Fatma Bostan Ünsal yeni süreci değerlendirdi: Türkiye için ikinci şans

  • 09:03 4 Şubat 2025
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA-  "Bugünkü dibe vuruşun nedeni Kürt meselesinin çözülmemiş olmasıdır” diyen insan hakları aktivisti Fatma Bostan Ünsal, başlayan çözüm tartışmalarına ilişkin “Türkiye için ikinci bir şanstır” değerlendirmesi yaptı. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 ve 22 Ocak’ta iki görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmelerden yansıyan mesajlarda Abdullah Öcalan, Meclis ve toplumsal çözümü işaret ederken bu doğrultuda heyet, siyasi partiler ve sivil toplumla görüşme turlarını başlattı.
 
Ziyaretler ve çözüme yönelik yaklaşımlar olumlu yönde seyretse de tutuklamalar, gözaltılar ve DEM Parti belediyelerine atanan kayyımlar neticesinde halklar ve DEM Parti, iktidarın bu çelişkileri ortadan kaldıracak somut adımlar atmasını dile getiriyor. Tüm bu süreci AKP’nin ilk kuruluş yıllarında yer alan ve insan hakları aktivisti Fatma Bostan Ünsal değerlendirdi. 
 
‘Kürt sorunu çoktan çözülmeliydi’
 
Türkiye’nin sorunlarını genel itibariyle çözmekte başarısız olduğunu ifade eden Fatma Bostan Ünsal, Kürt sorununun bugüne kadar çoktan çözülmesi gerektiğini söyledi. Fatma Bostan Ünsal, “Türkiye’nin çoktan çözmesi gereken bir sorunu çözme teşebbüsü olarak değerlendiriyorum bu süreci. Çünkü çoktan bunu halletmesi gerekiyordu. Parti kurulduğu zaman da bu konuya dair ben Tayip Bey’e bir metin vermiştim. Bu, hep yaptığımız düzenli bir şeydi. Türkiye maalesef sorunlarını çözemiyor. Sadece Kürt meselesi için değil, biliyorsunuz önemli bir başörtüsü sorunu vardı. Şu an pek hatırlamasak da çok sayıda insanı, kadını etkileyen ve Türkiye’nin yüzde 85’inin karşı olduğu başörtüsü yasağını dahi çözememişti. O nedenle çok başarılı değil, bu zamana kadar da çözemedi. Suriye’deki gelişmeler bu sorunu çözmek için motive edici gelişmeler olarak seyrediyor, bu şekilde değerlendiriyorum. Umarım çoktan çözülmesi gereken bu mesele çözülür” dedi. 
 
'Hukuki ve pratik uygulamalar gelişmeli’
 
2013-2015 süreci hatırlandığında insanların tedirginlik ve temkinlilikle yaklaşmasının şu aşamada doğal olduğunu belirten Fatma Bostan Ünsal, “Tedirginliği anlayabilirim, çünkü her zaman için önceki barış sürecine baktığımızda çok yukarı doğru giden bir demokratik ortam vardı. Hatırlarsanız anayasa komisyonu kurulmuştu ve bütün partilerin eşit katıldığı bir komisyondu. Gerçekten çok değerli çalışmalardı. Bu nedenle beklentiler de çok yükselmişti, ama maalesef başarısızlığa uğrayınca ve sonrasında şehirlerin nasıl harap olduğunu da gördüğümüz için bugün tedirginlikle karşılıyoruz. Bir de şu var; Türkiye, 2016’dan geriye gitti. Darbe teşebbüsünden sonra OHAL oldu. Bugün resmi olarak kalksa da aslında OHAL ortamında yaşıyoruz. En bariz göstergesi şu olabilir; normalde toplanma gösteri hakkı vardır, OHAL döneminde bu kısıtlanabiliyor, ama şu anda bazı şehirlerin valisi 15 günlüğüne kısıtlıyor. 15 gün bitince yeniden bir 15 gün ilan ediyor ve aslında fiili olarak bir OHAL var. Her gün gazetecilerin, siyasetçilerin, hatta görüşünü ifade eden insanların içeri alındığını görüyoruz. Haliyle tedirginlik yaşanıyor. Buna hak vermek ve bu tedirginliğin üstesinden gelecek hem hukuki hem de pratik uygulamaların gelişmesi gerekiyor. Güven vermesi için önemli” sözlerini kullandı. 
 
