Yangına, talana, krize karşı ortak mücadele çağrısı!

  • 09:01 22 Ağustos 2024
  • Ekoloji
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - İklim krizi, doğa talanı, son zamanlarda çıkan yangınlar ve iktidarın bu konudaki politikaları hakkında konuşan doğa savunucusu ve siyasetçi kadınlar buna karşı ekoloji örgütlerinin birleşik bir mücadele hattını örmeleri gerektiğini belirtti. 
 
Son zamanlarda özellikle yaşanan aşırı sıcaklar, iklim krizinin ne denli derinleştiğinin bir kanıtı. İklim krizi her geçen gün derinleşirken iktidarlar doğayı korumak yerine talan ediyor, doğanın korunması için tedbir alınmıyor. Türkiye ve Kurdistan’da son zamanlarda yaşanan büyük orman yangınları da bu sorunların bir parçası ve tedbir almamanın bir sonucu. Aşırı sıcaklar ve özelleştirmeler beraberinde orman yangınlarını getiriyor. Mêrdîn ve Ege’de yaşanan yangınlar hem can hem de mal kaybına neden olurken binlerce hektarlık alan yok oldu. Mêrdîn’deki yangının söndürülmesine katkıda bulunmayan iktidar, Ege’deki yangınlara da erken müdahale etmedi.
 
Yaşanan iklim krizi, doğa talanı, yangınlar ve iktidarın bu konudaki politikaları hakkında konuşan kadınlar değerlendirmelerde bulundu. 
 
İklim krizine karşı önlem alınmıyor
 
Tüm dünyada iklim krizinin yaşandığını dile getiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi üyesi Besriye Tekgür, Türkiye’de de dünyada da iktidarların buna karşı önlem almadığını söyledi. Besriye, “Türkiye’de son 22 yılda sadece inşaat yapmakla, doğayı talan etmekle, dağı, taşı altın madeni şirketlerine vermekle doğaya karşı hunharca bir katliam var. Bunun iktidarın rant politikası olduğunu biliyoruz. Özellikle son 22 yılda hem doğanın, dağın, taşın hem de şehirde yerleşim alanlarında her yeri betona gömmüş bir iktidar var. Suların sermayeye peşkeş çekilmesi, dağların, ormanların, zeytinliklerin kesilmesi bir bütün olarak iklim krizine sebep olmaktadır” dedi.
 
Doğa talanı, iktidarların yürüttüğü siyasi bir politika
 
Son iki yıldır Ege Bölgesi’nde çok fazla orman yangınının yaşandığını ifade eden Besriye, bu yangınlar nedeniyle hem yeşilin, ağacın kaybedildiğini hem de canlıların yok oluşuyla birlikte ekosistemin yok edildiğini sözlerine ekledi. Besriye, “Bu iktidarların yürütmüş olduğu siyasi bir politikadır. Aslında isteseler bu doğanın talanına, iklim krizine karşı mücadeleye girseler bunun önüne geçebilirler. Ama iktidarların para hırsı, rant hırsından dolayı hem canlıların hem de insan sağlığına vermiş oldukları bir sürü sorunlar vardır. Şu anda biz doğada temiz havaya, temiz suya, ağacın gölgesinde oturmaya muhtacız” şeklinde konuştu.
 
Kurdistan’da ve Türkiye’de ekolojistler bir araya gelmeli
 
İktidarın para hırsı nedeniyle doğayı talan ettiğini vurgulayan Besriye, bu sebeple insanların yerleşim alanlarında da koparıldığını ve halkın göçe zorlandığını kaydetti. Ekolojistlerin bu sorunlar karşısındaki mücadelesine değinen Besriye, birçok bölgede bu sorunlara karşı seslerin yükseltildiğini fakat hem Kurdistan’da hem de Türkiye’de olan ekolojistlerin bir araya gelerek mücadele etmesinin önemli olduğuna dikkat çekti. Besriye, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Bir bütün olarak birleşik bir mücadeleye ihtiyaç var ve bu da tek başına ekolojistlerin sorunu olmamalıdır. Halkı da bu konuda bilinçlendirmek lazım. Halka bu durumun politik olduğunu söylemek lazım ve halkı örgütleyip kendi alanlarına sahip çıkmalarını sağlayabilirler. Kürt bölgelerinde olan yangınlarda veya doğa talanına batı kısmından ses çıkmayınca batı da olanlarda da başka yerden ses çıkmaz. Her yerde çıkan ekolojik yıkıma karşı her yerde ses çıkarmak lazım.”
 
‘Halk sorunların farkında’
 
Doğanın Çocukları’ndan Sedanur Parmaksız, ekolojik sorunlar ve doğanın talanı için “Halk bunun gayet farkında” diyerek aşırı sıcaklarla ve birçok sorunla halkın bu durumu hissettiğini belirtti. Son zamanlardaki yangınlar hakkında konuşan Sedanur, “TEDAŞ’ın, Gediz A.Ş.’nin özelleştirilmesine değinmek gerekir. Mardin’deki o büyük yangın da bundan kaynaklı çıkmıştı. Hem özelleştirmeler hem iklim krizi hem ormanlarımızın delik deşik edilmesi aslında hepsi birbiriyle çok iç içe. Zaten çıkan yangınlarda söndürme kapasitesi olmadığını devlet her yangında ispatlamış durumda. Hem Mardin yangını hem Yamanlar hem Foça ve tamamen halk seferberliğiyle kontrol altına alınabiliyor” diye ifade etti.
 
