Kobanê Davası: Demokratikleşmenin yolu İmralı’dır

  • 12:22 16 Mayıs 2024
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası duruşmasına katılmayan tutsak siyasetçiler duruşmaya gönderdiği mesajda, “Türkiye'nin demokratikleşmesi, demokratik hukuk düzeninin sağlanmasının yolu İmralı Ada Cezaevindeki mutlak tecrit ve izolasyona son verilmesidir” dedi.  
 
DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gelişen demokratik protestolar gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçi hakkında açılan Kobanê Davası’nın karar duruşması başladı.
 
Yoğun güvenlik önlemleri
 
Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’na görülen kritik duruşma öncesi, alınan yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekti. Cezaevi yerleşkesinin bulunduğu güzergahta dört farklı kontrol ve arama noktası kurulurken, tüm araçlarda kimlik kontrolü yapıldığı görüldü. İzleyici olarak duruşmayı takip etmek isteyenlerin araçlarının, yerleşkenin bulunduğu alana geçişlerine izin verilmezken, sadece avukat ve basın mensuplarının araçlarına izin verildi. İzleyiciler kampüse yakın bir noktadaki park alanında araçlardan indirildikten sonra ringlerle duruşma salonunun bulunduğu bölgeye geçti.  Üç  yıldır devam eden yargılama sürecinde izleyiciler için ayrılmış bölüme, karar duruşmasına kimsenin alınmasına izin verilmezken; izleyiciler, kampüs içerisinde bulunan iki farklı duruşma salonuna yönlendirildi. Yüzlerce kişi duruşmayı SEGBİS aracılığıyla takip etmek zorunda kaldı.
 
Salon doldu taştı
 
Katılımın yoğun olduğu duruşmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi ve Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ve çok sayıda CHP milletvekilinin de arasında bulunduğu CHP heyeti, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, EMEP Milletvekili Sevda Karaca, SOL Parti adına İlknur Başer, DEM Parti milletvekilleri, çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin yanı sıra çeşitli ülkelerin büyükelçilik temsilcileri takip etti. 200 avukatın yanı sıra 10’u aşkın baro başkanı da duruşmaya katıldı. Duruşma salonunda avukatlara ayrılan sıralar tamamen doldu. Stajyer avukatlar için farklı bir bölüm ayrıldı. Salonda hazır bulunan avukatların yanı sıra çok sayıda avukat da çeşitli kentlerden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlandı. 
 
Siyasetçiler katılmadı 
 
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşmaya tutsak siyasetçiler Alp Altınörs ve İsmail Şengül katılırken, Ali Ürküt, Günay Kubilay, Nazmi Gür, Bülent Parmaksız, Sebahat Tuncel, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Ayla Akat Ata, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş duruşmada yer almadı. Mahkeme heyeti saat 11.00’da yerini aldı.
 
‘Özel yetkili mahkeme oluşturuldu seri ve hukuksuz yargılama yapıldı’
 
İlk olarak beyanda bulunan avukat Sevda Çelik Özbingöl, yargılama sürecinde kapsamlı beyanların sunulduğunu hatırlatırken, “Bugüne kadar dosyada yargılanan bütün arkadaşlarımız adına bir kaç açıklamayı yapmak zorunda hissediyoruz” dedi. Bu sırada mahkeme başkanı müdahale ederek, duruşmanın seyrine dair söz verildiğini belirtti. Tekrar söz alan Sevda, “Bu duruşmada müvekkillerimiz burada değil. Hem burada olmayışları hem de bugün verilecek ya da verilmeyecek karara dair söylenecek sözlerimiz olacak. Yargılamanın en başından beri, sadece dosyamız yargılaması ile görevlendirilmiş ve hazırlık aşaması da Ankara merkezli bir organizasyon eli ile oluşturulduğu açık olan bir mahkeme oluşturularak, kamu düzenine dair tüm yetki ve görev kuralları yok sayılarak özel yetkili bir görevlendirme ile donatıldıkları gözlerden de saklanmadan yasal tüm düzenlemeler yok sayılarak atanmış olarak mahkemenizce bir yargılama yapılmaktadır. Özel yetkili bir mahkeme oluşturulup yargı siyasi bir amaca hizmet etmeye seri hukuksuz ve kanuna aykırılıklarla zorlanmaktadır” diye konuştu.
 
