'Ekmek ve Adalet' buluşması: Dayanışmayı sağlamak hepimizin görevi

  • 17:29 17 Ağustos 2024
  • Emek/Ekonomi
ANTALYA – DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Antalya'da "Ekmek ve Adalet" kampanyası çerçevesinde düzenlenen toplantıda, artan maliyetlerin tarım işçilerini zor durumda bıraktığını söyledi. Tülay ayrıca, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi gerektiğini vurgulayarak, dayanışmanın önemine işaret etti.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Ekmek ve Adalet" kampanyası kapsamında Antalya'nın Kepez ilçesinde sivil toplum örgütleri ile bir araya geldi. Mimar Sinan Kültür Merkezi'nde gerçekleşen buluşmaya, DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, DEM Parti Antalya İl Eşbaşkanları ve çok sayıda siyasi parti ile sivil toplum temsilcisi katıldı.
 
“Ekmek ve Adalet” buluşmalarına değinen Tülay, bu kampanya ile işçilerin ve emekçilerin mücadelesine katkı sağlayacaklarını ifade etti.
 
İşçi ve emekçilerin yaşadığı sorunlara dikkat çeken Tülay, tarım işçilerinin yaşadıklarından söz etti. Tülay, “Iğdır'da yaylada çobanlık yapan emekçi kardeşlerimizle buluştuğumuzda, sorunları onlardan dinledik. Bugün insanlar kendi sürülerini beslemek için bir çobanı dahi istihdam edemeyecek duruma gelmiş. 300-500 küçükbaş hayvan besleyen ailelerin bunu 100’e indirdiğini gördük. Niye? Çünkü saman pahalı, aşı pahalı, veterinerlik hizmeti pahalı. Bu masrafı dahi çıkaramıyorlar” dedi.
 
‘Türkiye’de hayat pahalı’
 
Antalya’daki emekçilerin yaşadıkları sorunlara da değinen Tülay, “Antalya'nın kendine özgü sorunları olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Turizm normal şartlarda Türkiye’de yılın 12 ayı yapılabilecek bir durumda. Bu ülkede farklı halklar ve inançlar yaşıyor. İnanç turizminden tutalım da, kültür turizmine kadar her şey bu ülkede var. İstenirse sadece Antalya'ya, Ege'ye değil, Kurdistan coğrafyasından tutalım da Karadeniz'e kadar, Marmara'ya kadar, yani ülkenin dört bir tarafında yılın 12 ayı turizm geliştirilebilir. Bugün Antalya'ya gelen turist sayısında düşüşün yaşandığını izliyoruz. Neden? Çünkü hayat pahalı Türkiye'de. Geçen sene tatilini gelip burada yapabilecek insanlar şimdi buraya gelemiyor. Yanı başımızdaki Yunanistan'a gitmek çok daha ucuz bir hale geldiyse bunun sebebi AKP’dir, esnaf değildir, otel işletmecisi değildir, işçisi, emekçisi zaten hiç değildir” şeklinde konuştu.
 
‘Barışı her yerde savunmalıyız’
 
Kurdistan yaylalarındaki giriş çıkış yasaklarına da değinen Tülay, güvenlikçi anlayışın devam etmesi halinde turizmin gelişmeyeceğini belirtti. İktidarın turizmi geliştirecek bir politika izlemediğini vurgulayan Tülay, “Son yıllarda Türkiye'de darbeden, çatışmalardan, 10 Ekim Gar Katliamı, Suruç Katliamı gibi yaşadığımız çok acı olaylar oldu. HDP'nin mitinglerinin bombalandığı dönemi hatırlayın. Bu olaylar hem siyasi, hem insani açıdan etkileyen, hem de birçok canımızı yitirdiğimiz çok derin olaylar. Bunların boyutları Türkiye'de yeterince değerlendirilmiyor. Bir yandan bizleri siyaseten, toplumsal olarak etkilerken, ekonomik anlamda da nasıl büyük bir darbe vurulduğunun altını çizmek istiyorum. O nedenle biz bir kez daha diyoruz; uluslararası barışı biz her yerde savunmalıyız” ifadelerini kullandı.
 
‘Israrımızı sürdürelim’
 
“Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi sadece Kürt halkının problemi değil” diyen Tülay konuşmasına şöyle devam etti: “Düğünlerde, halaylarda insanlar Kürtçe müzik söylediği için, geleneksel kıyafetlerini giydiği için yeni bir operasyon başlattılar. Bizi 90’lı yıllara götürüyorlar. Kürt halkı bütün baskılara rağmen 50 seneye yakın Kurdistan'ın dört parçasında mücadelesini yürütüyor. Geri adım attı mı? Hayır atmadı. Atacak mı? Bu kadar örgütlenmiş bir halk bu baskılar karşısında bugüne kadar geri adım atmadığı gibi şimdi de geri adım atmayacak. O halde diyoruz ki; ekonominin, adaletin önünü açmak için Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümündeki ısrarımızı sürdürelim. Bu sorun çözülmediği sürece Türkiye'nin rahat yüzü görmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Tarihin yakın dönemine bile baktığımızda bunun böyle olduğunu biliyoruz.
 
