
‘İnsanlar sokakta sınırsız bir şekilde darp ediliyor’
- 09:03 23 Haziran 2020
- Hukuk
DİYARBAKIR - Salgın sürecinde polis şiddeti ve işkence nedeniyle kendilerine yapılan başvuruların arttığını belirten ÖHD’li avukat Seda Zengin, “İşkence yapanın sırtı sıvazlanıyor. Kolluk kendisine verilen yetki nedeniyle kendini adeta yargılama makamı yerinde görmekte ve ona göre hareket etmektedir” dedi.
Türkiye’de sesini çıkarmak isteyenlere yönelik sistematik hale gelen polis şiddeti, pandemi sürecinde de devam etti. Bu süreçte Diyarbakır, İstanbul, Tekirdağ, Mardin ve daha birçok kentte polis ve bekçi şiddeti gündeme geldi. Sokakta da evde de gözaltında da karşı karşıya kalınan polis şiddeti ve işkencenin bir örneği de Diyarbakır’da gözaltına alınan M.E.C.’ye yönelik gerçekleştirilmişti.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın 11 Mart -11 Mayıs tarihleri arasında yaşanan hak ihlallerine yer verdiği raporuna göre “tedbirlere uymadıkları” gerekçesiyle 61 kişi polis ve bekçi şiddetine, işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şube yöneticilerinden avukat Seda Zengin, polis şiddeti ve cezasızlık politikasını değerlendirdi.
‘Masumiyet karinesi göz ardı ediliyor’
İşkence ve kötü muameleye yönelik mutlak yasağa riayet edilmesi gerektiğini söyleyen Seda, söz konusu durumlarda ise olaya sebebiyet veren tüm kamu görevlileri hakkında hızlı ve etkin bir soruşturma yapılması gerektiğini ifade etti. “Adil yargılanma, yaşama, savunma hakkı, masumiyet karinesi” gibi birçok ilkenin göz ardı edilerek olayların üstünün kapatılmaya çalışıldığını belirten Seda, “Yetkililer vatandaşlarının şüpheli olarak profil ayrımına bakmakta, özellikle etkin savunma hakkı olmak üzere tüm insani haklarını göz ardı etmektedir. Yapılan bu ayrıştırmadan dolayı da işkence ve kötü muamele giderek artmaya başlamıştır” diye kaydetti.
‘İşkence yapanın sırtı sıvazlanıyor’
İşkence yapan kişilerinin “sırtının sıvazlandığını” vurgulayan Seda, “İşkence aynı zamanda kolluğa verilen geniş yetkilerin bir sonucudur” dedi. Seda, 18 Haziran’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu ile bekçilere silah kullanma yetkisi verildiğini de anımsatarak, “Kolluk kendisine sağlanan bu rahatlıktan ötürü artık geniş olan yetkisini daha da aşıp adeta kendini yargılama makamı yerinde görmekte, ona göre hareket etmektedir. Ülkemizde insan hakları güvencesinden yoksun bir sistem ve politika uygulanmaktadır. Tamamıyla egemen anlayışa sahip olan, insanlık değerlerini hiçe sayan, kendilerine benzeyenleri ayrıştırıp benzemeyenleri dışlayan ve ortadan kaldırmak için her türlü yola başvuran bir anlayış söz konusudur. Öyle ki son zamanlarda başvurulan bu yol, şiddetin en ağır yöntemi olan işkence olmuştur” sözlerine yer verdi.
‘Müvekkilime darp, hakaret ve işkence uygulanmış’
Seda, ÖHD Diyarbakır Şubesi olarak her dönem işkence nedeniyle başvuru aldıklarını, ancak pandemi döneminde başvurularda artış yaşandığını dile getirdi. Yurttaşların sokakta sınırsız bir şekilde darp edildiğini ifade eden Seda, “Batman Cezaevi’nden getirilip Diyarbakır T4 Cezaevi’nde tutulan tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden gelen başvurular oldu. Daha geçtiğimiz günlerde yani 31 Mayıs’ta gece saatlerinde Sur ilçesi İskenderpaşa Mahallesi’nde müvekkilimin yaşamış olduğu kendisine ve yanında bulunan arkadaşlarına karşı gerçekleştirilen işkence, darp olayı mevcut. Müvekkilim ve arkadaşları kolluk görevlileri tarafından durdurulmuş kimlik kontrolü denilerek bir süre bekletilmiş ve o sırada kendilerine ‘polisimizi siz öldürdünüz’ şeklinde ithamlarda bulunmuş. Ayrıca işkence yapılmış, darp edilmiş, hakaretlerde ve tehditlerde bulunmuşlar. O mahallede bulunan vatandaşlara o saatlerde aynı muamele yapılmıştır. Bu konuda da ayrıca müvekkilim tarafından ÖHD Diyarbakır Şubesi’ne yapmış olduğu başvuru ile suç duyurusunda bulunduk” şeklinde konuştu.
