Şiddetin kaynağı eşitsizlik, çözüm farkındalık!

  • 09:08 1 Şubat 2025
  • Güncel
 
MERSİN - Kadına ve çocuğa yönelik şiddete ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mersin Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Birsel Tutuş, "Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın ve çocuklara yönelik şiddetin temel sebebidir" dedi. 
 
Kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor. Ajansımızın verilerine göre, 2024 yılı içerisinde 358 kadın öldürüldü, ayrıca 221 şüpheli kadın ölümü kaydedildi. Bu veriler, kadına yönelik şiddetin ulaştığı vahim boyutu gözler önüne seriyor.
 
Artan şiddet olayları, bu şiddetin kaynağı ve çözüm yolları üzerine Mersin Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Birsel Tutuş değerlendirmelerde bulundu.
 
Birsel Tutuş, cinsiyet eşitsizliği nedeniyle toplumda kadına ve çocuğa yönelik şiddetin arttığını vurgulayarak, "Biz sağlık çalışanları ve hekimler olarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle bağlantılı olarak kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin toplumda her geçen gün arttığını gözlemliyoruz.
 
CEDAW'ın yaptığı araştırmaya göre, kadınlara ve çocuklara yönelik toplumsal cinsiyet temelli şiddet olaylarının artık ayrı bir başlık altında incelenmesi gerekmektedir.
 
Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) 'Toplum ve Hekim' adıyla yayımlanan süreli yayınları bulunmaktadır. Bu yayınlarda kadına yönelik şiddet ve sağlık konulu makaleler yer almaktadır. Kadına yönelik şiddetin sağlık üzerindeki etkileri incelendiğinde, en sık karşılaşılan sonuçlardan biri yaralanmalardır" dedi. 
 
'Fiziksel ve ruhsal yaralanmalar'
 
Kadın ve çocukların hem fiziksel hem de psikolojik anlamda şiddete maruz kaldığını ve bunun ölümcül ya da kronik sağlık sorunlarına neden olabileceğini belirten Birsel Tutuş, şunları dile getirdi:  "Bu yaralanmalar, akut yaralanmaların dışında, cinayet, intihar veya intihara sürüklenme gibi öldürücü sonuçlar doğurabilir... Öldürücü olmayan sonuçlarda ise fiziksel sağlık, kronik hastalıklar, üreme sağlığı ve mental sağlık üzerinde olumsuz etkiler görülmektedir. Fiziksel sağlık açısından bakıldığında, ağrı, kalıcı fonksiyon bozuklukları, subjektif sağlığın bozulması ve obezite gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Kronik ağrılar ise kronik ağrı sendromu, irritable bağırsak sendromu, gastrointestinal düzensizlikler, somatik şikayetler ve fibromiyalji gibi durumlara yol açabilir.
 
Üreme sağlığı açısından, özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddet kapsamında cinsel şiddetle sık karşılaşılmaktadır. Bu durum istenmeyen gebelikler, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, jinekolojik problemler, sağlıksız düşükler, gebelik komplikasyonları, erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebekler ve pelvik inflamatuar hastalıklar gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bunun yanı sıra, genellikle göz ardı edilen ancak toplum tarafından daha fark edilebilir olan mental sağlık bozuklukları da kronikleşebilir. Travma sonrası stres bozukluğu (PTSB), depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, fobiler ve panik atak gibi psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bazen hastalarımız sağlık kurumlarına yalnızca bu şikayetlerle başvurur. Yani, şiddetin akut halini veya yaralanmaları görmezsiniz; ancak uyku bozukluğu, cinsel işlev bozukluğu, benlik saygısının yitimi, madde veya alkol kullanımı, sigara bağımlılığı, fiziksel aktivite azlığı, aşırı yeme ve oburluk gibi belirtilerle karşılaşabilirsiniz.
 
