‘Kürtler kaybederse Ortadoğu halkları da kaybeder’

  • 09:03 3 Haziran 2022
  • Güncel

Şirin Çınar

BATMAN - AKP-MHP iktidarı ve KDP işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılara karşı bölge halkının sessizliğini bozması gerektiğini vurgulayan TJA aktivisti Gülistan Sönük, “Başur halkı, KDP’nin bu tutumunu kabul etmemeli” dedi. 
 
AKP-MHP iktidarının, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 17 Nisan’dan itibaren farklı bir boyuta evirilen saldırılar sürüyor. Zap, Avaşin ve Metina’nın da aralarında bulunduğu bölgeler TSK tarafından savaş uçaklarıyla bombalanmaya devam ediyor. Kürt halkının, KDP’nin AKP-MHP iktidarı ile yapmış olduğu işbirliğine karşı tepkileri sürerken, halk saldırılara karşı direnişi büyütme çağrısında bulunuyor.
 
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Gülistan Sönük, 31 Mayıs günü Batman’da birçok eve yapılan baskında gözaltına alınmadan önce Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik gerçekleştirilen saldırılara ilişkin ajansımıza konuştu. 
 
‘Saldırılarda birçok tahribat oldu’
 
AKP’nin iktidara geldiği günden beri Kürtlere yönelik saldırılar gerçekleştirdiğine işaret eden Gülistan, bununla birlikte Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 2014 tarihinde çıkardığı çökertme planı kararıyla Kürtlerin bulunduğu bütün alanlarda savaş başlatıldığını belirtti. AKP iktidarının savaştan kazanım elde etmek amacıyla KDP’yle işbirliği içine girdiğini de dile getiren Gülistan, bu işbirliğinin ilk olmadığını söyledi. Gülistan, “90’lı yıllarda AKP ve KDP yine bu işbirliğini yaptı ve Federe Kürdistan bölgesine askeri operasyonlar düzenledi. Ve en son 17 Nisan’da tekrardan 100’lerce savaş uçağıyla beraber saldırılar başlatıldı. Saldırıların gerçekleştiği alanda insan yaşamından tutalım doğal yaşam alanına kadar birçok tahribat meydana geldi” diye ifade etti.
 
‘Kürtler kaybederse Ortadoğu’daki halklar da kaybedecek’
 
Federe Kürdistan Bölgesi’ne yapılan saldırılarda kullanılan kimyasal silahlara dikkat çeken Gülistan, AKP-MHP iktidarının savaştan kazanım elde edemediği için kimyasal silah kullanmaya başvurduğunu belirtti. Zap, Metina ve Avaşin bölgelerine yoğun saldırılar yapıldığını da ifade eden Gülistan, “AKP iktidarı Zap, Metina ve Avaşin bölgelerinden sonuç alamadığı için bu bölgelerde kimyasal silah kullanmaya başlayarak sonuç almaya çalıştı. Ancak 90’lı yıllarda özellikle kadınlar başta olmak üzere halk bu ihanete ve saldırıya karşı büyük mücadele vererek cevap verdi. Ve yine o zamanda da halk KDP’nin siyasetini teşhir ederek kabul etmedi. Bugün bölgede yapılan saldırıları da Kürdistanlılar başta Başure Kürdistan olmak üzere Türkiye ve Avrupa'nın birçok kentinde bu işbirlikçi politikaları protesto etti. Çünkü biz şunu çok net biliyoruz ki AKP'nin Başure Kürdistan bölgesine yönelik yaptığı saldırılarda kazanım elde ederse bu savaşta sadece kaybedenler Kürtler olmayacak. Kürtler kaybederse bütün Ortadoğu halkları da kaybedecektir” diye kaydetti.
 
‘AKP’nin ilk hedefi yine KDP olacak’
 
Gülistan, AKP-MHP iktidarının bölgede gerçekleştirdiği saldırıları kendi iktidarı için “ölüm ve kalım savaşı” olarak gördüğünü dile getirerek, AKP-MHP iktidarının bu savaştan kazanım elde ettiği anda baskıcı politikalarını sürdürmeye devam edeceklerinin üzerinde durdu. Sadece AKP’nin değil KDP’nin de bu savaştan kazanım elde edemeyeceğine işaret eden Gülistan, “KDP şunu çok iyi bilmelidir ki AKP-MHP bu savaşta kazanırsa yarın ilk hedef alacağı şey KDP olacaktır. Çünkü bunu kendileri de her zaman dile getiriyor. ‘Dünyanın neresinde olursa olsun bir Kürt kazanımı ve statüsü varsa biz bunun karşısında olacağız’ söylemlerini KDP unutmamalıdır. Çünkü bu böyle gidersen bu savaşın kazanını AKP-MHP iktidarı olacaktır. Eğer bu kazanım elde edilirse Türkiye'de yaşayan ve sol sosyalist kesimde yer alan bütün kesimler zarar görecektir. Bunun için Türkiye halkının da bu operasyonlara karşı çıkması gerekiyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Kaosun çıkışı Sayın Öcalan üzerindeki tecrittir’
 
Nisan 2015’te çözüm sürecinin bozulması ve PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin kesilmesiyle savaş sürecinin giderek derinleştiğini söyleyen Gülistan, “2015’te Sayın Öcalan’ın öncülük ettiği bir müzakere süreci başlamıştı. İktidar bu sürecin halkın yararına hizmet edecek bir süreç olacağını anladığı anda Sayın Öcalan üzerinde mutlak bir tecrit uygulamaya başladı. Tabi bu tecrit uygulamasına geçilmesiyle beraber Türkiye’de birçok sorunun ortaya çıkmasına neden oldu. Bu sorunlardan en önemlisi ise hukuk sorunu oldu. Türkiye uyguladığı tecrit politikasıyla da kendi anayasasını ihlal eden bir duruma düştü. Öte yandan tecritle beraber gerçekleştirdikleri katliama kılıf uydurmaya çalıştılar. Ama bütün bu politikalara rağmen özellikle kadınlar başta olmak üzere Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecridi kendilerine yönelik uygulandığını ele alarak tecride karşı büyük bir direniş sergilediler. Kadınlar her alanda tecridi kabul etmediklerini ve tecridin bir insanlık suçu olduğunu dile getirdiler. Ancak halen de İmralı'da tecrit içinde tecrit uygulanıyor. Ve bugün Başure Kürdistan’a yönelik yapılan saldırılar ve Türkiye’nin içerisinde bulunduğu siyasi kaos tecritten bağımsız değildir. Bu kaosun çıkış noktası ise Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecrittir” diye vurguladı.
 
‘Başur halkı KDP’nin tutumunu kabul etmemeli’
 
Federe Kürdistan Bölgesi’ne yapılan saldırıların bir an önce durdurulması için başta kadınların mücadele etmesi gerektiğinin altını çizen Gülistan, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Kürt kadınlar dışında olan kesimlerin AKP-MHP iktidarının yenilmesini istiyorsa Başure Kürdistan’a yapılan bu saldırılara karşı çıkmalılardır. Ve Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecride de karşı çıkmalılardır. Eğer bu savaş ve tecrit devam ederse ne halklara bir gelecek vaat edebiliriz ne de bir gelecekten söz edebiliriz. Bunun için başta kadınlar ve Başur halkı KDP’nin bu tutumunu kabul etmemesi lazım. Aynı şekilde aynı pratikleri Kürdistan’ın diğer yerlerinde de göstermek gerekiyor.”