Avukat Yelda Koçak şüpheli ölümleri değerlendirdi: Failler devlet korumasında

  • 09:01 22 Şubat 2022
  • Hukuk
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Çocuklara panzer çarpmasının, kadınların balkondan düşmesi gibi tesadüf olmadığını söyleyen Avukat Yelda Koçak, şüpheli ölümlerde faillerin iktidar ile yakınlığının soruşturmaların kapatılmasına bir gerekçe olduğunu belirtti.
 
Türkiye’de günden güne kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümleri artıyor. Devletin resmi verilerine bu rakamlar yansımazken, şüpheli kadın ölümleri ise etkin bir soruşturma yürütülmeden, “intihar” denilerek üstü örtülüyor. Ocak ayı erkek devlet şiddet çetelemize göre 30 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Şüpheli ölümlerin aydınlatılmasında yargının etkin soruşturma yapması yadsınamaz derecede önemli iken, fakat bu dosyalar ya sürüncemede bırakılıyor ya da kapatılıyor.
 
Her geçen gün artan şüpheli kadın ölümlerini ve “intihar süsü” verilerek dosyaların kapatılmaya çalışılmasını avukat Yelda Koçak ile konuştuk.
 
‘Şule Çet ne ilk ne de son olay oldu’
 
Şüpheli kadın ölümlerinde ilk akla gelen isimlerden birinin 2018 yılında Ankara'da Çağatay Aksu ve Berk Akand'ın tecavüzde bulunduktan sonra bir plazanın 20'nci katından atarak katlettiği üniversite öğrencisi Şule Çet’in olduğunu söyleyen Yelda, bu dosyanın üzerinin de “intihar” diye kapatılmaya çalışıldığını hatırlattı. Yelda, “Şule’nin arkadaşlarının, ailesinin çağrısı ve kamuoyunun desteğiyle dosya daha ayrıntılı incelendi ve intihar değil cinayet olduğu ortaya çıktı. Şule Çet ne ilk olaydı ne de son olay oldu. Şule Çet gibi birçok cinayet yaşanıyor. Son yıllarda şüpheli ölüm oranı çok arttı. Kayda geçen şüpheli kadın ölümü sayısı kadın cinayetlerini geçmiş durumda. Failler kadınları şüpheli şekilde öldürmeyi kurtuluş olarak görüyor. Kadınları balkondan, yukarıdan atıyorlar ve intihar süsü veriyorlar” dedi.
 
‘Kadın cinayeti olarak kabul edilmiyor’
 
Şüpheli kadın ölümlerinin en büyük sebebinin soruşturma aşamasındaki savcıların, kovuşturma aşamasındaki hakimlerin, mahkeme başkanlarının erkeklerin beyanını baz alarak dosyaları yürütmesi olduğunu belirten Yelda, erkeklerin de buna güvendiğinin altını çizdi. “Erkekler biliyorlar ki ne söyleseler onlara inanacaklar yukarıdan atılmış kadına değil” diyen Yelda, iktidarın güdümünde şekillenen yargının taraflı olduğunu vurguladı. Yelda, “Şüpheli kadın ölümleri intihar değil tartışmasız erkek cinayetidir. Bir numaralı şüpheliler her zaman korunmaya çalışılıyor. Kamuoyundan tepkiler yükselince tutuklanıyorlar. Bu öldürme yönteminin yaygınlaşmasının nedeni iktidar ve yargıdır. Çünkü yargı pratiği bu olmasa bu yöntem yaygınlaşmazdı. Aile bakanı bu şüpheli ölümleri kadın cinayeti olarak kabul etmek istemiyor. Türk Ceza Kanunu değiştirildikten sonra namus cinayetleri ağırlaştırıcı sebep olunca bu sefer intihar eden kadınlar ile karşılaşmıştık” diye hatırlattı.
 
Sayılar farklı gösteriliyor
 
İktidarın kadın katliamlarına ilişkin önemsediği tek şeyin istatistik oran olduğunu dile getiren Yelda, İçişleri Bakanı’nın da katledilen kadınların sayısını başarı gibi söylemesinin de bu durumu somut bir şekilde ortaya koyduğunu dile getirdi. Yelda, “İçişleri Bakanı bu ülkede hiç kadın öldürülmedi, öldürülmesine izin vermedik açıklamasını yapmak yerine ‘kadın ölüm sayısını düşürdük’ diye açıklama yapıyor. Şüpheli ölümlerin kadın cinayeti sayılmasından kaygı duyuyorlar, bundan dolayı şüpheli ölümlere ses çıkartan kadın örgütlerine suç atıyorlar. Kendi iktidarlarını, menfaatlerini düşünüyorlar ve kadın ölümlerini istatistik rakamlara indiriyorlar. Uluslararası alanda taahhüt ettikleri sözleşmeler olduğu için sayı ne kadar az görünürse o kadar iyi onlar için. Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler, CEDAW’a karşı belli yükümlülükleri var. Bunun için sayıları kayda farklı geçiriyorlar” dedi.  
 