Tüm talep ve itirazlar sistematik olarak reddedildi
 
Beyanlarının devamında Sevda şunları söyledi: “Savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı vs. tüm lehe ulusal ve uluslararası mevzuat ile güvence altına alınan haklar ve tüm yasal mevzuat yok sayılarak bir süreç işletilmiş ve aşamalarda da kesintisiz duruşma yapılarak bu keyfiyet sürdürülmeye devam edilmiştir. Adli tatil içerisinde yasal mevzuatın açık amir hükümlerine rağmen yine yargılama yapılmış, duruşmalara kesintisiz şekilde devam edilmiş ve mahkeme kendi kurguladığı süreci işletmeye devam etmiştir. Mahkemenin mevcut dökümansal boyutu on bini geçen SEGBİS sayfa çözümü, duruşma zabıtları, yüzlerce sayfa gelen evrak ile yüzlerce klasörü bulan dosyamızda UYAP sistemince öngörülen makul yargılama süreci dahi bu takvime, mahkeme tarafından hazırlanmadığını gördüğümüz üzere siyasi süreçlere hizmete dönüşen bir takvimle yargılama yapılıyor olduğu önemsiz bir ayrıntı gibi algılanmıştır. Usul ve esasa dair tüm talep ve itirazlar yargılamanın usulü güvenliğini açıkça ihlal edecek şekilde sistematik olarak reddedilmiştir. 
 
Suç bağlantısı olan yargıçlar
 
Yargılama devam ederken dosya heyeti başkanı Bahtiyar Çolak’ın yasa dışı bir örgüt üyesi olduğu ve haklarında açılan dava içeriğinden de bir kısım siyasetçilerle iktidar ortakları ve bakanları ile ilişkileri ve bağlantıları dosyaları iddianamelerine yansımış ve dosyamızda mahkemeniz devam heyeti ile konu yargılama sürecinde gizlenmeye çalışılarak, izinli olduğu kovid sebebi ile duruşmada olmadığı şeklinde gerçek dışı beyanlar ve izahatlar yapılarak gizlenmeye çalışılmış ancak vahameti sebebi ile basına ve kamuoyuna yansıyan dosya içeriği ile haberdar olduğumuz bu süreçten sonra görevden alınmıştır.  Suç bağlantısı olan yargıçların da içerisinde olduğu heyetçe kabul edilen iddianameye ve işlemlere karşı yapılan itirazlar da yeni atanan heyetinizce ret edilmiş, dosya aynı şekli ile devralınıp kaldığı yerden aynı tutumla sürdürülmektedir. Suç bağlantıları ortada olan bir yargıcın dâhil olduğu ve güvenilirliği açıkça müvekkiller lehine değişen dosya durumu ve yeni süreci katiyetle dikkate alınmamış ve yargılama, üzerindeki bu açık şaibelerle kaldığı yerden mahkemenizce itirazlarımıza rağmen sürdürülmüştür. Bu konuda bir değerlendirme dahi yapılmamış yine bu itirazlar da ret edilmiştir.
 
Gizli tanıkların çelişkileri
 
Yargılamanın bu aşamasından sonra en başından kurgunun oluşturulduğu gizli tanıklarla bir sonuca ulaşılmaya çalışılmış ve mahkeme huzurunda dinlenen gizli ve açık tanıklar avukatlar tarafından da sorular sorulmak sureti ile beyanları alındığında çelişkili ve gerçekdışı beyanlarının varlığı kayıtlara geçmekle dosyanın hukuki olmayan yasal tüm gereklilikleri yok sayan yönünü gözler önüne sermiştir. Tanık olarak dosyada ismi geçen kişiler ile ilgili açıkça vaatlerde bulunulduğu ve kendilerini kurtarma çabası içerisinde olağan hayatın tüm gerçekliğine aykırı bir fotoğraf da dosya içerisinde yargılamanın asıl delili olarak önümüze mahkemenizce sunulmuştur. Hazırlık aşamasındaki bu usulsüzlük de elbette daha sonradan dosyayı devralan heyetinizce görmezden gelinmiş ve kanunda açıkça tarifi yapılan teşhis yöntem ve usulleri yok sayılmış, yüzleri zoomlanarak, kıyafet renkleri belirtilerek teşhis yaptırılıyormuş görüntüsü içerisinde tanıklara teşhis değil, teşhir edilmeleri gözlerimiz önünde tüm yasal ve usulü itirazlarımıza rağmen mahkemenizce yaptırılmış ve mütalaada da söz konusu isnatlara ve her aşamada tutukluluk devamlarına dayanak yapılmıştır.”
 
