Tülay Hatimoğulları: Milyonlar hazır acil komisyon kurulmalı!

  • 10:28 6 Nisan 2025
  • Siyaset
ANKARA- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Abdullah Öcalan’ın çağrısına iktidardan hala bir yanıt gelmemesini eleştirerek, “Bu sürecin adına hem diyalog diyeceksiniz, hem de diyalog sürecinin işleyişi diyalogsuzluk olacak. Bu olmaz. Milyonlar barışa hazır acil komisyon kurulmalıdır” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Büklüm’de bulanan genel merkezlerinde gerçekleştirilen yol haritalarını tartışacakları il eş başkanları toplantısı öncesi gündeme dair konuştu. Tülay Hatimoğluları Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısının üzerinden haftalar geçmesine rağmen iktidarın yanıt vermemesini eleştirerek, bir an önce çalışma koşullarının oluşturulması, Meclis’te komisyon kurulması talebini tekrar hatırlattı. 
 
‘Çağrı güçlü sahiplenildi’
 
Konuşmasına Newroz ve gençliğin 4 Nisan’da Amara’ya yaptığı yürüyüş ile başlayan Tülay Hatimoğulları, burada yankılanan ortak talebin Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olduğunu ifade etti. Tülay Hatimoğulları, “Bütün halkların ortak bir talebi vardı. O da Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü. Bu süreçte özellikle yapılan çağrının barış ve demokratik toplum çağrısının, Sayın Öcalan’ın koşullarının düzenlenmesi ve özgür bir biçimde bu çalışmalara katkı vermesinin mesajı çok güçlü bir biçimde verilmiştir. Çok güçlü bir sahiplenme yaşandı. Ne yazık ki mevcut iktidar bu konuda henüz bir adım atmış değil, milyonların bu çağrıyı sahiplenen gerek yurt içi ve gerek yurtdışında bu süreci her kesimin sahiplendiği bu çağrının yaşam bulması için gerekli olan siyasal ve toplumsal zeminin oluşması ile ilgili DEM Parti olarak bizler gece gündüz çalışıyoruz ama henüz iktidar ve devletten bu anlamıyla atılmış somut bir adım göremiyoruz” sözlerini kullandı. 
 
Enternasyonalist barış hareketinin örgütlenmesinin tam zamanıdır
 
Dünya genelinde ve özellikle Ortadoğu’da yaşanan çatışmalı sürece değinen Tülay Hatimoğulları, bu baskıcı otoritelerin yaptıklarını kabul etmenin mümkün olmadığını belirtti. Tülay Hatimoğulları, “7 Eylül’de İsrail’in Filistin’i işgali ile başlayan süreç, Rusya Ukrayna savaşı,  Lübnan, Irak Yemen İran'daki gelişmeler ve en son Suriye’de yaşanan önemli gelişmeler. Bütün bunlar bizzat bizleri ve Türkiye’yi etkilemektedir. Bu yaşanan gelişmeler birbirinden asla bağımsız değildir. Trump’ın son açıklaması ile birlikte ticaret savaşlarına yeni bir boyut kazandırdı. Çok tehlikeli çıkışlar bunlar. Çin’e uygulanan politikalardan kaynaklı Çin’in de sessiz durmadığını, hem ticari hem askeri hem de siyasi anlamda bütün dünyadaki siyasi ve toplumsal gelişmeleri etkileyecek gelişmelerle karşı karşıyayız. 3’üncü Dünya Savaşı’nın çıkma ve yayılma olasılığı bölgesel düzeyden çıkıp küresel ölçeğe yayılma olasılığı hiç de zayıf değil. En önemli tehlikelerden biri dünya ölçeğinde silahlanmaya ayrılan bütçenin gittikçe artmasıdır, buna AB ülkeleri de dahildir. Bunlar bütün dünyayı tedirgin etmesi gereken konulardır. İşte bu nedenle sadece ülkemizde değil bölgemizde ve küresel ölçekte sınırları tanımayan ve küresel ölçekte bu çatışmalar karşı enternasyonalist barış hareketini birlikte örgütlenmenin tam da zamanıdır” diye konuştu.
 
