Akyaka ekolojik yıkım ve kimliksizleşme tehdidi altında

  • 09:03 27 Temmuz 2021
  • Ekoloji
Melike Aydın
 
MUĞLA - Kadın Azmağı ve Akyaka Koyu’nun imara açılması ve millet bahçesine çevrilmesi projesine ilişkin konuşan MUÇEP üyesi Eniz Tunca Özsoy, buna izin vermeyeceklerini ve karşısında mücadele edeceklerini belirtti.
 
Ekolojik bir yıkımla karşı karşıya olan Muğla’da bulunan Kadın Azmağı ve Akyaka, imara açılıyor. Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde yer alan Kadın Azmağı ve Akyaka’da imarın durdurulması ve betonlaştırılmasına karşı mücadele de sürüyor. Azmak Nehri’nin bir kısmının millet bahçesine çevrilmesine ve bölgede yapılaşmaya karşı geçtiğimiz aylarda ise bir imza kampanyası başlatılmış ve 16 bin 800 civarında imza toplanmıştı.
 
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) üyelerinden Mimar Eniz Tunca Özsoy, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, süreci anlattı.
 
Azmak Nehri’nin bir kısmının millet bahçesine çevrilerek yurttaşların bu alana sıkıştırılacağını ve Azmak’ın eko sisteminin bozulacağını söyleyen Eniz, Akyaka’nın geri kalan doğal güzelliklerinin yat limanı, halka kapalı sahillerle sermayeye açılmasının planlandığını ifade etti. MUÇEP ve Muğla Mimarlar Odası’nın yapılaşmaya karşı mücadelesinin devam ettiğine işaret eden Eniz, ekolojik kırıma karşı ellerinden geleni yapmaları gerektiğini söyledi.
 
‘Azmak tanındıkça katledilmesinin önü açıldı’
 
1971 yılında Nail Çakırhan’ın uluslar arası mimarlık ödülünü almasına neden olan bir ev inşa etmesinin ardından Akyaka’nın isminin duyulduğunu ve kamuoyunda tanınmaya başladığını söyleyen Eniz, bu süreçle beraber eve çok sayıda ziyaretlerin gerçekleştiğini kaydetti. 1974 yılında ise revize imar planına konu olarak özel planlama alanı olarak ilan edilen Kermeto Sitesi’nin yapıldığını belirten Eniz, “Ankara’lı bürokratlar geldi ve yavaş yavaş yapılaşma başladı. 1982 yılında Nail Çakırhan bu ödülü aldıktan sonra da Ula’da tanındı. Arsa bina maliyetleri her zaman yüksekti çünkü sınırlı bir yapılaşma alanı dört yanı doğal çevre alanı, arkeolojik sit alanı. Dolayısıyla çok küçük bir alanda yer almaya başladı, mülkiyetler pahalılaştı. Sonrasında bir reklam filmi ardından dizi çekildi. Böylece birçok insan haberdar oldu. Dizilerde sanki yapılabilecekmiş gibi Azmak içinde piknik yapmalar, mangal kurmaları gördüler ve bu taleple hoyratça kullanılmaya başlandı” diye anlattı.
 
‘Yetki karmaşası arasında Azmak’ın kirletilmesine ‘dur’ denmiyor’
 
Koruma alanı ilan edilen yerlerde inşaat yapılmasının yasaklandığı ve yapılması halinde yargılanmaların hayata geçtiğini söyleyen Eniz, bu kararın Azmak Nehri’ni bir süre koruduğunu ifade etti. Eniz, gelinen noktada eko sistemin tahrip edildiğine tanık olduklarını belirterek, “Barlar sokağından denize kadar olan yerlerde Azmak kolları vardı, şimdi yok. Orayı bu kadar meşhur yapan Azmak denen sulak alan. Kazlar, su samurları, sazlıklar, karahayıtlar... Ama varlık sebebimiz olan ekosisteme 5 masa atabilmek için hiçbir özelliği olmayan restoranlarla zarar veriyorlar. Aslında kendi bindikleri dalı kesiyorlar. Azmak’ın kuzey kıyısı yağmursuyu deşarj alanı gibi duruyor. Gerek ışıklandırması gerek müzik sesleriyle varlık sebeplerini kendi kendilerine bozuyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyeler ‘ben yetkili değilim diğer kurum yetkili’ kargaşası sürerken Azmak olmaktan çıkıyor” şeklinde konuştu.
 
