‘Haber alma hakkımız engelleniyor’

  • 09:05 26 Ocak 2025
  • Güncel
MERSİN – Özgür basın emekçilerine yönelik tutuklama, gözaltı ve benzeri baskılara tepki gösteren kadınlar, bu baskıları “anti demokratik uygulamalar” olarak değerlendirdi ve haber alma haklarının engellendiğini vurguladı. 
 
AKP iktidarının özgür basına yönelik saldırıları sürüyor. Özgür basın emekçileri, gözaltı, tutuklama veya dijital medya hesaplarına erişim engelleriyle hedef alınmaya devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye'de haber takibi yaptıkları sırada Türkiye’ye ait SİHA saldırısı sonucunda yaşamını yitiren gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için 21 Aralık’ta İstanbul Beyoğlu’ndaki Şişhane Meydanı’nda düzenlenen eylemde gazeteciler Gülistan Dursun, Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri Pınar Gayıp ile Mücadele Birliği gazetesi muhabiri Serpil Ünal tutuklandı. 
 
Gazetecilere yönelik baskılara tepkiler sürerken, İstanbul merkezli soruşturma kapsamında 17 Ocak’ta düzenlenen ev baskınlarında gözaltına alınan gazeteciler Necla Demir, Rahime Karvar, Ahmet Güneş, Welat Ekin, Vedat Örüç ve Reyhan Hacıoğlu "örgüt üyeliği" iddiasıyla tutuklandı. Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan gazeteci Eylem Babayiğit de 24 Ocak günü tutuklanarak cezaevine gönderildi.
 
Akdeniz Belediyesi’ne kayyım atanmasına karşı belediye binası önünde nöbet eylemi yapan kadınlar, gazetecilerin tutuklanmasına yönelik tepkilerini mikrofonumuza konuşarak dile getirdi.
 
‘Kürtlere her şey yasaklanmış’
 
Tarihsel sürece işaret eden Leyla Fırat, Kürtlere yönelik saldırıların sivil katliamlar ve tutuklamalarla sürdüğünü belirtti.  Leyla Fırat, “Özgür basın çalışanları tutuklandı. Bizleri birer birer tutuklasalar da biz yolumuza binler olarak devam edeceğiz. Sadece İstanbul’da değil, her yerde basın yasaklanmış. Herhangi bir durumda onların basını istedikleri gibi hareket ediyor, onlara bir şey diyen yok. Ama Kürtlere gelince basın yasaklanmış. Aslında Kürtlere her şey yasaklanmış” dedi. 
 
‘Katletmekle Kürt-Türk kardeşliği olamaz’
 
Leyla Fırat, yeni bir süreçten bahsedilirken sivil katliamların sürmesinin samimiyetsizlik olduğunu ifade etti. leyla Fırat, “Barış süreci varmış, bizler için bir barış süreci yok. Şu an Minbic, Tişrîn Barajı’ndan Qamişlo-Nisêbîn’e kadar sivillere yönelik bombardıman var. Bavê Teyar bizim için büyük bir kayıptır. Bavê Teyar, çocukluğumuzdu. Bu bombalamalarda bilerek katledildi. Ne kadar SİHA’larla baskılar yapılsa da Kürtlerin birlikteliği samimidir. Saldırılar devam etse de bizi yıldıramazlar, dilimizi yok edemezler. Katletmekle Türk-Kürt kardeşliği olamaz. Çünkü bir yandan barış süreci diyorlar, diğer yandan Kürtlere yönelik katliam devam ediyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Nazım ve Cihan gerçeğin peşindeydi’
 
Gazetecilerin hakikati yazdığı için hedef gösterildiğini vurgulayan Leyla Fırat, geçtiğimiz ay katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i hatırlatarak şunları söyledi: “Bu arkadaşlar, herkesçe bilinen, gerçeklerin peşine düşen ve Kürtlerin hakikatini ve tarihini açığa çıkarmak için çalışan, topluma kendilerini kabul ettirmiş arkadaşlardı. Arkadaşlarımızın anılarıyla yaşayacağız. Bu yüzden Kürt halkı, ‘Bugün buraya geldik, yarın gelmeyelim, her şey bitti’ demesin. Bugün geldik, yarın da geleceğiz. Her gün çoğalarak gelmeliyiz. Kimse Kürt halkının iradesini kıramaz. Halkımız uyansın. Barış süreci varmış ama devletin barış sürecinde bir samimiyeti yoktur.”
 
‘Anti-demokratik bir uygulama’
 
İnsan hakları aktivisti Hatice Uçar ise, gazetecilerin halkın sözcüsü olduğunu vurgulayarak basın üzerindeki baskıların halkın haber alma hakkını engellediğini söyledi. Hatice Uçar şöyle konuştu: “Basın emekçileri halka hizmet ediyor. Gazetecilere yönelik saldırılar insan hakları ihlalidir. Gazeteciler engelleniyor ve bu engelleme de şiddettir. Halkın haber alma hürriyeti engelleniyor. Bu anti-demokratik bir uygulamadır. Demokratik hukukun olduğu bir ülkede bunların olmaması gerekiyor. Halkın hak ve hukukuna sahip çıkması gerekiyor. Ancak bunun bilincine varması için halkın dayanışması ve sesini çıkarması gerekiyor.”