
Demokratik Kadın Platformu: Mücadelede kadın dayanışması önemli
- 22:08 2 Mart 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ- “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelenin Tarihi ve Haklarımız” konulu panel düzenleyen Demokratik Kadın Platformu, kadın dayanışmasının önemine dikkat çekilerek, uygulamalardaki eksiklikler ve yanlışlıkların üzerine gidilmesi mesajı verildi.
Malatya Demokratik Kadın Platformu 8 Mart'a giderken, Eğitim Sen Malatya Şube binasında, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelenin Tarihi ve Haklarımız” konulu bir panel düzenledi. Eğitim Sen Malatya Şube Kadın Sekreteri Aysun Güngör'ün moderatörlüğündeki panele, Avukat Ayla Tunçdemir panelist olarak katıldı.
Giriş konuşmasını yapan Aysun Güngör, 8 Mart'ın tarihçesine değindi. O günden bugüne işçi ve emekçi kadınların, kapitalizmin dayattığı karanlığa boyun eğmeyip örgütlü mücadelelerini kararlılıkla sürdürdüğünü söyleyen Aysun Güngör, “Ancak dünyanın her bölgesinde sermaye çarkın dönmesi ve kendi ihtiyaçlarının karşılanması için kadınları ucuz iş gücü olarak kullanmaya, işçilerin dişiyle tırnağıyla kazandığı hakları yok etmeyi hedeflemeye devam ediyor” dedi.
‘Emekçi kadınlar yoksullaşırken daha fazla sömürülüyor’
İşçi ve emekçi kadınların, Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı kapsamında güvencesiz ve esnek çalışmanın hızla yaygınlaşmasına daha fazla maruz kaldıklarından bahseden Aysun Güngör, “İşçi ve emekçi kadınlar yoksullaşırken daha fazla sömürülüyor, iktidarın politikaları evdeki angarya yükünü de kadınların omzuna yıkıyor. Kreş, sağlık, okul, servis gibi temel kamu hizmetleri asgariye indiriliyor ve bu sürecin bedelini yine kadınlar ödüyor” diye belirtti.
‘Kadınlar sesini direnişte yükseltiyor’
İktidarın 'Aile Yılı' ilanı ile sömürüyü iyice derinleştirdiğini söyleyen Aysun Güngör, “'Üç çocuk' çağrısının yanında kadınlara esnek çalışma müjdesi veriliyor. Bu süreç kadınlar için eşe, babaya bağımlılık demek; ekonomik bir güvencenin olmaması demek, yani en çok da şiddet demek. Ancak iktidar ve sermayenin yarattığı bütün karanlığa rağmen işçi ve emekçi kadınlar sermayeye karşı grevde, direnişte sesini yükseltiyor” sözlerini kullandı.
‘6284 sayılı kanun içselleştirilemedi’
Avukat Ayla Tunçdemir ise; 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'da, kadına yönelik ve aile içi şiddetin tanımının yapıldığını, farklı şiddet türlerine yer verildiğini, mağdura geçici yardım olanağı sağlandığını, görev, yetki, süre ve kanıt aranmadığını, karara itiraz olanağı tanınması gibi usule ilişkin açık olmayan konularda çözümler getirilmeye çalışıldığına değindi. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin kurularak sonuna dek iyi nüfuz edilebilmesi için Aile Bakanlığına geniş yetkiler ve yükümlülükler verildiğini söyleyen Ayla Tunçdemir, “Ancak kanunun sağladığı imkanlara rağmen kadına yönelik şiddet dizginlenemez bir şekilde devam etmiştir. Kanunun amacı ve bilinirliği ise toplumda yeterli düzeye ulaşamamış, keza 6284 sayılı kanun, karar verici ve uygulayıcılar tarafından yeteri kadar içselleştirilememiştir” sözlerini kullandı.
‘Kadına yönelik şiddet olağanlaştırılıyor’
Son 20 yıldır ülkede yükselen muhafazakarlığın, kadını değersizleştirerek kadına şiddeti olağanlaştırdığını söyleyen Ayla Tunçdemir, “Kadına yönelik şiddetteki artışı fırsat bilen ve yönetimdeki ikircilikten de faydalanan bir kısım muhafazakar çevrelerce İstanbul Sözleşmesinin kutsal ailenin altını oyduğu, evliliklerin azalmasına ve boşanmaların artmasına sebep olduğu, kadına yönelik her hareketin şiddet olarak nitelendirildiği, eşcinselliğin önünün açıldığı hatta sözleşmenin amacının tersine kadına şiddeti arttırdığı ileri sürülmüştür. Oysa şiddetin asıl mağduru olan kadınları göz ardı etmeye yönelik bu çabanın sonuç vermesi demek kadını aynı çatı altında zorbası, katili ile baş başa bırakmak gibi vahim sonuçlar doğuracaktır. Kadını 6284 sayılı kanundaki koruma tedbirlerinden yoksun bırakmak; kadına uygulanan şiddeti desteklemek, onun vücuduna inen her darbeye, vurulan her bıçağa ortak olmaktır” ifadelerini kullandı.
‘Uygulamalardaki eksiklerin ve yanlışların üzerine gidilmelidir’
Kadına yönelik şiddetin kalıcı çözümünün kadınlarla erkekler arasında toplumsal hayatın her alanındaki eşitsiz güç ilişkilerinin giderilmesi olduğunu söyleyen Ayla Tunçdemir, “Amacı şiddeti önlemek için anlık çözüm üretmek olan ve bunun için de birçok olanak sunan yasal düzenlemelerin amacının aksine şiddeti arttırdığını ileri sürmek, kadına yönelik şiddete ortak olmaktır. Burada korunamayan değil, kanunun sağladığı olanaklarla korunan kadın sayısı ölçüt alınmalı, korunamayanların da neden korunamadığı içtenlikle sorgulanmalıdır. Uygulamalardaki eksiklikler ve yanlışlıkların üzerine gidilmelidir. Kadına karşı şiddetin önlenmesi için, kadınlarımızın güvenlik içinde erkeklerle eşit haklara sahip bireyler olarak özgürce yaşayabilmeleri için en başta her çevreden kadının kendi haklarına sahip çıkmaları ve bu mücadelede dayanışma içerisinde olmaları gerekmektedir” diyerek sözlerini sonlandırdı.