İstanbul Sözleşmesi Haziran takvimi: Kadınlar yine sözünü söyleyecek

  • 09:05 17 Mayıs 2022
  • Hukuk
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin 28 Nisan’da Danıştay’da davanın görüldüğü günün tarihi bir gün olduğunu belirten avukat Aslı Pasinli, Haziran ayında art arda görülecek duruşmalarda da kadınların yine sözlerini söyleyeceklerini belirtti. 
 
Türkiye AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden 20 Mart 2021’de çekildi. Türkiye’nin her yerinde bulunan kadın örgütlerinden, siyasi partilerden, barolardan, çeşitli sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan ve yüzlerce kadın, Danıştay’a kararın yürütmesinin durdurulması talebiyle başvuruda bulunmuştu. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), “Anayasaya göre yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanı’nda olduğu, milletlerarası antlaşmaların sona erdirilmesinde yürütme yetkisi vardır” gerekçesi ile itirazları reddetmişti.
 
 İDDK’nin itirazlarına rağmen süreç içerisinde kadınlar Danıştay’a başvurmuştu. Bunun üzerine 28 Nisan’da Danıştay’da 10 kurumun talebi görüşüldü. Duruşmaya Türkiye’nin dört bir yanından avukatlar, kadın dernekleri, barolar katılarak, İstanbul Sözleşmesi’nin yaşattığını bir kere daha dile getirdi. Geçtiğimiz günlerde de Danıştay 10’uncu Dairesi'nde gruplar halinde esastan görülecek. Dairenin, 7-14 ve 23 Haziran'da yapacağı üç ayrı duruşmanın ardından, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kararını açıklaması bekleniyor.
 
28 Nisan’da görülen duruşmada savunma avukatı olarak yer alan Diyarbakır Barosu avukatlarından Aslı Pasinli, kadınların ortaya çıkardığı dayanışma ruhunu değerlendirdi.
 
‘Tarihi bir duruşmaydı’
 
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye ilişkin davanın Danıştay’da duruşmasının görüldüğü günün unutulmaz olduğunu söyleyen Aslı, ayrıca sözleşmenin de 11’inci yılına girdiğini belirtti. Aslı, “Bilindiği üzere sözleşme Cumhurbaşkanı tarafından feshedildi. Bunun üzerine 200’ü aşkın sivil toplum kuruluşu yürütmeyi durdurma talebiyle dava açtı. Bu iptal davalarında feshin yok hükmünde olduğunu, kararın hem ulusal hem de uluslar arası hukuka aykırı olduğuna dair itirazlar yapıldı. İlk defa açılan bu davalarda 10 tanesinin duruşması 28 Nisan’a verildi ve o gün duruşma görüldü. O günkü duruşmaya EŞİK’in yaptığı çağrıyla duruşma 1000 avukatın katılmasıyla gerçekleşti. Türkiye’nin dört bir yanından kadın hareketinin, kadın örgütünün ve kurumlarının, LGBTİ+ örgütlerinin, baro yönetimlerinin, STK’lerin de katıldığı tarihi bir duruşmaydı” dedi.
 
‘Diğer sözleşmeler de tehdit altında’
 
Aslı, 28 Nisan’daki duruşmadan her sesten, her renkten, her politik değerlendirmelerden gelenlerin aynı talepte bulunduklarını ifade etti. O gün bütün yolların İstanbul Sözleşmesi’ne çıktığını söyleyen Aslı, “Duruşmadaki birleşme sözleşmenin koruma altına aldığı grupları, kadınları, yaşlıları, mültecileri, LGBTİ’lileri ve bütün dezavantajlı grupları koruma altına almasıyla ilgiliydi. O gün tek bir ağızdan yapılanın hukuka aykırı olduğunu, bugün bu feshin kabul edilişi diğer sözleşmelerin de tehdit altında olduğunu, LGBTİ’lerin bu konuda günah keçisi ilan edilerek sözleşmenin feshedildiği söylendi. Oysa burada toplumun büyük bir kesiminin sözleşmeyi desteklediği, sahiplendiği, raporların sunulduğu bir duruşma oldu” sözlerine yer verdi.
 
‘Üstünlerin hukuku mu?’
 
Biyolojik olarak kadın oldukları için değil farklılıklarından kaynaklı da şiddete maruz bırakıldıklarına değinen Aslı, “Örneğin bazen Kürt, bazen Alevi, bazen Ermeni, bazen Müslüman bir kadın bazen de lezbiyen bir kadın olduğumuz için şiddete maruz bırakılıyoruz. Bu farklılıklarımız da bize şiddet olarak dönüyor. Dolayısıyla bu duruşmanın bu kadar büyük birleştiriciliği belki buradan geliyor. O gün duruşmaya katılan kurum temsilcileri savunmalarını gerçekleştirdiler. Bence bu duruşma Türkiye için çok önemli bir duruşmaydı çünkü aynı zamanda orada hukukun üstünlüğü tartışmasıydı. Hatta yapılan bir açıklamada da üstünlerin hukuku mu, yoksa hukukun üstünlüğü mü diye soruldu” şeklinde konuştu.
 
Yeni duruşmalar olacak
 
Türkiye’de yargının varlığına bir kere daha inanmak adına verilecek kararın oldukça önemli olacağına dikkat çeken Aslı, heyetin oldukça dikkatli bir şekilde savunmaları dinlediğini söyledi. Sonrasında Danıştay Savcısı’nın verdiği mütalaaya değinen Aslı, “Fesih kararının hukuksuz olduğunu, iptal edilmesi gerektiği yönünde mütalaa verildi. Tabii bu görüş bizler açısından çok önemli bir dayanak. Son olarak ise duruşma karar verilmek üzere sona erdi. Şimdi ise yeni davalar için 7 Haziran’da yeni duruşma günü verildi. Bu davaların bu şekilde takvimlere bölünmesi Türkiye kadın hareketi için de periyodik bir eyleme dönüştü. Çünkü kadınlar tekrar büyük bir kalabalıkla orada olacak. Yine sözlerini söyleyecekler” ifadelerini kullandı.
 
‘Her kesimden sahiplenmeler oldu’
 
Aslı son olarak şu sözlere yer verdi: “Hukuka olan inancın, güvenirliğin ve herkesin hayatının teminat altında olduğuna dair yapılan bu duruşmanın kendisinden çıkacak karar son derece önemlidir. Fakat karar ne olursa olsun orada sergilenen dayanışma pratiği, gösterilen birliğin kendisi İstanbul Sözleşmesi’nin ne kadar çok kesim tarafından sahiplenildiğinin gerçek bir haritasıydı. Bu yüzden sözleşmenin savunuculuğunu marjinal bir gruba indirgemenin ne kadar haksız olduğunu bir kere daha gözler önüne serildi.”