'Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı' konferansı: Çözüm Abdullah Öcalan’dır

  • 11:00 28 Mayıs 2022
  • Güncel
İSTANBUL - ÖHD, İHD ve TOHAV öncülüğünde gerçekleştirilen “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” konferansının ilk oturumunda, Kürt  sorunu ve Türkiye’deki sorunların çözümde kilit rolün İmralı Cezaevi’nde 23 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’la müzakere etmek olduğu vurgulandı. 
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) öncülüğünde İstanbul Taksim'de bulunan Elit World Otel’de “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” konulu konferans gerçekleştirildi. Konferansın yapıldığı salona, “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı Konferansı” pankartı asıldı.
 
Çok sayıda kurum temsilcisi konferansta
 
Çok sayıda hukukçu, siyasetçi, Sivil Toplum Örgütü (STÖ) temsilcisi ve insan hakları savunucularının katıldığı konferansta, Asrın Hukuk Bürosu avukatları, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüleri Esengül Demir ve Cengiz Çiçek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ile milletvekilleri,  Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Marmara Eşsözcüleri, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) üyeleri, Anadolu Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER), Marmara Tutuklu Ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (MATUHAY-DER) yöneticileri, Barış Anneleri İnsiyatifi üyeleri, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Devrimci Parti, Demokrasi İçin Birlik (DİB), Kadın Zamanı Derneği ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) temsilcileri yer aldı.
 
İmralı tecridi
 
Açılış konuşmasını yapan ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan, tecritten en fazla cezaevlerinin etkilendiğini belirterek konuşmasına başladı. “İmralı’yı da tecritten ayrı tartışamayacağımızı düşünüyoruz” diyen İlknur, gün boyu üç ayrı başlıktaki oturumla tartışmalar yürütüleceğinin bilgisini verdi.
 
Abdullah Öcalan kilit rol
 
Daha sonra söz alan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da, “Kürt sorunun en az 100 yıllık bir tarihi ve çatışmanın neredeyse 40 yıllık bir geçmişi var” sözleriyle konuşmasına başladı. 2009-2011, 2013-2015 süreçlerinin önemli özellikleri olduğunu anımsatan Mithat, “Sorunun muhatapları çeşitli boyutlara uygun alanları hem müzakereye hem de kamusal tartışmaya açılabilmiştir. Bu süreçlerde merkezi İmralı olan müzakere pratiğinin bugün siyasal ve toplumsal hafızada çözümün mümkün olduğunu fikrini canlı tutan önemli bir etkisi var. 2009-2011, kamunun gözleri önünde cereyan etmedi. Ancak orada kilit rolün İmralı’da Abdullah Öcalan’a düştüğü de herkes tarafından biliniyor. Ama daha açığı da 2013-2015 yılları arasındaki süreçte yaşandı. İmralı’da görüşmelerin devam ettiği her iki döneme baktığımızda ortaya çıkan tablo esas olarak şudur, Kürt sorununa demokratik çözüm umudu yükselmiş, çatışmalar durmuş ya da durma noktasına gelmiş toplumsal ve siyasal atmosferde çoğulcu diyalog ve demokratik tartışma alabildiğine genişlemiştir” şeklinde konuştu.
 
İmralı’da tecrit edilen esas olarak çözüm arayışı ve talebidir
 
Şimdi ise bu çözüm arayışı ve talebin, İmralı’da ağırlaştırılmış tecrit ile devreye sokulduğunu aktaran Mithat, “Çözümsüzlük politikaları derinleştikçe tecrit ağırlaşmakta, çözüm arayışları herhangi bir şekilde başladığında İmralı’da müzakereler de yürütülebilmektedir. En son 2013-2015 ‘Çözüm Sürecinin’ ne zaman sona erdiği sorusuna verilecek en doğru cevap 5 Nisan 2015’tir. 5 Nisan 2015 HDP heyetinin İmralı’da Öcalan ile son görüşmeyi yaptığı tarihtir. Görüşmeler bittikten sonra ağır savaş ortamı yeniden canlanmış, devletin klasik imha ve askeri bastırma politikaları yoğunlaşmış ve üst düzeye çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
 
Daha yüksek sesle demokratik çözümü savunmak
 
En ağır zamanlarda bile demokratik barışçıl çözüm arayışlarından vazgeçmeleri için bir nedenlerinin olmadığını vurgulayan Mithat, “Bu kısır döngüyü, bu kanlı girdabı durdurmak zorundayız” dedi. Büyük barışın üç boyutu içerdiğini dile getiren Mithat, “Kürt sorununda demokratik çözüm, toplumsal ayrıştırma politikalarına araç kılınan fay hatlarının demokratik bir şekilde tamiri ve eşit ortak yaşam temelinde yeniden inşası. Nihayet ekonomik refah adına da toplumsal adaletin hedeflenmesi” şeklinde tanımladı. Öte yandan iktidarın özellikle “sınır ötesi” operasyonlar yoluyla yeniden kendi varlığını sürdürecek bir zemin yaratmayı hedeflediğine değinen Mithat, “Eğer bu sistemi değiştirmek istiyorsak şimdi sınır ötesi operasyonlar adı altında yaygınlaştırmak istenen savaş politikalarına açık bir tutum sergilemek zorundayız” sözleriyle seslendi.
 
‘Tecride hep birlikte karşı çıkacak gücü oluşturmalıyız!’
 
