TJA aktivisti Gülistan: Tecridin kırılması Kürt sorununun çözümü olacaktır

  • 09:07 11 Şubat 2022
  • Güncel
Şirin Çınar - Medya Üren 
 
BATMAN - PKK Lideri Abdullah Öcalan ve tutsaklara yönelik uygulanan tecridin son bulmasının, yalnızca direnişle mümkün olacağını vurgulayan TJA aktivisti Gülistan Sönük, “Tecridin kırılması Kürt sorununun çözümü olacaktır” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlik Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecrit yaşamın her alanına sirayet etmiş durumda. Tecritle birlikte cezaevlerinde tutsaklara yönelik keyfi uygulamalara devam edilirken, her geçen gün hak ihlallerine ise bir yenisi eklenmeye devam ediyor. Öte yandan bu durum karşısında yetkililer sessizliğini korurken, halk ise tepkisini dile getirmeyi sürdürüyor.
 
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Gülistan Sönük, Abdullah Öcalan ve tutsaklara yönelik tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kürt halkına yapılan düşmanlığa ortak oluyorlar’
 
Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin yalnızca Türkiye tarafından uygulanmadığını dile getiren Gülistan, Avrupa ve NATO’ya bağlı olan ülkelerin de bu durumun dışında olmadığına işaret etti. Tutsaklar ve Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin gün geçtikçe ağırlaştığını kaydeden Gülistan, “Türkiye’nin hukuk dışı davranışlarına karşı Avrupa ülkeleri ve NATO'ya bağlı ülkeler Türkiye'yi cezalandırabilir. Fakat konu Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt halkı olduğunda kendini demokrat olarak tanıtan ülkeler bunu bir yana bırakıp rahatlıkla Kürt halkına yönelik yapılan düşmanlığa ortak oluyorlar” dedi.
 
‘Tecridin hukukta yeri yoktur’
 
Abdullah Öcalan’ın yaklaşık 10 aydır hiçbir şekilde ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmediğini söyleyen Gülistan, “Kim olursa olsun ve hangi suçtan tutuklanmış olursa olsun tutsakların belirli hakları vardır. Bu haklardan biri de aileleri ve avukatlarıyla olan görüşme hakkıdır. Ama maalesef Sayın Öcalan’ın bu hakkı devlet ve ulusal güçler tarafından engelleniyor” dedi. İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecridin başta bölge kentleri olmak üzere her yere sirayet ettiğinin altını çizen Gülistan, “Tecritle beraber yaşamımıza baktığımızda yürüttüğümüz siyasi çalışmalarımız başta olmak üzere bütün özel hayatımız tecritle beraber kayıt altında. Bunun da hukukta yeri asla yoktur” sözlerini kullandı.
 
‘Savaşın faturası Kürdistan ve Türkiye’ye kesildi’
 
İmralı Cezaevi’ndeki görüşmelerin engellenmesinin savaş sürecini de beraberinde getirdiğini ifade eden Gülistan, “Tecridin toplum üzerindeki etkisine baktığımızda ne zaman İmralı kapıları kapatılmaya çalışılsa ağır bir savaşı da beraberinde getiriyor. Sayın Öcalan’ın 2013 yılında çözüm sürecini başlattığında Türkiye'nin ekonomik ve siyasi durumu iyi bir düzeye ulaşmıştı. Nasıl ki Sayın Öcalan’la olan görüşmeler kesildi, Kürdistan ve Türkiye’de ‘ahlaksızca bir savaş’ yürütülmeye başlandı. Bu savaşla toplum arasında farklılık yaratmaya başladılar. Kürt olan biri düşman olarak tanımlandı ve katledilmeye başlandı. Kürdistan’ın birçok yerinde talanlar yapıldı. Bütün bu olaylara baktığımızda her savaşın bir faturası vardır. Bu fatura da bütün Kürdistan ve Türkiye halklarına kesildi” diye belirtti.
 
