Kendisinin olmayan fotoğraflardan yargılanan avukata hapis cezası

  • 08:53 31 Mart 2022
  • Hukuk
 
DİYARBAKIR - Diyarbakır Barosu’na kayıtlı Merve Nur Doğan’ın “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davada 10 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 
 
Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında 3 Ekim 2020’de yürütülen askeri operasyonda yaşamını yitiren PKK’liler ile birlikte çekilmiş fotoğrafları olduğu gerekçesiyle 7 Ekim 2020'de gözaltına alınıp tutuklanan Diyarbakır Barosu’na kayıtlı Avukat Merve Nur Doğan’ın yargılandığı davanın 6’ncı duruşması Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 
 
Önceki duruşmalarda tutuklu bulunduğu Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanan Merve, hakkındaki hükmün açıklanacağı yargılamanın karar duruşmasında talebi üzerine salonda hazır edildi. 
 
Ailesinin yanı sıra Diyarbakır Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileri ve çok sayıda avukat Merve’ye destek vermek için duruşma salonunda bulundu.
 
Mahkeme’de iddia makamı daha önce sunmuş olduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarladı.
 
Mütalaada, dosya kapsamında yapılan incelemede 3 Ekim 2020 günü Lice ilçesi kırsalında yapılan operasyon kapsamında bulunan dijital materyallerin incelenmesinde Merve’nin iki YJA STAR üyesi ile fotoğraflarının olduğu, bunlar içerisinde şal û şapik ve elinde silahların bulunduğu anlara ilişkin birden fazla fotoğrafının tespit edildiği yer aldı.
 
İddia makamı, yine kolluğa teslim olan Emrah Budak isimli kişinin beyanlarına dayanarak Merve’nin “örgüt üyeliği”nden cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.  
 
‘Komployu çürüttük’
 
Savunmasını Kürtçe yapan Merve, yargılamanın başından beri mahkemede bulunmak istediğini, ancak kabul edilmediğini belirtti. Merve, bu tutumun yüz yüzelik ilkesinin ihlali olduğunu ifade ederek, “Daha önce de mesleki faaliyetimi yürütürken savunmalarda bulunuyordum. Hiç kimse SEGBİS ortamında sağlıklı bir şekilde kendini ifade edemez. Kişi mahkeme huzurundaki gibi rahat bir şekilde ifade veremiyor. Başından beri yargılamanın bir komplo ve hukuksuzluk üzerine inşa edildiğini söyledik. Sadece söylemlerimizde değil, aynı zamanda mahkemeye sunmuş olduğumuz belgelerle de bu komployu çürüttük” dedi.
 
‘Savunma makamına yönelik saldırıdır’
 
Bu komplonun, kendisi şahsında üyesi olduğu Diyarbakır Barosu’na yönelik olduğuna işaret eden Merve, “Bu dava her ne kadar şahsıma yönelik olsa da aslında savunma makamına yönelik olarak bir saldırı niteliğindedir. Dosyada başlangıçta gizlilik kararı olmasına rağmen içeriğindeki tüm bilgileri basından öğrendik, çünkü fotoğraflar ve soruşturmayla ilgili olan tüm her şey belirli bir basına servis edildi. Yaratılmak istenen algı Diyarbakır Barosunun üyesi olan bir avukatın örgüt üyeliğinden gözaltına alınmasıydı” ifadelerini kullandı.  
 
‘Fotoğraflar montajdır’
 
Merve, kendisi hakkında yapılan haberlerle masumiyet karinesinin ihlal edildiğinin altını çizdi. Dosyadaki fotoğrafların kendisine ait olmadığını dile getiren Merve, “Böyle fotoğraflar çektirmedim ve Lice'ye gitmedim. Başından beri müdafilerimle bunların montaj olduğunu dile getirdik. Öyle ki fotoğrafların ATK'ye gönderilmesini istedik. Şayet böyle bir korkum ve kaygım olsaydı bu fotoğrafların ATK'ye gönderilmesinden imtina ederdim. Fakat mahkeme asıllarını göndermesi gerekirken bu fotoğrafların kopyalarını ATK'ye gönderdi. Bu haliyle gönderirseniz ATK'nin cevabı olumsuz olacaktır ve asıllarını isteyecektir dedik. Ancak mahkeme bu kararında ısrar etti. Tabi bu tutukluluk süremin en az 10 ay uzamasına neden oldu. Biz empati yapmanızı istedik. Bu fotoğraflarla ilgili en ufak bir şüphem ve kaygım bulunmamaktadır. Benim olduğumu düşünüyorsanız Emniyet’te bulunan tüm fotoğrafları ATK'ye göndermeniz gerekir. Göndermiyorsanız da bunu benim lehime değerlendirmeniz gerekir” ifadelerini kullandı.
 