‘Meclis'in adres gösterilmesi önemli’
 
DEM Parti İmralı Heyeti’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan getirdiği mesajlarda, Meclis’in rolüne işaret etmesini değerlendiren Fatma Bostan Ünsal, Meclis’in adres olarak gösterilmesinin önemli olduğunu söyledi. Fatma Bostan Ünsal, şöyle devam etti: “Birçok açıdan bu dönem önceki döneme göre artılar barındırıyor. Daha önce MHP ve CHP’nin karşı olduğunu görmüştük, özellikle CHP Meclis’i adres göstermişti. Şimdi Meclis’in ana adres olarak gösterilmesi ve MHP’nin de bu konuda neredeyse ön açıcı çalışmaları nedeniyle daha rahat ilerlenebilecek bir süreç. Tabi, biz son birkaç yıl öncesine kadar parlamenter sistemle yaşayan bir toplumduk ve parlamenter sistemin beşiği olan İngiltere’de parlamentonun sorun çözücü kabiliyetini anlatmak için şöyle söylenirdi; ‘parlamento her şeyi yapabilir, kadını erkek, erkeği kadın yapamaz onun dışında her şeyi yapabilir’ deniyordu. Bu aslında sorunları çözme kapasitesine sahip olduğu anlamına geliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu biliyorsunuz, Meclis hükümeti olmuştu. Meclis en önemli kurucu kurum. Bu yüzden adres gösterilmesi bence çok anlamlı. 
 
Bu onların bağımsızlıklarını ve güçlerini de biraz engelliyor ama yine de siyaset toplumun sorularına ve beklentilerine daha duyarlıdır, bu yüzden anlamlıdır.” 
 
'Önce uzlaşma sağlanmalı'
 
Tartışmalarda bazı kesimlerin Anayasa meselesini olumsuz bir yaklaşım olarak kullanmaya çalıştığını söyleyen Fatma Bostan Ünsal, bu noktada muhalefet bloğunun bakış açısını değiştirmesi gerektiğini belirtti. Fatma Bostan Ünsal, “Anayasa tartışmaları, bu dönemde tedirginlik yaşayan ve olumsuz yaklaşanların bir argümanı olarak ortaya çıkıyor. Çünkü başkanlık sistemi geldi ve iki dönemle sınırlı. İktidar bloğunun yeniden iktidarını devam ettirmek için bunu bir araç olarak kullanacağı yönünde şüpheler var. Bu yüzden itiraz ediliyor. Bu çözüme yönelik olarak zaten anayasanın çok fazla değiştirilmesine gerek yok, sadece Türk vatandaşlığı hususu ele alınabilir.
 
Bu konuda müzakereler netleşmediği için bir değerlendirme yapamıyoruz. Ancak bunun bir soru işareti olmaktan ve insanların birbirine karşı şüphe duymasından çıkması gerekiyor. 
 
Muhalefet bloğu, anayasa değişikliğini Cumhur İttifakı’nın iktidarını sürdürmek için bir araç olarak görmekten vazgeçmelidir. Müzakere sürecinin ilerlemesi için de bu gereklidir. Çok büyük bir sorun olacağını da düşünmüyorum. Doğruyu söylemek gerekirse, çözüm sürecinde daha demokratik bir ortam vardı ve o dönemde muhalefet bloğu, hem CHP hem de MHP, bazı konularda daha sert bir tutum sergiliyordu. 
 
Olumlu tarafı, muhalefet bloğunun bu süreçte destekleyici olmasıdır. Ancak anayasa konusunda o dönemde de önemli bir birikim oluşmuştu ve partilerin neredeyse üçte ikisi maddeleri kabul etmişti. Bu nedenle buraya dönmek anlamlı olacaktır. O dönemde bir uzlaşma zemini oluşmuştu. Tekrar bir anayasa komisyonu kurularak tüm partilerin eşit temsiliyet sağlaması mümkün olabilir. Bunu yapmak gerekiyor çünkü sürekli tekerleği yeniden icat ediyoruz. Oysa üzerinde uzlaşılmış konular var; buradan başlamalıyız ki ilerleme kaydedelim. Bu şekilde yaklaşılırsa sorunlar çok daha rahat çözülebilir” diye konuştu.
  
