‘Felaketin nedeni savaş ve rant’

  • 09:04 28 Mart 2023
  • Ekoloji
 
Melike Aydın
 
İZMİR - Riha ve Semsûr’da yaşanan sel felaketinin, ekokırımın bir sonucu olduğunu söyleyen Doğanın Çocukları’ndan Seda Nur Uğur, ekokırıma yol açan savaş ve rant politikalarına dikkat çekerek enternasyonal ve bütünlüklü mücadele verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
 
Kurdistan kentlerinde 15 Mart günü başlayan sağanak yağışların ardından Riha, Semsûr ve Merdin’de sel nedeniyle 21 kişi yaşamını yitirdi. 6 Şubat’ta meydana gelen Mereş merkezli depremlerin yaşandığı illerde evsiz kalan binlerce yurttaşın kaldığı çadırlar ise sular altında kaldı. Sel felaketinin ardından Kilis’te ise şiddetli yağışlar özellikle tarım alanlarına zarar verdi. 
 
Doğanın Çocukları’ndan Seda Nur Uğur, yaşanan doğa felaketlerine ilişkin konuştu. 
 
İnsan ve canlı hayatını tehdit eden böylesi doğa olaylarının yaşanmasında insan eliyle yapılan ekolojik tahribatın neden olduğunu ifade eden Seda, özellikle Kurdistan’daki rant ve savaş politikalarının bu tahribattaki payına dikkat çekti. Ekokırım suçlarının tüm dünyayı ilgilendirdiğini vurgulayan Seda, bütünlüklü mücadele verilmesi gerektiğini vurguladı. 
 
‘Su toprağa ulaşamadığı için sel yaşanıyor’
 
Sel ve benzeri doğa olaylarının felakete dönüşmesinin nedeninin önlem alınmaması ve alt yapı yetersizliğinden kaynaklandığını kaydeden Seda, söz konusu durumun betonlaşmanın ve dere yataklarının kentleşmeye açılmasının da bir sonucu olduğunu dile getirdi. 
 
“Su akacak bir yer arıyor, fakat beton toprakla birleşmesine izin vermeyince sel felaketinin yaşanmasına neden oluyor” diyen Seda, devamında deprem bölgesinde çadırların su altında kalmasında ve yaşanan can kayıplarındaki ihmali şöyle özetliyor: “Aslında oraya ne kadar yağmur düşeceğini herkes biliyor. Hatta AFAD, deprem bölgesindekilere mesaj bile atabiliyor, ama insanlar, çadırlarına gittiğinde AFAD yetkilileri, yapabilecekleri bir şey olmadığını söylüyor. Buna karşı önlem alınmadığı için de bu kadar ölümle karşılaşıyoruz.” 
 
 ‘Rant insan hayatından daha önemli görüldü’
 
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin sel felaketinin ardından yaptığı “Kuraklık riski vardı, bir taraftan 15 canımızı aldı ama diğer taraftan toprak suya kavuştu” açıklamasını talihsiz bulan Seda, “Oradaki ölümün hiçbir önemli yokmuş gibi bahsediliyor ki deprem sırasında insan hayatının onlar için hiçbir önemi olmadığını gördük. İzmir’deki depremde de yaşadık. Sulak alanlara, tarım arazilerine kentleşmelerin yapılması, maden faaliyetleri, Çeşme altı projesi ile ormanlık alanın turizmi için hiçe sayılması, ekolojik yıkımın örnekleridir. Kurdistan’da da Hasankeyf ve Dicle Vadisi kültürel mirası yıkıma uğratıldı. Maden şirketleri doğaya zarar vermeye devam ediyor, tarım arazileri imara açıldı. Urfa’da deprem bölgesinde kurtarılmayı bekleyen insanlar varken, ranta açılan bir alanda iş makineleri çalışmaya devam etti. Aslında iktidarın neye daha önem verdiğini ortaya koydu. 
 
