‘Sayın Öcalan’ın paradigması etrafında kenetlenmekten başka kurtuluş yok’

  • 09:01 16 Şubat 2022
  • Güncel
 
 
Derya Ren
 
DİYARBAKIR - Tecride karşı 2016 yılında gerçekleştirilen açlık grevine katılanlardan Arzu Karaman, uluslararası komploya ilişkin, “Kürt kadınları başta olmak üzere tüm kadınlar, Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu özgürlükçü kadın paradigmasının etrafında kenetlenmelidir. Çünkü bizim bundan başka hiçbir kurtuluşumuz yok” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirildi. 1999’dan bugüne milyonlarca kişi komployu alanlarda protesto etti, çok sayıda kişi bedenini ateşe vererek “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri gerçekleştirdi, açlık grevlerine girildi.
 
Uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçerken, yıllardır süren tecrit de her geçen gün ağırlaştırılıyor. Bu uygulamalara karşı hem cezaevlerinde hem de dışarıda birçok kez açlık grevleri de gerçekleştirildi. Bu açlık grevlerinden biri de 5 Eylül 2016’da gerçekleştirilen oldu. Müzakere sürecinin sona ermesinin ardından ağırlaştırılan tecrit uygulamalarını protesto etmek amacıyla aralarında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in de bulunduğu 50 siyasetçi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır İl Örgütü’nde açlık grevi eylemi başlattı. 50 isim arasında yer alan dönemin DBP Bağlar İlçe Eşbaşkanı Arzu Karaman, komplo süreci ve tecride ilişkin konuştu.
 
‘Taktik ve stratejiye sahip bir önderlikleri var’
 
1999 yılında 9 yaşında olan Arzu, çocuk olmasına rağmen kendisini direnişin içerisinde bulduğunu kaydetti. Arzu, “Her yerde insanlar ayaklandı. Anneler başta olmak üzere açlık grevleri ve nöbetler başlatıldı. Annelerimizin direnişin içerisinde yer alması bizi de meraklandırıyordu. O yaşta kendi gerçekliğimiz ile yüzleştik. Bu komplo ile beraber bir halk yok edilmek istendi. Dünya tarihlerinde savaş ya da bir direniş yok edilmek istendiğinde o halkın öncüsünü ortadan kaldırmayı hedeflerler. Fakat Kürt halkının büyük bir avantajı vardı. Taktik ve stratejiye sahip bir önderlikleri var” ifadelerini kullandı.
 
‘Önderliğine sahip çıkan bir halk gerçekliği var’
 
Abdullah Öcalan’ın o süreçte sergilediği duruşun Kürt halkında dirilişi yarattığına işaret eden Arzu, “Kürt halkı 1999 yılında önderliğinin etrafında ateşten bir çember oluşturdu” vurgusunu yaptı. Arzu, bedenini ateşe verenleri hatırlatırken, “Ancak devlet aklı böylesi bir direnişle karşılaşacağını beklemiyordu. O süreçte bir direniş başlatıldı. Kürt kadınları başta olmak üzere Önderliklerine sahip çıkan bir halk gerçekliği var. Türk devleti Kürt halkı ile Önderleri arasına bir mesafe koymak istedi. Ancak hedeflediği olmadı. Kimse Kürt halkı ile Önderliği arasına giremedi. Bu durum günümüzde de devam ediyor” dedi.
 
‘Kadınların kurtuluşu Sayın Öcalan’ın ideolojisi ile mümkündür’
 
5 Eylül 2016’da başlatılan açlık grevine değinen Arzu, “Tüm tecrit uygulamalarına karşı direnmemiz gerekiyordu. Çünkü Önderliğimiz şahsında yok edilmek istenen bir halk gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bugün Ortadoğu’da direnen Kürt kadını Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu ideoloji ile bunu yapmaktadır. Öte yandan Kürt kadınları başta olmak üzere tüm kadınlar, Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu özgürlükçü kadın paradigmasının etrafında kenetlenmelidir. Çünkü bizim bundan başka hiçbir kurtuluşumuz yok. Kadınların kazanımı sonucunda elde edilen İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenlere karşı, bizi kurtuluşa götüren Sayın Abdullah Öcalan’ın ideolojisi ile kazanımlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
 
‘Savaş adı altında katledilen kadınlar var’
 
“Binlerce yıldır cinsel obje olarak görülen kadın Sayın Öcalan’ın ideolojisi ve felsefesi sayesinde tekrardan tanrıçalaşma yolunda ilerlemektedir” diyen Arzu, bu durumun en somut pratiğinin Kuzey ve Doğu Suriye’de görüldüğüne dikkat çekti. Arzu, “Kadının sesini, cinsiyetini, rengini tanımayan bir zihniyete karşı kurtuluşumuzu savunan ideolojiye yönelmemiz gerekiyor. Bugün Ortadoğu’ya baktığımızda savaş adı altında katledilen kadınlar var. Kapitalizm adı altında robotlaştırılan kadınlar var. Abdullah Öcalan’ın ‘Size yaşam alanı bırakılmadığı yerlerde kendinize yeni yaşam alanı üretmek zorundasınız’ sözü akla gelmektedir” sözlerine yer verdi.
 
‘CPT bağımsız değildir’
 
23 yıldır Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan bir tecridin söz konusu olduğunun altını çizen Arzu, konuşmasını şu sözler ile sonlandırdı: “Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit bütün Ortadoğu halkları başta olmak üzere tüm dünya halklarına uygulanmakta. Bu tecride karşı mücadele etmek sadece Kürtlerin sorunu değildir. Herkes bunun bilincine varmalıdır, bu kurtuluş hepimizin kurtuluşudur. Kürt halkının her zaman tecridi kırmaya yönelik mücadelesi devam etmektedir. 2018 yılında Leyla Güven’in öncülük ettiği açlık grevi eylemi başlatıldı. Başlatılan direniş sonucunda 7 arkadaşımız şehadete ulaştı. Ancak her zaman direnişler devam edecektir. Bugün CPT, devletçi zihniyetin himayesi altına girmiştir. İmralı’da insanlık suçu işleniyor. Ancak bunu temel gündemine getiremiyor. Bu durumda şunu gösteriyor. CPT bağımsız değildir.”