‘Bu süreç sanatın yeni formlarıyla buluşmanın aracı olacak’

  • 09:09 26 Nisan 2020
  • Kültür Sanat
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - Salgın sürecinde sanat faaliyetlerinin sosyal medya üzerinden paylaşılması, online etkinliklerin yapılmasının bir yandan da yeni bir formu ortaya çıkardığını belirten BEKSAV Eşbaşkanı Canan Kaplan,  “Nicelik olarak sanat biçimleriyle çok fazla karşılaşıyoruz ancak bu niteliğin düşmesine yol açabilir. O yüzden biraz daha çaba ve daha dikkatli bakan bir göze ihtiyaç var” dedi.
 
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Covid-19) salgını etkisini sürdürürken, kültür sanat etkinliklerine de internet üzerinden ulaşılabiliyor. Sanatçılar, milyonlarca insanın evde kaldığı bu süreçte online olarak halkla buluşuyor.  Bu durum da yeni deneyimleri ve formatları ortaya çıkarıyor. Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmalara Vakfı (BEKSAV) Eşbaşkanı Canan Kaplan, salgın sürecinde kültür sanat faaliyetlerine ve bu yeni deneyime ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Moral düşüklüğü ve ekonomik zorluk yarattı’ 
 
Salgının Türkiye’ye sıçraması ile birlikte BEKSAV’ın 25’inci yıl kutlamasını iptal etmek zorunda kaldıklarını hatırlatan Canan, “Tiyatro oyunlarımız iptal oldu. Yurtdışına artık çıkışlarımız yok. Bu hepimiz için en başta bir moral düşüklüğüne ve ekonomik zorluğa sebep oldu. Biz tabi sürece hızlıca adapte olmaya çalışıyoruz. İlk olarak kurslarımızı iptal ettik. Kendi çalışanlarımızın eğitimini de online platforma taşıdık. Haftada iki defa sürekli ekiplerimizle online olarak bir araya gelmeye çalışıyoruz. Haftanın nasıl geçirileceğine dair planlamalar yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca herkes bireysel çalışmalarını evde yürütüyor. Umuyoruz ki herkes salgından sonra evde yürütülen çalışmaların meyvesini alacak” dedi.
 
‘Yeni bir şarkı yapıldı’ 
 
Bir süredir BEKSAV’ı açmadıklarını dile getiren Canan, “Herkes önce bir rehavete kapıldı ama biz zaten salgından önce de birçok farklı durumla karşılaşıyorduk. Devlet bazen etkinliklerimizi yasaklıyor, gözaltılar oluyor. Bu süreçte de en hızlı şekilde nasıl cevap verebileceğimizi, kendimizi hem fiziksel hem de zihinsel olarak nasıl koruyabileceğimizi konuşuyoruz. Müzisyen arkadaşlarımız eski şarkılarını Youtube’a yüklüyorlar. Yeni kayıtlar yaptık onları yüklüyoruz. Bireysel çaldığımız şeyleri kolaj haline getirip yeni bir şarkı yapmaya çalıştık. Bir de Vardiya müzik grubu sağlık sistemini eleştiren ‘Uyan’ diye bir şarkı yaptı. Daha çok ayrı ayrı yerde bir şeyler üretip onları bir araya getiriyoruz. Onları nasıl birleştirip paylaşabiliriz üzerinden tartışmalarımız devam ediyor” diye konuştu.
 
‘Çav Bella ile dayanışma yaratıldı’ 
 
Sanat ve Hayat Dergisi’ni yayınlamak için de yeni bir internet sitesi açtıklarını dile getiren Canan, oradan mümkün olduğunca kendi sözlerini söylemeye çalıştıklarını belirtti. İki hafta önce Çav Bella parçası için bir kampanya başlattıklarını söyleyen Canan, şöyle devam etti: “Dünyanın her yerinden her dilde, Çav Bella söyleyen kadınların, çocukların, sanatçıların videoları geldi bize. Benzer çalışmalar yürütmeyi düşünüyoruz. Herkes kendi bulunduğu yerde kendi istediği dilde ve kendi istediği enstrümanla hesabından paylaştı. Biz de onları paylaştık. Enternasyonal bir şarkının bütün ezilenlerin dillerinde söylenmesinin herkes için daha mücadele azmi tutkusunu arttıracağını düşündük. O yüzden öyle bir çalışma yaptık. Çok farklı dillerde söylendiğini biliyorduk ama bu kadarını tahmin edemiyorduk. Abazca söyleyip gönderen biri vardı. İspanya’dan bir anarşist arkadaş söyleyip gönderdi, Yunanistan’dan biri neyle çalıp gönderdi. Bunların hepsi bizde büyük bir kardeşlik hissi yarattı. Bir yandan da gurur da duyuyorsunuz. Çünkü müzik çok evrensel bir şey. Bunu herkesle birlikte yapıyor olmak büyük bir aile hissi yaratıyor. O yüzden herkesten güzel tepkiler aldık. Bu süreçte bu çalışma bizi mutlu etti.” 
 
