Aysel Tuğluk için yapılmak istenen açıklamaya polis engeli

  • 12:57 18 Şubat 2022
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Kürt siyasetçi ve ağır hasta tutsak Aysel Tuğluk için birçok kentte yapılan ortak açıklamada hukukçu kadınlar, “82 il barosunu ve Türkiye Barolar Birliği’ni, Aysel Tuğluk ve onun nezdinde tüm hasta mahpusların yaşam hakkını savunmaya davet ediyoruz” çağrısında bulundu.
 
Hukukçu kadınlar, Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan Kürt siyasetçi ve ağır hasta tutsak Aysel Tuğluk için birçok kentte bir araya geldi. 
 
İstanbul 
 
Aysel için İstanbul Barosu önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamaya, hukukçuların yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Oya Ersoy ile Türkiye İşçi Partisi (TİP)Milletvekili Sera Kadıgil de destek verdi. “Aysel Tuğluk serbest bırakılsın” pankartını açıldığı açıklamada, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük” dövizlerini taşındı. Açıklamada sık sık “Aysel için adalet kadınlar için adalet”, “ Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Aysel serbest bırakılsın”, “Tedavi haktır engellenemez” sloganı atıldı.
 
Bu sırada polis kitlenin kafenin önünü kapattığını iddia ederek açıklamanın ara sokakta yapılmasını istedi.  Kadınlar bunu kabul etmeyerek açıklamayı İstanbul Barosu önünde gerçekleştirdi.
 
‘Hukukçular Aysel için sesini yükseltecek’
 
İlk olarak söz alan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Eşbaşkanı Arzu Kayaoğlu, “İstanbul Barosunun yaşanan hak ihlallerine karşı sesini yükseltmesini talep ediyoruz. Bugün eş zamanlı olarak Aysel için açıklama gerçekleştirilecek buradan diğer şehirlerde sesini yükselten avukat arkadaşlarımıza selamlarımızı gönderiyoruz” dedi.
 
Ardından açıklamayı kadın hukukçular adına avukat Yelda Koçak okudu.
 
‘Aysel hepimizin yanındaydı’
 
Daha sonra söz alan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri de infaz uygulaması ile temel insan haklarının yok sayıldığını ve tutsakların ölümle karşı karşıya bırakıldığını belirterek, cezaevindeki çoğu hasta tutsağın tedavi edilmediği için yaşamını yitirdiğini dile getirdi. Gülseren, “Sadece sağlığa erişim hakları değil yaşam hakları da tehdit altında. Mahpuslar önlenebilir ölümlerin önlenmemesiyle karşı karşıya. Politik mahpusların gerekçe olmadan hapishanede olması bir yana hastalandığında da ayrımcı durumla karşı karşıya kalması bir yana” sözleriyle seslendi. Gülseren konuşmasının devamında şu çağrıda bulundu: “Aysel hepimizin yanındaydı biz de şimdi onun için sesimizi yükseltiyoruz. Aysel’in serbest bırakılması için yetkilileri göreve çağırıyoruz. Tüm hasta tutsaklar serbest bırakılsın.”
 
Nöbet eylemi yapılacak
 
Son olarak tekrar söz alan ÖHD İstanbul Eşbaşkanı Arzu Kayaoğlu, 24 Şubat günü Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde başta Aysel Tuğluk olmak üzere bütün hasta tutsaklar için nöbet eylemi gerçekleştireceklerinin duyurusunu yaptı.
 
İzmir
 
ÖHD İzmir Şubesi de, İzmir Barosu önünde “Adalet Nöbeti”nde olan tutsak yakınları ile birlikte açıklama gerçekleştirdi. Açıklamaya, Aysel Tuğluk ve Hasta Mahpuslara Özgürlük İzmir Platformu, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi ve İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel katıldı. Açıklamada, “Aysel Tuğluk serbest bırakılsın”, “Hasta tutsaklara özgürlük”, “Siyasi tutsaklar onurumuzdur” ve “Jin jiyan azadi” sloganları atıldı. Açıklamada basın metnini ÇHD’li avukat Meral Kaban okudu. 
 