‘Garibe Gezer Türkiye'de bulunan cezaevlerinin gerçek yüzüdür’
 
İmralı Cezaevi’nin bir işkence sistemi üzerine kurulu olduğuna dikkat çeken Gülistan, dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan tüm hukuksuz sistemlerin İmralı Cezaevi’nde uygulandığına değindi. Gülistan, “Biz de bu konuda eleştirilecek bir pozisyondayız. Çünkü İmralı’da uygulanan hukuksuzluğa karşı yeterli bir direniş sergilenmedi. Bunun için de İmralı’da uygulanan tecrit bugün Türkiye'de bulunan bütün cezaevlerinde uygulanıyor. Bunlardan biri de Garibe Gezer’e yapılan işkenceydi. Garibe Gezer Türkiye'de bulunan cezaevlerinin gerçek yüzüdür” diye vurguladı.
 
‘Cezaevleri Kürt halkı için direnişin başkentidir’
 
Tecritle beraber cezaevi yönetimleri tarafından tutsakların temel haklarının ihlal edildiğine de dikkat çeken Gülistan,  şu ifadelere yer verdi: “Türkiye’de cezaevlerinde müdür olan kişiler kendini birer hakim olarak görüyor. Kendince kararlar vererek 30 yıl boyunca cezaevinde tutulan ve tahliye edilmesi gereken tutsakların tahliye edilmesine müsaade etmiyorlar. İmralı’da yürütülen bu sistemler bütün cezaevlerinde yürütülüyor. Cezaevlerine dönüp baktığımızda her bir cezaevi Kürt halkı için direnişin başkenti gibi. Bunun için de baskı ve zulümleriyle cezaevinde olan direnişleri yok etmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin tarihi işkence ve zulümden oluşuyorsa, Kürt tarihi de bu işkencelere karşı gösterilmiş direniş örnekleriyle doludur. Onlar hukuksuzluklarıyla tutsakları ve halkı ne kadar etkisi altına almaya çalışsalar da Kürt halkı ve siyasi tutsaklar davalarına bağlı olarak direnmeye devam ediyor” dedi.
 
‘Tecridin etkisini en çok kadınlar hissediyor’
 
Tecridin toplum için “bir savaş unsuru” olduğunu vurgulayan Gülistan, iktidar tarafından tecritle beraber uygulanan özel savaş politikalarının en büyük faturasının kadınlara kesildiğini kaydetti. Gülistan, “Bugün Kürdistan kentleri özel savaş kentleri olmuştur. Bu özel savaşlarla beraber fuhuş, uyuşturucu ve ajanlaştırmayla kadınları etki altına almaya çalışıyorlar. Kadınlarla birlikte özellikle Kürt toplumunu da parçalamayı hedefliyorlar. Yürüttükleri bu kirli politikalar en çok kadınların üzerinde etki yaratıyor. Özellikle pandemi dönemine baktığımızda en çok şiddet gören, ekonomik krizden dolayı ilk gözden çıkarılan kadınlar oldu. Her konuda etki altına alınmak istenen kadınlar oluyor” diyerek, Abdullah Öcalan’la görüşmelerin kesilmesi ardından bunun etkisini de en çok kadınların hissettiğini sözlerine ekledi.
 
‘Tecridin kırılması Kürt sorununun çözümü olacaktır’
 
Tecridin kırılmasıyla savaşların son bulacağını ifade eden Gülistan, son olarak şunları söyledi: “Savaşlar bittiğinde ve Sayın Öcalan’la görüşmeler başladığında bunun etkisi bütün dünyaya olacaktır. Söylenen o ırkçı ve cinsiyetçi söylemler ortadan kalkmış olacak. Dünyada eşitsizliği yaratacak olan davranışlar olmayacak. Bununla beraber hepimiz biliyoruz ki tecrit kaldırıldığında ilk olacak şey Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüdür. Bu Kürt sorununun çözümü olacaktır. Kürt sorunu çözüldüğü zaman ise bütün Kürdistan’da sonuç bulacaktır. Bunun için tecridin tamamıyla kaldırılması ve içeride yapılan eylemlerin dışarıya taşınması lazım. Bu yüzden başta kadınlar ve gençler olmak üzere hareketimizi büyütmemiz gerekiyor. Direnişe ara vermeden devam etmememiz gerekiyor. Bu şekilde tecrit kırılmış olacak.”