'Dibe vuruşun nedeni Kürt meselesinin çözülmemiş olmasıdır’ 
 
Toplumun, başlatılacak süreç için siyaset tarafından hazırlanması gerektiğini ve savaşın neler kaybettirdiğinin her fırsatta anlatılması gerektiğini ifade eden Fatma Bostan Ünsal, şunları belirtti: “Hatırlayın, daha önceki çözüm sürecinde destek daha azken siyasetin ön alması ve popüler liderlerin bu konudaki gayretleri, yüzde 70'e varan bir popüler desteğe dönüşmüştü. Siyasetin arkasından toplumun desteği geliyor ama elbette ki yüzde 3-5’lik bir kesim itiraz edebilir. Tabii ki bu bozucu anlamda bir sorun değil.
 
Şunu da söyleyelim: Şu anda Türkiye halkı hem ekonomik hem de özgürlükler açısından neredeyse dibe vurmuş durumda. Bunun sebebi, Kürt meselesinin çözülememiş olmasıdır. Kürt meselesi çözülemediği ve toplum da bunu bir beka meselesi olarak gördüğü için, iktidarlar pek çok alanda başarısız olsa bile hemen bu konuyu dile getiriyorlar: ‘Bakın, beka meselesi.’ Ve insanlar, ‘Tamam’ deyip artık konuşmayı, düşünmeyi kesiyor.
 
 Bugünkü özgürlüklerin kısıtlanmasının ve ekonomik olarak dibe vuruşun esas sebebi, bu meseleyi çözememiş olmamızdır. Binlerce insanımızı kaybettik, 50 binden fazla insanı kaybettik, bu süreçte milyarlarca dolar zararımız oldu. Türkiye kamuoyu, eğer bunun farkına varmış ve kendi özgürlüğü ile refahı için bu meselenin adaletli bir şekilde çözülmesi gerektiğine inanmış olsa, neden karşı çıksın?
 
Bu süreçte tarafsız bir dilin gelişmesi gerekiyor ki insanlar da çok fazla itiraz etmesin. Neden itiraz etsinler ki? Bu, onların iyiliğine ve refahına olacak bir husus.”
 
‘Siyaset ön alarak doğru bir iletişim stratejisi oluşturmalıdır’
 
“Yıllarca gelen her talebi, hatta varlığını bile ki hatırlarsanız, DEM Parti’nin kapatılması gerektiğini söylediler” diyen Fatma Bostan Ünsal, “Anayasa Mahkemesi kapatmazsa hatta ‘Anayasa Mahkemesi’ni kapatalım’ diyen bir ifade var. Şimdi aynı DEM Parti çözüm sürecinde etkin olacak. Bunu dile getirmeleri gerekiyor, anlatmalılar. Bir şekilde bu söylemleri kurarak yanlış yapıldığı söylenmelidir.
 
Başörtüsü yasaklarında şiddete hiç kimse karışmamıştı ve Merve Kavakçı Meclis’e geldiğinde başörtülü gelmişti. ‘Burası millete meydan okunacak yer değil’ demişti birisi. Meydan okuma mıydı? Değildi. Varlığımız bile bazen meydan okuma olarak anlaşılıyor. Aynı mesele Kürt meselesi için de söz konusu.
 
Bu yüzden Türkiye toplumu düşünmeli. Kendisinin yüzde 85’inin karşı olduğu bir hususta, yani başörtülü kadınlar eğitim, siyaset ve çalışma hayatından yıllarca dışlandılar ve bir şey yapılamadı. Hatta ‘Siz politik olarak örtüyorsunuz’ gibi birçok şey söylendi. Şimdi bakın, hiçbiri tartışılmıyor. Yasak olunca onu meşrulaştıracak, saçma da olsa argümanlar ortaya çıkıyor. Bu çözüldükten sonra, bu mesele de öyle olacak.
 
 Mühim olan, siyasetin ön alması ve halka karşı doğru bir şekilde iletişim stratejisinin oluşturulmasıdır. Nihayetinde halk, siyasetin ve kamuoyu oluşturan basının etkisi altında bir karar veriyor. Bu kamusal alan, sorunları çözmekte önemlidir.
 
 Maalesef Türkiye, çok bağımsız ve her aktörün eşit olarak girdiği, müzakere ettiği, görüşlerini değiştirmek üzere bir araya geldiği bir kamusal alanın dışında. Buna yönelik olumlu adımlar atarsak bu konuyu rahat çözeriz, çünkü siyasetin çok belirleyiciliği var” değerlendirmesini yaptı.
 
