Hatay’da deprem sürecinde yaşananlara ilişkin açıklama

  • 14:30 6 Şubat 2025
  • Güncel
 
 
HATAY –  Mereş merkezli depremin ikinci yılında Hatay’da İHD öncülüğünde yapılan açıklamada, iktidarın politikalarına tepki gösterildi. Açıklamada konuşan HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, “Devlet halka hizmet etmiyorsa bu kadar ölüm, on binlerce kitlesel ölüm karşısında gereğini yapmıyorsa ne yapacak yani?” diye sordu.
 
Mereş merkezli 11 ili etkileyen ve açıklanan resmi rakamlara göre 53 bin kişinin yaşamını yitirdiği 6 Şubat 2023 depreminin 2'nci yılında İnsan Hakları Derneği (İHD) Hatay Şubesi, dernek binası önünde açıklama yaptı. Açıklamaya İHD Adana ve Mersin şubeleri, DEM Parti ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş katıldı.
 
‘Mağduriyetler devam ediyor’
 
Açıklamada konuşan İHD Hatay Şubesi Eşbaşkanı Mürsel Tonguç Salmanoğlu, depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hak ihlallerinin devam ettiğini, milyonlarca insanın hâlâ temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını ve barınma sorunu yaşadığını vurguladı. Deprem soruşturma ve davalarında kamu görevlilerinin yargılanmadığını dile getiren Mürsel Tonguç Salmanoğlu, "Süren hak ihlallerinin sona ermesi ve cezasızlığın biterek adaletin sağlanması için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz." dedi.
  
Talepler sıralandı
 
Mürsel Tonguç Salmanoğlu, talep ve önerilerini şöyle sıraladı:
 
“*İhmali bulunan kamu görevlileri, müteahhitler ve denetim sorumluları hakkında şeffaf, etkin ve bağımsız yargı süreçleri işletilmeli; adaletin sağlanması için cezai yaptırımlar gecikmeksizin uygulanmalı.
 
*Karar alma, kaynakların dağıtımı ve yeniden inşa süreçleri halkın, sivil toplumun ve uzmanların katılımına ve denetimine açık hale getirilmeli.
 
*Depremzedelerin güvenli, erişilebilir ve insan onuruna uygun barınma koşullarına erişimi sağlanmalı, geçici konutlar yerine kalıcı çözümler bir an önce hayata geçirilmeli.
 
*Enkaz kaldırma çalışmalarında, başta asbest olmak üzere zararlı maddelerin çevreye ve halk sağlığına etkilerini önleyecek uluslararası standartlar uygulanmalıdır.
 
*Yeniden inşa süreçlerinde tarım alanları, meralar ve ormanlar imara açılmamalı; doğayı koruyan, sürdürülebilir ve çevre dostu planlama esas alınmalıdır.
 
*Afet eğitimi ve risk azaltma programları yaygınlaştırılmalı, özellikle yerel yönetimlerin kapasitesi güçlendirilmeli.
 
*Yaşanan travmayla baş edebilmek adına ücretsiz ve erişilebilir psikososyal destek hizmetleri sağlanmalı.
 
*Afet sonrası süreçlerde kadınlar, çocuklar, engelliler ve diğer kırılgan grupların özel ihtiyaçları gözetilmeli; toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan politikalar uygulanmalıdır.
 
*İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için afet risk yönetimi politikaları geliştirilerek uzun vadeli çevresel planlar yapılmalı; afetlere dayanıklı kentleşme modelleri hayata geçirilmelidir.İnsan Hakları Derneği olarak, depremin ikinci yılında, benzer acıların yaşanmaması, bölgede artarak süren hak ihlallerinin son bulması ve cezasızlığın son bulup adaletin sağlanması için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz.”
 
‘Devlet kimin için var?’
 
Ardından söz alan HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, "Halkın yaşam ve barınma hakkını gözetmeyen, sadece kendi çıkarlarını önceleyen, rant uğruna yürütülen politikalar, depremde on binlerce insanın yaşamını yitirmesine yol açtı ve aynı anlayış devam ettiriliyor" dedi. Deprem sürecinde İskenderun’da bir kadının özel gereksinimli çocuğunun aç kaldığını ve bu nedenle Kızılay’a başvurduğunu söyleyen Meral Danış Beştaş, "Hakikaten çok şey dinledik ama ‘bu kadarı da olmaz’ dediğimiz meseleler var. Bu kadın... Özel gereksinimli bir çocuğu var, yani birçok yönden özel ihtiyaçları var ve çocuk günlerce aç kalmış. 'Ne yapalım, nasıl edelim, bu özel çocuğu nasıl besleyelim?' diye Kızılay’a gitmişler. Kızılay’dan çocuğun beslenme ihtiyaçları için yemek talebinde bulunmuşlar. Ancak oradaki Kızılay yetkilileri, ‘Önce kan bağışı yapmanız gerekiyor’ demiş. Bunu duyunca insanın dehşete düşmemesi mümkün değil. Bu devlet kimin devleti? Devlet halka hizmet etmiyorsa, on binlerce kitlesel ölüm karşısında gereğini yapmıyorsa ne yapacak? Sonuçta devlet bizler için var, yurttaşlar için var, hizmet için var.
 