‘Kuzey ve Doğu Suriye'nin toplumsal sözleşmesi yayılmalıdır’
 
Tülay Hatimoğulları devamında şunları ifade etti: “Suriye'deki gelişmeler doğrudan bizleri, Türkiye’yi, içinde bulunduğumuz ve geliştirmeye çalıştığımız barış ve demokratik toplum çağrısını etkiliyor. Şam’da gerçekleşen yönetim değişikliğinin akabindeki gelişmeler iç açı gelişmeler olmadı. Oradaki farklı halklara ve inançlara yönelik saldırılar hız kesmeden devam etti. Alevileri, Dürzilere, Hristiyanlara yönelik saldırılarda insanları katletti. Alevi kadınlar tıpkı Ezidi kadınlar gibi kaçılırıp 21. yüzyılda adeta köle pazarında satılan nesne haline dönüştürülmeye çalışılıyor. Biz bütün bunlara karşı demokratik bir Suriye'nin inşa edilmesinden yanayız. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin geliştirdiği toplumsal sözleşme bütün Suriye'ye yayılması halinde bu sorunları köklü çözümler sunacak bir sözleşmedir, anayasa altyapısıdır. Bu toplumsal sözleşme mutlaka bütün Suriye sathına yayılmalıdır. 
 
Çağrıya iktidar hak ettiği ölçüde karşılık vermemiştir
 
Türkiye’de çok ciddi bir kaos yaşanıyor. Türkiye’deki siyasi gelişmeleri ne Suriye ne Orta Doğu ne de dünyadaki gelişmelerden bağımsız ele alamayız. Türkiye çok uzun süredir çok derin bir ekonomik krizle karşı karşıya. Aynı zamanda demokrasi ve yargı kriziyle de. Bizlerde bir umut ışığı olarak ortaya çıkaran Sayın Öcalan’ın çağrısının hakkettiği biçimde mevcut iktidar ve devlet tarafından henüz yeterince bu süreçlerde analiz edilmediğini ve hak ettiği ölçüde karşılık verilmediğini görüyoruz. Bunu asla doğru bulmuyoruz. Bizler demokratikleşme beklerken barışla ilgili adımların atılmasını beklerken, İmralı koşullarının düzeltilmesini beklerken, demokratikleşme adımları atılmasını beklerken ne ile karşılaştık. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanını aralarında olduğu çok sayıda belediye başkanına dönük bir operasyonla karşılaştık. Bu operasyona karşı başta gençler ve kadınlar olmak üzere insanlar Türkiye’de bugüne kadar yaşanmış en önemli sivil itaatsizlik eylemlerinden biriyle demokratik haklarını kullandılar. Toplum iktidarın gittikçe otoriterleşen yaklaşımına rızalık vermediğini bu demokratik çıkışlarıyla göstermiştir. İktidar bunları anlayacağı yerde, daha fazla gaz, jop kullandı daha fazla yargı sopasıyla insanları gözaltına aldı. 301 gencin çoğunluğu hale hapishanelerde tutulmaktadır. Biz bu anti demokratik uygulamaların asla kabul etmiyoruz. Barış ve demokrasi beklerken gittikçe otoriterleşmeyi amaçlayan bu yaklaşım barışa ve demokratik toplum çağrısı için de bir sabotaj olarak değerlendiriyoruz. 
 
Sayın Öcalan’ın çağrısı 85 milyonun hakları için yapılan bir çağrıdır
 
İmralı’da sayın Öcalan’ın tecridinin devam ettiğinin buradan altını bir kez daha çizmek istiyorum. Özgür çalışma ve yaşam koşulları ne olursa olsun en hızlı şekilde oluşturulmalıdır. Bu sürecin adına hem diyalog diyeceksiniz, hem de diyalog sürecinin işleyişi diyalogsuzluk olacak. Bu olmaz. Diyalog sürecinin işleyişi diyalogsuzluk olamaz. Bunu ümit ediyoruz ki devlet aklı ve iktidar doğru bir biçimde okur. Bizlerin özellikle Ortadoğu ve Suriye ve dünya ölçeğinde bu yaşanan gelişmeler ışığında Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrının Türkiye’nin iç barışını oluşturmak ve tahkim etmek için ne kadar önemli olduğunun altını çiziyoruz. Bu çağrı sadece Kürt halkı için yapılmış bir çağrı değildir. Bu çağrı Türkiye’de yaşayan 85 milyon yurttaşın taleplerine karşılık verecek bir çağrıdır. 
 
Milyonlar barışa hazır acil komisyon kurulmalıdır
 
Barışa herkes hazır. Türkiye’deki muhalefetten tuttun da birçok kesime kadar hazır. Uluslararası düzeyde hükümetler, devletler, AB kuruluşları, ABD’den Körfez Ülkelerine varacak kadar her kesimden çok güçlü bir destek geldi. Bu destek çok önemli bu desteğin tarihi bir anlamı var. Bu anlamı eğer devlet ve iktidar doğru okumazsa Türkiye’ye büyük kaybettirirler. 85 milyon yurttaşımıza büyük kaybettirirler. O nedenle bazı sorumluluklarının hayata geçirilmesi gerekiyor. En önemli sorumluluk Sayın Öcalan’ın özgür bir şekilde çalışma koşullarının sağlanmasıdır. Bir diğeri meclisi biz baştan beri adres gösterdik. Sayın Öcalan da bizler de muhalefete de öyle. Mecliste adımların atılması çok önemlidir. Bunlardan en acil ve yapılabilir olanı acil bir biçimde ortak karar alabilecek bir komisyonun oluşturulmasıdır. Sadece takip eden bir komisyon değil karar yetkisine sahip ve bunun yasalarla güvence altına alındığı bir komisyonun kurulması elzemdir. Bu çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. 
 