‘Bazı başlıkların açılması gerek'
 
AKP iktidarını ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın henüz çözüme ilişkin net bir tutum ortaya koymamasını, ayrıca sürecin tek bir başlık üzerinden götürülmeye çalışılmasını eleştiren Fatma Bostan Ünsal, “Şu anda süreç sadece ‘terörün bitirilmesi’ olarak ele alınıyor. Tabii bunu anlayabiliriz; tüm Türkiye kamuoyuna hitap ediliyor ve Türkiye kamuoyunun süreci desteklemesi önemli. Ama dediğim gibi, ‘Neden ortaya çıktı?’ sorusunu konuşmak gerek.” dedi.
 
 Fatma Bostan Ünsal devamla, “Biz Diyarbakır Cezaevi’ni konuşmayacak mıyız? Pislik yedirilen insanları konuşmayacak mıyız? Hâlâ çocuklarının kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri’ni konuşmayacak mıyız? Biz toplumuz; toplumda yaşayan diğer insanların acılarına arkamızı dönemeyiz.
 
Bolu’daki yangına bütün toplum olarak üzüldük, depremde yaşanan bir problem herkesi yaraladı. Türkiye halkı da bu sorunun çözülmemesi nedeniyle mağdur; pek çok şehit verilmiş durumda. Bunun fark edilmesi için bazı başlıkların açılması gerekiyor. ‘Neden anlamlı olduğu’ konusunda sadece ‘terörün bitirilmesi’ başlığıyla sınırlı kalan bir ikna yöntemi, çok da ikna edici olmayacaktır. Hazır böyle bir zemin varken bunu değerlendirmeliyiz.
 
İrlanda’daki barış sürecine ilişkin bazı deneyim paylaşımlarım olmuştu arkadaşlarla. BBC her gün bir program yapmıştı. 5-10 dakikalık bu süreçte, insanların yaşadıklarını anlattıkları programlar yayınlanmıştı. Örneğin köy yakmalar, insanların bir anda köylerinden ayrılmak ve bilmedikleri yerlere gitmek zorunda kalmaları gibi olaylar, tüm halk tarafından bilinirse Türkiye halkı da elbette daha güçlü bir şekilde destekleyecektir.
 
Sadece ‘terörün bitmesi’ üzerinden değil. Tamam, ‘terör bitti’, peki Kürt meselesi de bitti mi? O yüzden bunun üstesinden gelmek için bazı başlıkların açılması ve tartışılması gerekiyor. BBC’deki gibi programların bu süreçte yapılabileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
 
'Türkiye için ikinci bir şanstır'
 
Baştan beri bu süreci Türkiye için ikinci bir şans olarak gördüğünü belirten Fatma Bostan Ünsal, “Yüzyıl önce Musul-Kerkük ile ilgili olarak Türkiye ne demişti, biliyorsunuz, Misak-ı Milli içinde yer almıştı. Türkiye şunu söylemişti: ‘Referandum yapalım.’ O kadar emindi ki oradaki yöneticiler, Kürt halkının Türkiye ile birlikte yaşamak isteyeceğine.
 
Bugün, aslında 5-6 yıl öncesinde bir referandum gündeme geldiğinde Türkiye itiraz etmişti. Bu süreçte tam olarak nereden nereye geldiğimizi Türkiye’nin düşünmesi gerekiyor. Şimdi Suriye’de benzer şeyler olacak ve Türkler ile Kürtler beraber yaşamak isterler; birbirlerinin refahından kıvanç duyar, birbirini destekleyen bir zeminde olmaları gerekir.
 
Murat Somer de benzer bir yerden ‘milada dönüş’ olarak ifade etti. Daha önceki barış sürecini de bu çerçevede adlandırmış. Evet, Türkiye bu konuda güven tazeleyeceği yeni bir durumda. Bunu da umarız, Kürtlerle Türklerin birbirini destekleyeceği bir zemin için kullanırlar.
 
Gerçekten, şundan çok rahatsız oldum: Trump, ‘Kürtler ve Türkler doğal düşman’ dedi. Biz niye öyle olalım? Türkiye, bu konuda bir eleştiri de yapmadı. Ortak evliliklerimiz, evlatlarımız var. Biz doğal düşman değiliz ki! Ancak doğal müttefik olabiliriz. Tabii ki Trump’ı böyle konuşturan başka hususlar da var ama böyle konuşturtmayacak bir zeminin de oluşturulması gerekiyor. En güzel yalanlama ve itiraz, bunu düşündüren zeminin ortadan kaldırılması olacaktır” şeklinde konuştu.