Tecavüz faillerinin tahliyesi, çocuğu katletti: Davaya katılım çağrısı

  • 09:07 16 Temmuz 2023
  • Hukuk
 
Rabia Önver
 
COLEMÊRG - Şemzînan ilçesinde 7 yıl önce Esra Y. isimliği çocuğa tecavüz eden faillerin aylar sonra tahliye edilmesi sonucu Esra’nın intihara sürüklenmesine dair dava, yarın görülecek. Dosya avukatlarından Nükeyf Onursal, duruşmayı sahiplenme çağrısı yaptı.
 
Colemêrg'in (Hakkari) Şemzînan (Şemdinli) ilçesine bağlı bir köyde 27 Mayıs 2016 tarihinde Nihat Yılmaz, Veysi Yılmaz ve Zahir Yılmaz isimli 3 erkek, Esra Y. isimli çocuğa tecavüzde bulundu. Çocuğun yaşananları yakınlarına anlatmasıyla beraber başlatılan hukuki süreç içerisinde 3 fail tutuklandı, dava Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Failler yaklaşık 8 ay sonra “delil yetersizliği” iddiasıyla tahliye edilirken, yargılama sonucunda ise faillere ayrı ayrı “nitelikli cinsel istismar” ve “hürriyeti tehdit etme” suçlarından 42’şer yıl hapis cezası verildi. Faillerin tahliye edildiği tarihten 3 ay sonra ise çocuk intihara sürüklendi. Çocuğun yaşamını yitirmesine ilişkin davayla ilgilenen Colemêrg Barosu avukatlarından Nükeyf Onursal, dava dosyasına ilişkin yaşanan gelişmeleri değerlendirerek 17 Temmuz günü Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşmaya katılım çağrısında bulundu.
 
Faillere tahliye ödülü!
 
Olay tarihinde 11 yaşında olan çocuğa yönelik tecavüze dair konuşan Nükefy, çocuğun, tecavüzü anlatması durumunda failler tarafından video ve fotoğrafları yaymakla tehdit edildiğini belirtti. Nükeyf, “Olay tarihinden bu yana sanıklar tarafından Esra'ya yapılan tehditlerin ardından, Esra'yı uçurumdan aşağı atmaları ve sabah saatlerinde burada bulunması sonucunda Esra Y.’nin Şemdinli Devlet Hastanesi’ne sevk edilmesiyle beraber soruşturma işlemlerine başlanması ile süregelmektedir. Esra'nın olay tarihinde hastaneye sevk edildiği gün vermiş olduğu beyanından yaklaşık bir ay sonraki süreçte, 21 Haziran 2016 tarihinde vermiş olduğu ifadesinde sanıkların isimlerini de beyan etmesi neticesinde sanıklara ilişkin tutuklama kararı verilmiş ve bu tarihten sonra yaklaşık 8 ay tutuklu kalan sanıkların tutuksuz yargılanmaya devam ettiği bir kovuşturma sürecine geçilmiştir” hatırlatmasında bulundu. Faillere verilen 42’şer yıllık hapis cezasının ardından istinafa giden dosyada mahkeme heyetinin faillerin tutuksuz yargılaması kararına değinen Nükeyf, 23 Şubat 2017 tarihinde faillerin serbest bırakılmasından 11 gün sonra Esra’nın yaşamına son verdiğini kaydetti. 
 
'İntihar değil cinayet!'
 
İntihar olarak nitelendirilen olayın başından beri faillerin çocuğun ailesine sistematik baskı uyguladığını ekleyen Nükeyf, Esra’nın ölümünü, fail yakınları, muhtar, köyün imamı ve neredeyse tüm köylüler, kararı veren mahkeme heyeti ve devlet eliyle gerçekleştirilmiş bir "cinayet" olarak değerlendirdi. Nükeyf, "Maruz bırakıldığı tüm bu korkunç sürece kayıtsız kalarak sanıkların cezalandırılmaları noktasında endişe duyan köye, çocukların ve kadınların sesini kısmaya çalışan topluma, adaleti sağlama imkanı ve yükümlülüğü barındırmasına rağmen aksini gerçekleştireceği tüm adımları atan ve atmaya devam eden devlete karşı Esra güven duyduğu adaletin yerini bulmaması sebebiyle ne yazık ki aramızda değil. Dosya intihara sürüklenen Esra'nın yaşam hakkının elinden alınmasından bu yana ve aradan yaklaşık 6 yıl geçmesine rağmen, yargı makamlarınca da bir an önce sonuçlandırmaya yönelik bir irade taşınmaksızın ve bu irade sonucunda ortaya çıkacak yargılama koşulları oluşmaksızın görülmeye devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
 