‘En çok ters kelepçe işkencesi yapılıyor’
İşkence ve kötü muameleyi dört başlık altında sıraladıklarını belirten Seda, bu başlıklara dikkat çekti: “İlk olarak kolluk kuvvetlerinin gözaltı sırasında yaptığı işkence ve kötü muamele, ikincisi gözaltı süresince yapılan işkence ve kötü muamele, üçüncüsü tutuklanıp cezaevine götürüldüğünde, götürüldüğü esnada ve cezaevinde bulunduğu sürede kişilere yapılan işkence ve kötü muamele, sonuncusu ise herhangi bir gözaltı, yakalama kararı olmadan alenen vatandaşlara yapılan işkence ve kötü muameledir. Bunlar arasında kolluk kuvvetleri daha çok gözaltı işlemi yapmaya gittiği sırada hem şüpheliye hem evde bulunan aile fertlerine hem de çevrede bulunan diğer vatandaşlara işkence ve kötü muamelede bulunmaktadır. En çok ters kelepçe yöntemi uygulanmaktadır. Fiziki saldırıların yanında özellikle psikolojik baskı yapılmakta ve işkence edilmektedir. Daha çok korkutmaya yönelik olarak uygulamalar söz konusudur. Burada kişinin kendisinden ziyade özellikle aile bireyleri kullanılarak tehdit edilmekte ve onlara zarar verme ihtimaliyle kişiye işkence yapılmaktadır.”
‘Takipsizlik kararı veriliyor’
Yaptıkları suç duyurularına karşı hızlı ve etkin soruşturma yapılması gerekirken, aksine sessiz kalındığını ve adeta soruşturmanın ilerlememesi için çaba sarf edildiğini belirten Seda, tüm kamu görevlilerinin hukuka aykırı hareket ettiğini, işkence failleriyle ilgili açılan davaların sonuçsuz kaldığını söyledi. Delil yetersizliği, hızlı hareket edilmeyip etkin soruşturma yürütülmemesi, MOBESE, kamera kayıtlarının silinmesi, görüntülere ulaşılamaması ya da kişi tespitinin mümkün olmaması gibi çeşitli sebeplerden dolayı “takipsizlik” kararı verildiğini aktaran Seda, “takipsizlik” kararlarına karşı itirazların da sonuçsuz bırakıldığına işaret etti. Seda, “Biz buna sebebiyet veren kamu görevlileri hakkında ‘görevi ihmal’ ve ‘görevi kötüye kullanma’ suçlarından suç duyurusunda bulunarak süreci ilerletmeye çalışmaktayız” ifadelerini kullandı.
‘Tüm hukuk yollarına başvuracağız’
Bu dönemde hak ihlaline uğramış herkesin hukuki yollara başvurabilmelerini istediklerini kaydeden Seda, “Sessiz kalınmaması, özellikle olayların üstünün örtülmemesi, az da olsa bu işkence ve kötü muamelelerin görünür kılınması, duyulması, bilinmesi, ifşası için elimizden geleni yapıp destek olmaya çalışacağız. Her ne kadar ‘takipsizlik’ ile sonuçlandırılmaya çalışılsa da biz bu duruma sebebiyet veren, etkin soruşturmayı yapmayan gerek savcılar gerekse diğer kamu görevlileri hakkında da gerekli başvuruları yapacağız. AYM, AİHM gibi diğer yollarla da tüm hukuki yolları tüketip bir sonuç alana kadar bu insanlık dışı uygulamalarla, cezasızlık politikasıyla mücadele edeceğiz” diye konuştu.