‘Gençleri savaşa göndereceğinize İmralı’ya heyet gönderin’

  • 18:31 25 Aralık 2023
  • Hukuk
ANKARA - Kobane Davası'nda savunma yapan Selahattin Demirtaş, tüm partilerin Kürt sorununun çözümünde taraf olduğunu ve bu sorunun çözümü için tecride son verilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Öcalan, müzakerenin tarafıdır. Kürtlerin politik taleplerini temsil eden meşru muhataptır, en etkili aktördür. Gençleri -20 derecede savaşa göndereceğinize İmralı’ya heyet gönderin” dedi.
 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası devam ediyor.
 
Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEM Parti milletvekilleri, DEM Parti Hukuk Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra Avrupa Birliği (AB) Delegasyonu ile siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. 
 
Bir kısım tutsak siyasetçiler, duruşma salonunda yer alırken, farklı cezaevlerinde tutuklu bulunan siyasetçiler ise, Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
 
‘Ölümleri tecridi kaldırarak durdurabiliriz’
 
 Savunmasına Kürtçe başlayan Selahattin Demirtaş, duruşmaya katılan izleyicileri selamladı. Selahattin, “Bu ölümleri siyasetle, tecridi kaldırarak durdurabiliriz. Türkiye toplumunun yaşanan bu savaşa sesini yükseltmesi gerekiyor. Türkler ve Kürtlerin bu savaşın durması noktasında el ele vermesi gerekir. Bizler siyasetçiler olarak buna inanıyoruz ve çözüm için çalışıyoruz. Bu yüzden bizleri burada esir tutanlar sıcak yerlerinden savaş kararları alıyorlar. Türkiye halkının kimin bu savaşı istediğini ve kimin bu ölümlere neden olduğunu görmeli” dedi.
 
‘Halkımıza özeleştiri borcumuz için konuşacağız’
 
Selehattin, 7 yılı aşkın süredir cezaevinde bulunmasına karşı ilk kez geniş kapsamlı bir savunma olanağı bulduğunu aktararak, “Meydanlarda, televizyon ekranlarında yargılandık. Hakkımızda idam hükümleri verildi. Her birimiz terörist olarak, barbar olarak gösterildik. Sorgu hakkım da bu heyet tarafından gasp edildi. Kendimi heyetinize karşı savunmuyorum. Çünkü siz de bu saldırının bir parçasısınız. Savunmamı halka sunuyorum. Tarih adına, halkımız adına kendimi savunuyorum. Halkımıza karşı bir özeleştiri borcumuz olduğu için konuşacağız. Davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Halkımdan özür diliyorum, bize umut bağlayan dostlarımdan, tanıdıklarımdan özür diliyorum. Bu beklentilerimizi karşılayamadık. Ama partimiz DEM Parti önderliğinde mücadelemizi sürdüreceğime söz veriyorum” diye belirtti.
 
‘Savaş hukukuna uyun’ çağrısı
 
Selahattin, İHA ve SİHA ile yapılan saldırılarda "teslim ol" çağrısı yapılmadığına işaret ederek, şunları söyledi: "Doğrudan Cenevre Sözleşmesi’ne tabiidir. Soylu, sen bunu bilmiyor musun? Bunun adı savaş hukukudur. Savaş hukukuna uyulması lazım. Herkesin uyması lazım, savaş hukuku budur işte. Biz savaşa kökünden karşıyız. Bu çatışmalar oluyorsa bunun adı savaştır ve her ses bu hukuka uymalıdır. En onurlu görevimiz; savaşa son vermektir çatışmaları bitirmektir.
 
‘Lüks çiftliklerde oturanlar evlatlarınızı göndersin’
 
Bugün milletvekillerimizi suçlayanlar, bu ülkede barış olsun diye bir dakikalarını harcadılar mı? Tırnaklarını bile feda etmediler. İYİ Parti, MHP, AKP milletvekillileri, bir kısmını tenzih ediyorum; çoğu büyük iş adamı. Büyük yatırımları var. Lüks çiftliklerde oturuyorlar. Lüks arabalarının haddi hesabı yok. Siz savaş kararı alırken evlatlarınız mı Xakurke’de, Zap’ta nöbet tutuyor? Gönderin bakalım evlatlarınızı. Evlatlarınızı gönderin bakalım bu kadar rahat savaş çığırtkanlığı yapabilecek misiniz? Bizim içimiz yanıyor. Ben defalarca söyledim. Dün toprağa verilen 12 asker benim kardeşimdir. Bu ülkenin yoksul halkının evlatlarıdır. Keşke barışı sağlayabilsek, onlar yaşayabilselerdi. Sorumluluk bizdedir. Biz ahlaken kendimizi sorumlu görüyoruz. Kabul etmiyoruz bunu.”
 
