![](/staticfiles/news/174512/2021/10/22/823x463cc-ank-22-10-21-kobane-davasi-5inci-durusma-4uncu-oturum-devam.jpg)
Sebahat Tuncel: Direnmeye devam edeceğiz
- 13:34 22 Ekim 2021
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda konuşan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, “Özgürlük bizim için bir tercihtir öyle boyun eğmeyiz. Parlamentoda da duruşma salonlarında da direneceğiz” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 5’inci duruşması 4’üncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye devam ediyor.
Tek delil gizli tanık ve 22 saniyelik görüntü
Duruşmada konuşan HDP MYK eski üyesi Ayşe Yağcı, bir yıldır tutuklu olduğunu ifade ederek, “Hangi maksatla bu dosyaya dahil edildiğime dair somut bir delil ortaya konulmamıştır. Tutukluluğa devam gerekçelerinde de 22 saniyelik bir görüntüden bahsediliyor ve gizli tanık Ulaş’ın ifadesi var. Gizli tanık ifadeleri tamamen yalana dayalı ve kendilerini kurtarmaya dönük. Bu ifadeleri kabul etmiyorum” dedi. Ayşe, dosyada yer alan 22 saniyelik görüntünün sadece 5’inci saniyesine dikkat çekildiğine işaret etti. Söz konusu görüntünün televizyondan çekildiğini ve suçlamalarla bir ilgisinin olmadığını belirten Ayşe, “Kaçma durumum da söz konusu olamaz” dedi.
‘Gelen bir mail nasıl suç olabilir?’
Ardından HDP MYK eski üyesi Bircan Yorulmaz söz alarak, bir yıldır tutuklu bulunmasına gerekçe sunulan hiçbir şeyin hukukla izah edilebilecek şeyler olmadığını söyledi. Bircan, “Kullandığım telefon numaramı bile sormadınız. Ben avukatım aracılığıyla size numaramı bildirdim. 3 bin 530 sayfalık iddianamede en fazla sayfa sayısına sahip olanlardan biriyim ama hepsi parti faaliyetleri kapsamında yapılan açıklamalardan ibaret. Sadece mail adresinden bahsediyoruz. Sözü edilen mailin PYD’den geldiği iddia ediliyor. Yalnızca gelen bir mail nasıl suç olabilir? Gelen bir mail nasıl tutukluluk gerekçesi yapılabilir? Gelen mail bir bülten maili ve sadece bir yardım istiyor. Mailde açık bir hitap da söz konusu değil. İçeriği insani bir mail olan mail, nasıl suç delili olarak sayılabiliyor? IŞİD’in oradaki tacizi, tecavüzüne karşı yardım isteyen bir maildi o. Buna açıklık getirilmediği müddetçe sormaya devam edeceğim” diye belirtti.
‘Özgürlük bir tercih işidir’
Sonrasında DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel tutukluluk incelemesine dair konuştu. Sebahat, “Kürsüyü birkaç defa kullandık. Yargılama süreci Türkiye’nin 3’üncü büyük partisi, demokrasi, eşitlik özgürlük garantisi olan bir partinin MYK’sının attığı tweet üzerine hazırlanan dosyanın hukuka, ahlaka, vicdana sığmadığını defalarca ifade ettik. Özgürlük tercih işidir. Bunu seçen bedelini de öder. Tıpkı Prometheus gibi. O yeni bir süreci başlattı. HDP de Türkiye'nin mevcut gidişine insan hak ve özgürlükleri konusunda yaşanan sorunlara, Kürt sorununun çözümsüzlüğüne ‘dur’ dedi. Ateşi tüm halka yaymaya çağırdı. ‘Başka bir çare mümkün’ dedi. Burada yargılanıyor olmamızın sebebi de bu. Bu dava suç ceza kapsamına alınacak bir dava değil. Cumhur İttifakı’nın birlikte yürüttüğü yönlendirdiği bir dava” şeklinde konuştu.
‘O dönem yanında olanlar hakkında iddianame hazırlandı’
Cumhurbaşkanının Selahattin Demirtaş’ı bir kez daha hedef aldığını belirten Sebahat, “Erdoğan ‘Yargı gereğini yapacak’ dedi. Bu yargı AİHM kararını mı uygulayacak yoksa Erdoğan'ın söylediği mi yapacak? Ama AİHM kararını uygulamadığı kesin. Eğer uygulasaydı burada hiçbirimiz olmazdık. Bahçeli ‘kapatın’ diyor kapatma davası açılıyor. Kimin hakkında dava varsa hepsini birleştirmiş. Masumiyet karinesini bile dikkate almadan hepsini koymuş. Ama başka bir söz söylüyor bir çete liderini cezaevinden çıkarıyor. Yargıya talimat verdiğini söylüyor. Onunla birlikte miting yapanlar o zaman iktidarın yanındayken simdi hakkında iddianame hazırlandı” dedi.