‘Herkesin sanat yapmasını biz de savunuyoruz’ 
 
Sanatla salonlarda veya belli yerlerde tüketilen bir üretim olarak ilişkilenmediklerine dikkat çeken Canan, böyle bir süreçte etkinliklerde bir araya gelemediklerini ancak bu sürecin sanatın yeni formlarıyla buluşmanın bir aracı olacağını kaydetti. Canan şunları dile getirdi: “Pek çok tiyatro, oyunlarını ücretsiz erişime açtı. Dergiler dergilerini erişime açtı. Bunlar aslında parası olanın erişebileceği sanat faaliyetleri. Her kesime hitap edebileceği biçimler haline gelecek. Ama bir yandan da elbette çok fazla sosyal medyaya yönelim oluyor.  Nicelik olarak sanat biçimleriyle çok fazla karşılaşıyoruz. Ancak biraz nitelik olarak bazı şeylerin düşmesine yol açabilir. Çünkü herkes evinin bir köşesinde çekip sosyal medyaya atabiliyor. Herkesin sanat yapmasını biz de savunuyoruz. Bu kadar fazla uyarının olduğu sosyal medya platformlarında ayrım yapmayı ve seçmeyi zorlaştıracak. Bu da bence sanatı tüketmek için ayrıca bir göze ihtiyaç olduğunu, bir dünya görüşüne ihtiyaç olduğunu insanlara gösterecek. Çünkü başka türlü seçim ve eleme yapamazsınız. O kadar çok içerik var ki her yerde. Çok fazla uyaran var. İnsanlar birini tüketip hemen ötekine geçiyor. Ama sanat ürünlerinin öyle olmaması lazım elbette. Daha evrensel bir niteliği oluyor. Sanatın yılları ve tarihi aşan örnekleri var. O yüzden de sanat ürünlerinin bu kadar hızlı tüketilme riski sanatı üretenler olarak bizi de biraz endişelendiriyor.”
 
 ‘Biraz daha çaba ve dikkatli bakan bir göz’
 
Bu süreçte seçici olmak gerektiğini vurgulayan Canan, “Bu her şey için geçerli. Şimdi herkeste bir kişisel gelişim durumu pompalanıyor. Sanki çok normal bir süreç yaşıyor muşuz gibi. Sanat için de bu böyle. Sürekli bir şeyler pompalanıyor ama bu pompalananlar arasında değerli nitelikli olanları seçme için biraz daha çaba ve dikkatli bakan bir göz gerekiyor” 
 
‘Sanat kurumlarının üzerinde süreci yansıtma yükü var’
 
Bütün emekçilerin, çalışanların sesini kendi ritimlerine yansıtmaya çalıştıklarını söyleyen Canan, ücretli izin talebini ve ücretsiz sağlık hakkı için kendi cephelerinden söz söylemeye çalıştıklarını aktardı. Şiddet gören kadını da düşündüklerinin altını çizen Canan, “Bütün evin yükünü omzunda taşıyan kadını da düşünüyoruz. Atölyede yan yana çalışan insanları da düşünüyoruz. Maxmur kampı bombalandığında oradaki annenin çığlığına da düşünüyoruz. Böylesi zamanlarda bunların hepsini bir sanat ürününe yansıtmaya çalışmak çok daha yakıcı ve önemli. O yüzden bizim ve MKM, Grup Yorum gibi diğer sanat kurumlarının üzerinde böyle bir yük var. Hepimiz, bu süreci biraz daha güç biriktirme süreci olarak görüyoruz. Salgın sürecinden sonra gücü daha iyi ürünlere dönüştürmeyi umuyoruz” diye konuştu.