Gülistan Koçyiğit: 21 aydır Sayın Öcalan’dan haber yok

  • 11:07 29 Aralık 2022
  • Güncel
 
ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan ile avukat görüşünün sağlanması talebiyle HDP’li milletvekillerinin gerçekleştirdiği nöbet eyleminde konuşan HDP Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “21 aydır Sayın Abdullah Öcalan’dan haber yok” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesi talebiyle Adalet Bakanlığı önünde başlattıkları nöbet eylemi, 7’inci gününde devam etti. Adalet Bakanlığı’na yürümeleri polis tarafından engellenen vekiller Meclis’in Dikmen Kapısı önünde açıklama yaptı. Gülistan Kılıç Koçyiğit’in söz aldığı nöbette Celadet Gaydalı, Pero Dündar, Kemal Peköz ve Abdullah Koç milletvekilleri katıldı.
 
‘Hiç bir görüşme başvurusuna olumlu yanıt verilmedi’
 
Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin 21 aydır sürdüğünü vurgulayan Gülistan, “15 Şubat 1999 tarihinden beri özel bir rejimle yönetilen İmralı Ada Hapishanesi var, orada bulunan Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak bir tecrit var, bu tecridin dönem dönem daha da ağırlaştığını, dönem dönem hiç bir şekilde haber alınamadığını biliyoruz. 21 aydan fazla bir süredir kendisinden kamuoyunun, ailesinin, avukatlarının haberi yok. Hiç bir görüşme başvurusuna olumlu yanıt verilmedi. Her hafta aile ve avukatların yaptığı görüş başvuruları hukuksuz bir şekilde engelleniyor. Geçmişte ‘koster bozuk’, ‘hava muhalefeti’ gerekçesini ileri sürenler, artık öyle bir noktaya geldiler ki hiç bir gerekçe ileri sürme ihtiyacı duymuyor. Neredeyse duymazdan, görmezden gelen, zamana yayarak süreci tüketmeye çalışan bir iktidar aklıyla karşı karşıyayız. Biz bunu kabul etmiyoruz, tecrit bütün uluslararası metinlerde, insanlığın evrensel değerlerinde insanlık suçudur, işkencedir” ifadelerini kullandı.
 
İmralı’da uygulanan zamana yayılmış idam cezasıdır
 
Bu tecridin zamana yayılan bir idam olduğunu kaydeden Gülistan, bu tecride ağırlaştırılmış müebbet diyemeyeceklerini belirtti. Gülistan devamında şöyle konuştu: “İnsan sosyal bir varlık, insanı diğer canlılardan ayıran düşünebilme yeteneğidir, sosyal ilişkileridir, onu bir yere kapatıp, onu bütün sosyalitesinden ve ilişkilerinden koparırsanız, siz zamana yayılmış bir idam cezasını uyguluyorsunuzdur. Şu anda İmralı’da olan da zamana yayılmış idam cezasıdır, idam cezasının infazıdır. Biz buna ağırlaştırılmış müebbet hapis diyemeyiz, çünkü bu cezaların infaz hukukunda karşılığı vardır. Herkes ailesi ve avukatlarıyla görüşme hakkına sahiptir. Bu ülkenin Anayasası mutlak eşitliği tanımlar. Anayasa madde 10 “herkes yasalar karşısında eşittir” der. O halde soruyoruz: Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Sayın Abdullah Öcalan’ı diğer mahpuslardan ayıran nasıl bir hukuksal ve yargısal rejim vardır. Adalet Bakanlığı bunu kamuoyuna duyurmak durumunda, bunu açıklamaktan, duymazdan ve görmezden gelerek, sürecin üzerini örtmek, bu ülkenin çıkarına değildir, bu ülkede yaşayan hakların çıkarına değildir. 
 
