‘Sözleşme'yi ve eylemimizin meşruluğunu savunmaya devam edeceğiz’

  • 09:05 16 Şubat 2022
  • Güncel
 
İZMİR - İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına ilişkin yapılan eylemde gözaltına alınan ve hakkında dava açılan 17 kişiden biri olan Didar Gül, Sözleşme'nin ve eylemin meşruluğunu savunmaya devam edeceklerini söyledi.  
 
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmak istenmesine karşı 5 Ağustos 2020’de gerçekleştirilen eylemde gözaltına alınan 17 kadın ve İsmail Temel’in yargılandığı davanın ilk duruşması 10 Şubat’ta Bayraklı 44’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet” ve “kolluk güçlerine mukavemet” suçlamasıyla yargılananlar arasında bulunan Didar Gül, İzmir Valiliği’nin o gün aldığı kararın ve gözaltıların keyfi olduğunu belirtti. Faşizmin kurumsallaşmaya devam ettikçe ataerkinin de büyüdüğünü belirten Didar , Sözleşmenin ve yapılan eylemin meşruluğunu savunmaya devam edeceklerini bildirdi. 
 
‘O görüntüler dünya basınında bile yer aldı’
 
İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz İzmir Kampanya Grubunun, Sözleşmeden geri çekilme tartışmalarına karşı birçok kentte kurulduğunu ve Sözleşmenin uygulanması talebiyle yola çıktığını ifade eden Didar, bütün şehirlerdeki platformların 5 Ağustos 2020’de eş zamanlı olarak eylem gerçekleştirdiklerini söyledi. Çeşitli kadın eylemlerinin başlatıldığı nokta olan ÖSYM önünde buluşma kararı alındığını belirten Didar “O gün orada polis keyfi bir şekilde engellemelerde bulundu. Eylem yapacağımız yerin, yürüyüş güzergâhı olmadığı beyan edildi.  Biz de ‘kararlıyız burada bekliyoruz’ dedik. Tam o sırada işkence ile gözaltına alındık. O gözaltı görüntüleri dünya basınında bile yer aldı. Gözaltı aracında 2 saate yakın bekletildik. En nihayetinde de akşamında serbest bırakıldık” şeklinde belirtti
 
‘İddianame polis fezlekesi’
 
İddianamenin polis fezlekesi olduğunu belirten Didar mahkemede dinlenilen müşteki sıfatındaki polisin, gözaltı esnasında yaralandığını iddia ettiğini belirtti. Müşteki polisin kimin kendisine şiddet gösterdiğini bile söyleyemediğini belirten Didar “Buna rağmen orada bulunan 18 kişinin de bu meseleden sorumlu tutulmasını istediği bir tablo ile karşılaştık. Müşteki sıfatındaki insanın bile geldiğinde eylemle ilgili yorum yapması, ‘devlet aleyhine sloganlar attılar’ gibi şeyler söyleyerek kendini savunmasıyla karşılaştık. Aslında bunlar mahkemelerin nasıl düzmece ve tiyatral olduğunu gösterdi” diye ifade etti.
 
‘Sokakları kontrol altına almaya çalışıyorlar’
 
Uzun süredir AKP-MHP iktidarının sokakları kontrol altına almaya çalıştığını kadınlara, işçilere sokağı kapatma çalıştığını belirten Didar, iktidarın bu şekilde büyüyecek öfkenin önüne geçmeye çalıştığını dile getirdi. Didar “Salt polis şiddeti başta olmak üzere erkek devlet şiddetinin kendisine sarılmış durumda. Bizim aleyhimize kullanılamayacak yasayı bile kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanan ve mahkemelerde aleyhimize kullanılacak biçimde düzenleyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Buna rağmen geri durmuyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Meşruluğunu savunmaya devam edeceğiz’
 
Davada daha birçok kadının ifade vermediğini, verenlerin de hem sözleşmenin hem de yapılmak istenen eylemin meşruluğunu savunduklarını belirten Didar “Biz yaptığımız şeyin doğruluğuna ve yaşamak için verilen bir mücadele olduğunun bilincindeyiz. Bu nedenle tüm bu zorbalığa karşı, 8 Mart’ta da, katledilen kadınların mahkemelerinde de bu sözü bir kez daha dile getireceğiz” dedi.