Açıklamadan sonra Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Kadın Meclisi, İzmir Barış Anneleri İnisiyatifi, “Adalet Nöbeti”nin altıncı gününde olan hasta tutsak yakınlarına çiçek verdi. 
 
Ankara 
 
Ankara’da ise hukukçular, adliye binası önünde bir araya geldi. Burada açıklama yapmak isteyen hukukçular polis tarafından engellendi. Adliye polis ablukasın alınırken, gazetecilerin de çekim yapmasına izin verilmedi. 
 
Adliye içerisinde bulunan avukatların dışarı çıkması engellenirken, ana kapı ise polisler tarafından kapatıldı. Avukatların açıklamasına katılmak isteyen örgütler ise polisler tarafından adliye önünden uzaklaştırılmaya çalışıldı. 
 
‘Hakkımız olanı istiyoruz’
 
Yaşananlara tepki gösteren hukukçular, “Aysel Tuğluk yalnız değildir” diye slogan attı. Bu sırada polis, slogan atan kitleye saldırırken, HDP Ankara İl Eşbaşkanı Pakize Sinemilioğlu polis engellemesine tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Hakkımız olan bir açıklama ama güvenlik bizi sokakta bile kabul etmiyor. Biz haksız bir şey talep etmiyoruz, hasta tutsak Aysel Tuğluk için açıklama yapılmak isteniliyor ve meslektaşları yapmak istiyor. Biz hakkımız olanı istiyoruz. Biz arkadaşlarımızın yanında olmak istiyoruz, başka bir şey yapmak istemiyoruz. ” 
 
Pakize’nin konuşması sırasında bir polisin “Sabahtan beri aynı şeyleri söyleyip duruyorsun anladık anladık uzaklaş hemen” demesi ise dikkat çekti. 
 
Dışarıda bulunan kitle ise alandan uzaklaştırılırken, avukatlar tüm engellemelere rağmen adliye kapısı önünde açıklamayı yaptı. 
 
Van 
 
Van’da ise kadın ve sivil toplum örgütleri ile kadın hukukçular, Baro binası önünde bir araya geldi. Burada yapılan açıklamaya, Van kadın Platformu, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi Kadın Komisyonu, Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu, Star Kadın Derneği, TJA aktivistleri, HDP Van Kadın Meclisi, KESK Van Şubeler Platformu Kadın Meclisi, EMEP Van İl Örgütü, Mavi Göl Kadın Derneği ve Aryen Kültür Sanat Derneği temsilcileri katıldı. 
 
Kadınlar adına açıklamayı ÖHD Van Şube Yöneticisi Avukat Mehtap Işık okudu. 
 
Açıklama, alkışlar eşliğinde son buldu. 
 
Hukukçu kadınların yaptığı ortak açıklama şu şekilde: 
 
“Bilindiği üzere, Aysel Tuğluk Aralık 2016’dan bu yana 5 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunan Kürt kadın siyasetçilerinden biridir. Sayın Tuğluk, Kürt siyasi partiler tarihinin ilk kadın eş genel başkanı ve eş genel başkanı olduğu Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılmasıyla siyaset yasağı getirilen tek kadın milletvekilidir. Siyasetçi olarak, Türkiye halklarının demokratik birlikte yaşamını savunan Aysel Tuğluk aynı zamanda insan hakları savunucusu hukukçu ve İstanbul barosu avukatlarındandır. Emeği, mücadelesi, ödediği bedel, siyasetçi ve insan hakları savunucusu hukukçu olarak yaşamdaki duruşu, yakın dönem siyasi tarihimizde derin izler bırakmıştır.
 
