Gültan Kışanak: Vekilliğin düşürülmesi için bu kadar oyun oynanmaz!

  • 12:50 23 Aralık 2022
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda savunmasına devam eden Gültan Kışanak, dün Genel Kurul’da “devamsızlık” gerekçesiyle milletvekilliği düşürülen Semra Güzel’e dair verilen karara, “Suç örgütü ile albümü olanlara bir soruşturma yok ama nişanlısı ile çıkan fotoğraftan kaynaklı tutuklama! İşte bu adalet değil” diyerek tepki gösterdi. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 20’nci duruşmasının 4’üncü oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü. 
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra çok sayıda izleyici katıldı. 
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsakların bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde bulunan tutsak siyasetçiler duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
 
Duruşma, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın savunmasıyla devam etti.
 
‘Bize konulan gerekçeyi CHP’nin kapısına da koydular’
 
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne “terörle iltisaklıdır” gerekçesiyle soruşturma açıldığını söyleyen Gültan, “Demokrasi denilen şey böyle bir şey değil, bu ülkede cumhuriyetin 100’üncü yılına geldik. 100 yıldır bu memlekette yerel yönetimler yeterince özgür değildi, hiç değilse hukuk kararı bir şekilde yürüyordu. İktidar bir belediye başkanını görevden alamıyordu, 2016’dan sonra akıllarına bir cin fikir geldi. KCK operasyonlarıyla belediye eşbaşkanları da vardı ve geçici olarak görevden alınıyorlardı. Bu durumu çözemediğini görünce ki asıl dertleri siyasi bir müdahale. Bu dönem, ‘terörle iltisaklı’ diye bir şey çıkararak CHP’nin kapısına da koydular. Korku ile yapılması gereken demokratik adımlardan vazgeçildiğinde insanların başlarına nasıl bela açıldığını görüyoruz. İktidar kendine bağlı belediye başkanları ‘terörle iltisaklı’ diye görevden almak istedi ama oda işine gelmediği için o belediye başkanlarına istifa ettirmek araya girdi” dedi. 
 
‘İçişleri Bakanlığı müfettişleri adli kolluk haline geldi’
 
Amed’deki sorunların bugün İstanbul’da da görüldüğünü belirten Gültan, “Hukuk herkese lazım, bugün sesini çıkarmadığın zaman senin de kapına gelir ama sadece CHP için değil, herkes için durum böyle. Selçuk Mızraklı kayyımın yaptıklarını göstermeseydi bu kadar hızlı bir şekilde tutuklanmayacaktı. Belediyeyi devrettiğimizde kasamızda para vardı. Gelip onu da yediler, belediyelerin trilyonlarca borcu var. İstanbul Belediyesi’ne yapılan bu operasyon bize yapılan operasyonun benzeridir. Siyasi iktidar bu kaynaklara çökmek istiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmek istiyor. Yani bir sürü siyasi hesap var. Peki hukuk bunun neresinde. Bir soruşturma varsa, savcı soruşturma yürütecekse savcının adli kolluk olarak yaralanması ve savcılığın kontrolünde onun izniyle bir soruşturma yürütülmesi lazım. Fakat yeni bir adli kolluk görmeye başladık. İçişleri Bakanlığı’na bağlı müfettişler, adli kolluk haline geldi” ifadelerini kullandı. 
 
‘İddianameleri Süleyman Soylu hazırlıyor’
 
Türkiye’de hukukun tepetaklak olduğuna vurgu yapan Gültan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’nın vesayeti altındadır. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı hukuk ve vicdanı ile karar verdiklerinin yanına bir hukuk skandalı ile karşı karşıyayız. İddianameleri Süleyman Soylu hazırlıyor. Böyle bir ülkede hukuk güvencesinden söz edilemez. Askeri vesayeti yıkıyorduk şimdi polis vesayeti mi geldi. Bir türlü kimse gerçek samimi olarak hiçbir vesayeti kabul etmeyeceğiz demiyor. Bir vesayet kalkıyor başka bir vesayet geliyor. ‘Terör’ denildikten sonra herkesin ağzı kapanıyor, iktidar, içişleri bakanı ne yaparsa yeridir. Bu kadar her şeye maydanoz olan bir ‘terör’ tanımı tek bir Türkiye’de var. Bir insanın ‘terörist’ olup olmadığı ancak yargı kararı ile kesinleşir. Hani bu memlekete fişleme kalkmıştı, diyelim ki istihbarat güvenlik tedbiri için fişleme yapıyor ama bu kamusal işlemlerde bir delil niteliğinde çevrilirse bu fişlemeler orada yine adalet diye bir şey kalmaz. Hepimizin ailesinde sağcısı da solcusu da var. Ne olacak? Hani suçlama şahsiliği vardı. 6 yıldır bu garabetler nedeniyle ömrünü bir hücrede geçirmiş bir kadın olarak söylüyorum; benim hakkım gasp edilsin diye İstanbul’un da gasp edilsin diyemiyorum. Türkiye’nin hukuka ihtiyacı var. Türkiye’nin yaptığı yanlışlardan dönme ve demokrasiye ihtiyacı var.
 
