyor’
 
İktidarın seçim çalışmalarını, mahkeme salonlarına taşıdığını ifade eden Nuray, “Yakın zamanda partimize yönelik siyasi linçin devamı niteliğindeki kapatma davasının görüldüğü Anayasa Mahkemesi üyelerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından aranarak baskı altına alınmaya çalışıldığı ortaya çıkmıştır. 5 Nisan’da da duruşmaya yakın bir tarihte, Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Demirtaş hüküm giymesi gerekirdi, henüz hükmünü almadı, asıl hüküm giydiğinde o zaman bunları konuşamayacak’ sözlerini sarf ederek yargıya mesaj vermeye devam etmiştir. Deprem felaketinin yaşandığı 6 Şubat günü dahi duruşma yapmaya çalışan mahkeme heyeti kendince kaybettiği zamanı telafi etmek ve siyasetin takvimine yetişebilmek adına bu periyottaki duruşmada en faşizan dönemlerde dahi görülemeyecek şekilde hukuku ruhen de, şeklen de ayaklar altında alan bir pratik sergilemiştir” sözlerine yer verdi. 
 
‘Mahkeme yargısal makam niteliğini tümden kaybetmiş’
 
Mahkemenin verdiği ara karar ile savcılığın sunduğu mütalaa ile açıkça seçimlerde taraf olduklarını belli ettiğinin altını çizen Nuray, “Kabul etmiyoruz. Yargılama süresince defalarca ceza usul ve kanun hükümlerini çiğneyen mahkeme gelinen aşamada yargısal makam niteliğini tümden kaybetmiştir. Türkiye’nin demokrasi tarihi ve hukuk düzeni adına üzücü ve utanç vericidir. Mahkeme heyeti bu periyotta yargısal tüm süreçleri askıya almıştır. Tek motivasyonu cezaya giden süreci kısaltmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu celsede dosyaya yargılananlarla ilgili gelen takipsizlik kararları gibi lehte kararları dahi delil olarak değerlendirmeyeceğini ve bu nedenle duruşmada okumayacağını açıkça ifade etmiştir. Bir kısmı depremzede olan yakınlarını kaybeden yargılananların 06 Şubat 2023 tarihinde deprem felaketinin yaşandığı tarihte duruşmaya ısrarla çağrılmalarına dair eleştiriye ve depremin insani ve kentsel yıkıma dair sözlerine dahi ‘bizi ne ilgilendirir, geçin bunları’ diyecek kadar insani tutumdan da uzaklaşmış bir mahkeme heyeti görülmüştür. Hukuk, temel haklar insana dairdir. İnsan içindir. Bunlar çiğnendiğinde düşülecek nokta şu an mahkemenin düştüğü nokta gibi, utanç verici bir nokta olur.
 
‘Adil ve tarafsız yargılamanın unsurlarına yer verilmedi’ 
 
Sorgusu tamamlanmayan siyasetçilerin savunma haklarının iddianameye karşı beyanda bulunma haklarının tümüyle ortadan kaldırıldığını vurgulayan Nuray, “Mahkeme bir kararla oldubittiye getirilip bu aşamadan sonra ‘ben sorgu, savunma almayacağım’ dedi ve buna gerekçe olarak da gerçek dışı sebepler ortaya sundu. Duruşma tutanaklarında kişisel yorum ve değerlendirmelerine yer veren heyet hasmane bir tutum izlemeye devam etti. Yargılananlara ve savunma avukatlarına yönelik tarafgir bir tutum içinde olduğunu gösterdi. Adil ve tarafsız bir yargılamanın hiçbir unsuruna yer vermedi. Adil bir yargılama için adalet için ısrarla, duruşma salonunda yer aldığımız 14 Nisan Cuma günü ise mahkeme için bu periyot da siyasetçilere iktidara verecekleri belgenin son günü olması nedeniyle hız ve telaşla kararlar veriyor. Mahkeme duruşma başladığında bizlerin ve yargılananların taleplerini kesin olarak reddetti, söz kurmalarına izin vermedi. SEGBİS sistemini tarafımıza kapatılmış, yargılananların ve avukatların itirazlarını kayda dahi almayacak kadar pervasız bir tutum izledi. Savcılık makamı yargılananların itiraz sesleri arasında hızlıca mütalaasını okumaya başlamıştır. Yargılanan siyasetçiler ve savunma avukatları mütalaadan önce kendilerine söz verilmemesi üzerine duruşma salonunu terk etmek zorunda kalmışlardır” dedi. 
 
Mütalaa: İktidarın ruh ve düşünce dünyasının tercümesi 
 
 
Mütalaanın boş mahkeme salonuna okunduğunu kaydeden Nuray, şöyle konuştu: “Savcılık makamının mütalaası adeta iktidar partisinin ruh ve düşünce dünyasının tercümesi olmuştur. Müvekkillerimize siyasi faaliyetleri nedeni ile müebbet hapis cezaları istenmiş, tutuksuz yargılananların tutuklanması talep edilmiş, savunma ve sorgu hakları için aylardır gösterdiğimiz çaba, mesleğimizi ifa etme çabamızı örgütsel tavır olarak değerlendirilmiştir. Savunmanın avukatların, müvekkillerinin haklarını savunma çabasını örgütsel tavır olarak nitelendirmiştir. Hukuk dernekleri, barolar ve avukatların adil, tarafsız yargılamaya dair uyarıları kriminalize etmeye çalışmış, siyasi manipülasyon içeriği yüksek bir mütalaa okunmuştur. Seçim sürecinin en büyük manipülasyon aracı olması beklenen mütalaa savunmanlara ve yargılananlara iletilmeden önce dün akşam basına özel, özetinin ve bilgi notunun hazırlandığını da kamuoyu ile paylaşmak isteriz. Savcılık makamı kamu adına, bu ülkenin halkları adına değil mevcut iktidar partisi adına hareket ettiğini her işlem ve eylemi ile açık etmekten çekinmemiştir.
 
Yargıyı bu utanç tablosundan çıkaracağız
 
Vatan Partisi Genel Başkanı’nın izlediği tutum savcılık makamının izlediği tutumun benzeridir. Elbette ki bu tablonun asıl yaratıcıları yargı mensupları değil, baskı ve talimatlarını mahkemeler üzerinden çekmeyen iktidar ve ortağıdır. Yargı mensuplarının da bu ülkenin halklarının demokrasi, barış, adalet talebi karşısında bir aşamada hakimlik ve yargıçlık mesleklerini ve onurlarını hatırlayacağına inanıyoruz inanmak istiyoruz. 14 Mayıs tarihinden sonra yargısal makamları içine düşürdükleri bu utanç tablosundan çıkaracağımıza da söz veriyoruz. Gerçek katilleri, gerçek yağmacıları, gerçek hırsızları gizlemek adına yürütülen tüm operasyonlara karşı halkların demokratik gücü ile mücadele edilecek ve boşa çıkarılacaktır. AKP-MHP iktidarı geleceğini, partimize vekillerimize üyelerimize yönelik yürüttüğü kumpas davalarına bağlamıştır. Goebbelsvari propaganda yöntemlerine karnımız toktur. Mahkeme heyetini de bundan kaçınmaya davet ediyoruz. Halklarımız, yurttaşlarımız yalanlara kimleri aracı ederlerse etsinler altındaki gerçek imzayı görmektedir. Seçimle sandıkla bu imzayı sonsuza dek sileceklerdir. Halkımız, halklarımız bu seçimde demokrasinin geleceğini şekillendirecek, ülkenin tüm kurumlarını, yargı kurumlarını emir erleri haline getirenlere cevabı sandıklarda verecektir.”