‘Hukuk kimi koruyor?’
İnsanlığın ilk toplumunda, doğal toplumda hukuk olmadığını kaydeden Sebahat, toplumun kendi hukukunu kendisinin oluşturduğunu ifade etti. Maria Mies’in ‘Ataerki ve Birikim’ adlı kitabından söz eden Sebahat, “Kitap, cadı soykırımının model hukuk gelişmesinde nasıl katkıda bulunduğunu anlatıyor. O zaman 6 milyona yakın kadın ‘cadı’ denilerek yargılandı. Şimdi de ‘terörist’ denilerek yargılamalar yapılıyor. Bu hukuk kimi koruyor? Başta sermayedarları koruyor. Mülkiyeti korumak için ordulaşma tedbirleri alıyor. Bu hukuk kimleri koruyor? Erkekleri, iktidardakileri koruyor. Hala da öyle değil mi? Biz 6 milyon oy almış bir siyasi partinin siyasetçileri olarak yargılanıyoruz. Bu yargı zenginleri koruyor” sözlerine yer verdi.
‘KCK ve İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandık’
KCK’de, İstiklal Mahkemeleri’nde yüzlerce insanın, siyasetçinin yargılandığını hatırlatan Sebahat, “Yeni bir durum yok. Çünkü her gelen bizi yargılıyor. Tarih tekerrür ediyor ama her defasında daha çok büyüyor ve güçleniyoruz. Herkes bir yargı bağımsızlığından bahsediyor. Ama bu ülkede 10 büyükelçi Osman Kavala için açıklama yaptı. ‘Bırakın AİHM kararını uygulayın’ dedi. Türkiye AİHM kararını uygulamadı. Şimdi kara para aklama, yolsuzluk meselesinde gri listeye alındı. Artık Türkiye demokratik hukuk devleti değil. Otoriter faşizan, tekçi bir yönetimle karşı karşıyayız. Bir beyefendinin iki cümlesine bağlı her şey. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırır, bir gece bakarsınız Merkez Bankası'nın görevlilerini görevden alır. Hitler, Musolini örneği var. Onların da bir kitlesi vardı ama sonlarını görüyorsunuz. En nihayetinde demokrasi ve insan hakları kazanacak o yüzden mücadele diyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Onlar söyleyince ifade özgürlüğü biz söyleyince terörizm’
Neden burada olduklarının farkında olduklarının altını çizen Sebahat sözlerini şöyle sürdürdü: “İddianame önünüzde. Ben DBP’nin Eş Genel Başkanlığı’nı yaptım, 2 dönem milletvekilliği yaptım. Ne var iddianamede? Niye biz düşünce ve ifade özgürlüğümüzü kullanamıyoruz? Onlar düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanmış oluyor, biz ‘terörist’. Bu yurttaşlıktan çıkarılma meselesidir. Anayasa HDP’ilere ayrı CHP’ye ayrı MHP’ye ayrı yasa kullanıyor. Onlar için söylenenler düşünce ve ifade özgürlüğü oluyor ama biz söyleyince ‘terörizm’ oluyor.
‘Tüm sorunların nedeni Kürt karşıtlığı’
Şimdi bakın TV’lerde bize ‘terörist’ diyenlere, o dönem Kürt sorununun çözümünden bahsediyorlar. Türkiye'nin bugün yaşadığı tüm krizlerin nedeni Kürt karşıtlığıdır. Bu ülkede demokrasi ve insan hakları konusunda bu kadar geri gidiş, kadın katliamlarının artışı ve diğer tüm sorunların hepsi Kürt karşıtlığından kaynaklı. Çünkü siz bir haksızlığa ‘evet’ derseniz diğerlerinin de önü açılır.
