Semsûr'da halk buluşmaları: Hiçbir iktidarın hükmü sonsuz değildir

  • 15:58 6 Şubat 2025
  • Güncel
 
 
SEMSÛR –  Semsûr’da depremin ikinci yılı dolayısıyla düzenlenen halk toplantısında katılan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, devletin olanaklarının savaşa hizmet ettiğini belirterek, “Olanaklar HTŞ liderini kırmızı halılarla karşılamaya var, ama Adıyaman’ın emekçisine yoksuluna Alevisine Kürt’ün gelince olanak yok” dedi.
 
6 Şubat depremlerinin 2’nci yılı dolayısıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın katılımıyla Semsûr'da birçok etkinlik düzenlendi.  Düzenlenen etkinklere Tevgera Jinên Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Semsûr Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri ve çok sayıda kişi katıldı.
 
Kolik
 
Semsûr’un Kolik (Kahta) ilçesinde depremde yıkılan binaların bulunduğu yerleri ziyaret eden DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın bu binalarda yaşamını yitirenler için karanfil bıraktı. Daha sonra esnaf ziyareti gerçekleştirildi. Esnaf ziyaretinin ardından kent merkezinde bulunan mezarlığa ziyaret yapılırken, depremde yaşamını yitirenlerin mezarlarına karanfiller bırakıldı.
 
Aynı program kapsamında Tuncer Bakırhan’ın da katılımıyla kent merkezinde bulunan İnci Düğün Salonu’nda halk toplantısı yapıldı. Toplantının yapıldığı salona "Unutmadık, unutmayacağız" pankartı asıldı.
 
‘Hükümet olmak felaketlerin önlemini almaktan geçer’
 
Depremin bir felaket olduğunu belirten Tuncer Bakırhan, “Ama asıl canları götüren, bu büyük yıkımı yaratan ihmaldir, sorumsuzluktur, önlem almamaktır. Kader diyorlar; fakirin, fukaranın, yoksulun ölümüne kader diyorlar. Kader olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Suyun üzerine inşa edilen bir binanın bir depremde ne hale geleceğini zaten hepimiz deneyimledik, gördük. Tam da hükümet olmak aslında bu ve benzeri felaketlerin önlemini almaktan geçer” dedi.
 
‘Deprem vergisiyle köprü ve yol yapmışlar‘
 
Japonya’da her gün deprem olduğunu söyleyen Tuncer Bakırhan, “Bizim yaşadığımız katliamlardan daha fazla insanın yaşamını yitirdiği büyüklükte deprem oluyor, ama orada kimse yaşamını yitirmiyor. Niye orada sorumlu bir hükümet var, sorumlu yerel yönetimler var? Bir insanın canının ne kadar kıymetli olduğunu bilen yönetimlerle yönetiliyor dünya. Biz de insanın, canı kıymeti yok. Her şeyi mal ve rant için düşünen ve bunun alt yapısını yapan bir iktidarla karşı karşıyayız. Düşünün deprem için 2002’den beri deprem vergileri kesiliyor. İsmi ne? Deprem vergisi. Mehmet Şimşek harcama vergisi değil, ismini öyle koysalardı derdik ki haklı. Mehmet Şimşek harcama vergisi topluyorlar, Mehmet Şimşek de bu parayı istediği gibi harcayabilir. Deprem için toplanan paraları beyefendiler başka şeylere harcıyorlar. Yol yapmış, köprü yapmış. İnsan canından daha kıymetli işler yapmış ve utanmıyorlar. Sıkılmıyorlar, bununla övünüyorlar. İşte tam da, hepimizin yitirdiği canlarımızın sorumluları bunlardır” dedi.
 
‘Yaralarımızı sarıyorlarmış!’
 
Depremde binlerce insanın yaşamını yitirdiğini hatırlatan Tuncer Bakırhan, devamında şunları söyledi: “Alt yapı yok, imar planına uygun bir çalışma yok, rantçı talancı bir anlayışla yerel yönetimler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var. Öyle bir alışmışlar ki bizden önce ruhsatları kolay alıyorlarmış biz vermeyince ‘gidin Ankara’dan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alın’ diyorlar. Deprem vergilerini başka şeylere harcayacak kadar da yüzsüzler. Böyle bir şey olabilir mi? On binlerce insan yaşamını yitirmiş, tek bir bürokratın ya da hükümet temsilcisinin istifa ettiğini duyan gören oldu mu? Bir tane normal bakanlığın, müdürlüğün sebep olduğu pratiğinden dolayı can kaybından dolayı bakanlar, milletvekilleri ve başbakanlar istifa ediyor. Peki, bu kadar insan yaşamını yitirdi, bir tane yargılanan hükümet yetkilisi gördünüz mü? O da yok. Bir de utanmadan deprem bölgelerinde yaptıkları 3-5 binanın önüne geçiyorlar, yaralarımızı sarıyorlarmış! 
 