Mithat, “Savaşa karşı açık tutum, geniş bir savaş karşıtı toplumsal hareket ve barış için siyasal mutabakatı arayışını hızlandırmak zorundayız” diye belirtti. Tecride karşı İmralı’da uygulanan ağır tecridin ağır bir insan hakkı ihlali olduğunu belirten Mithat, “Tecride karşı çıkış da aynı şekilde Kürt sorununa demokratik çözüm, Türkiye’de adalet ve barış için yürütülen mücadelenin önemli bir alanıdır. İmralı’da uygulanan bu ağır tecride karşı, hukuksal ve siyasal açılardan itirazları daha kapsamlı yaygın ve ortak hale getirmek gerekiyor” şeklinde konuştu. Tecride karşı çıkışın üzerindeki tecridi de kırmak gerektiğinin altını çizen Mithat, şöyle devam etti: “İç ve dış politikada, siyasette ve toplumsal alanda ekonomide ve ekoloji de bütün alanlarda çok ağır yıkıcı sonuçlar doğuran savaş politikalarına çözümsüzlük yaklaşımı, tecrit anlayışına hep birlikte karşı çıkacak gücü oluşturmalıyız. Önümüzdeki seçimlerin kaderi de buna bağlı. HDP olarak bizler bütün bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Görevlerimizi sonuna kadar gerçekleştirecek çalışmalar içinde olmaya kararlıyız.  Sonucu, bedeli ne olursa olsun bu hedeflerden vazgeçme konusunda inançlıyız.”
 
İlk oturum
 
Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Several Ballıkaya’nın yaptığı ilk oturumda, “Tecrit, Hukuk ve Politika” konusu üzerinden tartışmalar yürütülerek sunumlar yapıldı. Oturumda ilk olarak konferansa çevrimiçi katılan Siraj Desai, “pasaportunun süresinin 6 aydan az olduğu” gerekçesi bahane gösterilerek uçağa alınmadığı için konferansa katılamadığını belirtti. “Tecritten Barışa: ANC ve Mandela Deneyimi” üzerine konuşma yapan Siraj, “Abdullah Öcalan için devletin erişimi sağlaması, ailesi ile görüştürülmesi gerekiyor. Bu pazarlık konusu olamaz” dedi.
 
‘Kürdistan gerçeğini konuşmak gerekiyor’
 
“Tecridin Hukuk ve Siyasal Olana Yayılımı” başlığında konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise tecridin sadece cezaevleriyle tanımlanamayacağını, yaşamın tüm alanında kısıtlanması anlamına geldiğini belirtti. “Aslında hepimiz tecrit altındayız” diyen Eren, “Barış hakkını konuşabilmek için Kürdistan gerçekliğinden bahsetmek gerekiyor. Dört parça, dört devletin büyük devasa bir sorundan bahsediyoruz. O nedenle çözülmesi çok kolay değil” şeklinde konuştu.
 
‘Kürt sorunun önündeki en önemli engel Kemalist laikçiler’
 
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiğinde kadınlar ve herkesin her gün gözaltında ve sokaklarda olduğunu söyleyen Eren, İmralı’nın kendi iç hukukuna aykırı bir sistem olduğunu belirtti. Eren, “Bugün de yine korkunç bir sistem. Biz güçlüyüz, bizim gücümüz biatsız oluşumuzdan geliyor. Ve hepsi etkileniyor bundan. Birbirimize güvenerek mücadeleye devam etmekten başka bir şansımız yok. İsterlerse çözerler ama kendi varlıklarını sürdürebilmek için Kürt sorunu ve Kürdistan sorununa ihtiyaçları var. Kemalistler asla çözüm olamazlar. Kürt sorunun önündeki en önemli engel Kemalist laikçiler” dedi.
 
‘14 aydır İmralı’dan haber alamıyoruz’
 
Tecridin çok ağır psikolojik etkilerinin olduğunu aktaran PKK Lideri’nin avukatlarından Cengiz Yürekli de, “Uluslararası Hukukta Tecrit ve İncommunicado (Mutlak İletişimsizlik) Hali” başlığıyla incommunicado hakkında bilgi verdi. Mehmet Öcalan’ın, Abdullah Öcalan’dan bir bilgi alamamasının tam olarak incommunicado kavramı ile tanımlandığını vurgulayan Cengiz, “Yarım yamalak bir telefon konuşmasının ardından 14 aydır hiçbir müvekkilimizden haber alamıyoruz. Orada neler oluyor hiçbir şey bilmiyoruz. Bütün başvurulara rağmen uluslararası hiçbir kurum İmralı’ya gitmedi. CPT, bu durumu işkence ihlali olarak değerlendiriyor. CPT’nin gelmesini istiyoruz ama hiçbir şekilde gelmiyor. Baştan beri yaklaşımı böyle değildi, bugüne kadar İmralı’ya 8 defa ziyaret gerçekleştirdi” değerlendirmesini yaptı. “Sayın Öcalan 74 yaşında kendisiyle temas kuramıyoruz” diyen Cengiz, “Sayın Öcalan’ın bitirilmesine yönelik bir süre vardı. Gerçekleşmeyince teşhir durumu ortaya çıktı. Aydın geçinen kesimin işbirliği durumu söz konusudur” diye belirtti.
 
Konferans, diğer oturumlar ile devam ediyor.