Köyün imamı, muhtarı dosyanın üzerini kapatmak istedi
 
Dosyanın, tape kayıtları, tanık beyanları ve uzmanlık raporu  gibi delillerle de desteklendiğini dile getiren Nükeyf, faillerin hala tutuklanmadığına dikkat çekti. Nükeyf, bir önceki celsede mahkeme heyeti üyelerinden birinin tutukluluk talebinin reddine ilişkin şerh düşmesi sonucu, sonraki celse üyelerden birinin daha bu yönde bir şerh düşmesi gerçekleşirse; faillerin Esra’nın intiharı nedeniyle tutuklanabileceğini belirtti. Nükeyf, “Dosyadaki en vurucu süreçlerden biri sanıkların Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nin daha önceki mahkeme heyetince tahliye edilmesinden 11 gün sonra çocuğun intihar etmesi ile sanıkların ve tüm köyün ailenin şikayetlerinden vazgeçmelerine yönelik uyguladıkları tehditlerdir. Barışmaya yönelik gerçekleştirdikleri ziyaretler. Evet sanıklar ve köyün muhtarı, imamı, E.Y.’nin çekirdek ailesi dışında neredeyse tüm köylüler, aileye şikayetlerini geri aldırmalarına dair tehdit, baskı ve zor kullanarak dilekçe imzalatmaya yönelik birçok suç barındıran bu sürece kesintisiz bir biçimde dahil olmaktalar" dedi.
 
Muhtar, imam ve fail yakınları: Olayı aramızda halledeceğiz
 
Daha önce köyde gerçekleşen kadına ve çocuğa yönelik cinsel saldırı vakalarında “kendi hükümlerini uygulayan”, bunları bir suç olarak görmeyen grubun, dava sürecinde de çocuğun ailesini “huzursuzluk” yaratmakla itham ettiğini vurgulayan Nükeyf, "Tahliye kararı veren mahkeme heyeti açısından; senelerdir toplumsal hayatın tüm alanlarında bıraktıkları yıkıcı etkileriyle kadın ve çocuk kırımına doğrudan zemin hazırlayan iktidardan benzer kararlara kaygısızca imza atan mahkemelere doğru genişleyen ve hukuki dokusu bu kararlarla kazınmış bir yargı söz konusuyken öte yandan çocuğun istismarı, intihara sürüklenmesi ve ailenin hak arama süreçleri karşısında bunu bir ‘fitne’ olarak nitelendiren muhtar, imam, sanıklar, yakınları ve köylülerin ‘bu olayı aramızda halledeceğiz’ diyerek neredeyse her hafta toplanıp karar merci gibi adımlar atabilmelerine yol açan bir toplumsal inşasızlık söz konusudur" vurgusunda bulundu.
 
Duruşmaya katılım çağrısı
 
Nükeyf, dava dosyasına dair şunları ekledi: “Sanıklar hakkında hükmedilecek olan cezanın ve en önemlisi mümkün olacak en kısa zaman içerisinde tutuklamanın gerçekleşmesiyle Esra'ya nitelikli cinsel istismarda bulunan ve çocuğun yaşam hakkını elinden alan sanıkların, senelerdir kendi hükümlerini uygulayarak çocuk hakları ile tüm hukuki değer ilkelerini yok sayan bir toplumun bu tehlikesinin yok edilebilmesi adına atılan bir adım ve karar söz konusu olacaktır. Söz konusu bu kararlara ulaşıncaya dek, aileye yönelik baskının kamuoyu oluşturularak bertaraf edilebilmesi ve dava sürecinin daha etkin bir biçimde ilerleyebilmesi adına siz meslektaşlarımızın davanın görüldüğü duruşma salonunda hukuki değer ve ilkeleri ve vicdani bir kararlılığı içeren sesleri ile bu mücadeleye çok büyük bir güç vereceğine inanıyoruz.”