Hiçbir iktidarın hükmü sonsuz değildir
 
Adıyaman’ın hangi yarasını sardılar. 64 bin 186 bin konut teslim edeceklerdi. 20 bine yakın konut teslim edilmiş 3’te 2’si yok. 2 yıl geçmiş. İstifa yok, sözünde durmak yok, buna sebebiyet verenler yargılanmıyor. Bu katliamlarda payı olanları göstermelik olarak yargılıyorlar. Kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Milleti kandıramadıkları için Adıyaman’ı kaybettiler. Buna kader, deprem felaketi deyip işin içinden çıkamayacaklar. Bir gün mutlaka bu katliamlarda, bu can kayıplarında payı olanlar demokratik bir yargı karşısında yargılanacaklar. Hiçbir iktidarın hükmü sonsuz değildir."
 
F Tipi cezaevi benzetmesi
 
Büyük bir ayrımcılık olduğuna dikkat çeken Tuncer Bakırhan, “Kürtlerin, Alevilerin olduğu özellikle kırsaldaki bölgelerde zaten bir şey yok. İnsanlar kendi olanaklarıyla ayakta tutunmaya çalışıyorlar. Ayrımcılık deprem de bile var. Antakya’da Alevi yurttaşların yaşadığı bölgelerde emin olun o toz toprak moloz yığını her şey orta yerde duruyor. Ellerinden gelse bizi buharlaştıracaklar. Tişrîn Barajı’na saniyesinde İHA’ları SİHA’ları gönderiyorlar. Dağda bir kuş uçsa hemen bir F-16 kaldırıyorlar. 3 gün insanlar bağıra bağıra, gözümüzün önünde canlı yayınlarda yaşamlarını yitirdiler. Bu, bir bürokratın, bir başbakanın, bir hükümetin istifa etmesi gereken bir durumdur. Şimdi de bu tozu dumanı işsizliği aşsızlığı bu çadırlarda ve konteynerlerde yaşayan halklarla alay edercesine Adıyaman’ın bütün billboardlarını donatmışlar. Ankara’dan bakılınca saraya yakın medya kanallarını açtığınızda her şey güllük gülistanlık. Evleri gösteriyorlar. Şimdi paspas saplarıyla artık reklamlarını sunuyorlar. 20 metrelik F Tipi Cezaevi hücreleri gibi yerlerde daha kaç yıl sizi tutacaklar? Daha kaç yıl orada kalmanızı isteyecekler?” diye sordu.
 
‘Hesabını soracağız’
 
“Devletin olanakları savaşa var” diyen Tuncer Bakırhan, devamında şunları söyledi: “Kuzey ve Doğu Suriye’ye var, HTŞ liderini kırmızı halılarla karşılamaya var, ama Adıyaman’ın emekçisine yoksuluna Alevisine Kürt’ün gelince olanak yok. Olanak yoksa o zaman istifa edin. Bu tür katliamların, cinayetlerin siyaseti olmaz. Yiten bizim canımız olduğu için yitenin acısını yüreğimizde hissettiğimiz için bunları konuşuyoruz. Biz kendimizi sizden farklı bir yere koymuyoruz. 2002 yılından bugüne kadar toplanan deprem vergileri ile tam bir milyon konut yapılırdı. Yani bunun iki katı üç katı yapılırdı, işyeri yapılırdı. Deprem vergisi yok ayrımcılık her yerde sürüyor. Türkiye bir deprem bölgesidir. Fay hattının neredeyse geçmediği il ilçe yok. Peki deprem bölgesinde önlemler bu kadar mı olur, böyle mi alınır? Önlem almayan bu işin suçlusu, sorumlusu değil midir? Sorumluluğu başkasına atan, sorumlu olarak kendini görmeyen, çaycıyı sorumlu gören, memuru sorumlu gören, karar verme mekanizmalarında olmamalarına rağmen onları yargılayan bir anlayışla karşı karşıyayız. 
 
O devletin üç gün sonra geldiği, on gün sonra yardımları kabul ettiği o süreçte daha fazla yardım yapabilseydik, daha önce gelebilseydik. Olanak da yoktu. Asker kışlasından çıkmadı. Burada şimdi 30 tane Adıyamanlı Kürtçe anadilinde eğitim istiyoruz dese binlerce insan dökülür oraya. İnsanların enkaz altından sesleri kışlalara gidiyor kışladan askerin çıkmasına izin vermediler. Biz unutmadık unutmayacağız. Bunları unutmak o yitip giden canlara karşı büyük bir vicdansızlık ve saygısızlık olur. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz. Hesabını soracağız.”