ÖHD İstanbul Eşbaşkanı: İmralı’da hukuk tiyatrosu oynanıyor

  • 09:01 25 Mayıs 2022
  • Güncel
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkında uygulanan görüş yasaklarını “hukuk tiyatrosu” olarak tanımlayan ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Esra Erin, uluslararası mekanizmaların tecride karşı sessiz kalmasına ise “ikiyüzlülük” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve beraberinde bulunan Veysi Ataş, Ömer Hayri Konar ile Hamili Yıldırım’dan 25 Mart 2021'dan bu yana haber alınamıyor. 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında Abdullah Öcalan’ın dışarı ile iletişimi çeşitli hukuksuz disiplin cezaları ve görüş yasakları ile engelleniyor. Asrın Hukuk Bürosu, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurarak aile ve özel hayata saygı hakkının, savunma ve adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru yolu hakkının ihlal edildiğinin tespit edilmesini talep etti, ardından Birleşmiş Milletler (BM) İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’ne (SPT) de başvurarak acil harekete geçme çağrısında bulundu.
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şube Eşbaşkanı Esra Erin, İmralı’da yaşanan tecride ve verilen görüş yasaklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Hukuk tiyatrosu’
 
Mevzuatta tanımlanan avukat görüş hakkının İmralı’da nasıl uygulandığının, incelenmesi gereken bir husus olduğunu belirten Esra, yürürlükte hükmü kesinleşen tutsakların hafta içi her gün avukatları ile görüşme haklarının olduğunu ancak İmralı’da bu hakkın tanınmadığını söyledi. Esra, “Sayın Öcalan’ın İmralı’da tutulduğu ilk 12 yıl boyunca avukatları ile görüşme hakkı haftada bir gün ve bir saat olarak sınırlandırıldı. Bu bir saat bile birçok engel ile karşılaştı. İlk 12 yıl bu uygulamalar olurken 2011 yılından sonra Sayın Öcalan sadece 2019 yılında beş kere avukatları ile görüştürüldü. 2019 Ağustos ayından bu yana tüm başvurulara rağmen bir daha avukatlarıyla görüştürülmedi. 23 yıldır kendi hukukunu uygulamayan, kanunu sistematik olarak ihlal eden bir devlet. Bu devlet avukat görüş yasaklarıyla, disiplin cezaları ile bu hukuksuzluğa kılıf uydurmaya çalışıyor. Bu konu hukuken değerlendirmeye açık bir konu değil çünkü hukuken değerlendireceğimiz bir konu yok. Karşımızda hukuk tiyatrosu var” diyerek İmralı’da yaşanan hukuksuzluğun geçmişine dikkat çekti.
 
23 yıldır müdahale edilmiyor
 
23 yıldır iktidarın kendi yasalarını yok saydığını kaydeden Esra, yurttaşlar yasaya aykırı davrandığında cezalandıracak bir devletin olduğunu ama devletler yasalara uymadığında cezalandıracak bir mekanizmanın olmadığına dikkat çekti. Esra, devamında da şu değerlendirmeyi yaptı: “Avrupa Konseyi ya da Birleşmiş Milletler var ama onlar da şimdiki dünya düzeninde oynanan bir hukuk tiyatrosu sadece. Bu hukuksuzluğun 23 yıldır herhangi bir müdahale olmaksızın sürdürülmesi başka şekilde açıklanamaz. İmralı ayrıca hukuksuzlukların uygulandığı ilk yer. Örneğin, avukat görüşünün kamera ile yapılması ilk İmralı’da başlatıldı. 2015 yılından sonra kanuna yerleşti. Savunma hakkını, adil yargılanma hakkını tamamen ihlal eden hukuka aykırı bir uygulama. Orada uygulandı yeterince ses çıkartılmadı diğer hapishanelere sirayet etti.”
 