‘Türk devleti sırf Kürt olduğumuz için bizi yargılıyor’
 
Demokratik Kürt siyasetinde yer aldıkları için yargılandıklarının altını çizen Selahattin, “Türk devleti ırkçı ve milliyetçi amaçlarla sırf Kürt olduğumuz için bizi yargılıyor. Türk ırkçı ideoloji ve tezlerine boyun eğmediğimiz için yargılanıyoruz. Kürdistan bizim anavatanımızdır. 'Kürdistan’ı işgal edemezsiniz, yok edemezsiniz' dediğimiz için yargılanıyoruz. Bu salonda bizim şahsımızda Kürt ve Kürdistan gerçeği mahkum edilmek isteniyor. Bunun dışındaki siyasi amaçları referandum ve seçimleri kazanmak, tek adam rejimini meşrulaştırmak için bizi hapiste tutmaktır. Ben Kürdüm, anavatanım Kürdistan’dır, her iki kimliğim onurdur, kimse bu değerleri yargılayamaz” diye belirtti.
 
‘Öcalan meşru muhatap ve en etkili aktördür’
 
“Kürt halkının, anavatanı olan Kürdistan’da diğer halklar gibi kendi dili kimliği ile yaşama hakkı vardır” diyen Selahattin, Kürt halkının haklarının imha ve inkar politikalarıyla elinden aldığını vurguladı. Kürtlerin haklarının yeni bir Anayasa ile yeniden inşa edilmesi gerektiğini ifade eden Selehattin, "İmralı’da hukuksuzca tecrit altında tutulan Öcalan, müzakerenin tarafıdır. Silahların terk edilmesinin yolunun Sayın Öcalan ile müzakereye bağlı olduğu, devletin de birçok defa hakkını teslim ettiği bir hakikattir. Sayın Öcalan çözüm için önemli rolü olmuş bundan sonra da olacağına inandığım bir hakikattir. Kürtlerin politik taleplerini temsil eden meşru muhataptır, en etkili aktördür. Bu vesileyle Kürt sorununda demokratik çözümün inşa edilmesi için İmralı’da tecride son verilmesi gerekmektedir. Açlık grevi yapanları da selamlıyorum. Ayrıca Kürt sorununa dair demokratik çözüm perspektifine sahip tüm Kürt siyasi partileri çözümde taraftır, muhataptır. Sorunun açıkça şeffafça tartışılacağı ve çözüleceği yer parlamentodur. Tüm partiler Kürt sorunun çözümünde taraftır. Bu gerekçelerle son Kürt isyanını barış içinde sonlandırmak için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Sayın Öcalan ile görüşmesini destekliyor, savunuyorum" ifadelerini kullandı.
 
‘Sizin bir Kürt sorununuz var!’
 
Kürt sorununun çok boyutlu bir konu olduğunu dile getiren Selahattin, “Kürt sorunu yoktur” söylemine dair mahkeme heyetine bir soru yöneltti ve değerlendirmelerde bulundu. Selahattin, “Seni seviyorum” cümlesinin İngilizce, Almanca, Fransızca ve Kürtçe çevirilerini okudu ve “Sizce hangisi Kürtçe” diye sordu. Selahattin, “Hangisi olduğunu tahmin edebiliniz mi? Bin yıldır birlikte yaşadığınız halk sizi seviyorum dediğinde mi anlıyorsunuz bir Alman, Fransız ya da İngiliz söylediğinde mi anlıyorsunuz? Kürtçeyi anladınız mı? Hayır mı? Tahmin bile edemediniz mi? O halde sizin bir Kürt sorununuz vardır” diye belirtti.
 
‘Türk gencini -20 dereceye savaşa göndereceğinize İmralıya heyet gönderin’
 
Selahattin, beyanlarını bugün için şöyle sonlandırdı: “Ben açık söyleyeyim, ben Öcalan biatçısı değilim. 8 defa görüştüm gençliğimden beri okurum. İmralı'da olmasına rağmen bir demokratik çözüm perspektifi geliştirdi. Ya Abdullah Öcalan radikal dinci olsaydı, ırkçı olsaydı. Ya Öcalan radikal dinci milliyetçi olsaydı? Türkiye nereye dönerdi bunun kıymetini bilmiyorlar mı? Sayın Öcalan dediğimizde kıyameti koparıyorlar, Sayın Kenan Evren desek bir şey demezler. Ki burada Abdullah Öcalan'ın PKK'yi kuruluş sürecini, sonrasını tartışacak değilim. Kendisi kendi yargılamasında özeleştirisini de verdi, çözüm önerilerini de sunucu. Kuru kuruya şeyh-mürit ilişkisi değil bizimkisi. Okuduğumuz, tanıdığımız, anladığımız için söylüyoruz. Kürtler için de Türkiye için de bir şanstır Öcalan. Bu şansı değerlendirin. Türk gencini -20 dereceye savaşa göndereceğinize İmralı’ya heyet gönderin. Kıyamet mi kopar? Çocuklar yaşasın, bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu istiyoruz. Bu aydınlık zihniyetin yenilmemesi için yaptığımız çağrıdır. Bizim dünya görüşümüz, insana yaklaşımımız budur.”
 
Duruşma yarın saat 10.00’da devam edecek.