Pratiğe geçmeyen sözlerin hükmü kalmaz
 
AKP iktidarı bugüne kadar sermaye için birçok torba yasa çıkardı. Biz barış ve demokrasi için bir tane yasa üzerinde çalışılsın istiyoruz. Bir demokratikleşme paketi üzerinde çalışılsın istiyoruz. Bunun için de atılacak somut adımlar bellidir ortadadır. Bugüne kadar pratiğe geçirilmemiş çok sözle karşılaştık. 1 Ekim’den bu yana bizler diyoruz ki pratiğe geçmemiş sözlerin zaman içinde hükmü kalmaz. DEM Parti olarak geçmiş dönemde de 7/24 barış ve demokrasi için çalışan bir siyasi partiyiz. 1 Ekim’den bugüne kadar 7/24’ü içerik olarak ikiye katlayan bir çalışma yürüttük. Aynı duyarlılık refleks ve emeği biz herkesin ihtiyacı olduğunu bildiğimiz bir yerden devletin ve iktidarın da aynı emeği vermesini bekliyoruz. Bu emeğin verilmemesini yanlış buluyoruz. Oyalama zamana yayma siyaseti kimseye kazandırmaz 85 milyon yurttaşımıza kaybettirir. Bizler iktidarın izlemesinden rahatsızlığımızı bir kez daha ifade ediyoruz. 
 
Fabrika fabrika ev ev örgütleneceğiz
 
Bizler bütün dünyada bu kadar ciddi değişimler yaşanırken küresel sistem kendini yapılandırmaya çalışırken halklar ezilenler ve sömürülenler cephesinde yer alan DEM Parti olarak biz de aynı kalamayız. Bizler de yepyeni bir örgütlenme hamlesi içerisine gireceğiz. Her şey değişirken aynı mücadele yol ve yöntemleriyle değil onların daha fazla geliştiren daha sıçratan bir adım atmak durumundayız. Sayın Öcalan’ın da belirttiği gibi bizler demokratik siyasette daha fazla örgütlenmemiz gereken bir evreden geçiyoruz. Hem halklar hem Kürt halkı hem Alevi toplumu nezdinde farklı halklar inançlar nezdinde işçiler, emekçiler, yoksullar, nezdinde, kadınlar, gençler nezdinde bizler daha çok örgütleneceğiz. Mahalle mahalle ev ev örgütleneceğiz. 
 
Şimdi örgütlü gücümüzü hak kazanan bir evreye taşımak zorundayız
 
Bizler bunun karşılığını Newrozlarda 10 milyonların katılımıyla hep birlikte aldık. Emek verdiğimizde karşılığını alabildiğimizi hep birlikte görüyoruz. Aynı zamanda bizler fabrika fabrika, atölye atölye örgütleneceğiz. Kadın hareketi olarak, gençlik hareketi insan hakları ve ekoloji hareketi olarak bizler yer de örgütleneceğiz. Ortak yaşamı bu şekilde inşa edeceğiz. Tecridi kaldırmak için daha çok örgütleneceğiz. Sesimizi daha çok duyurmamız gereken bir evreden geçiyoruz. Hasta mahpuslar başta olmak üzere cezaevinde bulunan gençler ve bütün siyasi tutsakların özgür olması için daha çok örgütleneceğiz. Yaptırım gücümüzü artırmalıyız, buna ihtiyacımız var. Bizler örgütlenerek bugüne kadar geldik ve çok şey biriktirdik. Şimdi sıra mevcut örgütlü gücümüzü artık sadece direnen değil aynı zamanda somut olarak hak kazanan bir evreye taşımak zorundayız. O nedenle daha güçlü birlikteliklere ihtiyacımız var. Demokratik cumhuriyeti böyle kuracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. 
 
Biz 8 Mart’tan Newroza, Newroz’dan Amara’ya çok büyük moral motivasyon ve kitlesellikle geldik, şimdi sıra 1 Mayıs’ta. 1 Mayıs meydanlardan ekmek adalet ve barış için bir arada olacağız.”