Tedavi ve raporlar görmezden gelindi
 
Sayın Aysel Tuğluk’un annesinin vefatından kısa bir süre sonra 2018 yılı ocak ayından itibaren başlayan ve hızla ilerleyen ve ağırlaşan demans/alzhemir hastalığı sebebiyle, önce Kocaeli Seka Devlet Hastanesi'nin teşhisi, tedavisi ve sonrasında Kocaeli Üniv. Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından hazırlanan yapılan teşhislerle Sayın Tuğluk’un hastalığının kronik ilerleyici seyirli ve hapishanede tek başına hayatını sürdürmesini engeller nitelikte olmasından dolayı cezasının infazının ertelenmesi gerektiğine dair sağlık kurulu raporu hazırlanmış ve rapor doğrultusunda avukatları tarafından hükümlü olduğu cezanın infazının ertelenmesi talebinde bulunulmuştur. Ancak, yargı tarafından infaz erteleme ve tahliye konularında tek kurum olarak gösterilen ATK, Kocaeli Devlet hastanesi ve tıp fakültesi tarafından yapılan teşhis, tedavi ve hazırlanan raporları görmezden gelerek; hiçbir şekilde muayene ve gözlem yapmadan Sayın Tuğluk’un cezaevinde kalabileceğine dair 2021 yılı Eylül ayında bir rapor hazırlamıştır.
 
Aysel Tuğluk’un ATK’ye sevk edilmesi
 
Bu aşamaya kadar, Aysel Tuğluk’un hastalığının ve cezaevi koşullarının kamuoyuna duyurulmamasının sebebi, Aysel’in kendinden daha ağır durumda olan hasta mahpusların var olduğu ve onların cezaevlerinde kalmaya devam ettikleri süreçte kendisinin ve hastalığının öne çıkarılmaması talebi ve özel ricasıdır. Aysel Tuğluk, insan hakları savunucusu kimliğini bu durumda dahi ön plana çıkarmıştır. Sayın Tuğluk aynı zamanda ‘6-8 Ekim Kobanê Kumpas’  davası olarak bilinen ve HDP’li siyasetçilerin yargılandığı Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasında tutukludur. Sağlık sebepleriyle bugüne kadar mahkemede beyanda bulunamaması nedeni ile avukatlarının da talebi ile mahkeme tarafından ‘savunma yapıp yapamayacağının tespiti’  için ATK’ye sevk edilmiştir. Bu karar doğrultusunda Sayın Tuğluk 1-4 Şubat 2022 tarihleri arasında ATK Gözlem İhtisas Kurulu’nda tutulmuş ve gözlem sonucunda hazırlanan rapor 15 Şubat 2022 tarihinde mahkemeye gönderilmiş ve kamuoyu ile paylaşılmıştır.
 
ATK’nin tarafsızlığı
 
ATK’ye sevk kararında, savunma yapıp yapamayacağının tespiti istenmesine rağmen; ATK kendisinden talep edilen hususta bir değerlendirme yapmamış ve Sayın Tuğluk’a atfedilen fiillerin meydana geldiği döneme ilişkin olarak ‘cezai sorumluluğunun tam olduğuna’   dair rapor düzenlemiştir. 5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Tuğluk’un, olaylar esnasındaki sağlık ve bilişsel durumunun ne olduğu hususu, talep ve konu dışıdır. Avukatları tarafından talep edilen ve mahkemenin ara kararında istenen ve ATK’nin değerlendirme konusu yapması gereken husus, Sayın Aysel Tuğluk’un mevcut sağlık durumu itibari ile savunma yapıp yapamayacağı ve cezaevinde kalıp kalamayacağı hususudur.
 
Ayrıca belirtmek gerekir ki; ATK tarafından 25 sayfa olarak hazırlanan ve ayrıntılı değerlendirme yapıldığı algısı uyandıran raporun 16 sayfası Aysel Tuğluk için bugüne kadar hazırlanan fezleke ve iddianamelerle yapılan yargılama özetlerini; 6 sayfası Kocaeli devlet hastanesi ve tıp fakültesi tarafından hazırlanan raporların özetlerini içermekte; değerlendirme ve sonuç kısmı ile birlikte 2,5 sayfasında muayene ve tespitler yer almaktadır. ATK raporunda Aysel Tuğluk’la ilgili suçlamaların ve suç tarihlerine yer verilmesi, Adalet Bakanlığı’na bağlı kurum olması nedeni ile tarafsız olmadığını göstermesi açısından önemli olduğu kadar kamuoyunun dikkatinin de bu suç iddialarına çekme amacı olduğunu akıllara getirmektedir. Söz konusu suç iddiaları ile cezaevinde olan, Kızılbaş-Alevi, Kürt bir kadın siyasetçi ve insan hakları savunucusu avukatın hastalığının, kurum nezdinde bir önemi olmadığını da göstermesi açısından önemlidir.
 
