Mezopotamya Dans Topluluğu 15. yılında ‘Dengbêjlerin sesi ile’ sahnede olacak

  • 09:03 10 Mart 2020
  • Kültür Sanat
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - Mezopotamya Dans Topluluğu 15. yılında ‘Bi Dengê Dengbêjan’ projesiyle sahneye çıkmaya hazırlanıyor. Projede sözlü geleneğin ustaları Şakiro, Meryem Xan ve Sûsika Simo klamlarını dansla bir bedene kavuşturuluyor. 
 
Mezopotamya Dans Topluluğu ‘Bi Dengê Dengbêjan’ (Dengbêjlerin sesi ile) projesi ile sözlü geleneğin ustaları Şakiro, Meryem Xan ve Sûsika Simo klamlarını dansla bir bedene kavuşturuyor. Mezopotamya Dans Topluluğu, 15’inci yılını kutlamaya hazırlanırken ‘Bi Denê Dengbêjan’ projesiyle 15 Mart tarihinde Kadıköy Emek Tiyatrosunda sahne almaya hazırlanıyor.
 
Koreografisi Yeşim Coşkun tarafından yapılan gösteride, yaratım ve performanslarıyla Nazlı Durak, Serhat Kural ve yine Yeşim Coşkun sahnede olacak. 
 
Küçük  yaşından bu yana Mezopotamya Kültür Merkezi’nde (MKM) yer alan Yeşim Coşkun,çocuk korusunda daha sonra da Mezopotamya Dans Topluluğu’na katılıyor. 2005’ten bu yana toplulukta yer alan Yeşim, her yıl yeni projeler yapıyor, yeni atölyeler oluşturuyor.
 
MKM’deki çocukluk yıllarını anlatan Yeşim, “Müzik, halk dansları tiyatro alanlarında eğitim alıyorduk. Onun dışında bir sürü alan vardı. Ben o dönem enstrüman çalmak istiyordum ve flütle başladım. Dolayısıyla alanımı öyle seçmiş oldum. Müzikte biraz ilerledikten sonra bir süre Koma Asmin’de yer aldım. Bir dönem o grupta oldum daha sonra başka bir projeye geçtim. Mem û Zin projesinden çağrıldım. O zaman dansçı değildim ama projeyle birlikte dansa eğilimim olduğunu fark ettim. Dansla ilgilenmeye başladım ve konservatuar sınavlarına girip Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Çağdaş Dans bölümünü kazandım. Böylelikle aslında kendi alanımı belirlemiş oldum” dedi.
 
Tesadüflerin getirdiği dans
 
Tesadüflerin birbirini kovaladığı bir süreçte ilgi alanını keşfeden Yeşim, dansa doğal bir geçişi sağlıyor. Okulda çağdaş dans formu eğitimi alan Yeşim, “Büyük danslarımızı 2005’te kurduğumuz Mezopotamya Dansı’ndan bu yana dans alanında üretim yapıyoruz. İşlerimizin içeriğini bizler belirliyoruz. Daha önce mitler ve ananeleri projelendirdik. Daha sonra annelere de değindik. 4 Kapı 40 Makam gibi projeler de yaptık. Özgün projeler de kendi sorunlarımıza ışık tutan projeler de yaptık. Şuan yeni bir proje ile 15. yılımızda sahne alıyoruz” diye konuştu. 
 
‘Düette iki kadın dans ediyor’
 
Proje üzerinde uzun zamandır düşündüğünü ama bir türlü harekete geçiremediğini dile getiren Yeşim, bugüne kadar dengbejlerin sesiyle hiç çalışmadıklarını hatırlatıyor. Projelerinde genelde hep besteler yapıldığını vurgulayan Yeşim şöyle devam etti: “O projeye özgün yapılıyor. Ama bu sefer ‘dengbejlerin sesiyle biz bir dans yaparsak nasıl olur’ fikri üzerinden gelişti. İki eser var içerisinde. Bir tanesini bir kadın düeti oluşturuyor, diğeri de solo. Soloda bir erkek dans ediyor. Düette iki kadın dans ediyor. İkisinin koreografisini de ben yaptım. Yine grup danslarda Serhat Kural dans ediyor. Grup dışından yeni bir kadın dansçı dahil oldu. 45-50 dakikalık gecede prömiyerini yapacağız.”
 