Tutsaklardan İmralı mesajı
 
Sevda, devamında tutsak kadın siyasetçiler Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Zeynep Ölbeci, Zeynep Karaman, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Meryem Adıbelli, Gültan Kışanak ve Pervin Oduncu’nun gönderdiği ortak mesajı okudu:  “Demokratik hukuk düzeninde yeri olmayan ve özel bir hukuk uygulanan İmralı F Tipi cezaevinde Sayın Abdullah Öcalan ve arkadaşlarının tüm anayasal ve yasal hakları gasp edilmiştir. Mutlak tecrit ve izolasyon politikası sistematik bir uygulama haline gelmiştir. Bu uygulamanın hem hukuki hem de ahlak tanımı işkencedir, Bu işkence sistemine karşı bugüne kadar Kürt halkı ve Kürt halkının dostlarının, hukukçuların itirazları görmezden gelinmiştir. İmralı cezaevindeki bu işkence sistemi sadece hak ve özgürlüklerin gaspı anlamına gelmemekte, aynı zamanda Kürt sorunun çözümsüz bırakılmasına, çatışma zemininde tutulmasına, Türkiye’de demokrasi ve barışın eşit ve özgür yurttaşlık temelinde bir arada yaşamı engellemektedir. İmralı’da Sayın Öcalan şahsında uygulanan tecrit aynı zamanda barışın, toplumsal barış ve demokrasinin tecrit edilmesidir. Kürt sorununun çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesi, demokratik hukuk düzeninin sağlanmasının yolu İmralı Ada Cezaevindeki mutlak tecrit ve izolasyona son verilmesidir. Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması için bugün mahkemenizde görülecek olan duruşmaya katılmayacağım.”
 
‘Bu yargılama hakikatini üretme kabiliyetinden dahi yoksun’
 
Ardından beyanlarda bulunan avukat Faik Özgür Erol, eksik evrakların incelenmesi için bugün esasa dair karar verilmemesini ve müvekkillerinin tahliyesine karar verilmesini talep etti. Faik, “Maktullerin gerçek faillerinin kimler olduğunu emniyet de iddia makamı da yapmadı. Bunu biz yaptık. Getirip önünüze koyduk, siz ne dediniz aynı gün kurduğunuz ara kararla dava dışı kişilerle ilgili talepleri kabul etmiyoruz dediniz. Kobanê olaylarının paramiliter güçler olduğunu gösterdik. Dargeçit’te Diyarbakır’da Hizbullahçıları, Adana’da DAİŞ’in işlediği cinayetleri gösterdik. Ancak bu yargılama kendi hakikatini üretme kabiliyetinden dahi yoksundur. Hakikat o kadar basit değildir, her zaman bir bedeli vardır. Bu davanın tamamı içerisinde hakikate en yakın olanlar yargılanan arkadaşlarımızdır. Hepsine gösterdikleri duruş için saygılarımı sunuyorum” dedi.
 
Ertelenme talebi kabul edilmedi
 
Avukat beyanlarının ardından Ayla Akat Ata, müdafinin dosyaya eklenen evraklara dair beyanda bulunmak adına süre verilmesi yönündeki talebine dair ara karar kuran mahkeme heyeti, karar verilmeye yer olmadığını belirterek söz konusu kararın hükümle birlikte verileceğini kaydetti.
 
