Kürtçe tiyatro atölyelerinde deneyimler paylaşılıyor

  • 09:02 2 Şubat 2023
  • Kültür Sanat
Şehriban Aslan 
 
AMED - Oyuncu ve Yönetmen Berfin Zenderlioğlu, Amed, Elih ile Wan’da tiyatroların ortaklığıyla Kürtçe tiyatro atölyeleri düzenliyor.  Berfin, “Farklı deneyimleri birlikte paylaşıyoruz. Onlar soruyor, ben elimden geldiğince cevap olmaya çalışıyorum, yeni şeyler öğreniyorum. O yüzden bu atölyeleri güzel ve kıymetli buluyorum” dedi. 
 
Oyuncu ve yönetmen Berfin Zenderlioğlu, 2004 yılından bu yana tiyatro alanında çalışmalar yürütüyor. Çok sayıda oyuna yönetmenlik yapan Berfin, aynı zamanda oyunculuk alanında da başarılar elde etmiş. Oyunlarında Kürtçe’ye yer veren Berfin, gerçekleştirdiği atölyelerde de Kürtçe eğitim veriyor. Berfin, Amed, Elih ve Wan’da yaptığı atölyelere çok yoğun bir ilgi olduğunu söylerken atölyelere ve içeriklerine ilişkin bilgi verdi. 
 
‘Atölyeler yaptım’
 
Seyri Mesel Tiyarosu’nda 2004 yılında oyuncu, eğitmen ve organizatör olarak çalışan Berfin, 2008 yılında da Mîrza Metîn ile Destar Theatre’ı kurdu. 2010 yılında Destar bileşenleriyle İstanbul Beyoğlu’nda Şermola Performans sahnesinin kurulmasına öncülük eden Berfin aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü mezunu. Şimdi ise iki farklı okulda eğitmenlik yapan Berfin şunları dile getiriyor: “Son zamanlarda buralarda atölye yapıyorum. İlk olarak Batman’da başladık, üç gün sürdü. Diyarbakır’da da gerçekleştirdik, sonrasında da Van’a geçeceğim. Van’da üç günlük atölyeden sonra atölyeleri bitireceğim. Atölyelerimin başlığı ise dramaturji ve yönetmenliktir çünkü bu alanda büyük bir boşluk var. Özellikle Kürt tiyatrosunda çok fazla atölye olmuyor, workshoplar (atölyeler) olmuyor. O nedenle burada tiyatro yapmak isteyenler, tiyatroya ilgi duyan kişilerle hemhâl olmak ve onlara el uzatabilmek ve deneyim aktarımında bulunmak beni mutlu ediyor. O yüzden de böyle bir atölye yapma ihtiyacı duydum. Tabi ki Şermola Performansı’nın öncü olması da büyük ve etkili oldu.”
 
‘Bu atölyeleri güzel ve kıymetli buluyorum’
 
Atölyeleri, tiyatrolar ile ortaklaşarak yaptığını ifade eden Berfin,  “Batman’da Şermola ve Yeni Sahne ortaklığıyla yapıldı. Diyarbakır’da Amed Şehir Tiyatrosu ortaklığıyla, Van’da da Şanowan ortaklığıyla olacak. Böylece güzel geçiyor. Farklı deneyimleri birlikte paylaşıyoruz. Onlar soruyor, ben elimden geldiğince cevap olmaya çalışıyorum, yeni şeyler öğreniyorum. O yüzden bu atölyeleri güzel ve kıymetli buluyorum. Çok alışkın olduğumuz çalışmalar değil. Bence bunlar adım adım sıklaştırılmalı ve böyle bir atmosfer oluşturulmalıdır. Çünkü hala dramaturji nedir, neye tekabül eder, ne için dramaturjiyi kullanıyoruz ya da yönetmenlik atölyesi derken neyin yönetmenliği gibi kavramlar biraz havada kalıyor. Ama Kürt tiyatrosunda metin analizi, karakter analizi ya da elimize bir metin geçtiği zaman nasıl okumalıyız ve o metne nasıl yaklaşmalıyız? Fikrinden hareketle dramaturji mezunu olduğum için de böyle bir atölye yapma ihtiyacı duydum. Uzun zamandır kendi tiyatromda hem Şermola Performans’ta hem de farklı özel tiyatrolarda yönetmen olarak da çalıştığım için bu alanda bir ihtiyacın olduğunu görüyorum. Elimden geldiğince ben de bu boşlukta yapabileceğim bir şey varsa yardımcı olmaya çalışıyorum” sözlerine yer veriyor.  
 
