Onlar 'Onun Filmi'ni anlattı: Genç sinemacılara korkmayın demek için yapıldı

  • 09:02 30 Haziran 2019
  • Kültür Sanat
Yeşim Oruç
 
HABER MERKEZİ - Kadın yönetmenlerin set deneyimlerini okuyabilecekleri bir kaynak olmadığını fark etmelerinin ardından kişisel meraklarının peşine düşerek ‘Onun Filmi’ni çeken Su Baloğlu ve Merve Bozcu, “Onun Filmi biraz da genç sinemacılara korkmayın demek için yapıldı ve bu yüzden de kendi sürecimizi filmin içerisine koyduk. Sanırım biraz inatçı olmak, biraz da hayaller gerçek olana kadar çalışmak gerekiyor” dedi.
 
Türkiye’de erkek egemenliği tüm sektörleri ele geçirmiş burumdayken, erkek egemen bir sektörde sıfırdan bir içerik ortaya çıkarmak oldukça zor bir süreç. Peki, erkek egemen bir sektörde kadın yönetmen olarak var olabilmek ya da ilk filmini ortaya çıkarmak ve çıkardıktan sonra içinden geçilen süreç?  Aynı üniversitede sinema bölümünde yüksek lisans yaptıkları sırada yolları kesişen Su Baloğlu ve Merve Bozcu, kendilerinin de ilk yönetmenlik deneyimi olan Türkiye sinemasının önde gelen kadın yönetmenlerinin ilk film yapım deneyimlerini bu süreçte hissettiklerini, verdikleri mücadeleyi ya da dünyaya bakış açılarını, kendi yolculukları ile birlikte ‘Onun Filmi’ ile ironik bir dille beyaz perdeye aktardı. 
 
Uluslararası Adana Film Festivali’nde açılışını yapan, İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Belgesel Yarışma bölümünde finalist olarak yarışan, Houston Türk Filmleri Festivali’nde açılış filmi olarak gösterilen ve Su Film’den çıkan “Onun Filmi” geçtiğimiz günlerde vizyona girdi. Kendilerine “director” demek yerine “filmmaker” demeyi tercih eden Su ve Merve ile ‘onların filmini’, sektör hakkındaki düşüncelerini, sektörle ilgili endişesi olan kadınlara tavsiyeleri hakkında konuştuk. 
 
Öncelikle süreçten başlayalım istiyorum. Bu fikir aklınızda nasıl şekillendi? Sizi harekete geçiren ne oldu?
 
Merve: Su’yla Kadir Has Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken tanıştık ve kariyerlerimize akademi alanında devam etme niyetindeydik. 2014 yılında benim tez sürecim yeni bitmişti ve Su’yla her zamanki gelecek konuşmalarımızdan birini yapıyorduk. Set korkusu olan insanlar olarak akademi mi saha mı konuşmasını hep yapardık ve akademide olmanın bizim için iyi olduğuna karar verirdik. Böyle bir konuşma sırasında Su’ya kadın yönetmenlerin set deneyimlerini okuyabileceğimiz bir kaynak olmadığını, yönetmenlerle röportaj yapıp bunu kitaplaştırmayı önerdim. Su da doğal olarak neden film yapmıyoruz dedi ve yolculuğumuz başladı. 
 
Su: Bu fikirdeki merak tamamen kişiseldi. Kendi korkularımız ve haklı tedirginliklerimiz vardı daha önce edindiğimiz deneyimlerden ve bizden daha deneyimli kadınlara merak ettiğimiz soruları sormak ve süreci belgelemek istedik. 
 
Nasıl bir süreçten geçtiniz, neler yaşadınız?
 
Merve: Güzel bir süreçten geçtik. Deneyimsiz olmanın getirdiği problemlerle yüzleştik tabii ki. Bir senaryo olmadan yola çıktık ve kurgu sürecinde bunun acısını çektik. Yaklaşık 1,5 yıl sürdü kurgu ve 4-5 farklı kurgu çıktı ortaya ama bütün bunlar şu an bakınca olması gereken güzel deneyimler. 
 