Alp Altınörs: Bu tweet soykırıma karşı atılmıştır
 
Daha sonra son sözlerini söyleyen tutsak siyasetçi Alp Altınörs, şöyle konuştu: “Türkiye siyasetinin köşe taşları bugün belirlenecek, bu davada çıkacak kararla belirlenecek. Salona gelerek dayanışma sergileyen bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. Burada bir siyasi dayanışmanın da gelişmekte olduğu görülüyor. Gerek DEM Parti genel başkanları gerek CHP, destek vermeye gelen bütün partilere teşekkür ederim. Bu tablo 6 Ekim’de de böyleydi bugün bu salonda olan herkes o günde IŞİD’in soykırımının karşısına dikildi.  IŞİD Türkmenleri, Êzidîleri Şiileri kesti. Kobanê’ye Kürtleri kesmeye geldi ama bu çağrılar IŞİD canilerini durdurdu. Bizler DAİŞ’in soykırım yapamamış olmasının bedelini ödüyoruz. Bugün bir hüküm açıklanacak. Bizler medya gücü altında peşinen suçlu ilan edildiğimiz ve yalnızlaştırıldığımız zorlu bir kumpas sürecini yaşadık. Bu denli çok dostumuzu yanımızda görmek bizim için bir mutluluk. Bizim etrafımızda siyasi iktidar tarafından buzdan bir duvar örüldü. Bu dava lanetli bir dava muamelesi gördü. Adeta nefesimizle topluma, kamuoyuna burada uğradığımız zulmü ve haksızlığı anlatmaya çalıştık. Biz tweet bizim 4 yılımızı hapis olarak geçirmemize neden oldu. Bu tweet soykırıma karşı atılmış bir tweetti. Mahkeme salonunu dolduran sizler bugün çıkacak kararı kamuoyuna taşıyacaksınız.
 
Bugün karar açıklanacak ancak bu karar açıklanırken akılda kalması için beş temel hususu dile getirmek istiyorum.
 
*Bu bir tweet davasıdır. Sanıklara atfedilen yegane fiil DAİŞ’e karşı çağrı yapmaktır. Bir tweetten müebbet hapis çıkarmaya çalışan kumpas davasıdır. 
 
*Suçlanan twitin hiç bir suç unsuru içermediğine dair iki ayrı AİHM kararı vardır. Demirtaş kararı ve Figen Yüksekdağ kararı, 
 
*Bizlerin her birimizin bu dosyada sanık olma sebebi HDP MYK üyesi olmak, MYK adına açıklama yayınlamak gibi yasal ve siyasi faaliyetlerimizdir. Bu, HDP’nin ve faaliyetlerinin suç gösterildiği bir kumpas davasıdır.
 
*Sokağa çağrı yapmak demokratik bir haktır.
 
*Dava HDP kapatma davasının alt yapısını hazırlamak için bir yargı tacizidir ve bunun böyle olduğu AİHM tarafından tescil edilmiştir.
 
Size düşen davayı düşürmektir
 
Kobanê kumpas davasında son sözümdür. Sözdür söylenmiştir tarihin önündedir çağrıdır söylenmiştir toplumun önündedir. Sözümüzden çağrımızdan dönmeyiz, kalemle yazılanı balta ile kesemezsiniz. Halkların dayanışmasını yargılayamazsınız. Milyonların yazdığı bir tarihi mahkeme salonlarında yalancı tanıklar ve kumpas davalarla tersine çeviremezsiniz. Bizim çağrımız sivildir demokratik soykırımı önlemek amacıyladır. AİHM’in iki ayrı kararıyla bunlar tescil edilmiştir. Size düşen bu davayı düşürmenizdir. Demokratik bir şekilde sokağa çağrı yapmak suç değildir. HDP’ye üye olmak MYK toplantılarına katılmak da suç değildir bunların tümü Anayasa güvencesi altında olan haktadır. Ortada suç yoktur ama ortada yatılan 4 yıllık hapis vardır. Bizler haklarımızın nezdinden çoktan beraat ettik sizden de beraatımızı talep ediyoruz.”
 
Duruşmaya, 14.30’a kadar ara verildi.