AYM’den Cumartesi Anneleri için 2’nci hak ihlali kararı

  • 14:55 5 Mayıs 2023
  • Hukuk
 
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta eylemine dönük polis saldırısında gözaltına alınan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin AYM’ye yaptığı başvuruda “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme” hakkının ihlal edildiğine karar verildi. Bu Cumartesi Anneleri/İnsanları’na dair AYM’nin verdiği ikinci hak ihlali kararı oldu.
 
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995'ten bugüne her hafta Cumartesi günü İstanbul’da bulunan Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapıyor. Cumartesi Anneleri’nin 28 yıldır sürdürdüğü eylemin 25 Ağustos 2018 tarihli 700’üncü hafta eyleminin İçişleri Bakanlığı kararıyla yasaklanması üzerine işkence ile gözaltına alınan 47 Cumartesi Annesi/İnsanı hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” iddiasıyla dava açıldı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunan Cumartesi Anneleri için mahkeme ikinci kez hak ihlali kararı verdi. 
 
AYM’den ilk başvuruya ihlal kararı 
 
İlk olarak polis saldırısında darp edilerek ters kelepçeyle gözaltına alınan Maside Ocak Kışlakçı, polis şiddeti ile “toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının” ihlal edilmesine karşı polisler hakkında 10 Eylül 2018’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığın suç duyurusuna 2 Mayıs 2019’da takipsizlik kararı vermesi üzerine Maside, 19 Haziran 2019’da AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. AYM, Maside’nin başvurusuna dair “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının” ihlal edildiğine hükmederek manevi tazminat ödenmesine karar verdi. 
 
Savcılıktan ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri de olay günü müdahale eden polisler ve amirleri hakkında 10 Eylül 2018 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Olay gününe dair incelemelerde bulunan Cumhuriyet Başsavcılığı, delilleri değerlendirerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
 
İtiraz reddedildi
 
Kararda şu ifadelere yer verildi: “Kolluk görevlilerinin yetkileri dâhilinde ve mukavemete göre artan nispette güç kullanarak toplantıyı dağıttıkları, ayrıca kolluk görevlilerinin zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçunu işlediklerine yönelik soyut beyan dışında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte ve yeterlilikte herhangi bir delil elde edilemediğini belirtmiştir.” Gülseren’in verilen karar ilişkin yaptığı itiraz İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 6 Ocak 2020 tarihinde kesin olarak reddedildi.
 
Kötü muamele ‘dayanaktan yoksun’ bulundu
 
Gülseren, itirazının reddedilmesi ardından AYM’ye 11 Şubat 2020 tarihinde bireysel başvuruda bulundu. Gülseren’in yaptığı başvuruyu değerlendiren AYM, “kötü muamele yasağı”nın ihlal edildiğine dair delillerin sunulması gerektiğini söyleyerek, somut delil olmadığını iddia etti. AYM, “Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine dair başvuruya açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir” dedi.
 
AYM’den ikinci ihlal kararı 
 
AYM, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiği”ne ilişkin başvurunun ise abul edilebilir buldu. AYM, olay günü yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığının ispatının sorumluluğunun müdahale eden idare ve müdahaleyi denetleyen yargı merciine düştüğünü de belirtti. AYM, kararında Maside Ocak’ın başvurusuna dair verilen hak ihlali kararı da hatırlatılarak şöyle denildi: 
 
Kaybolan kişilerin bulunması için yapılan eyleme saygılı olunmalı 
 
*“Anayasa Mahkemesi başvuruya konu toplantı ve gösteri yürüyüşüne idare tarafından gerçekleştirilen müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını Maside Ocak Kışlakçı kararında değerlendirmiştir. Anılan kararda, polisin gerekli olmadığı hâlde toplantıya müdahale etmesi sonrası kimi katılımcılar tarafından kolluk görevlilerine bazı cisimlerin atıldığı gözetilerek toplantıya yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, idarenin etkinliği yasaklama kararı için dayanak gerekçelerin haklı ve ikna edici nitelikte olmadığını belirterek etkinliğe müdahale etmesini gerektirecek makul hiçbir sebep ortaya konulmadan ve hakkın kullanılabilmesine yönelik hiçbir tolerans gösterilmeden etkinliğe müdahale edildiği sonucuna varmıştır.
 
*İdarenin müdahaleye dayanak olan yasaklama kararında, toplantı için bildirim yapılmamasının kamu düzenini ne şekilde bozacağı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini nasıl zedeleyeceğine dair hiçbir açıklamada bulunmadığı belirtilmiş ve idarece bu kanaate nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığı vurgulanmıştır.
 
*Somut olayda, gerçekleştirilmek istenen etkinliğin yaklaşık yirmi dört yıl boyunca belirli zaman ve yerde yapılması nedeniyle idarenin yapılması planlanan etkinlikten önceden bilgisi bulunduğu buna karşın etkinliği otomatik olarak yasaklama yoluna gittiği tespit edilmiştir. Buna göre somut olayda, bildirimin amacının anılan hakkın etkin bir şekilde kullanılması için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğunun idarece gözetilmediği değerlendirilmiştir. Ayrıca yasaklama kararında; kamu düzeninin bozulması veya bozulma tehlikesi olması ya da başkalarının haklarının korunması gerekliliği gibi zorlayıcı şartların ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.
 
*Ayrıca kaybolan kişilerin bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istenilmesinin demokratik bir toplumda saygı ile karşılanması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Toplantıya müdahale esnasında bazı katılımcıların gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylemlere yönelik yaptırımlar uygulanabilir ise de bu durumun toplantıya yapılan hukuka aykırı müdahaleyi hukuka uygun hâle getirmeyeceği de vurgulanmıştır.
 
*Somut olayda, yapılmak istenen etkinliğin bütünüyle barışçıl olmaktan çıktığı değerlendirilmediği gibi başvurucunun, müdahale öncesi veya sonrasında herhangi bir şiddet hareketi sergilediğine ilişkin bir tespit ve değerlendirme de mevcut değildir. Nitekim başvurucu hakkında herhangi bir adli işlem de yapılmamıştır. Dolayısıyla somut olayda, Maside Ocak Kışlakçı (aynı kararda bkz. § 22) kararındaki değerlendirme ve kabulden ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı değerlendirilmiştir” denildi.
 
Hak ihlali ve tazminat kararı 
 
AYM, Anayasa’nın 34’üncü maddesinde güvence altına alınan “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı”nın ihlal edildiğine karar vererek, Gülseren’e 18 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.