Sağlık kurumlarında, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından geliştirilen, özellikle saygı kavramı üzerine inşa edilen bütüncül bir yaklaşım uygulanmaktadır. Bu yaklaşım kapsamında ilişki becerilerinin güçlendirilmesi, kadınların güçlendirilmesi, sağlık hizmetlerinin erişilebilir kılınması, yoksulluğun azaltılması, ortamların güvenli hale getirilmesi, çocuk ve ergen istismarının önlenmesi gibi unsurlar öne çıkmaktadır. Ayrıca toplumsal tutumların, inançların ve normların değiştirilmesi ve dönüştürülmesi de bu yaklaşımın temel bileşenleri arasında yer almaktadır."
 
'Şiddet görmüş birine yaklaşım şeklinin önemi'
 
Hekim olarak, şiddet görmüş bir kimseye nasıl yaklaşılması ve nasıl tedavi edilmesi gerektiği konusunda bilinçli olmanın önemine işaret eden Birsel Tutuş, şunları belirtti: "Biz kadın hekimler ve Kadın Sağlığı Komisyonu olarak, TTB'deki kolumuz aracılığıyla özellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yol açtığı şiddet olaylarının sebepleri ve sonuçları üzerine düşünüyor, ayrıca akut ya da kronik hastalara nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Sağlık çalışanları ve hekimler için farkındalık yaratmak ve bilinç düzeyini artırmak adına elimizden geleni yapıyoruz.
 
Bunun için hizmet içi eğitimlerden tıp fakültelerinde verilen eğitime, patriarkanın etkilerinden şiddetin kök sebeplerine kadar birçok konuda kapsamlı eğitimler verilmesi gerekiyor. Şiddet mağduru bir hasta ile ilk karşılaşan kişinin (hemşire ya da hekim), nasıl bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini bilmesi önemlidir. Çünkü bazen hastanın mahremiyeti ve kişisel verilerinin korunması açısından, bu şiddet olayının nasıl bildirilmesi gerektiği ya da kişinin bir koruma mekanizmasına nasıl yönlendirileceği konusunda bilgi sahibi olmak kritik bir rol oynar. Bu noktada, yalnızca hastayı tedavi etmek değil, aynı zamanda onun korunmasını sağlamak da bizim yükümlülüklerimiz ve sorumluluklarımız arasındadır. Ancak her şeyden önce farkındalığımızın yüksek olması gerekmektedir.  Eğer ‘Sağlıkta 5 dakikalık bir hizmet olmaz’ diyorsak, şiddet mağduru bir hasta bize başvurduğunda yalnızca 5 dakikalık bir sağlık hizmetiyle ona nasıl yardımcı olabileceğimizi bilemeyebiliriz."
 
'Toplumsal cinsiyet eşitsizliği şiddeti doğuruyor'
 
Birsel Tutuş, eril sistemin yarattığı cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadınların, yakınındaki erkekler tarafından bilinçli olarak katledildiğini dile getirerek şöyle konuştu:  "Bir sağlık çalışanı olarak, yalnızca kadınlarımızı değil, çocuklarımızı da koruyabilmek için farkındalığımızı artırmalı, nasıl yardımcı olabileceğimizi bilmeli ve onlara bilinçli, empatik bir şekilde yaklaşmalıyız. Bu durum yalnızca ülkemize özgü değil; dünya genelinde yapılan araştırmalara göre, 2023 yılında her 10 dakikada bir, bir kadın ya da kız çocuğu eşi veya ailesi tarafından bilinçli olarak öldürülmektedir. Bu istatistiksel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Bunun en önemli sebebi ise toplumsal cinsiyet eşitliğindeki eksikliklerdir.
 
Toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde bireylerden belirli sorumlulukları üstlenmeleri beklenmektedir. Ancak bu rollerin dışına çıkıldığında ya da rollerin gereklilikleri yerine getirilmediğinde, şiddet bir baskı ve kontrol aracı olarak devreye girmektedir. Aile içi şiddeti de bu çerçevede değerlendirebiliriz.  Bu durumun ekonomik ve toplumsal nedenleri olsa da en temelde vurgulamamız gereken şey, ataerkil sistemin beslediği toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Patriyarka ve toplumsal cinsiyet rollerinin bireylere yüklediği sorumluluklar, şiddetin artmasına yol açmaktadır."