Söz konusu olan Türkiye halklarının geleceğidir
 
Bu ülkede 40 yıllık çatışmalı geçmiş, 100 yıllık Kürt sorunu var. Kürt sorununda barışın, çözümün kapısını aralamak istiyorsak, bu sorunu hakkaniyetli ve onurlu bir barışla çözmek istiyorsak, burada muhataplar bellidir. Devletin bir an önce muhattaplarıyla görüşmesi, sorunun çözümü için adım atması gerekiyor. Ne Kürt sorunu ne de Sayın Öcalan’a yönelik tecride hiçbir güncel siyasi çıkara alet edilemez, söz konusu olan yaşam hakkıdır. Kürt halkının Türkiye halklarının geleceğidir. Bu meseleye tamamen güncel, siyasi çekişmelerin dışında, evrensel insanlık değerleri ve bu ülkenin yasaları çerçevesinde yaklaşılmasını bekliyor ve talep ediyoruz. 
 
Kürt sorunun çözümünde temel aktör olan Öcalan ile görüşülmeli
 
Biz TBMM grubunda bulunan HDP milletvekilleri olarak 2’nci haftasına giren nöbetimizde, Adalet Bakanlığına ve hükümete çağrıda bulunuyoruz. Biz bu tecridi kabul etmiyoruz. 4 siyasi mahpustan hiçbir koşulda haber alınmamasını, iletişim kurulmamasını kabul etmiyoruz. Bu hukuksuzluğu kabul etmek, bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın hakkının gasp edilebileceğini, iktidarın çıkarları doğrultusunda geriye itebileceğini, her birimizin hakkının askıya alınabileceğini kabul etmek anlamına gelir. Biz asla ama asla bunu kabul etmiyoruz. Bir kez daha demokratik kamuoyuna bu ülkeyi ikinci yüzyılında demokrasiyle buluşturmayı vadeden ana muhalefet partisine, 6’lı Masa’ya, bu ülkede siyaset yapan herkese sesleniyoruz. Siz bu ülkenin bir cezaevinden yaklaşık 22 aya yakın bir süredir hiç haber alınamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl karşılıyorsunuz? Bunun hukukta, vicdanda, Anayasa’da, ahlakta nasıl bir karşılığı var? Bu hukuksuzluğa göz yumarak, bu hukuksuzluğu görmezden gelerek, Türkiye’yi cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokrasi ile nasıl taçlandıracaksınız? Bu ülkede tek bir yurttaşın dahi hakkı askıya alınmışsa, tek bir yurttaş demokratik anayasal haklarından mahrum ise, o ülke demokratik olabilir mi? O nedenle başta Kürt sorunun çözümündeki temel aktör olması ve muhatap olması nedeniyle Sayın Öcalan ile bir an önce görüşme yapılmasını istiyoruz. 
 
Bizi Öcalan ile görüştürün Kürt halkının kaygılarını dindirin
 
Eş Genel Başkanımız, Parti Sözcümüz, DBP Eş Genel Başkanı ve milletvekilleri olarak başvuru yaptık. Bizi adaya gönderin, bizi Sayın Öcalan ile görüştürün, olmadı avukatlarını, ailesini gönderin, bütün demokratik kamuoyunun, Kürt halkının kaygılarını dindirin. Çünkü gerçekten üst düzeyde bir kaygı var. Yaşam hakkı başta olmak üzere ciddi kaygılarımız var, sağlığından endişe ediyoruz. CPT ile görüşmeye çıkmaması nedeniyle endişelerimiz derinleşmiş durumda. Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ başta olmak üzere, AKP hükümeti ve bütün yetkililer Kürt halkının bu endişelerini gidermekle sorumludur. Bir kez daha TBMM önünden milletvekilleri olarak AKP iktidarına, Adalet Bakanlığına sorumluluğunu hatırlatıyoruz. Bu hukuksuz durumu kabul etmiyoruz. Bu hukuksuz duruma karşı nöbet eylemimiz devam edecek. Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleşinceye ve bu hukuksuzluk bitinceye kadar eylemimize devam edeceğiz. Asla ama asla böyle de’facto ve yasadışı dayatmaların topluma kabul ettirilmesine razı olmayacağız.”