İşte, Kızılay’ın çadır sattığını duyduğumuzda nasıl büyük bir tepki oluştuysa, bu olayda da aynı durum söz konusu. Rant meselesinin bu iktidarın yönetimindeki en temel olgu olduğunu söylemeye bile gerek yok. Yıkım ekibi olarak yine kendi yandaşlarını görevlendirdiler. Hatay’da, Adıyaman’da, Maraş’ta, toplam 11 merkezde yıkım ihalelerini yandaş firmalara verdiler. Yapım sürecinde de müteahhitleri belirlerken yine kendi çıkarlarını öncelediler." diye konuştu.
  
‘İktidarın suçu büyük’
 
"Neresinden tutarsak tutalım, iktidarın işlediği en büyük suçlardan biri. Bugün hâlâ binlerce, on binlerce yurttaş Hatay’da da, diğer merkezlerde de konteynerlerde ve insanlık onuruna yakışmayan koşullarda yaşamlarını sürdürüyor" diyen Meral Danış Beştaş, "Ne yaptı iktidar? IBAN verdi, Kızılay çadır sattı" dedi.
 
Depremzedelerin büyük bir mücadele verdiğini kaydeden Meral Danış Beştaş, "Bizler, depremin yaşandığı ilk saatlerden itibaren halkımızla birlikte bu acıları birebir yaşadık, deneyimledik ve ne olursa olsun bu sorunların çözümünde hep yanlarında olacağız. El ele vereceğiz, bunun gereğinin yapılması için var olan gücümüzle çabalayacağız. İki gündür buradayım. Deprem döneminde de buralarda çalıştık. Şu anda Hataylılar, ancak iyi bir müteahhidin yaptığı bina sağlamsa yaşıyor ama rant uğruna yapılan sağlıksız binalar nedeniyle yaşamıyor. Ya da enkaz altında kalıp, AFAD ekipleri ya da kurtarma ekipleri gelmediği için hayatını kaybediyor. Bu ölümlerin yarısı bu şekilde yaşandı. Ben Adıyaman’daydım. Üç gün boyunca bunları birebir gördüm, tanıklık ettim. Ama bu iktidar hâlâ utanmadan, yüzü kızarmadan bir öz eleştiri yapmadan, özür dilemeden gereğini yapmamakta ısrar ediyor.
 
Bu ülkenin Çevre ve Şehircilik Bakanı dün bir demeç vermiş. İstanbul’da ne kadar ciddi bir tehlike olduğunu Murat Kurum açıkladı. Sanki bir muhalefet sözcüsü. Sanki bakan değil. Sanki bu sorumluluk ve yetki kendisinde değilmiş gibi büyük bir pişkinlikle bir de riskleri anlatıyor ama önlemleri tartışmıyor. Çünkü İstanbul’da kentsel dönüşüm alanlarının belirlenmesinde, öncelikle depreme dayanıklılığı tespit etmek yerine, neresi daha değerli, nereden daha fazla rant elde edilebilir diye bakıyorlar. Ve İstanbullular şunu bilsin ki, kentsel dönüşüm yapılmayan alanlar depremden en çok etkilenecek yerlerdir. Dönüşüm için tespit edilen yerler ise görece daha az risk taşıyan bölgeler. Bu örneği şu sebeple verdim: Bu, bir sosyal devlet anlayışı değil. Halkın yaşamını öncelemeyen bir devlet ve kesinlikle gerekli sorumluluğunu yerine getirmiyor. Bu yönüyle sivil toplumun, demokrasi güçlerinin mücadelesi, değerlendirmeleri ve toplamda dayanışması her şeyin üstünde" ifadelerini kullandı.
   
Dayanışmaya çağrı
 
Son olarak ise konuşan IHD MYK üyesi Hakkı Demir, “Hem raporda çok net gerçekler ve yapılması gerekenler ortaya kondu. İki yıl sonra insanların acısının hale taze olduğunu gördük. Çok bir şey yapılmadığını gördük. Bunların aşmanın yolu dayanışmadan geçiyor. Bu dayanışmayı Türkiye’nin bütün sathına yaymak esastır” dedi.