İktidarın politikası: Ormanları talan etmek
 
İktidarın politikasının ormanlık alanları talan etmek olduğunu kaydeden Sedanur, yangınlarda söndürme çalışmalarının artık fayda etmediğini ve ileriki yangınlarda da fayda etmeyeceğini söyledi. İklim krizinin her sene daha da derinleştiğini vurgulayan Sedanur, “Son 1850’li yıllarda kaydedilen en büyük sıcaklık oranını yaşıyoruz şu anda ve seneye bu daha da derinleşecek. Böyle yangınlar da daha çok karşımıza çıkacak. Yangınları söndürme politikaları üzerinden gitmek yerine yangınların çıkmaması üzerine yoğunlaşılması gerekiyor. Bunu da yapmıyorlar tabi ki” şeklinde konuştu.
 
Birbiri ile bağlantılı
 
Şu ana kadarki bütün ekoloji hareketlerinin yerelle sınırlı kaldığına dikkat çeken Sedanur, mücadelenin genelleştirilmesi gerektiğini söyledi. Çıkan yangınların bağlantılı olduğunu vurgulayan Sedanur, “Bunların arasındaki mücadele köprülerini kurmamız gerekiyor ve en temelinde bunu birleşik, örgütlü bir cephe haline getirmemiz gerekiyor. İktidarın politikalarına karşı halk barikatını kurmamız gerekiyor. Çünkü zaten onları tanıyoruz, sermayeye hizmet ettiklerinin gayet farkındayız. Yani doğa yararına bir şey yapmayacaklar. Her ne kadar yeşil yeni düzen, adil geçit, sürdürülebilirlik yalanları atsalar da bunların bir sonucu olmadığını günümüzde de yaşıyoruz. Buna karşı bizim yapabileceğimiz en büyük şey güçlü birleşik bir mücadele hattı oluşturmamızdan geçiyor. Acil bir zorunluluk çükü dünya yok oluyor. Dünya yok olmadan buna karşı enternasyonal bir mücadele örgütlememiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
Türkiye’deki çoklu krizlerden biri de eko-kırım krizi
 
İzmir Yeşil Gelecek Derneği Başkanı Meltem Işık da tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çoklu bir kriz olduğunu dile getirerek bu krizlerden birinin de eko-kırım krizi olduğunu ifade etti. Meltem, “Kapitalist sistemler birkaç şirketin paydasını daha da büyütmek için bu saldırıları yapıyorlar. Yani maden aramak maksadıyla dağlar delik deşik ediliyor, dereler kurutuluyor, ormanlar kesilip ranta açılıyor. İzmir’de yangında çok büyük bir hektar alan yandı, kül oldu. Yerleşim yerlerine kadar geldi ama buna iktidar seyirci kalıyor. Neden? Çünkü yetersiz, uçağı yetersiz, itfaiyecisi yetersiz. Sürekli başka yerlere para aktarımları yapıldığı için depreme, yangına, doğal afetlere para ayrılmıyor” dedi.
 
‘İktidarı zorlamak gerekiyor’
 
Eko-kırımın politik bir sorun olduğunu sözlerine ekleyen Meltem, “Bir araya gelmek lazım. Sadece iklim krizi sorun değil. Bugün emek problemi var, geçim sıkıntısı var, kadın cinayetleri var. Bütün bu sorunların hepsi ortak bir paydada değerlendirilmeli. Ekolojistlerle siyasi partilerin kanatları bir araya gelip buna çözüm bulması lazım. Tek başına halledilecek bir mesele değil yani iktidarı zorlamak gerekiyor” diye konuştu.
 
‘İktidar parayı saraya, savaşa, ranta ayırıyor’
 
Bu yaz, birçok yerde yangınların çıktığını anımsatan Yeşil Sol Parti (YSP) İzmir Eş Sözcüsü Yıldız Tekgür ise iktidarın bu yangınlardan önce tedbir alması gerektiğini fakat hiçbir tedbir alınmadığını vurguladı. İktidarın parayı saraya, savaşa, çetelere harcadığını kaydeden Yıldız, İzmir’de çıkan yangının da resmen seyredildiğini ve yeterli müdahale yapılmadığı için büyüdüğünü dile getirdi. Yıldız, “Hükümet, bir tek ekoloji değil, hiçbir soruna çözüm bulmuyor. Parayı saraya, savaşa, ranta ayırdığı için halkın sorunlarına bütçe ayırmadığı için daha kötü bir duruma gidiyoruz. Türkiye’deki bütün solcuların, sosyalistlerin bir araya gelip beraber mücadele vermesi gerekiyor” dedi.