Su: Toplamda 3 yıl süren, iyisiyle kötüsüyle çok yoğun geçen bir süreç bu. Gerçekten çok umutsuz hissettiğimiz zamanlar da oldu ama geldiğimiz noktada hepsinin mükafatını da aldık diyebilirim.
 
Sektörde çok başarılı kadın yönetmenler var. Siz de ilk filmini çekmiş yönetmenler olarak bu sizin için ne ifade ediyor? 
 
Merve: Yönetmen olmak bana çok da önemli gelmiyor açıkçası ve şu yüzden: sektörde çok başarılı kadınlar var. Yönetmen ya da değil. İşlerini çok iyi yapıyorlar ve bu yüzden hepsine tek tek saygı duyuyorum. Yönetmenlik özelinde ise, ilk filmi yapabilmiş olmak, şartlar göz önüne alındığında önemli bir yerde duruyor ama bir yandan da bir şeyi gerçekten yapmayı isterseniz yapabileceğinize inanıyorum. Kıyas yapmayı genel olarak çok doğru bulmuyorum. 
 
Su: Biz gayet naif bir yerden yola çıktık, hiçbir iddiamız olmadan. Yönetmen olmak gibi bir derdimiz de yoktu, sadece bu filmi yapmak istedik. Hatta Merve’nin de yukarıda bahsettiği gibi kitap yapmanın ucundan dönerek film yaptık biz. Yarışımız tamamen kendimizle. 
 
Bir söyleşinizde “direktör” yerine “filmmaker” kelimesini tercih ediyoruz demiştiniz. Bunu biraz açar mısınız?
 
Su: Yönetmen kelimesinin taşıdığı ezici ağırlıkla ilgili olsa gerek, “sinemacı” olarak Türkçeye çevirebileceğimiz “filmmaker” kelimesi bir nebze daha kendinin farkında ve ayakları yere basan bir tanım gibi geliyor bana. 
 
Türkiye’deki sinema sektörü ve sektörde kadınların yeri hakkında düşünceleriniz nedir?
 
Merve: Öncelikle Türkiye’deki sinema sektörü hala gelişmekte olan bir sektör. Oturmuş bir sistemden bahsetmek çok zor. Böyle bir sektörde kadınlar aktif olarak yer alıyorlar. Belki yer aldıkları pozisyonları konuşmak daha doğru olacaktır, çünkü görüntü yönetmenliği gibi pozisyonlarda kadınları daha az görürken reji asistanlığında daha sık karşılaşıyoruz. Önemli olan, yapmak istediğimiz şeylerden vazgeçmemek ve onun yolunu aramak. Türkiye’deki sektörün buna izin verdiğini düşünüyorum, bazı şeylerin kalıp olarak henüz oturmamış olmasının avantajını kullanmakta fayda var.  
 
Bundan sonraki projeleriniz veya hedefleriniz nelerdir? Sizin gibi setlerden kaçan, sektörle ilgili endişeleri olan kadınlara tavsiye verecek olsaydınız ne derdiniz?
 
Merve: Onun Filmi biraz da genç sinemacılara korkmayın demek için yapıldı ve bu yüzden de kendi sürecimizi filmin içerisine koyduk. Sanırım biraz inatçı olmak, biraz da hayaller gerçek olana kadar çalışmak gerekiyor. Sinemanın bir güzel tarafı da ekip olarak yapılıyor olması bence. Bu yüzden aslında kimse yalnız değil. İnsan bir noktada kendini yalnızlaştırıp yapamayacağı korkusuna kapılıyor gibi geliyor. O yüzden içten gelen istek en önemlisi. 
 
Su: Bundan sonraki hedeflerde yine film yapmaya devam etmek var. Zaten bir filmi yapmak çok uzun sürdüğü için, genellikle süreçte virüsü kapıp başka projeler de üretmeye başlamış oluyorsunuz. Tavsiyeye gelince, bence bu işte tavsiyenin çok yeri yok, bir faydası da yok. Çünkü herkesin yolculuğu da deneyimi de bambaşka oluyor. Söyleyeceğim her şey yanlış olur gibi bir duygu içerisindeyim. O yüzden filmi izleyenlere bir parça ilham verebiliyorsak ne mutlu.