Muhteşem şeyler yaratan kadınları yargılıyorsunuz
Suriye tezkeresini niye uzatıyorsunuz? Tüm dert ‘Kürtler bir statü elde etmesin’ diye. Rojava'daki Kürtler direnmeseydi IŞİD dünyanın başına bela olacaktı. Tüm dünya Kürtleri ayakta alkışlıyor. Kobanê'de direnen Kürt kadınlarının, dünya kadınlarının özgürlüklerini verdiler. O IŞİD canilerine karşı yürütülen mücadele kadınların, çocukların seks kölesi olarak kullanmasını engelledi. Ama yaşattıkları hala hafızamızda. Hala kayıp Êzidî kadınlar var. Böyle muhteşem bir şey yaratanları yargılıyorsunuz. ‘Niye HDP IŞİD’in yenilmesine sevinmiş’. Üstelik bu iktidar da yeri geldiğinde ‘IŞİD’le en çok biz mücadele ettik’ diyor. O zaman neden HDP’yi mahkeme salonlarına gönderiyorsunuz, HDP’ye kapatma davası açıyorsunuz? Bu dosya IŞİD’i destekleme dosyasından başka bir şey değil. Kobanê’ye dair bir tane kavram yok. Kürtlerin Türkiye halklarına karşı şimdiye kadar bir şeyi olmadı. Yüz yıldır Kürtler Türklerle birlikte dayanışmayı esas aldı. Malazgirt'in kapıları da Kürtler açmıştır Türklere. En çok Kürtlerin yaşadığı yerlerde emperyalistlerle mücadele edilmiş.
‘Prometheus’un çaldığı ateş HDP’nin elinde’
HDP yine Türkiye’nin uçuruma gitmesini engelleyecek noktadadır. Prometheus'un çaldığı ateş HDP’nin elindedir. Yeni Osmanlı rüyası kuranlar bilsin ki, Osmanlı’da da Kürtler Türklerle birlikte yaşıyordu. Türkiye’de onlarca halk yaşamıştır ama karşı bir şeyi olmamıştır. Ezilenlere karşı da hep bir yakınlık duymuştur. Onlarla birlikte mücadele etmek için yan yana durmuştur. Bu sorun önemli çünkü Kürtlere karşı savaş politikası İran Kürdistanı’ndan Suriye Kürdistanı’nda yapılacak herhangi bir müdahale içerideki sorunları da derinleştiriyor. Bakın dolar 11 TL’ye dayandı. Herkesin mutfağında yangın var. Çocuklar okula gidemiyor, insanlar evlerine ekmek götüremiyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Tüm bunların nedeni savaş politikası. Biz bunlara itiraz ediyoruz, gelin barışalım dediğimiz için yargılanıyoruz. Tek yargılanma nedenimiz bu.
‘AİHM yerine iktidara bakıyorsunuz’
Özgürlük bizim için bir tercihtir öyle boyun eğmeyiz. Parlamentoda da duruşma salonlarında da direneceğiz. AKP hükümetinin Kürt sorununu diyalog ve müzakere ile çözmesi gerekirken ki daha önce oldu. Bu masa devrilmeseydi ki bu masayı Erdoğan kendi iktidarı için devirdi. O masanın devrilmesinden sonra ülkenin geldiği duruma bakın. Dolayısıyla bundan çıkış mümkün, hala yol var. Bu sadece iktidarla da olacak bir şey değil. Sizin de sorumluluklarınız var. Hukuk normları var. Hak ve özgürlükleri egemen ile ezilen arasındaki dengeyi korumak için oluştu. Bu normu uygulamak sizin sorumluluğunuz. Ama siz AİHM kararına bakmak yerine dönüp iktidara bakıyorsunuz. Yarın bu iktidar değişti ne olacak. Sizin yapmanız gereken şey iddianameyi kabul etmemekti ama ettiniz ve yargılamaya da başladınız.
Buradaki arkadaşlarımız haksız yere bir yıldır cezaevindeler. Somut delil diye ifade ettiğiniz bir durum yok. Bu dosya kapsamında 37 kişi yaşamını yitirmiş ama sorduğunuz sorularda bunlarla ilgisi yok. Devlet, insanların yaşam hakkını güvence altına almak zorunda. 37 insanın yaşam hakkını kim ellerinden aldı, kim buna zemin hazırladı bunların sorumluluklarının açığa çıkarılması gerekir. Gerçek sorumlular yargılanmalıdır. Ama siz burada HDP üzerinden yargılama yaparak gerçeği gizliyorsunuz. Yargı bunu üstlenmemelidir. Eğer bağımsızsanız iktidara göre değil normlarınız var buna uyun. Eğer onu yaparsanız arkadaşlarımızın hepsini tahliye etmeniz gerekiyor. Kendi açımdan bir talebim yok ama tüm arkadaşlarım için tahliye talebinde bulunuyorum. Tarih bu davayı da yazacak. Biz gerçekten demokrasi, özgürlük, barış ve ekolojik bir yaşam için ne yaptıysak halkımızla birlikte yaptık özgürlük mücadelesini birlikte yürüttük. Nerede olursak olalım bu direnişi devam ettireceğiz.”
Sebahat’in konuşmasının ardından duruşmaya bir saatlik ara verildi.