‘Tanığın beyanları gerçek dışıdır’
 
Tanığın dosyaya sonradan eklendiğini kaydeden Merve, “Ben olmadığım er ya da geç anlaşılacak olan fotoğrafların çürütülme ihtimali bulunması nedeniyle bu tanıkla yan bir delil oluşturuldu. Çelişki beyanlarda bulunan tanık, en son beni yüzde 50 tanıdığını söyledi. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bir insan bir kişiyi nasıl yüzde 50 tanıyabilir. Birini ya tanıyorsunuzdur ya da tanımıyorsunuzdur. Bu da açık bir şekilde bu tanığın beyanlarının gerçek dışı olduğunu, doğru olmadığını, oluşturulduğunu göstermektedir” diye konuştu.
 
Tahliye ve beraat talebi
 
18 Mayıs 2018'de örgüte katıldığı iddiasına da yanıt veren Merve, şu sözlere yer verdi: “O gün itibariyle telefonumu kapattığım ve sabit olarak bir yerde tuttuğum iddia edilmiştir. O güne ait de herhangi bir mesajlaşma ve görüşmenin olmadığı, internete de giriş kaydının olmadığı iddiası vardır. Savcılık soruşturma aşamasında bu HTS kayıtlarını istedi. Gelen raporda net bir şekilde görüneceği üzere telefonum açıktır ve sabit bir yerde tutulmamıştır. Hatta Diyarbakır’ın merkez Ofis ve Vilayet semtlerinde gezdiğim sinyallerden anlaşılmaktadır. Tüm bunları bir tarafa bırakacak olursak, bir kişi nasıl olur da örgüte katılıp bir gün içerisinde askeri, ideolojik eğitim alıp fotoğraf çektirir. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bu hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu kadar şey net bir şekilde ortaya koymuş olmamıza rağmen bir buçuk yıldır tutukluluğum devam etmektedir. Bir avukata komplo kuranlar normal yurttaşa neler yapmaz. Avukatların bulunması gereken yer sanık kürsüsü değil, savunma kürsüsüdür. Ümit ediyorum ki bu hukuksuzluğa bir an önce son verirsiniz.”
 
‘Yargılama ilkesi ihlal edildi’
 
Duruşma sonrasında avukatlarının esas hakkındaki savunmalarının alınmasıyla devam etti. İddia makamının mütalaasına iştirak etmediklerini belirten Avukat Servet Özen, kolluk eliyle adli makamları etkileme suçu işlediğini söyleyerek, “Dosyadaki dijital materyaller müvekkil açısından tesadüfi elde edilmiştir. Tesadüfi delillere ilişkin olarak savcıların gerçek olup olmadıkları konusunda soruşturma başlatması gerekmektedir. Fakat bu yapılmayarak adil yargılanma ilkesi ihlal edildi. Yine bu dava ile Diyarbakır Barosu hedef alınıp, kriminalize edilmek istenmiştir. Gizli olan bir soruşturmanın belgeleri basında çıkmıştır. Bunlar ihlal edilmiştir. Dijital materyaller flashın içerisinde bulunuyordur. Bunlar üzerinde değişme olup olmadığı, oynama olup olmadığı ile ilgili bir araştırma da yapılmamıştır” diyerek, müvekkilinin tahliye ve beraatını talep etti.
 
Avukat Öykü Çakmak ise, 9 Ekim 2018 günü yakalanıp, 10 Ekim günü Elazığ TEM'de ifadesi alınan dosya tanığının 14 sayfalık ifadesinin hiçbir yerinde müvekkilden bahsetmediğine dikkat çekti.
 
Tanığın, müvekkili hakkında gözaltına alındıktan sonra beyanları bulunduğunu belirten Öykü, bu beyanların ise tanığın kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğunu dile getirdi. Öykü, “Tanık gözaltına alındıktan sonra 48 kişi hakkında beyanda bulunmuştur. Toplamda 43 gün örgütte kaldığını söylemiştir. Ancak müvekkil hakkında söylemiş olduğu tek bir beyan yoktur. Tanık tüm bu nedenlerle gerçeği çarpıtmaktadır. Tanığın bahsettiği döneme ilişkin müvekkilin staj yaptığı döneme ilişkin evrakları ve müvekkil hakkındaki bu dönemle ilgili tüm belgeleri dosyaya sunduk. Tanığa ısrarla SEGBİS ile bağlandığı ortamda yalnız olup olmadığını sorduk. Baskı altında olup olmadığını, özgür bir şekilde ifade verip vermeyeceğini ısrarla sorduğumuzda cevapsız kaldı ve en son bu konuda cevap vermek istemediğini söyledi. Bu durum sanığın baskı altında olduğunu güçlendiren göstergelerden biriydi” diyerek, mahkemenin tanık beyanlarına itibar etmemesi gerektiği kaydetti. Öykü, suçsuz olup kaçma bulunmayan müvekkillerine ilişkin tahliye ve beraat taleplerini yineledi.
 
Müdafilerinin savunmalarının ardından son sözü sorulan Merve, beraat kararı verilmesini istedi. 
 
Mahkeme heyeti, duruşmaya verdiği aranın ardından açıkladığı kararla Merve Nur Doğan’a “örgüt üyeliği” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezası verdi.