‘Dengbêjlik derya gibi bir konu’
 
Dengbêj geleneğinin derya gibi bir konu olduğundan kaynaklı müzik seçerken zorlandığına  vurgu yapan Yeşim, “Seçerken de itinalı davranmaya da çalıştık. Sadece Serhat’ın dans ettiği projede Şakiro kullanılıyor. Diğer tarafta kadın düeti olarak yaptığımız projede Susika Simo ve Meryem Xan’dan birer parça seçtik. İki si de çok özgündü. Normalde isteğim tek bir sanatçı üzerinden gitmekti ama dengbêjlik alanı da çok geniş. Her yerden bir şey almak istiyorsun ama bir yandan da çok karma bir şey yapmak istemiyorsun. O yüzden sadece bu üç isim üzerinde durduk” dedi. 
 
‘Dil çocukluğumdan beri bende bir acı’
 
Kürtçe bilmediğini aile ortamında da sadece babasının Kürtçe konuştuğunu dile getiren Yeşim, “Dolayısıyla bu çocukluğumdan beri bir acı bende. Gidip gelip bu çerçevenin etrafında döndüğümü de fark ediyorum. O yüzden belki de savaşıyorum. Öğrenmek için dönem dönem adımlar da attım ama çok inatçı adımlar atmadım bu da benim kendi özeleştirim olsun. Ama dönüp dolaşıp o eksene geliyorum. Dengbêjlere gelmemizin temeli oradan geliyor. Çözümlerken çok kişiden destek almak zorunda kaldım. İnsan kendi yaralarından beslenmeli” diye konuştu.
 
‘Parçalara sadık kalmaya çalıştık’
 
Şakîro’nun ‘Gülê Dêran’ parçasını seçtiklerini ve hikayenin içeriğine sadık kalmaya çalıştıklarını aktaran Yeşim, “İçerisinde ceylanlar var, oğulları ölen analar var, kavga eden hasımlar var. Hepsini o solo içerisinde imajlarla vermeye çalıştık. Susiko Simo’nun ‘Evdale Zeynike’, Meryem Xan’ın  ‘Dotmam’ hikayelerine sadık kalmaya çalıştık. Biz sadece estetik kısmıyla ilgilenmiyoruz. ‘İçeriği ne? ve biz ne anlatmaya çalışıyoruz?’ üzerinden de hareket ediyoruz. Sadece dengbejleri tanıtmak veya dans etmek üzerine de değil. O dengbejlerin sesi bizim bugün yaptığımız çağdaş dansla nasıl bir sentez oluşturacak ve biz gerçekten dert olarak edindiğimiz şeyi tam olarak seyirciye veriyor olacak mıyız? Bizim aslında amacımız bu” diye ifade etti.
 
‘MKM ile dansla tanıştım’
 
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Çağdaş Dans Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Nazlı Durak, ise Yeşim’in davetiyle projede yer alıyor. 
 
MKM’yi daha önce bildiğini ancak dansla tanışmış olduğunu belirten Nazlı şöyle devam etti: “Konservatuara hazırlandığım dönemde MKM’nin kursuna gidiyordum. Daha önce tiyatroda çalıştığım için teknik bilgi sahibiyim. Dolayısıyla onların işlerine yardımcı olmaya, asistanlık yapmaya gidiyordum. Böylece Mezopotamya Dansın içine biraz girmiştim. Ama sahne arkasındaydım ve dansın kültürel tarafını, edindikleri derdi ben de aslında ediniyordum ve içinde kendimi iyi hissediyordum. Yeşim beni projeye davet etti ve çalışmaya başladık. Dengbêj üzerine bir tane atölye almıştım ama üzerine çok okuduğum, araştırdığım düşündüğüm bir konu değildi. Çalışmaya başladığımızdan beridir dengbêj seslerini duyuyor olmak, bilmediğim bir dile bedensel olarak katılmaya çalışmak bende tabi ki farklı hisler yaratıyor. Hatta çoğu hikayeyi önceden bilmiyoruz. Hikayeyi öğrendiğimde şaşırıyorum. Başka şeyler hissettim çok başka şeyler duydum. Çünkü sesleri gerçekten çok kuvvetli, çok yürekten geliyor. Sahneye çıktığımızda seyirciyle buluştuğumuzda tabi ki daha farklı bir şeyler olacak. Ama şuan katman katman farklı şeyler yaşıyorum.”