Oyuncu Dicle Arjin: Berfin filmini direnişçi annelere adadık

  • 09:14 8 Aralık 2019
  • Kültür Sanat
Nûdem Têkoşer 
 
QAMIŞLO - Sine Çiya ekibinde yer alan ve “Berfin” filminin başrol oyuncularından olan Dicle Arjin, izleyicinin filmde kendi yaşamından kesitler ile karşılaşacağını belirtti. Dicle, zor şartlarda çektikleri filmi direnişçi annelere adadıklarını dile getirdi.  
 
Oyunculuğa İstanbul’da yıllar önce Gençlik Kültür Merkezi bünyesinde bir tiyatro grubunda başlayan Dicle Arjin’in hayatının akışını değiştiren ise Alman gazeteci Ulrike Meinhof’u canlandırdığı tek kişilik rol oldu. “Cesedim bir dağ gibi ağır olacak…yüz bin ve yüz bin…yüz binlerce kadın kolu bu kocaman dağı kaldırıp omuzlarına alırken sizin oturduğunuz o sahte tahtı sarsacak müthiş bir kahkaha atacaklar! ..ve hep birlikte bağıracaklar: Ulrike Meinhof’u öldüremeyeceksiniz” bu sözlerle sahneden bağırmıştı Dicle, yıllar önce bir 8 Mart etkinliğinde. Ve o sözler hayatında yeni bir sayfa açmıştı. 
 
Unutulmayan filmlerden “Berîtan” filmiyle hafızalarda yer edinen ve Kürt sinemasının önemli mihenk taşlarından biri olan Halil Dağ’ın kuruculuğunu yaptığı “Sine Çiya” ekibine 2015 yılında dahil olan Dicle, yönetmen Özlem Arzeba’nın çektiği “Berfin” filminde mücadeleci bir kadın karakteri canlandırdı. 
 
Oyuncu Dicle Arjin, film festivallerinde yoğun ilgiyle karşılanan bir kadın filmi olan Berfin’in çekim sürecini ve oyunculuk hakkında ajansımıza konuştu.  Dicle “Yıllarca Halil Dağ’ın filmlerini izlemiştim. Gerilla fotoğrafları ve gerilla filmlerini Halil Dağ aracılığıyla ilk kez görmüştüm. Halil Dağ’ın sinemasını yaşatmak için Sine Çiya’da yer aldım” dedi.
 
‘Sine Çiya özgür kadın sineması olarak gelişiyor’
 
Berfin, Sine Çiya ekibinin çektiği Berfin filminin senaryosundan, yönetmenine, başrol oyuncularına kadar ekibin çoğunun kadınlardan oluşmasının sinema açısından önemine dikkat çekti. Sistemde kadın iradesiyle ve düşüncesiyle film çekilemediğini dile getiren Dicle “Özgürlük hareketi içinde Kürt kadını sinemanın her aşamasında en güçlü şekilde yer alıyor. Hikayeyi yazan, oyunculuğunu yapan, kamera arkasının her yerinde kadınlar var. Kadın gözüyle sinemaya bakılması ve senaryo yazılması, Kürt kadınının özgürlük düzeyinin geldiği aşamayı gösteriyor. Oysa sistem sinemayı bir erkek işi olarak lanse ediyor. Ama Sine Çiya özgür kadın sineması ve özgür düşüncenin sineması olarak gelişiyor. Eril sisteme karşı Sine Çiya’da yer alan kadın ve erkek sinemacılar eşit, özgür tartışma ve çalışma zemini üzerinde ortaklaşıyor ve projeler yapıyor” dedi.
 
‘Filmi direnişçi annelere adadık’
 