Demans hastalığı inkar edildi
 
ATK raporunda Sayın Aysel Tuğluk’un sağlık durumu ile ilgili yapmış olduğu tespit ve değerlendirmelerden rahatlıkla anlaşılmaktadır ki Sayın Tuğluk’un bu haliyle savunma yapması mümkün değildir. Ancak bu tespitlere rağmen ATK bu hususta görüş belirtmekten özelikle kaçınmış ve sadece cezai sorumluluk boyutu ile değerlendirme yapmakla yetinmiştir. Yıllardır etik, vicdan, bilim ve hukuka aykırı raporlarla gündeme gelen ATK, politik mahpusların ağır ve ölümcül hastalıklarına rağmen mütemadiyen tıp bilimine aykırı raporlarından birini de Tuğluk için hazırlamış ve demans hastalığını inkâr etmiştir. Aysel Tuğluk’un sağlık durumunun geldiği aşama, insan onuruna uygun koşullarda tedavisinin yapılabilmesinden uzak bir durumdadır. Aysel Tuğluk’un sağlık durumu ortadayken ısrarla gereği yerine getirmeyen, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere bu durumu görmezden gelen tüm idari ve adli makamlar sorumludur.
 
ATK siyasi iktidarın bir organı olarak görev yapmakta
 
Aysel Tuğluk hakkında verilen rapor aynı zamanda ATK’nin tarafsız, adli ve tıbbi bir kurum olmaktan ziyade Adalet Bakanlığı’na bağlı olduğu da nazara alındığında adeta yürütmenin ve siyasi iktidarın bir organı olarak görev yapmaktadır. Son dönemlerde ATK’nin ‘cezaevinde kalabileceğini belirttiği’  hasta mahpusların vefatı, kurumun siyasi saiklerle hareket ettiğinin en açık göstergesidir. ATK’nin mevcut siyasi yapısı ve amacı gözetilerek, özellikle hasta mahpuslarla ilgili rapor verecek tek karar merci olmaktan çıkarılmalı; bunun yerine Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Türk Tabipleri Birliği’ne bağlı hekimlerin de hasta mahpuslarla ilgili heyetlerde görev almaları sağlanmalıdır.
 
Barolara çağrı: Hasta mahpusların yaşamlarını savunun
 
Bugün ayrıca, temel görevlerinden biri insan haklarının korunmasını sağlamak ve denetlemek olan Baroların, son dönemde sıkça gündeme gelen hasta mahpuslar ve cezaevlerinde ölümler konusunda sessiz kalmamaları gerektiğini de ifade etmek gerek. Ankara Barosu’nun, bir kadın avukat olan Aysel Tuğluk için bugüne kadar sessiz kalması kabul edilemez. Ankara Barosu başta olmak üzere Tüm Baroları ve Türkiye Barolar Birliği’ni, Aysel Tuğluk ve onun nezdinde tüm hasta mahpusların yaşam hakkını savunmaya davet ediyoruz.
 
Dayanışma çağrısı
 
Senelerce kadına yönelik her türlü şiddete karşı ve kadın özgürlüğü için mücadele etmiş bir siyasetçi olarak bugün kendisine yaşatılanlara itiraz ediyor; Aysel Tuğluk’un tahliyesini talep ediyoruz. Ayrıca, Kadınlar İçin Adalet talebimiz doğrultusunda Tuğluk ve onun gibi siyasi sebeplerle mahpus edilen tüm kadınların özgürlüklerine kavuşması talebimizi yineliyoruz. Ona yaşatılan bu hukuksuz süreçte imzası olan tüm yetkilileri bir kez daha hukuka, bilime ve vicdana uygun davranmaya çağırıyor; Tuğluk’un tedavisinin insanlık onuruna yaraşır bir şekilde sürdürülebilmesi için bir an önce özgürlüğüne kavuşması gerektiğini hatırlatıyor, Dayanışmaya çağrımızı yineliyoruz.”