‘Herkes bu hukuksuzlukta rol oynuyor’
 
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi ve CPT’nin İmralı ile ilgili yapmış olduğu incelemelerde avukat görüş yasağını, aile görüş engeline gerekçe gösterilen disiplin cezalarını ve telefon yasağını incommunicado (alıkoyma hali) olarak tanımladığını hatırlattı. Esra, buna rağmen AYM’nin İmralı’da hak ihlali bulmadığını ifade ederek, “İnfaz hakimliği ya da cezaevi savcılıkları bu var olan tecrit durumuna nasıl hukuki kılıflar yazıyorsa AYM de aynen öyle. AYM kararlarının bağlayıcı olması sebebiyle aksi bir karar verdiğinde tecridin kalkması lazım. Yargının siyasi otoritenin baskısı altında hareket ettiği apaçık olan ortamda AYM’nin İmralı ile ilgili böyle bir karar veremeyeceğini tahmin ediyoruz. Disiplin cezasını yazan hakimden, ağır ceza hakimlerine kadar hepsi bu hukuksuzlukta rol oynuyor” diye konuştu.
 
Devletlerin sessizliği
 
Tecride karşı olan sessizliğe işaret eden Esra, “Tecride karşı olan sessizliğin korku iklimi ile de bağlantısı var. Çünkü ‘çözüm süreci’ diye adlandırılan süreçte devlet izniyle İmralı’ya giden siyasetçiler ağır cezalar ile yargılanırken, bir yurttaşın İmralı’daki tecride karşı ses çıkarması çok kolay değil. Ulus devlet mekanizması da bir devletin yaptığı hak ihlaline ses çıkarabilecek bir mekanizma değil. Bugün Türkiye’nin ihlaline ses çıkarırsanız Avrupa Konseyi’ne üye diğer devlete ses çıkarmak zorunda kalırsınız. Devlet egemenlikleri kendi egemenliklerinin başka devlet tarafından sınırlandırılmasını istemedikleri için çok ses çıkarmazlar. ‘İşkence yasağının, haberleşme hakkının ihlalidir’ diye söyler ama bir yaptırım yapamazlar” yorumunu yaptı.
 
Ölünceye kadar hapiste tutulmak hukuka aykırı bulunmadı!
 
ÖHD, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı’nın (TOHAV)  ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karşı “umut hakkı”nı hatırlatarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AKBK) başvuru yaptığını anımsatan Esra, başvuruda AİHM’in Abdullah Öcalan, Hayati Kaytan, Civan Boltan ve Emin Gurban dosyalarına ilişkin umut hakkına dair verdiği kararı örnek olarak gösterdiklerini vurguladı. “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ölünceye kadar verilen cezanın bir kısmı asgari düzeyde çekildikten sonra bir inceleme mekanizması kurulması gerekiyor diye söylüyor” hatırlatmasını yapan Esra, “Biz başvuruda bu cezaların üzerinden çok uzun yıllar geçmesine rağmen hala Türkiye’de inceleme mekanizması olmadığını söyledik. Bunun üzerine Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin umut hakkına dair bir inceleme mekanizması kurmadığına dair tespitlerde bulundu. Yani bu kararda bir insanın ölünceye kadar hapishanede tutulması hukuka aykırı bulunmadı, inceleme mekanizmasının bulunmaması hukuka aykırı bulundu” dedi.
 
ÖHD’nin girişimleri sürecek
 
ÖHD olarak İmralı tecridine karşı yaptıkları girişimlere de işaret eden Esra, “ÖHD Eş Genel Başkanlarımızın İmralı için Adalet Bakanlığı’na yapmış olduğu bir görüş başvurusu vardı. Ona bir cevap alamadık, Asrın Hukuk Bürosu da yaptığı bazı başvurulara cevap alamıyor. ÖHD olarak İmralı’daki ağır tecrit halinin ve hukuksuzluğun son bulması için yaptığımız çalışmalarımız tecrit kalkana kadar devam edecek” diye ekledi.