Halepçe’nin tanığı: Unutturmayacağız

  • 09:07 16 Mart 2023
  • Güncel
Medya Üren
 
AMED - Halepçe’yi unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını belirten katliamın tanıklarından Banu Helepçeyî, Kürtlere yönelik jenosid saldırılarının bu gün de devam ettiğini, Güney Kurdistan hükümetinin Türkiye ile işbirliği yaparak saldırıların önünü açtığını, “Jin jiyan azadî” serhıldanı ve birlik ile jenositlerin önünün alınabileceğini söyledi. 
 
Irak’ta Saddam Hüseyin 16 Mart 1988’de Güney Kurdistan’ın Halepçe ilçesin yönelik  kimyasal gaz saldırısı ile 5 binden fazla Kürdü katletti. Katliamın üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen kimyasal gazın etkisi hala devam ediyor.  
 
Katliamın tanıklarından Kurdistan Özgür Kadın Hareketi Üyesi  (RJAK) Banu Helepçeyî, katliamın yıl dönümüne ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu. Banu, dünyanın katliama karşı olan sessizliğini unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını söyledi. 
 
Serhildan olmazsa…
 
 Geçmiş ve günümüzdeki Halepçe’nin direniş, serhildan olmaması durumunda Kürtlerin geleceği olacağını söyleyen Banu, “Halapçe’de 5 bin şehit verildi. Kurdistan için bedel veren tüm şehitleri anıyoruz.  Halepçe bir direniş kentiydi. Bu yüzden de kimyasal saldırı ile kenti yok etmek istediler. Hem kimyasal saldırı öncesi hem de sonrası değişmeyen direniş kültürüydü. Enfal’den önce 1974 tarihinde  Halapçe’ye napalm silahları ile saldırı oldu. O saldırıda da katliam gerçekleştirdiler ve bu sürekli devam etti. Biz bir yıldan fazla İran’da kaldık. Halkımız çok ağır ve acılı süreçten geçti. ‘Aşbetal’ sonrası bir kez daha Baas hükümeti Halepçe’ye döndü ve saldırılarını sürdürdü. 1980’lere doğru Kürt halkı Baas rejimine karşı rahatsızlığını gösterdi ve rejim Kürtlere yönelik kinini devreye soktu. Kinini Halepçe’ye kustu. Halepçe ile Kürtleri yok etmek istedi” dedi. 
 
Kürtlerin bayramına doğru jenosid
 
Kürtlerin Newroz  Bayramı’na doğru büyük jenosid, soykırım gerçekleştirildiğini ve binlerce kişinun katledildiğini belirten Banu şöyle devam etti: “En ağır olanı da tüm dünyanın gözü önünde bu saldırı gerçekleşti. İlk saldırıdan bu kadar bedel verilinceye kadar Halepçe yalnız bırakıldı. 15 Mart gecesiydi. Çok iyi hatırlıyorum. Halepçe altına ateş verilen bir tencere gibi yakıldı. Halepçe kaynıyordu. Uçak ve patlama sesleri, çığlık, hawar sesleri, saldırılar iç içe geçiyordu. Sanki kıyamet denilen an o andı. Asker ve hainlerin sesleri ile halk kimyasal  saldırıdan haberdar oldu. Halk kendini korumak için bodrumlara sığındı.  Çok büyük bir tütün fabrikası vardı Halepçe’de. Birçok kişi kurtulmak için oraya sığınmaya çalıştı. 16 Mart sabah saat 11.00 idi. Kimyasal silahlar yani ölüm silahları Halepçe’ye atıldı. Fabrikanın ve evlerin bodrumlarında binlerce kişi şehit düştü. Akşama doğru sadece hawar sesleri yükseliyordu. Sokaklarda, bodrumlarda binlerce can yerlere düşmüştü. Kürdistan’da büyük bir yara açıldı böylece. İnsanlık tarihi bunu affetmeyecek.” 
 