‘Kurdistan doğasına gerekçe üretmeden saldırılıyor’
 
Sermayedarların kar uğruna doğal alanların, tarım alanlarının imara ve ranta açılması için kararnameler çıkarıldığını, şirketlerin faydasına alt yapılar oluşturulduğunu hatırlatarak, “Kurdistan bölgesine kararname bile çıkarmadan saldırdıkları süreçler gerçekleşti. Şırnak’ta, Hasankeyf’te bunu gördük. Orayı savunmaya giden insanlara daha fazla şiddet uyguladıkları dönemler yaşandı. İklim adaleti kervanlarıyla birlikte bu biraz daha hafifletilmeye çalışıldı. Bölge açısından Mezopotamya Kervanları gibi eylemlerin arttırılması gerektiğini düşünüyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Savaş politikaları ekolojik yıkıma neden oluyor’
 
Ekolojik yıkımda Türkiye’nin savaş politikalarının da önemli bir paya sahip olduğunu dile getiren Seda, hem silah sanayinin hammaddesi olan madenlerin temininde, hem de silahın kullanılması aşamasında doğanın zarar gördüğünü paylaştı. Seda, “Silahlar insanlarla beraber hayvanları ve doğayı da öldürüyor. Bir yeri rehabilite etmek için kullanılması gereken para silahı üretmek için kullanılıyor. Büyük bir anlamsızlık üretiliyor. Hiçbir çevre savaşı istemiyor. Sermayederların birbirleriyle savaşı olduğunu, halklarla ilgisi olmadığı çok açı. Yine egemenlerin bekası için halkın doğanın yok sayıldığı bir konu savaş” şeklinde konuştu. 
 
‘Türkiye’nin ekokırım suçları tüm dünyayı ilgilendirir’
 
Barış ikliminin hem ekoloji hem de insanlık için de bir çözüm olduğunun altını çizen Seda, barışın kapitalist sistemin değişmesiyle sağlanabileceğini sözlerine ekledi. Ekolojik yıkımın herkesi ilgilendirdiğini kaydeden Seda, şöyle devam etti: “Türkiye’deki ekokırım suçları da tüm dünyayı ilgilendirir. COP (Conference of the Parties- Taraflar Konferansı) toplantılarının 27’ncisi gerçekleşti ve hala karbonun sıfıra inmesinden bahsediliyor ama her 10 yılda bir erteleniyor. 2015’te 2030 deniyordu şimdi 2050 deniyor. Oralardan bir çözüm bekleyemiyoruz. Buna karşı ekolojistler olarak iklim grevleri yapılıyor. Ekoloji örgütlerinin görüşmeleri devam ediyor. Bu süreçler enternasyonalist örgütlenmelerle çözülebilir. Dünyada bir mekanizma yok aslında, çünkü hepsi suç düzenine battığı için Türkiye’nin suçlarına da ceza verebilecek bir durumda değiller.”
 
Tek çözüm suyu az kullanmak değil 
 
Ekokırım karşısında tek çözümün yurttaşların suyu az kullanması olmadığını, ayrıca yoğun miktarda su kirliliğine neden olan sanayilerin engellenmesi üzerinde duran Seda, tüm bu yıkıma karşı mücadelenin tüm kesimler tarafından sahiplenmesi çağrısı yaptı. Seda,  yeniden yaşam kurmak isteyen tüm örgütlerle ekokırıma karşı mücadele edilebileceğini ifade etti. Seda, “İlk önce kentlerde ekolojik toplumu kurmalıyız. Hayvanların daha rahat yaşadığı kadınların LGBTİ+’ların çocukların tacize maruz kalmadığı kentler yaratmalıyız. Trafiğe kesilmiş alanlar yaratılmalı. Bu, çok bütünsel bir şey olduğu için önce yaşadığımız alandan başlayarak mücadele gerçekleştirebiliriz. Yani mücadele de bütünlüklü olmalı” dedi. 
 
‘Halkla beraber ekolojik kentler kurulmalı’
 
Deprem bölgelerinde molozların doğal yaşam alanlarına dökülmesiyle suçların devam ettiğini anımsatan Seda, “Hem halkı bölgeden çıkarmak hem de depreme dayanıksız binalarla rant politikaları devam edecek. Oradaki insanlarla beraber kentleri kurmalıyız. Ekolojik şekilde yeniden yaratmalıyız” diye ekledi.