DEM Parti Kadın Meclisi’nden ‘Özel savaş politikaları’ konulu panel
- 18:27 25 Ocak 2025
- Güncel
İSTANBUL - DEM Parti Kadın Meclisi'nin gerçekleştirdiği “Özel savaş politikaları” konulu panelde konuşan Çiçek Otlu, “Özgür olmak istiyorsak özel savaş politikalarına karşı kültürümüzü kimliğimizi ve tarihimizi korumalıyız” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, “Özel savaş politikaları” konulu panel düzenledi. İstanbul’un Kağıthane ilçesinde bulunan DEM Parti ilçe örgütü binasında gerçekleştirilen panele DEM Parti Milletvekili Çiçek Otlu, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarından Eylem Arzu Kayaoğlu ile çok sayıda kadın katıldı. Salona Kürtçe Türkçe “Özel savaş politikalarına karşıyız” pankartı asıldı. Panel özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. DEM Parti milletvekili Çiçek Otlu, ÖHD avukatlarından Eylem Arzu Kayaoğlu divan da yer aldı.
İlk olarak avukat Eylem Arzu Kayaoğlu söz aldı. Özel savaş politikalarının tarihinin çok eskiye dayandığını söyleyen Eylem Arzu Kayaoğlu, özel savaşın başta kadınlar olmak üzere toplumun her kesimine yönelik hayata geçirildiğini belirtti. Özel savaş politikalarının son süreçlerde yaşamın her alanına sirayet ettiğini ifade eden Eylem Arzu Kayaoğlu, “Son birkaç senedir aslında bizim dilimize, kimliğimize, kültürümüze hayatımızın her anına saldırıyor. Gencinden yaşlısına ve hatta yeni doğan çocuğa kadar birebir yansımaları var. Türkiye coğrafyasında ve şu anda da aslında bir bütün olarak Orta Doğu coğrafyasında yaşanan tüm olaylarda birebir yaşıyoruz. Kürt siyasi hareketinin, sosyalist devrimci çevresinin benimsediği, istediği ve arzu ettiği şekilde bir barış umuduyla hala yaşıyor olmanın büyük bir umut verici olduğunu söylemek lazım. Savaş önce doğa üzerinde daha sonrasında da farklı toplumlar üzerinde hakimiyet kurma için geliştirdiği bir zor yöntemdir. Savaş kelimesinin temel asıl amacı zordan oluşan ve zor kullanma yöntemi olarak kabul edilmiştir. İktidarlaşmayla birlikte toplum üzerinde hakimiyet kurma, sömürme, katletmeyi ve yok etme ile birlikte bir zor yöntem şeklidir” dedi
‘Toprağımızla ilgili duygularımız hala devam ediyor’
90’lı yıllarda devlet tarafından boşaltılan Kürt köylerine dikkat çeken Eylem Arzu Kayaoğlu, “Köyler boşaltılırken insanlar başka kentlere göç etmek zorunda kaldılar. Köy boşaltmalarıyla kominal yaşamı yok etmek istiyorlar. Kültürel, sosyal hayata saldırı söz konusu. Son birkaç senedir devletin yol göstermesi ile aracılık etmesiyle de açıkçası sınır kapıları açılmış durumda. Bütün gençlerimiz yurtdışına gidiyor. Bu tamamen kimliksizleştirme politikalarıdır. Gençleri kendi topraklarından uzaklaştırıyor. Çok büyük bir kesimi ekonomik kaygılardan dolayı gidiyor. Çok büyük bir kesimi de gözaltı tutuklama cezaevlerine girme nedeni veya herhangi bir tehlikenin kaygılarıyla karşı karşıya kaldığı için gidiyorlar. Bunların tamamı özel savaş politikasıdır. Türkiye’nin neresinde yaşarsanız yaşayın bulunduğumuz her yerde toprağımızla ilgili duygularımız hala devam ediyor” diye belirtti.