‘Konaklamaya yönelik faaliyetlerin önü açılıyor’
 
Azmak’ın doğal yapısını bozan restoranları şikayet ettiklerini, chage.org üzerinden imza kampanyaları düzenlediklerini belirten Eniz, 2020 eylül ayında onaylanan revizyon imar planı sonrasında Akyaka’da kişilerin mülkiyet haklarını da gasp edecek şekilde planlama alanları oluşturulduğunu ifade etti. Eniz “Sözüm ona imar planıyla sit alanı olan ova ve Azmak nitelikli koruma alanı ilan edilerek ‘tekerlekli karavan koyarız olur’ gibi yöntemlerle konaklamaya yönelik faaliyetlerin önünü açmaya fırsat veren planlamalar oldu. Burası küçücük bir köy. Bu nüfusu kaldıramaz. Kat sayısını artırırsanız köylükten çıkar. Kanunda yasaklanmış olmasına rağmen 5 kat çıkmış oteller var. Bence hep birlikte karşı çıkmalıyız. Yaz günlerinde her yer karahayıt kokardı şimdi egzoz kokuyor. Her yer araba motoru gürültüsü” diye ifade etti.
 
‘Koyları sermayeye açma planı’
 
Ula Belediyesi’nin yasak olmasına rağmen Azmak’ta yüzme faaliyetinin önünü açtığını ifade eden Eniz “İp çekti, jandarmayı zabıtayı koydu. Halk elbette girecek ama millet bahçesi yapacaklar. Burası zaten milletin bahçesi. Her yerde istediğimiz gibi denize gireriz, pikniğe gideriz ama siz bir yerde millet bahçesi yapıp insanları bir yere sıkıştırıp bizim denize girdiğimiz yerleri beache çeviriyorsunuz. Sadece Azmak değil Çınarkoyu var burada. Halk oraya giremiyor. Eskiden çobanlar koyunları getirir suya girip yürürdü. Şu an mümkün değil. Bizim giremeyeceğimiz yerler de var. O ekosistemi bozamayız. Yasak tabelasının altında mangal yapıyorlar ve yedikleri içtiklerini orada bırakıp gidiyorlar” ifadelerini kullandı.
 
‘Burayı ruhsuz bir yere çevirmeyeceğiz’
 
MUÇEP öncülüğünde Akyaka’ya ilişkin 300 sayfalık Koruma İmar Planı Revizyonu’nu inceleyerek açtıkları davada yürütmeyi durdurma kararı aldıklarını dile getiren Eniz “Bu plan özel planlama alanı 1 ve 2’yi ranta açma planı. Özel Koruma Alanı denen yer Azmak’a sıfır manzaralı otopark olarak kullanılan alan. 2 Numaralı olan yer de 50 yıldır orada oturmuş insanların mülk haklarına göz dikmek. O kadar özensiz yapılmış ki yıllardır balıkçıların kayıklarını bağladığı mendirek lejantta yat limanı simgesi ile gösteriliyor. İtiraz ediyorsunuz ‘biz yat limanı yapmayacağız’ diyorlar. Öyleyse planda neden o simge ile bunu resmileştirmeye çalışıyorsunuz? Balıkçı barınağı deyin, yanaşma iskelesi deyin. Buraya yat limanı yaptırmayacağız. Sıradan bir yüksek katlı binaları olan ruhsuz bir yere çevirmeyeceğiz. Kıyı kenar çizgisi onaylandı. Gerçek hattında kullanıldığında bu restoranların yüzde 80’inin binalara gidiyor” dedi.
 
‘Cezalar caydırıcı değil’
 
Resmi Gazete’de yayınlanan İmar Revizyon Planını kazara öğrendiklerini ve hemen MUÇEP içinde grup oluşturarak Mimarlar Odası ile de iletişime geçerek inceleme yaptıklarını belirten Eniz, ıslak imzalı 2 bin dilekçenin ve 4 restoran 1 kitapçının da katkısıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’ne sunulduğunu belirtti. Eniz, bir yurttaşın da yürütmeyi durdurmak amacıyla dava açtığını kaydetti. Elif Otel’in çimento suyunu Azmak Nehrine verildiği ve okaliptüs ağaçlarını kestiği için ceza verildiğini belirten Eniz, “Hapis cezası verildi, ertelendi ama devam ediyor. O yetkili kurumlar nasıl ‘dur’ diyemiyor. Şu anda Mimarlar Odası’nın davası var, bilirkişi heyeti gelecek. Ardından yürütmeyi durdurma kararı verilecek. Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı dava var. ÖÇA 2 ile ilgili mülkiyetine sahip olan 170 civarında insanın davası var” bilgisi verdi. 
 
Eniz son olarak yaşam savunucularının mücadeleye devam edeceklerini söyledi.