ÖHD Genel Sekreteri: Avrupa Konseyi 3 ay sonra ‘Öcalan 2’ kararını gündeme alacak

  • 09:05 22 Eylül 2021
  • Hukuk
 
Habibe Eren
 
İSTANBUL - Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 3 ay sonraki toplantısında PKK Lideri Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar bakımından AİHM’in verdiği kararı gündemine alacağını aktaran ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül,  bu noktada Türkiye’ye adım atması için bildirimlerde bulunmaya, siyasi partileri de yasa değişikliği teklifleri yapması konusunda zorlamaya devam edeceklerini söyledi. 
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutsak Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili ihlal kararlarını acil gündemine alması için 29 Temmuz’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) yaptığı başvuruya Türkiye 7 Eylül’de cevap verdi. Hak ve hukuk örgütlerinin başvuruda gündeme getirdiği Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların tahliye imkanını gündeme getiren “umut hakkı” ve “ağırlaştırılmış müebbet cezası hakkında yasada değişiklik” yapılmasına ilişkin tespitler ve önerileri görmezden gelen Türkiye, yalnız CPT raporları üzerinden İmralı’daki koşulları ele aldı.
 
ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül, Türkiye’nin başvuruya verdiği cevaba ve bundan sonraki adımlarına ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
AİHM, Abdullah Öcalan’ın 2003 yılında İmralı Adası'ndaki cezaevinde sosyal izolasyondan ve tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu yönünde yaptığı ihlal başvurusunu, 18 Mart 2014 tarihinde karara bağladı. “Öcalan 2” olarak çıkan kararda, Abdullah Öcalan’ın koşullu salıverilme imkanı olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin 3’üncü maddenin ihlal edildiğine yer verildi. AİHM aynı kararı, daha sonra başvuru yapan tutsak Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de verdi. 
 
2014’ten bu yana Bakanlar Komitesi’nde
 
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi AİHM’in ülkelere dair verdiği ihlal kararlarını denetleyen bir mekanizma. Belirli aralıklarla yaptıkları toplantıda ülkelere kararları uygulama noktasında çağrıda bulunan söz konusu mekanizma uluslararası hukuku baskı mekanizması olarak kullanıyor.  “Öcalan 2“ dosyası ve diğer tutsaklar yönünden verilen kararın 2014’ten beri Bakanlar Komitesi’nin önünde olduğunu aktaran Rengin, Bakanlar Komitesi’nin 2015 yılında “genişletilmiş prosedür” diyerek davayı incelemeye karar verdiğini ve Türkiye'ye 2015 yılında “Eylem Planı” sunduğunu hatırlattı. O günden bu yana hiçbir gelişmenin yaşanmadığına dikkat çeken Rengin, ayrıca Abdullah Öcalan’ın avukatlarının komiteye 4 defa bildirimde bulunduklarını belirtti. Türkiye’nin bu ihlali kaldırmadığı gibi etkili bir mekanizma da oluşturmadığını söyleyen Rengin,  Bakanlar Komitesi’nin Eylül ayında yapacağı toplantı öncesi 27 Temmuz’da 4 kurum ile birlikte başvuru yaptıklarını dile getirdi.
 
‘Türkiye’nin verdiği cevap başvuruyu kapsamıyor’
 
Başvuruyla öncelikli hedeflerinin Bakanlar Komitesi’nin konuyu “acil” olarak gündemine alması olduğunu kaydeden Rengin, ikinci olarak da Türkiye’ye bu noktada bir baskı oluşturulmasını hedeflediklerini söyledi. Bakanlar Komitesi ile ilgili bir gelişme olmadan Türkiye’nin 7 Eylül’de cevap verdiğini ifade eden Rengin, “Türkiye verdiği cevapta kendi yasasında koşullu salıverilmenin ilke olduğunu ancak bunun istisnaları olduğuna dair kanun maddelerini sıralamış. Devamında AİHM’in daha önce verdiği ‘Öcalan 2’ kararının bir kısmına atıfta bulunarak İmralı’da tutulma koşullarının ihlal içermediğini söylemiş. Biz aslında bu başvuruda İmralı’daki koşulları ana gündem yapmadık. Ana gündemimiz umut hakkını ortadan kaldırılan yasal düzenlemelerin değiştirilmesiydi. Dolayısıyla aslında Türkiye’nin verdiği cevap bizim başvurumuza cevabı niteliğinde değil. Türkiye’nin bazı CPT raporlarının arkasına yaslanarak sıkıştırdığı bir cevap” dedi.
 