Suç örgütü ile albümü olanlara soruşturma yok 
 
Dün Semra Güzel’in milletvekilliği düşürüldü. Bir şeyin etrafından bu kadar mı dolanılır. Neymiş Semra Güzel’in devamsızlıktan dolayı vekilliği düşürülmüş. Seçildiği günden bu yana Meclis’e uğramayanların listesi sıralandı. Onların gelmediği gün neden yoklama yapılmadı. Böyle bir şey olamaz. Halkın oyları ile seçilmiş bir vekilin vekilliğinin düşürülmesi için bu kadar oyun oynanmaz. Mesele muhalif bir vekil olunca başına da bunlar geliyor. Kaldı ki AİHM bu kararlara ilişkin ihlal verdi. En son Figen Yüksekdağ hakkında verildi. Bir hukuk devletinde siyasi yönetimin anlayışı böyle olur mu? Bu konuda yine hukuk devrede değil. Hukuksuzluk bir bütündür, benim de yaşadıklarım bugün hukuksuzluğun emsalleridir. Bu ülkede bu meseleleri çözmemiz lazım, bu meseleler yargı konusu olamaz. Suç örgütü ile albümü olanlara bir soruşturma yok ama nişanlısı ile çıkan fotoğraftan kaynaklı tutuklama! İşte bu adalet değil. 
 
Neden barış ikliminden korkuluyor? 
 
Kürt sorunu ve yaşanan şiddet çatışma sorunu sadece siyasi bir sorun değil, toplumsal bir sorundur. 40 yıl devletin resmi bakanları esas alınsa bu 40 yıl içinde 100 bini aşkın insan yaşamını yitirmiştir. Bunlar bu coğrafyanın çocukları. Bu ülkede bu sorunlara böyle bakılırsa, sorunlar daha fazla büyür. Bunu bahane ederek herkesi içine katarsak çözülemeyen bir yara olur. Mesele şiddet ise bunun bir çözüm yolu vardır, bunun çözülmesi için bir iktidar ortaya çıksa hemen çözülür bunu gördük. Ama mesele bir halkın hakları ise kilitleniyorlar, o yüzden herkesi cezaevine atıyorlar. Her şeyi ellerinin altına almak istiyorlar, her siyasi çevre onlara biat etsin istiyorlar. Onlara göre memleketi ‘terörist’ sarmış. Biz bu anlayışıyla nereye gideceğiz. Bakış açılarımız, ideolojilerimiz, felsefelerimiz farklı olabilir ama iç barış yoksa o ülkenin hali perişan olur, tarih bunu gösterdi. Neden içeride bir barış iklimini yaratmaktan bu kadar korkuyoruz, herkesi ‘terörist’ ilan etmek kimin hayrına.”
 
Gültan’ın savunma yaptığı sırada mahkeme heyeti sık sık Gültan’ın savunmasını kesti.
 
‘Ahmet Altun’un çözüm çabalarıyla bir sorunu var’
 
Dosya savcısı Ahmet Altun’un çözüm çabalarıyla özel bir derdinin olduğunu dile getiren Gültan, “Bir insanın bu kadar taraf olduğunu gösterdiği iddianame bu kadar olur. Yargılandığımız dava dosyalarından bunu çokça görüyoruz, barış için çaba sarf edenleri içeride tutmak olduğunu biliyoruz. Ama bizim üzerimizden iktidarın da bu vesileyle bu dosyalardan çıkarılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Bu memlekete barış için çalışan birileri varsa kimse hesap sormasın. Neden olmadı diye sorarsak; demokratik bir ortamda hücre ya da cezaevi gösterilmeden tartışabiliriz” şeklinde konuştu. 
 
Duruşmaya bir saat ara verildi. 
 
 

Etiketler:

kobanê dava