‘Atölyelere ilgi yoğun’
 
Atölyelere ilginin de yoğun olduğunu belirten Berfin, “Tabi ki ilgi güzel ama ben bu çalışmaları sınırlı tutuyorum. Çok geniş katılımlar olduğu zaman bire bir ilgilenmek çok zor oluyor. O yüzden şimdilik daha sınırlı katılımlarla, en azından daha sağlam hareket etmek ve sonrası açısından da bir ivme kazandırmak için sınırlı sayıda tutuyorum. En az 12 kişiyle ama her atölyede 15 kişi oldu” diyor. 
 
‘Atölyelerimin dili Kürtçe’
 
“Benim atölyemin dili Kürtçe ve özellikle Kürtçe olmasını tercih ettim” diyen Berfin şöyle devam ediyor: “Çünkü Kürtçe atölyede böylesi workshoplar yok. Diğer tiyatroların buna ihtiyacı yok ama Kürt tiyatrosunun buna ihtiyacı var. Anadilde böylesi workshoplara ihtiyacımız var. Çünkü kendi alanım tiyatro. Bu alanda bir literatür oluşturmak açısından da kendimi denemek istiyorum. Ne eksik kalıyor, neyi görüyorum, sahada problem olan şey ne ve hangi kelimeleri kullanamıyorum gibi… Biraz da bunları toparlayıp, var olan, oluşturulabilecek kelimeleri, tiyatro dilini akademik anlamda oluşturabilmek için de bunu kendime dert ediniyorum. O yüzden atölyelerimin dili Kürtçe oluyor.” 
 
‘İşimiz diğer tiyatroculardan daha zor’
 
Kürt tiyatrosunun zorlu koşullara rağmen geldiği noktanın önemli olduğunu vurgulayan Berfin, sözlerine şunları ekliyor: “Bir taraftan ambargolar, yasaklamalar ve Kürtçenin resmi dil haline getirilmemesi insanlar tarafından çekinceli yaklaşılan bir şey. Bunun bir pazarı da yok. Biz Kürtçe bir oyun yaptığımız zaman aslında bütünüyle, her şeyiyle kendimiz uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bizim hala sponsorlarımız yok, bu anlamda destek alabileceğimiz kurumlarımız yok. O yüzden işimiz diğer tiyatroculardan çok daha zor. Bütün zorluklar ikiye katlanıyor. Ama zaten Türkiye’deki Kürt tiyatrosunun süreci de 90’larla başlayan bir süreye tekabül ediyor. Çok daha iyi olması gerekirken bu noktada olmasının da birçok nedeni de var. Kürt tiyatrosuna dair eleştirecek çok şeyimiz var. Oyunculuk, oyun seçme mantığı, cinsiyet eşitliği ve bunun gibi birçok şeyi sorgulayabiliriz. Ama içerisinde olduğumuz koşullar, bize dayatılan durumlar eleştirmemiz noktasında bizi geriye çekiyor. Tabi ki şu an gelinen nokta kıymetli ama daha iyisi olabilir. O yüzden her tiyatro topluluğu daha iyi olabilmek için bir ortam yaratmaya çalışıyor ve yaratımların içerisine giriyor. Dediğim gibi Kürt tiyatrosu olarak eleştirebileceğimiz çok noktalar var. Bunu belki daha sağlıklı platformlara ulaştığımız zaman, normal bir ortamda olduğumuz zaman daha sağlıklı bir şekilde konuşabiliriz.”
 
‘Tiyatrosuz kalmayalım’
 
Berfin, son olarak şu ifadeleri kullanıyor: “Umarım yaptığımız veya yapacağımız çalışmalar yerini bulur ve hiç değilse tiyatromuz adına bir boşluğu doldurabiliriz. Tabi ki bu alanda birbirimizden besleniyoruz. Bunu bir kelebek etkisi olarak düşünürsek sadece tiyatrocuların yapabileceği bir şey değil, bütün kültür sanat alanlarının hem seyirciyi hem dinleyici tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bu bilincin daha natürel şekilde bir yaşam biçimi haline getirilmesi gerekiyor. Bunun için sürekli etkileşim halinde olarak ve doğallaştırarak bir yere getirebiliriz. O yüzden ‘bê şano nemînin’ diyorum. Tiyatrosuz kalmayalım ve sürekli bir etkileşim hali içerisinde olalım diyorum.”