TUAY-DER: Tecrit bir an önce sonlandırılsın

  • 14:05 30 Mayıs 2022
  • Güncel
DİYARBAKIR - TUAY-DER'in cezaevinde tutsaklara yönelik uygulanan tecrit ve hak ihlallerine ilişkin gerçekleştirdiği açıklamada, tutsakların durumuna dikkat çekilerek, “şüpheli ölümlerde sorumluların hesap vermesi gerektiği” mesajı vurgulandı.
 
Tutuklu Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) Diyarbakır Şubesi, cezaevlerinde yaşanan ölümler, hak ihlalleri ve İmralı Adası'nda PKK Lideri Abdullah Öcalan ve beraberinde tutulan 3 isme uygulanan tecride ilişkin şube binası önünde açıklama gerçekleştirdi. Açıklamaya Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır il ve ilçe örgütleri, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Diyarbakır Barış Anneleri Meclisi, Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyeleri ve tutsak yakınları katıldı. Açıklama metnini TUHAY-DER Eşbaşkanı Mehmet Gündüz okudu.
 
'Cezaevindeki ölümler normal kabul edilmemeli'
 
Uzun süredir temel hukuk ilkelerinin rafa kaldırılarak OHAL yasaları ve uygulamaları ile yönetilen cezaevlerinin, Covid-19 ile birlikte yoğun hak ihlallerinin merkezi haline geldiğini belirten Mehmet, hükümetin gayrı insani koşullardan dolayı hastalanan tutsakları ölüme mahkum ettiğini söyledi. Mehmet, "Hükümet infazı biten tutsakların infazlarını yakmakta, tutsakları ailelerinden binlerce kilometre uzaktaki cezaevlerine sürgün etmekte, işkencenin her türlü yöntemini uygulamakta, çıplak aramalara tabi tutmakta, sağlık hizmetlerine erişim hakkını, iletişim hakkını, adalete erişim hakkını ortadan kaldırmakta ve sosyal faaliyetlerini kısıtlamaktadır. İşte böyle bir süreçte Beşiri T Tipi cezaevinde Sıddık Uğur’un yaşamını yitirmesini doğal ölüm kabul etmediğimizi paylaşmak istiyoruz. Hepimiz biliyoruz ki; cezaevlerinde doğal ölüm olmayacağı gibi hiçbir ölüm de normal kabul edilmemelidir" ifadelerini kullandı.
 
Sistematik işkence
 
Cezaevlerinde son bir yılda yaşamını yitiren tutsakları hatırlatan Mehmet, "Özellikle genç yaşta yaşamını yitiren tutsaklara yönelik kalp krizleri ve intihar açıklamalarının kamuoyu tarafından da kabul görmediği bilinen bir gerçektir. En temel hak olan yaşam hakkının bu denli ihlal edildiği cezaevleri tümden ölüm evlerine dönüşmüştür" dedi. 
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri
 
Mehmet, cezaevlerinde yaşanan ihlallerini ise şöyle sıraladı: “Tek kişilik hücrelere konulmaları, süngerli oda uygulamaları, cezaevi görevlilerinin uyguladığı kötü muamele, yiyecek miktarının azlığı, yemeklerin hijyenik olmayışı, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, mektupların tutsaklara ulaştırılmaması, kalabalık koğuşlar, hasta tutsakların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması, ilaçların verilmemesi, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleri ile birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, ziyaretçilere yönelik onur kırıcı muameleler ve ziyaret hakkının engellenmesi, çıplak arama uygulamaları, mahrem alanlara kameralar konulması, havalandırma boşluklarının tel örgülerle çevrilmesi vaka-i adiyeden sayılıyor artık. En yakıcı olanı ise ağır hasta olan tutsakların tedavilerinin engellenmesi, tek başına hücrede tutulması ve tahliyelerinin engellenmesi yoluyla uygulanan sistematik işkencedir.”
 
'Tecrit sonlandırılmalı’
 
Her yıl onlarca ağır hasta tutsağın tedavi edilmediği ya da tahliye edilmediği için yaşamını yitirdiğini belirten Mehmet, "Tüm yaşanan bu sorunların temeli, Sayın Abdullah Öcalan şahsında İmralı Adasında başlatılan ve tüm cezaevlerinde uygulanan tecrit uygulamasıdır. Bugün ise Sıddık Uğur tecrit altındayken şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Bu temelde başta İmralı adasında Sayın Abdullah Öcalan şahsında uygulanan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit sonlandırılmalıdır" diye konuştu.
 
Açıklamada şu talepler sıralandı:
 
* Şüpheli ölümler konusunda sorumluların hukuk önünde hesap vermesi,
 
* Cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin önüne geçilmesi,
 
* Keyfi yasakların durdurulması,
 
* Hasta tutsakların sağlığa erişim hakkının insan onuruna yakışır bir hale getirilmesi,
 
* Ağır hasta tutsakların durumuna ilişkin çözüm sağlanması amacıyla bir an önce girişimlerde bulunulsun."
 
Adalet Nöbeti için dayanışma çağrısı 
 
Sorunların sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirten Mehmet, "Açıklamamız vesilesiyle tüm değerli kamuoyunu İzmir, İstanbul, Amed ve Van’da devam eden adalet nöbetleri etrafında kenetlenmeye davet ediyoruz" dedi.
 
Açıklama kitlenin "Bijî berxwedanan zindanan" ve "Siyasi tutsaklar onurumuzdur" sloganları ile son buldu.