'Biz annelere hesap verecekler!'

  • 09:03 1 Haziran 2022
  • Güncel
İSTANBUL - Denizli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Kalp, KOAH, kemik erime hastası tutsak Ekim Can Polat’ın bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini belirten annesi Songül İlker, “Evlatlarını katlettikleri annelere, biz tutsak annelerine hesap verecekler, affımız yok” diyerek herkesi duyarlılığa çağırdı.
 
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre, Türkiye ve bölge cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutsak bulunuyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporlarında ise 2022 yılının Ocak ayında 3, Şubat ayında 4, Mart ayında 5, Nisan ayında 3 ve Mayıs ayında 2 olmak üzere en az 17 tutsağın yaşamını yitirdiği bilgisi yer alıyor. Cezaevlerindeki tecrit, işkence, baskı ve “şüpheli ölümler” her geçen gün artarken, durumu ağırlaşan hasta tutsaklar da ya ölümün eşiğinde tahliye ediliyor ya da cezaevlerinde hayatını kaybediyor.
 
Oğlunun yaşadıklarını anlattı
 
Öte yandan Adli Tıp Kurumu (ATK) hasta ve ağır hasta tutsaklar için “Cezaevinde kalabilir” raporları vererek tutsakların ölüme giden sürecine dahil oluyor. İstanbul İkitelli’de 2016 yılında gözaltına alınarak tutuklanan ve şu anda Denizli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Ekim Can Polat da binlerce hasta tutsaktan biri. Kalp, KOAH, kemik erimesi hastası tutsak Ekim Can Polat’ın annesi Songül İlker hasta tutsaklar için tutulan Adalet Nöbeti’ne katılanlar arasında. İlk olarak geçtiğimiz hafta tutulan nöbete katılan Songül, polis işkencesine uğrayarak gözaltına alındı, daha sonra serbest bırakıldı.
 
Nöbete katılmakta kararlı olan Songül, oğlunun maruz kaldıklarını ajansımıza anlatarak herkesi hasta tutsaklara sahip çıkmaya davet etti.
 
Sistematik taciz, işkence, çıplak arama
 
“Oğlum, 2013’te 16 yaşındayken Gezi, halk ayaklanmasından gaz bombasıyla yaralandı” diyen Songül, Ekim’in birkaç gün gözaltında tutulduğunu ve çıplak aramaya maruz kaldığını dile getirdi. Gezi ile birlikte sistematik olarak Ekim’e dönük tacizlerin başladığını ifade eden Songül, “3 yıl boyunca sürekli gözaltı işkenceleri, işbirliği dayatmaları, çok büyük paralar teklif edildi. ‘Al anneni, kız kardeşini dünyanın hangi ülkesini istersen oraya git ama bir daha eylemlere katılma’ dediler. Ekim kabul etmedi tabii ki bunu, kabul etmeyince daha çok baskı” ifadeleriyle yaşadıklarını anlattı. Ekim’in, maruz kaldıklarının ardından 3 yıl sonra tekrar gözaltına alındığını paylaşan Songül, “3 yıl sonra İstanbul İkitelli’de minibüsten inerken ‘PKK’nin bombacısı’ diye gözaltına alınıyor. Üzerinden hiçbir şey çıkmamasına rağmen bir dünya delil oluşturdular, hiçbirinde Ekim’in parmak izi yok. Gözaltındayken Küçükçekmece’de patlayan bir bombayla, işkence yapıp ‘İşbirliğini kabul etmediğin için bu olay da sana kalacak’ deyip Ekim’e yıktılar” diye konuştu.
 
‘Kürt olması üzerinden 12 yıl ceza verdiler!’
 
Ekim’in bu dosyadan beraat ettiğini aktaran Songül, “İkitelli’de yanan bir araçla da ilgisi yok, olayda parmak izi ve görgü tanıklarının teşhis ettiği 1.60-1.70 boylarında bir şahıs. Benim oğlum ise 2 metre. Ekim’e 24 yıl ceza verildi. Bundan da istinafla beraat etti ama Kürt olması, etnik kimlik üzerinden ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla 12 yıl 9 ay ceza verdiler” cümlelerini kullandı. Ekim’in tutukluluk sürecinde işkence nedeniyle sağlığını yitirdiğini belirten Songül, “Dışarıdayken hiçbir sorunu yoktu, hipofiz hormon dengesizliği yani büyüme hormonu dışarıdayken vardı, genetik bir sorun ama tedavisi içeride engellendi. Bu sağlık sorunundan dolayı kanser ve felç riski yüksek, yürümekte zorlanıyor, bütün organlarına zarar verdi. İçeride işkenceden kalp krizi geçirdi. 21 yaşında, KOAH hastası. Hapishaneleri doldurdular, çocuk yerde yatmaktan birçok sağlık sorunu oldu. Yerde yattı, aç kaldı, Alevi kimliği üzerinden su verilmedi” sözleriyle Ekim’in yaşadıklarını anlattı.
 