Dayanışmayı sağlamak hepimizin görevi
 
Her gün en az 3 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. İnşaat işçilerinin sayısı bugün Türkiye'de neden çok? Çünkü AKP iktidara geldiği günden bugüne kadar inşaat sektörünü büyütmeye çalıştı. Normal şartlarda ekonomik büyüme olacaksa fabrika açmak lazım. Bunlar fabrikaları kapattılar. Ne yaptılar 22 sene boyunca? Türkiye'nin 100 yıllık tarihinde görülmemiş özelleştirmeler gerçekleşti. Görülmemiş fabrika kapatmalar gerçekleşti. Geçmiş dönemdeki özelleştirmelere rahmet okutacak kadar büyük adımlar attı AKP. Gerçek bir ekonomik büyüme sağlamadı. Ne yaptı? Bütün yatırımları inşaatlara yaptılar. Dolayısıyla burada büyük bir iş gücüne ihtiyaç duyuldu. Özellikle batıda Kürt gençlerinin çok yoğun bir biçimde inşaat sektöründe çalıştığına tanıklık ediyoruz. Düşük ücretli, sigortasız, güvencesiz bir şekilde her ay 30’dan fazla insanın yaşamını yitirdiği sektörde çalışıyorlar. Dolayısıyla bu sektördeki örgütlenme her sektörde olduğu gibi çok önemli ve çok kıymetli. Buradan örgütlenmek, örgütlülüğümüzü büyütmek gibi bir sorumluluğumuzun olduğunun da altını çizmek istiyorum. İktidar şunu çok iyi bilmeli ki; Türkiye'de yaşayan yurttaşlarımız, Kürt'ü, Türk'ü, Laz'ı, Arap'ı, Çerkez'i, Alevi'si, Sünni'si, Hristiyan'ı, Süryani'si olarak bu şartlara asla mahkum değiliz. 50 milyon yurttaşımız açlık ve yoksulluk sınırında yaşamak zorunda değil. Tüm Türkiye'de irili ufaklı çok sayıda işçi grevleri var. Evet, biz açlığa ve yoksulluğa mahkum değiliz. AKP gibi çalıp çırpan, kendi yandaşına bütün ülkenin varlığını ve kaynaklarını peşkeş çeken bir partiye halktan itirazlar var. Bu itirazları örgütlemek, yan yana getirmek, o dayanışmayı, o güçlü birlikteliği sağlamak hepimizin ortak görevidir.
 
Adalet olmazsa ekmek olmaz
 
AKP iktidarı kaybetmeye doğru gittiği için hırçınlaştı. Bu onların sonunun geldiğini gösteriyor. Tükenmiş olan bu siyasi partinin, devletin bütün gücünü elinde bulundurduğu doğrudur ama halk desteğini gittikçe kaybediyor. Son yerel seçimlerde iyice halkın desteğini kaybettiği herkes tarafından görülmüşken, bu iktidarın iktidarda kalmak için nelere başvurabileceğine dün parlamentoda tanık olduk. Bu bizlere cesaret veriyor, bizleri yüreklendiriyor. Bu bizlerin haklılığını, AKP'nin bu hırçınlaşmasının kendi zayıflığı olduğunu gösteriyor. Seçimle kaybettiği yerlere, DEM Parti'nin belediyelerine Hakkari'de olduğu gibi kayyım atayarak yine kendi yönetimine geçirmeye çalışıyor. Yine 13 tane belediye başkanını transfer etmeye çalışacak kadar basitleşmiş, sıradanlaşmış, siyaseti tükenmiş. Hesap sorma zamanı şimdidir, daha güçlü dayanışma içinde olma zamanı şimdidir. Kendimizi daha güçlü hissedeceğimiz bir dönemden geçiyoruz muhalefet olarak. Daha çok örgütlenelim, cesaretimizi daha çok toplayalım. Yanı başımıza gerçekleşen bir işçi eylemine ‘Bu benim işim değildir’ diye bakmayalım. Hep birlikte nasıl o direnişi daha çok güçlendirir, daha büyük katkı verebilirsek bunu esirgemeyelim. Onun etrafında örgütlenelim. Bu rejimin gidişi yakındır. Bizler ekmek için, adalet için mücadele etmeye devam edeceğiz. Ekmek olmazsa adalet olmaz. Adalet olmazsa ekmek olmaz. Onun için bizler hem ekmek için hem adalet için bunları birbirinden ayırmadan, mücadele etmeye, örgütlenmeye devam edeceğiz.”