Dengbêj Meryem: Kürtçenin yaşamasında kadınlara büyük rol düşüyor

  • 09:06 19 Şubat 2020
  • Kültür Sanat
Hikmet Tunç
 
VAN - Kürtçenin yok olmaması için ailelere çağrıda bulunan DÎSA-DER yöneticisi dengbêj Meryem Tuncer, “Ben çok küçük yaşlardan bu yana dengbêjlik yapıyorum. Dengbêjliğimle dilimi korudum, yaşatıyorum” dedi.
 
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 17 Kasım 1999 tarihinde aldığı kararla Uluslararası Anadili Günü, asıl adıyla Anadil Hareketi günü olarak kabul edilen 21 Şubat, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan diller için bir mücadele günü niteliğinde. Van’da faaliyet yürüten Dil Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği (DÎSA-DER) yöneticisi dengbêj Meryem Tuncer, bugüne dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
Her canlının kendini ifade etme biçimi olduğunu söyleyen Meryem, “Hayvanların, bitkilerin kendini ifade etme şekli vardır. İnsanlar da sözcüklerle, mimiklerle kendini ifade eder” diye belirtti. 
 
‘Anadil bir halkın varlık ispatıdır’
 
Kürtlerin binyıllardır bu topraklarda yaşadığına dikkat çeken Meryem, “Bir halk kimliğiyle, kültürüyle, diliyle diğer halklardan ayrışır” dedi. Meryem, farklılıkların zenginlik olduğuna işaret ederken, “Bizim farklılığımızı korumamız için dilimize sahip çıkmamız gerekir. Bir halkın var olmasının en büyük ispatlarından biri de anadilidir” diye vurguladı.
 
‘Tüm baskılara rağmen Kürtçe yaşıyor’
 
Meryem, Kürtlerin ve Ortadoğu kültürlerinin, kimliklerinin, dillerinin asimilasyon politikaları ile yok edilmeye çalışıldığını dile getirdi. İnkar, imha, asimilasyon politikalarına rağmen Kürtçenin yok olmaya karşı direndiğine dikkat çeken Meryem, “Bu haksızlıklara maruz kalan hangi dil, hangi millet olsaydı şu ana dek çoktan yok olmuştu. Van’da yaşayan uygarlıklara baktığımızda; mesela Urartu medeniyeti vardı. Dili yaşıyor mu? Başka medeniyetler de yaşadı. Hepsinin kültürleri, dilleri yok olup gitti” dedi.
 
'Daha fazla çaba harcanmalı'
 
Kürtçenin direndiğini, ancak yaşayabilmesi için daha fazla çaba harcanması gerektiğini kaydeden Meryem, “Dilin yaşatılmasında kadınlara çok önemli roller düşüyor. Çünkü kadın evdeki öğretmendir. Bir çocuğun evde annesinden, ailesinden öğrendiği, benimsediği dili hiçbir eğitim kurumu, dernek ona benimsetemez. İlk elden bir çocuğun annesinden öğrendiği dil çocukta çok daha büyük bir etki yaratır” ifadelerini kullandı. Meryem bir çocuğun diliyle, kimliğiyle, kültürüyle büyümesi için tüm kadınların kendi dilleriyle, çocuklarıyla konuşması gerektiğini vurguladı.
 
‘En büyük kaygım dilimi unutmaktı'
 
90’lı yıllardaki göç politikalarının temel amaçlarından birinin de Kürtlerin dili, kimliği ve kültürünü yok etmek olduğunu söyleyen Meryem, “Ben daha çok küçükken ailem de Şırnak’ın bir köyünde devletin yönelimi üzerine göç etmek zorunda kaldı. Göç ettiğimizde benim en büyük kaygım metropollerde yaşamak zorunda kaldığımızda dilimi, kültürümü unutmaktı. Çünkü ben çok küçük yaşlardan bu yana dengbêjlik yapıyorum. Dengbêjliğimle dilimi korudum, yaşatıyorum” diye konuştu.