Hevsel ve Dicle Nehri yok ediliyor: Asıl hedef kimliksizleştirmek

  • 09:03 19 Ocak 2018
  • Ekoloji
DİYARBAKIR - UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Hevsel Bahçeleri ve Dicle Nehri’nin yavaş yavaş yok edilmesine ilişkin konuşan Hevsel Koruma Platformu üyesi Fevziye Sümer, yıkım projeleri ile yapılmak istenenin ‘fakirden al zengine ver’ mantığı taşıdığını söyledi. Fevziye ayrıca, Sur gibi Hevsel’in de yok edilmek istenmesindeki asıl hedefin ‘kimliksizleştirme’ politikalarından ileri geldiğini söyledi. 
 
Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan 7 bin yıllık Hevsel Bahçeleri KHK kararı ile ‘Özel proje alanı’ ilan edilmişti. Aylardır ağaçların kesildiği ve yol genişletme çalışmasının yapıldığı, Diyarbakır’ın fotosentez merkezi Hevsel Bahçeleri ve Dicle Nehri, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Hevsel Bahçeleri ve Dicle Nehri'nde bulunan 180 kuş türü, endemik bitkiler, sazlıklar ve çok sayıda canlı türü de bu tahribattan nasibini aldı. Hevsel Koruma Platformu tarafından yıkıma ve talana dikkat çekmek amacıyla her hafta gönüllü kişi veya STK'lerle Hevsel Bahçeleri'ne yürüyüş düzenleniyor. Hevsel Koruma Platformu'nda yer alan Fevziye Sümer, yıkıma ilişkin hukuki süreç başlatacaklarını kaydederek, kirli politikalarla başlayan ve doğal yaşam alanlarını talan eden projenin adının ise  'Dicle Vadisi Projesi' olduğunu hatırlattı.
 
'Canlılar yok ediliyor'
 
Fevziye, Dicle Nehri üzerinde yapılan dolgu çalışmaları kapsamında sazlıkların ve canlı popülasyonun günden güne yok olduğuna dikkat çekti. Fevziye, Türkiye'nin imza atmış olduğu uluslararası anlaşmaların devlet eliyle sermayeye peşkeş çekilerek ihlal edildiğini ifade ederek, sazlık alanlarda ve özellikle kum ocaklarının bulunduğu alanlarda bu durumun yaşandığını belirtti. Fevziye, "Özellikle kafe ve restoranlar vadi yatağına dolgu yaparak kendilerine alan açıyorlar. En son DSİ'nin bir projesi kapsamında 10 Gözlü Köprü'nün iki gözünde dolgu yapılarak mesire alanını tamamlamaya çalışmıştı. O dönemde de şuan baskıdan dolayı geri adım atmak zorunda kaldılar" dedi.
 
'Toplantılar sermayeye hizmet eden anlayışla yapıldı'
 
Fevziye, Valilik bünyesinde Dicle Nehri ve Hevsel Bahçeleri’ni ıslah etme programı kapsamında bir toplantı yapıldığını söyledi. Toplantı sonucunun insan ve doğa merkezli olmadığını aktaran Fevziye, "Yapılan her çalışma insan ve doğa odaklı olmalıdır. Ancak bu toplantı sermayeye hizmet eden bir anlayışla yapıldı. Kalan sazlık alanların yok edilmesi için yapıldı. 21 kilometrelik hat, sermaye eliyle tahrip edilmiş ve buna ilişkin yapılan tek şey ise suçlarının üzerini örtmek oldu" diye kaydetti.  
 
'Kimse sessiz kalmamalı'
 
"Dicle Nehri ve Hevsel de Sur gibi talan edilmek isteniyor" diyen Fevziye, bu yıkım politikalarına başta UNESCO olmak üzere STK'lerin de sessiz kalmaması gerektiğinin altını çizdi. Fevziye, "Amed ve diğer birçok kentin oluşmasının temel nedeni verimli vadi yataklarına sahip olmasıydı. 7 bin yıllık kentle birlikte Hevsel Bahçeleri günümüze kadar korunarak gelmiştir. Son dönemde endüstriyel tarım politikalarıyla baş edemeyen insanlar bostancılığı bırakmak zorunda kaldı. Hevsel Bahçeleri daha önce tüm Amed'in gıda ihtiyaçlarını karşılayabiliyorken bugün DSİ eliyle sonu hazırlanmakta" ifadelerini kullandı.
 
'Fakirden alıp zengine verilecek'
 
Sur'un koruma altındayken yıkıldığına dikkat çeken Fevziye, bugün aynı yıkım ve talanın Hevsel içinde hayata geçirilmek istendiğini vurguladı. Fevziye, yaşanan talanı UNESCO'ya bildirmelerine rağmen henüz bir adım atılmadığını söyleyerek, "SKT'ler ve diğer duyarlı toplum kuruluşları ile her hafta Hevsel'e yürüyüşler düzenliyoruz. Buradaki amaç bu doğal güzellikleri görmek ve korunması gerektiğini yerinde göstermektir. Dicle Vadisi projesiyle yapılmak istenen fakirden alıp zengine vermektir. Orada yapılacaklar sadece zenginlere hitap edecek" diye konuştu.
 
'Amaç kimliksizleştirmek'
 
Fevziye son olarak, "Sur ve Hevsel Bahçeleri Amed'in kimliğidir. Birinci adımı Sur olurken ikinci adımı da Hevsel olarak görmekteyiz. Burada asıl amaç kimliksizleştirme politikalarıdır. Nasıl ki daha önce Dicle Üniversitesi öğrencileri ağaç kıyımına karşı direniş başlattıysa ve bu direniş duyarlı halkın desteği ile zaferle sonuçlandıysa, yine aynı mücadele verilebilir" ifadelerini kullandı.