‘Nagihan Akarsel tüm kadınlara yol gösterdi’
Daha sonra Çiçek Otlu söz aldı. AKP iktidarı öncelikle kadınlara ve kadın mücadelesine yönelik bir saldırı söz konusu olduğunu dile getiren Çiçek Otlu, “Örgütlü mücadeleyi savunan kadınları yok etme üzerine kurulmuş bir savaş siyaseti var. Özellikle Rojava‘daki devrimin tasfiyesi sadece özgürlük hareketinin tasfiyesi değil aynı zamanda kadın devriminin kadınların tasfiyesi olarak görmek gerekiyor. Bunun da en iyi örneklerinden biri de Nagihan Akarsel oldu. Nagihan’ı saygıyla anmak gerekiyor bu etkinlikte çünkü kalemiyle düşüncesiyle tüm Kürt kadınlarına bir yol gösterdi. Ve kadın hareketine de bir meşale olduğunu söylememiz gerekiyor. Savaş, talan, inkar, ganimet ve sömürge üzerine kuruludur. Yüzyıldır Türk devleti sömürgecilik politikasıyla bunu yapmaya çalıştı. Ermenileri gerçekten katletti Rumları katletti ve Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek için bu savaş politikalarını çok defa uyguladı. Bütün erkek egemen sistemleri ya da faşist rejimlerin savaşlarda ilk aklına gelen şey kadınlar oluyor. Bu Osmanlı’da da böyle olmuş kadınları almışlar bir ganimet gibi ya barışın anlaşması olarak kullanmışlar ya da savaşta bir ulusu yok etmek ve köleleştirmek için kullanmışlar” sözlerine yer verdi.
‘Hafızasızlığa karşı mücadele etmek gerekiyor’
Savaşın en çok kadınları etkilediğine vurgu Çiçek Otlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınlar erkek egemen sistemin ve düşman yapısının ne olduğunu biliyor. Tarihsel olarak coğrafyamızda Kürdistan coğrafyasında bunu 90’lı yıllarda çok acı bir şekilde özel savaş politikalarıyla karşı karşıya kaldı. 90’lı yılların rejiminin iktidar yapısının şeyi kadın bedeninin teslim alınması ve tecavüz politikasıyla kadınları teslim almaktır. Bütün politikaları izlediler ya zorunlu göçe sevk ettiler ya da kısırlaştırma politikası yaptılar ama bu AKP rejimi ile birlikte bu politikalar daha üst seviyeye çıktı. 2015 ‘ten sonra AKP rejimi bütün politikalarını değiştirdi ve tam bir savaş politikasına geçti. Bu savaş politikasına geçerken de şöyle demedi sadece kadın bedenini teslim alacağı bir politika izlemedi Kürdistan’da ilk başta tek devlet tek dil tek din ve tek cinsiyetçi anlayışı uygulamaya başladı. Kürdistan‘daki tarihi Kürdistan halkının tarihsiz kimliksiz hafızasız ve örgütsüz bir toplum yaratma politikasını izlemeye başladı. Kadın bedeninin dışında bir tarihi yok etmek özel savaş politikasıdır. Bunu en net öz yönetim direnişlerinde yaşadık. Kürtleri buralardan kovmaya göçermeye çalıştı. Kürt halkını inkar ve imha politikalarıyla kendi topraklarından uzaklaştırmaya çalıştılar. Kültürsüz tarihsiz bırakmak istediler. Tarihsiz olursanız geleceği kuramazsınız tarihinizin köklerini sökerlerse gelecek diye kurduğunuz bütün köklerden sizi yok etmek isterler. bu hafızasızlığa karşı mücadele etmek gerekiyor.