Bakanlar Komitesi 3 ay sonraki toplantısında gündemine alacak  
 
Bakanlar Komitesi’nin Eylül toplantısını bitirdiğini ve üç ay sonraki toplantının gündemleri arasında Abdullah Öcalan,  Hayati Kaytan,  Emin Gurban ve Civan Boltan hakkındaki  “ağırlaştırılmış müebbet hapis rejimini” olacağını kaydeden Rengin, Türkiye’nin cevabına karşı bir cevap vereceklerini ve STÖ’lar olarak yeniden bir bildirimde bulunmayı planladıklarını ekledi. Rengin, “Bu açıdan başvurumuzun bir yönüyle başarılı sonuçlandığını söyleyebiliriz” diye belirtti. 
 
‘Beklentimiz Bakanlar Komitesi’nin yasa değişikliği için baskı uygulaması’
 
Türkiye’nin uzun zamandır Bakanlar Komitesi’ni ve AİHM’i dinlemediğini ve bunun en açık örneğinin de Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davası olduğunu dile getiren Rengin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Komite birkaç toplantıdır hem Kavala hem de Demirtaş kararlarını gündeme alıp Türkiye’yi ikinci defa acilen tahliyeye çağırıyor. Hatta Demirtaş ile ilgili ‘yargılamaları durdurmaya’ çağırıyor. Ancak Türkiye bununla ilgili herhangi bir adım atmadı. Bizim öncelikli beklentimiz Bakanlar Komitesi’nin bu süreci iyi analiz edip, Türkiye’ye yasa değişikliği konusunda baskı uygulaması. Devamında hükümetin Meclis’te HDP ve CHP gibi partiler tarafından verilen yasa değişikliği tekliflerini göz önünde bulundurup bu yönde adım atması. Bunun ne kadar hayat bulacağı noktasında siyasal iktidar bir güvence vermiyor.”
 
‘CPT AİHM VE AK Bakanlar Komitesi ile eş değer değil’
 
Türkiye’nin verdiği cevapta CPT’nin 2013 ve 2016 yılında İmralı ziyaretleri sonrası hazırladığı raporlara atıfta bulunulmasına değinen Rengin, “CPT yapı olarak Türkiye’den bağımsız olarak bütün raporlarını açıklamakla yükümlü olmayan bir yapı. Hatta yeri geldiğinde hükümetlerle işbirliğini arka planda yapabiliyorsa raporları açıklamamayı da tercih eden bir uluslararası kurum. Dolayısıyla CPT’nin raporları, aleniliği, tarafsızlığı AİHM, AK Bakanlar Komitesi ile eş değer değil. Bürokrasinin çok daha işlediği bir mekanizma. Bir diğer nokta da İmralı’dan bağımsız ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsünün cezaevindeki koşulları başka bir hükümlüye göre daha ağır koşullar. Biz ağırlaştırılmış müebbete itiraz ederken buradan da itiraz ediyoruz. Sizin cezaevinde tuttuğunuz birini amacınız topluma kazandırmaksa sizin o kişiyi tecrit altında tutmanız buna hizmet etmez diyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Türkiye’nin CPT raporunu kalkan olarak kullanması uyanıklık’
 
Ağırlaştırılmış müebbet rejiminin İmralı’ya özel olarak uygulandığını ve bu durumun mevcut infaz kanunu ile dahi açıklanamayacağına dikkat çeken Rengin, şöyle devam etti: “Bu durum infazda eşitlik ilkesi ve anayasaya aykırı bir uygulama. Sayın Öcalan’ın ve İmralı’da bulunan diğer mahpusların iletişimleri tamamen bir ülkenin siyasi konjonktürüne göre şekilleniyor. Dolayısıyla CPT raporu ile tespit edilse de edilmese de bu durum hukuka aykırı. Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatları defalarca İmralı ile görüşmek için başvuru yapıyor ve bu başvurularına cevap alamıyorlar ya da reddediliyor. Bunun için bir CPT raporuna gerek yok. Türkiye’nin CPT raporunu kendine kalkan olarak kullanması uyanıklık başka bir şey değil. İmralı rejimini açıklamak için CPT raporuna ihtiyaç yok. Hükümetin bunu kalkan olarak kullanması itibar edilecek bir açıklama değil.”
 