‘Hastaneye götürüyoruz’ deyip sürgün etmişler
 
Dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün isteğiyle Ekim’in Akhisar T Tipi’nden birçok cezaevine sürgün edildiğini kaydeden Songül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Silivri’den Bandırma’ya, Bandırma’dan Akhisar’a, Akhisar’dan da şu anda bulunduğu Denizli T Tipi’ne. Akhisar’dan işkenceyle sürgün edildi ‘Hastaneye götürüyoruz’ diye. Oğlumun vücudunda hasar görmediği yer kalmadı, bunun üzerine bize 2 ay görüş yasağı verildi, çıplak arama işkencesine maruz kaldı. Bunun suç olduğunu söylediğim için oğlumu yönetime çağırıp, çıplak aramanın prosedürlerinde yer aldığını söylemişler. Hastaneye götürüp getirirlerken yine çıplak arama dayatılıyor, üst araması ve hastane işkencesi yaşatıyorlar. Geçen hafta açlık grevindeydi, talepleri kabul ediyorlar ama farklı bir yerden sorun yaratıyorlar. Bir sorunu çözüyorlarmış gibi görünüyorlar ama o sorun kesinlikle çözülmüyor, başka bir yerden sorun yaratıyorlar.”
 
‘Ceza verenler yargılanacaklar’
 
Songül, Ekim’e uygulanan psikolojik baskıya da dikkat çekerken, Ekim’in açık görüşte ayakkabısının arandığını söyledi. Nefret söylemi ve ayrımcılığın hastanelerde doktorlar tarafından da uygulandığını vurgulayan Songül, “‘Senin dosyan ne, suçun ne, teröristsin, ben terörist muayene etmem’ diyorlar. Artık çıldırmış durumdalar. Suç işliyorlar, yaptıklarının suç olduğunu da biliyorlar, yargılanacaklar. Ama benim oğlum sağlığını yitirdi, ciğerleri bitti. Kalp, ciğer, böbrek, şeker, bütün organları hasar gördü. Cezasının ertelenmesi gerekiyor. Zaten bir cezası yok, suçlu değil çünkü” şeklinde konuştu. Songül, düşman hukukuyla hareket edildiğini ifade etti.
 
‘Biz tutsak annelerine hesap verecekler’
 
Oğlunun ve hiçbir hasta tutsağın yaşam hakkının engellenemeyeceğinin altını çizen Songül, “Bu onların hakkı, haklarını alacaklar. Yargılanacaklar, biz annelere hesap verecekler. Evlatlarını katlettikleri annelere, biz tutsak annelerine hesap verecekler, affımız yok. Avukatımız Adli Tıp Kurumu’na başvurusunu yaptı. Adli Tıp da yargılanacaklar arasında, o da suç işliyor. Birçok hasta tutsağı kaybettik içeride, katlediyorlar, hasta tutsaklara da zaten hastaydı deyip öldü diyorlar. Serbest bırakmıyorlar, Adli Tıp suç işliyor. Adli Tıp, hasta tutsakların serbest kalması için bir an önce görevini doğru yapması, başvuruların hepsini onaylaması gerekiyor. Adalet ve Sağlık Bakanı’nın bir an önce hasta ve ağır hasta tutsaklar için tahliye karar vermesi gerekiyor” sözlerini kullandı. Ekim’in kemik erimesinin dört yıl önce sınırda olduğunu aktaran Songül, oğlunun ortopedik sandalye ve yatağa ihtiyacı olduğunu, dolayısıyla cezaevinde kalamayacak durumda olduğunu sözlerine ekledi.
 
Oğlunu yaşatmak istiyor
 
Ekim’in bir an önce tahliye olması gerektiğini söyleyen Songül, “Onu ne kadar çok yaşatabilirsem o kadar iyi olacak. Bir an önce herkesin insani davranıp tüm hasta tutsaklar için elini taşın altına koyup bizim yanımızda olması gerekiyor. Seslerini yükseltmemiz için, seslerini duymaları gerekiyor. İnsan olan, vicdanı olan nefes almaya utanırdı bu durumda. Birçok hasta tutsak kaybettik” dedi.
 
‘Herkesin görmesi, duyması gerekiyor’
 
Herkesi hasta tutsaklar için duyarlılık göstermeye çağıran Songül, şunları dile getirdi: “O insanların bir suçu yok ki, ülkelerini, vatanlarını sevdikleri için, toplumsal olaylara duyarsız kalmadıkları için şu an tutsaklar. Bunu görmeleri, anlamaları gerekiyor. 6 yıldır benim çocuğumun özgürlüğünü, sağlığını aldılar. Ben Ekim’in sesini duyurabiliyorum ama sesini duyuramayanlar var. Herkesin görmesi, duyması gerekiyor.”