‘Bütün politikaları yok etme üzerinedir’
2015 yılında kadın özgürlük mücadelesi ya da Kürt kadınlarına ne yaptılar? Şu anda yaşadığımız gibi eş başkanlık sistemini, kadın özgürlük mücadelesinin bütün politikalarını uygulayacağımız belediyelere kayyum atadılar. Kayyımlar ilk gelip yaptıkları şey önce oluşturulan kadın kurumlarını yok etmek oldu. Belediyelere bağlı kadın kurumlarını kaldırdılar. Çok dilli kurduğumuz şiddet hatlarını kapattılar kreşleri kapattılar ya da kadınlar için kurduğumuz iş olanakları kooperatifleri kapattılar. Çünkü bütün dünyada ekonomik kriz yaşarken en belirgin özel savaş politikaları sizi daha çok yoksul bırakmaktır. Yani kayyum dediğiniz şey aynı zamanda Kürtleri Kürdistan‘daki kadınları yoksullaştırılması üzerine kurulu bir sistemdir. Kayyum Siyaseti sadece eş başkanlık sisteminde Kürt kadın hareketinin örgütlülüğünü yok etme özgürlük mücadelesindeki hafızasını ve birikimini yok etme ve bir muhtaçlık politikası izletme üzerine kurulu.“
‘Mücadelenin en derin hissedildiği yerlere saldırıyorlar’
Kurdistan’da özel savaş politikalarıyla Kürt halkının mücadelesine dönük de bir saldırı olduğunu paylaşan Çiçek Otlu, “Mücadelenin en derin hissedildiği yerlere saldırıyorlar. Bunların başından da Hakkari, Şırnak ve Van kentleri geliyor. Özel savaş politikasının yeri olan Hakkari ve Şırnak’ta çok özel bir göç politikası var. Ve kapıları açıyorlar gidin diyorlar ve kimliksiz hiçbir yere ait olmayın diyorlar. Tüm bağınızı koparın diyorlar bunu görmek gerekiyor. Şu anda en çok kadın örgütlülüğünü yok etmeye yönelik saldırıları söz konusu. Bütün kadın kurumlarını kapattılar. Kürt kadın hareketinin örgütlenmesini erkek egemen sisteme karşı bilinçlenmesini özgürlükçü çizginin oluşturulmasını engellemeye çalıştılar. Dün de Sosyalist Kadın Meclisi’nden 15 yoldaşımız tutuklandı. Kadın özgürlük mücadelesinin örgütlülüğünü yok etmek üzerine kurulmuş bir özel savaş politikası var” ifadelerini kullandı.
‘Özel savaşa karşı örgütlü mücadele’
Çiçek Otlu, son olarak şunları kaydetti: “Özel savaş politikalarıyla askeri ile polisi ile kurucusu ile memuruyla bizim demografik yapıyı değiştirerek Kürt kimliğini yok etmeye çalışıyorlar. Biz buralarda kendi ana dilimizi kullanmalıyız Kürtçe‘yi her yerde kullanmalıyız. Kürtçeyi herkese öğretmeliyiz. Tarihsizlik böyle bir şeydir. Önce sizin dilinizden uzaklaştırıyorlar. Sonra kültürünüzü yok etme çalışırlar o yüzden de bizim belirlediğimiz şey bütün bu baskı ve gözaltı politikalarına ya da bu Türk devletinin ordusunun tacizci tecavüzcü politikalarının dışında biz kendi gücümüzü örgütlülüğümüzü görmeliyiz. Umut hep bizden yanaydı ve halen de öyle çünkü biz 2010 lu yıllarda Rojava devrimini gördük yani toplumsal sözleşmenin eşit özgür yaşamın nasıl kadınlara bir kimlik kazandırdığını eş başkanlık sistemimizin ne kadar güçlü olduğunu gördük. 21. yüzyılın kadın yüzlü olduğunu görmüş olduk. Özel savaş politikalarına karşı özel erkek egemen sistemin baskısına karşı kadınlar ‘Jin jiyan azadî’ dedi. ‘Jin Jiyan azadî’ şimdi evrenselleşmiş bir slogan haline geldi. Özgür olmak istiyorsak özel savaş politikalarına karşı yaşamımızı kültürümüzü kimliğimizi ve tarihimizi korumalıyız. Bu özel savaş politikalarına karşı örgütlü olmalıyız.”