‘Türkiye’de umut hakkı kağıt üzerinde bile mümkün değil’
 
Dünyada insanlığa karşı suç işleyenlerin yargılandığı Uluslararası Ceza Mahkemelerinde dahi koşullu salıverme imkanının olduğunu vurgulayan Rengin, bu durumun yasal olarak mümkün olduğunun altını çizdi. AİHS'e taraf olan ülkelerde “umut hakkının” olması gerektiğine işaret eden Rengin, bir kişinin tahliyesinin yasal olarak kâğıt üzerinde mümkün olması gerektiğini ifade etti.  Türkiye’de siyasi tutsaklar açısından ağırlaştırılmış müebbet cezasında tahliyenin mümkün olmadığına  dile getiren Rengin, “Türkiye’de pratiği bırakın kağıt üzerinde dahi mümkün değil. Bu durumun kağıt üzerinde hem de fiilen mümkün olması gerekiyor. Bu mümkün değilse 3’üncü maddenin ihlal edildiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Öcalan için getirildi bunu teşhir etmek ve farkında olmak gerek’
 
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Abdullah Öcalan’a yönelik verilen idam cezasının AİHM tarafından ihlal kararı verildikten sonra getirildiğine dikkat çeken Rengin, “TMK kapsamında uygulanan ve ömür boyu hücre cezası anlamına gelen ağırlaştırılmış hapis cezası Sayın Öcalan için getirildi. Bunu teşhir etmek ve farkında olmak lazım. Devamında diğer siyasi mahpuslara uygulandı. Söz konusu ceza kendisine muhalif olanları yok etme üzerine uygulanan bir rejim” diye belirtti.
 
‘Fiilen diğer mahpuslarda koşullu salıverilmeden yoksun’
 
Yasada değişiklik yapıldıktan sonra koşullu salıvermeyi mümkün kılan mekanizmanın da yükümlülüğünü fiilen yerine getirmesinin önemi üzerinde duran Rengin, cezaevlerinde Gözlem Kurulları adı altında birçok siyasi tutsağın serbest bırakılmadığına dikkat çekti. ”Kurul iyi hale karar verirken adli ve siyasi birçok mahpusun koşullu salıverilmesini elinden alıyor” diyen Rengin, Türkiye’nin şu an fiilen diğer tutsakları dahi koşullu salıvermeden yoksun kıldığını söyledi. 
 
‘Siyasi partileri yasa değişikliği konusunda zorlayacağız’
 
Kurumsal olarak yasa değişikliğinden sonra beklentilerinin Türkiye’de ömür boyu hücre cezasına çarptırılmış kaç kişi olduğu ve söz konusu cezasını hangi yıllardan sonra verildi gibi istatistiki bilgilerin paylaşılması olduğunu kaydeden Rengin, “Biz artık bu konuda geç kaldığımızı bile düşünüyoruz. 2014 yılından sonra çok yoğun bir şekilde ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Yine darbe girişiminden sonra ve sokağa çıkma yasakları döneminde şehir savaşlarında yakalanan Kürt gençlerine yönelik çok fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Bunun takipçisi olmak gerekiyor. Biz bu durumu ÖHD ve diğer insan hakları kurumları ile beraber sürekli gündemde tutmayı planlıyoruz. Yine Bakanlar Komitesi’nin gündemine tutmak, Türkiye’yi adım atması için bildirimlerde bulunmaya, siyasi partileri yasa değişikliği teklifleri yapması konusunda zorlamaya devam edeceğiz. İmralı ve diğer cezaevlerinde CPT’ye başvurularımızı da ayrıca gündemimize alacağız” diye konuştu.