Ne tarih ne biz unutacağız
 
“O dönemde ben çocuktum” diyen Banu, “Halepçe’ye bağlı Enûba diye bir köy vardı. Büyük bir köydü nehir ve yeşilliği olan bir köydü. Oraya saldırdılar. Oradan biz Rojhilat’a geçtik. Acıyla, halkımızı, toprağımızı, ölülerimizi arkamızda bıraktık. Orada yaralarımızı sarmak istedik biraz. Ama hala da etkileri devam ediyor. Hala daha kimyasaldan etkilenen birçok kişi tedavi edilmiş değil. Hala bundan dolayı Halepçe’de ölümler oluyor. Birçok çocuk da sakat kaldı, tedavi edilmedi. Hala bir çözüm bulunmuş değil. Halepçe halkı çok öfkeli. Halepçe için anma ve kınamakla sadece bir şey yapılmış olmuyor. Faillerini görmüyoruz. Bu Avrupa ve tüm dünya için bir utanç. Ne tarih ne biz unutacağız” ifadelerini kullandı.  
 
Jenosid Şengal’de sürüyor
 
Güney Kurdistan’dan umutlu olduklarını ancak umutlarının kırıldığını belirten Banu şunları anlattı: “Özgürlük adı altında jenosidlerin sonu gelmedi. Nasıl o gün Halepçe  kimyasallarla bombalandıysa bugün de Kürtlere yönelik yok etme ve işgal saldırıları devam ediyor. Bugün Şengal’de saldırı yaşanıyor.  Yaralarımızı tekrar açtılar. Faşist Türk devleti Kurdistan’ı bombalıyor. Kurdistan’ın tüm parçalarında aynı politika yürütülüyor. Kurdistan’ın yer altı ve yerüstü zenginliklerinden faydalanıyorlar, çalıyorlar. Katliam gerçekleştiriyorlar. Ormanlarımızı, doğamızı talan ediyorlar.  Bu sitemimiz kendimizedir de. Güney Kurdistan hükümeti bu soykırımın devam etmesine nasıl izin veriyor? Türk devleti ile nasıl işbirliği yapıyor? Saddam büyük bir zulüm ve katliam yaptı Güney Kurdistan’da. Bugün o günlere anıyoruz. Bugünkü katliam daha da ağır. Acaba hiç bundan ders çıkarmamışlar mı? Acaba tarihten, geçmişten hiç mi ders almamışlar? “
 
‘Ne anlaşıldı ne de bir şey yaptılar
 
Halepçe’de ortaya çıkan hastalıklara çare bulunması gerektiğini dile getiren Banu, Güney Kurdistan hükümetini eleştirdi. Banu, şöyle dedi: “Şimdiye kadar hiçbir çözüm bulmadılar. İlaç gerekli, halk var olan imkanlarla ilaç ya da makine bulamıyor. Çocuk ve gençler hala hastalanıyor. Yardım sandığı oluşturduk ve bir hastane için malzeme almak istedik. Güney Kurdistan hükümeti gelip yardım sandığına el koydu ve hastane için hiçbir yardımda bulunmadı. Hırsızlık ve talan dışında bir şey yapmadılar. Ne Halepçe’nin sesi duyuldu ne de anlaşıldı. Hiçbir şey yapılmadı.”
 
‘Kürt halkı düşmanlarını tanıyor’
 
Kürt halkının değerlerini koruması gerektiğini belirten Banu, “Eğer kendimizi ve işgalcileri iyi tanıyorsak bunun için önemli adımlar atmalıyız. Kuzey Kurdistan halkı sandıklara gittiğinde oy verirken iyi düşünmeli. Günlük olarak Halepçe sürüyor. Günlük olarak Kürtler ve Kurdistan bombalanıyor.  Bugün jin jiyan azadî sloganı ile dünya ayağa kalkmış durumda. Kadınlar olmadan toplum özgürleşmez. Toplumun özgürlüğü için isyana sahip çıkmalıyız. Ancak bu serhildanla başarabiliriz. Bu süreçte daha çok birlik olmalı ve değerlerimize sahip çıkmalıyız. Bugün artık özgürlük zamanı. Jin jiyan azadî felsefesinin sahibi Sayın Abdullah Öcalan özgürleşmeli” diye konuştu.