Berfin filminin senaryo, oyuncu ve hikayesinin kadınlar etrafında örüldüğüne dikkat çeken Dicle, kamera arkasında ve kamera önünde kadınların ortak emek ve dayanışma içinde olduğunu vurguladı. Filmde Berfin’in annesi “Besta”yı oynayan Dicle, karakteri hakkında şu değerlendirmede bulundu: “Oynadığım annenin hikayesi beni çok düşündürdü. Bir anne neden çocuğunu bırakmak zorunda kalır? Kürt toplumda Besta’nın yaşadıklarına benzer çok hikaye var. Senaryo gerçek hikayelerden ilham aldı. Çocukları için acı çeken ve çocukları için özgürlük mücadelesi veren anneler ve savaşan annelerin hikayesidir. Besta karakteri yıllar önce çocuğuna dağdan mektup yazan Meryem Çolak’ın hikayesini hatırlatıyor. Meryem, çocuğunu bırakıp gerillaya katılmış. Yıllar sonra çocuğuna bir mektup gönderir. Ben o mektubu okuduğumda çok etkilenmiştim. Yıllar sonra Meryem’in hikayesine benzer bir hikayede rol almak beni duygulandırdı. Bugün Kürdistan’ın her parçasında Kürt anneleri meydanlarda ve dağlarda mücadele ediyor. Bakur’da açlık grevleri eylemlerine öncülük eden annelerdi. Rojava’da onur direnişine öncülük eden anneler. Başur’da ve Rojhilat’ta da alanlardalar. Emekle büyüttükleri çocuklarını özgürlük saflarına gönderiyorlar. Serêkaniyê’de sivil konvoyda katledilen Yadê Eqîde, çocuklarına özgür bir ülke bırakmak için kendini canlı kalkan yaptı. Besta’da gerillada olan bir annenin özgürlük savaşını anlatıyor. Bu filmi özgürlük uğruna yaşamını yitiren Kürt annelerine adadık.”
 
‘Her kadının yaşamından bir kesit var’
 
“Film aracılığıyla her türlü zorluğa rağmen direnen Kürt kadınının hikayesine ışık tutuyoruz” diyen Dicle, “Çocukları artık annelerinin izinden gidiyor. Mücadele annelerin çocuklarına verdikleri en büyük miras haline geldi. Kadınlar bu filmi izlediklerinde kendilerinden mutlaka bir parça görecekler” diye ekledi.  
 
‘Hikaye anda gerçekleşiyordu’
 
Filmdeki kimi karakterlerin kendi yaşamlarını canlandırdıklarını söyleyen Dicle, “Hikaye aynı zamanda anda da gerçekleşiyordu. Çünkü oyuncular aynı zamanda kendi yaşadıklarını canlandırıyor. Aslında rol değil gerçeğin kendisiydi. Bir anne vardı, çocuğunu bırakıp dağa gelmişti. Besta’nın çocuğuna görüntülü mesajın çekildiği sahnede anne gerilla duygusallaşmıştı. Ben de onun o duruşundan etkilendim. O gerilla, çocuğuna özgür bir gelecek için dağdaydı.” 
 
Set ortamında kadınlar arasındaki dayanışma ve kurulan bağların derin olduğunu dile getiren Dicle “Çoğu ilk kez oyunculuk yapıyordu. Tecrübelerimizi bir birimizle paylaşıyorduk. Çok çabuk oyuna adapte oluyorlardı ve çabuk gelişiyorlardı. Film çekimleri bittikten sonra bir birimizden ayrılmak da çok zor oldu. Filmde oynayan bazı oyuncular şuan hayatta değil. Onları saygıyla anıyorum” dedi. 
 
‘Filmin bir kısmı Maxmur’da çekildi’
 
Filmin bir kısmını Maxmur’da çektiklerini ve kampta yaşayan halkın da oyunculuk yaptığını belirten Dicle, şöyle konuştu: “Maxmur’da bazı dengbêj anneler filmde oynadı. Onlarla birlikte rolleri ezberledik. Annelerin oyunculuğu şaşırtıcı düzeyde iyiydi. Berfin hikayesi aslında Maxmur halkının da hikayesidir. Berfîn’in babası devlet tarafından katledilip cenazesinin köy meydanına getiriliş sahnesinde rol alan bütün oyuncular daha önce de devletin baskılarını hatırladıkları için gerçekten ağlayıp ağıt yakıyorlardı.”
 
‘Kadınlar elbiselerini film ekibine verdi’
 
Kostüm sorununu halkın elbiselerini alarak çözdüklerini söyleyen Dicle, “Kadınlar elbise dolaplarını bize açmışlardı. Hangi elbise lazım olsa kadınların dolaplarından gidip alıyorduk. Sete gidecek arabamız olmadığında, halk kendi araçlarıyla bizi sete götürüp getiriyordu. Bu koşullarda çekim yapmak bize manevi olarak çok güç verdi. Halk için çektiğimiz filmde, halk aktif yer aldı.” 
 
Sine Çiya yeni projelerin hazırlığını yapıyor
 
Yokluk içinde, hava saldırıları altında film çekmenin zorluklarına değinen Dicle, Sine Çiya’nın önümüzdeki süreçlerde de halkın yaşadıklarını sinemaya aktarmaya devam edeceğini söyledi.