‘Faillerin çoğunun Süleyman Soylu ile fotoğrafı var’
 
Soruşturma aşamasının bilinçli olarak eksik yürütüldüğünü ifade eden Yelda, olaya ilk müdahale eden emniyetin gerekli incelemeyi yapmadığını dile getirdi. Yelda, devamında şunlara dikkat çekti: “Faillerin birçok olayda polis teşkilatı ve AKP ile iyi ilişkiler içerisinde olduğu ortaya çıkıyor. Fail ya polis memuru ya polisle işbirliği yapan uyuşturucu kaçakçısı oluyor ya çok zengin bir ailenin çocuğu oluyor. Hiçbir şey olmasa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile fotoğrafı oluyor. Böyle bir ilişki ağı olduğu için kadın katilleri de tesadüf değil ki iktidarın yakınında olan kişiler oluyor. Savcılıkta bu nesnel durum karşısında yeterli soruşturmayı yürütmüyor. Savcı gerektiği gibi delil toplamıyor, bilgisine başvurulması gereken kişilere başvurmuyor, baş şüpheli gözüken adamları serbest bırakıyor. Yani devletin bir yargısı yok anca toplumun baskısıyla işleyen bir yargı var. Mesela kaç gün oldu Gülistan Doku bulunamadı. Baş şüpheli kaçtı neden kaçmasına izin verildi çünkü babası emniyet biriminin içerisindeydi. Korunan bir fail gördüğümüzde ucu iktidara, bakanlara, emniyete dayanıyor. Soruşturma usulüne uygun gitmediği için fail bilinçli olarak bıraktırılmaya çalışılıyor.”
 
‘Yargı silahını kadına doğrultuyorlar’
 
Yaşanan şüpheli kadın ölümlerinin altından fuhşa sürüklenme, cinsel ve psikolojik şiddet çıktığının altını çizen Yelda, şiddet faillerinin de korunup kollandığını ifade etti. Erkek şiddetini teşhir eden kadınların da yargılandığını belirten Yelda, “Her halükarda yargının silahını kadına doğrultuyorlar. Sistematik şiddet görülmediği ve kabul edilmediği için bu hale geldik. Eziyet suçunu düzenleyen TCK 96’ncı maddesi sistematik hal almış bir şiddet söz konusuysa ve insan onurunu zedeleyecek boyutta ise bu eziyettir ve yargılamanın eziyet suçundan yapılması gerekir demesine rağmen biz savcılara bundan dolayı iddianame hazırlatamıyoruz.  Bu şekilde hakkını bilen bir kadın değil susan, biat eden bir kadın yaratılmak isteniyor. Ama kadınlar eşitliğin özgürlüğünü tadını aldı ve bu normatif haklarına sıkı sıkı sarılıyor, kullanmak istiyor. AKP kadınların kendi kuralları içinde yaşamasını istiyor ve bu kurallara ayak uydurmayan kadının yaşamasını istemiyorlar, kadınları ölümle tehdit ediyorlar” ifadelerini kullandı.
 
Panzer ölümleri ve balkondan düşmeler
 
Devletin cezasızlık politikasının sadece şüpheli ölümlerde değil hayatın her alanında karşımıza çıktığını belirten Yelda, “Ülkenin doğusunda ve güneydoğusunda çocuklara çarpan panzer ve batısında balkondan düşen kadın haberlerini duyuyoruz” dedi. Bu olayların birbiri ile bağlantılı olduğunu vurgulayan Yelda,  “Bunlar adaletin, yargının olmadığı bir ülkenin tablosudur. O panzerler neden sık sık sokakta yürüyen, oynayan çocuklara çapıyor ve bu çocuklar ölüyor. Bu ölümler tesadüf değil tıpkı kadınların balkondan atılmalarının tesadüf olmadığı gibi. Failler devletin onları koruyacağını biliyor. Hangi yöntemi uygularsak failler cezasız kalır diye düşünüyorlar ve o yöntemi uyguluyorlar” diyerek devletin Kürtler ve kadınlar üzerinde uyguladığı politikalara dikkat çekti.