‘Ekosistem yok olurken sermaye kazanıyor’

  • 09:04 5 Haziran 2020
  • Ekoloji
İZMİR - Kaz Dağları’nda 200 bine yakın ağacın kesilmesiyle başlayan ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ devam ederken Türkiye’nin birçok bölgesinde hala maden projelerine karşı direnişin sürdüğünü belirten Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Süheyla Doğan, salgın nedeniyle direniş yöntemleri değişse de kadınların yine en önde olduğunu söyledi. 
 
Kanadalı Alamos Gold şirketi tarafından Çanakkale’nin Kirazlı köyünde yürütülen altın ve gümüş maden projesine karşı,  yaşam savunucuları ve bölge halkı tarafından Temmuz 2019’da “Su ve Vicdan Nöbeti” başlatılmıştı. 195 bin ağacın kesildiğinin ortaya çıkmasıyla nöbete destek kısa zamanda büyüyerek, Kaz Dağları’ndaki doğa felaketi kamuoyunun gündemine oturmuştu. Bölgedeki direnişçilerin sayısı koronavirüs tedbirleri kapsamında azalsa da Kaz Dağı Doğal Varlıkları Koruma Derneği, Her Yer Kaz Dağları, Kaz Dağları İstanbul Dayanışması ve Kaz Dağları Kardeşliği oluşumlarının ortak hazırladığı çağrı metni ile 209 sanatçı, milletvekili ve çeşitli kurumlardan projeye karşı imzalar alındı. ‘Change.org’ adlı internet hesabından da bireysel imzalar toplanmaya devam ediliyor. Kaz Dağları’ndaki madencilik faaliyetlerine karşı çadırlı direnişin Çanakkale Valiliği’ne rağmen pandemi sürecinde de devam ettiğini söyleyen Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Süheyla Doğan, sürece dair bilgi verdi.
 
‘Halka istihdam yaratılacağı söyleniyor’
 
Bölgede Tümad Madencilik’e ait iki faaliyet olduğunu belirten Süheyla, “Şirketler yerel halka rüşvet teklif ediyor. Balıkesir Belediye Başkanı Burhaniye’deki altın madenini ziyaret etti. Madenin istihdam yarattığını söyledi. Daha önce de Belediye Meclisi üyeleri tarafından ziyaret edildiğini ve rapor düzenlendiğini biliyoruz. CHP’li üyelerin oy verdiği de gündeme geldi. Madra Dağı’ndaki Kozak yaylasına girdiği için Bergama’yı da etkiliyor” dedi.
 
‘Sadece Kaz Dağları civarında 100’ün üzerinde ruhsat var’
 
Cerattepe, Bergama, Efemçukuru, Fatsa, Erzincan İliç’te direnişlerin devam ettiğini ifade eden Süheyla, Gümüşhane’de, İrvindi’de farklı maden projeleri ile Sivas’ta Demir Export’a ait altın madeni çalışmalarının olduğunu kaydetti. Süheyla, “Kemaliye’de ÇED aşamasında bir altın madeni projesi var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan kaç proje olduğuna dair bilgi dahi alamıyoruz. Çanakkale milletvekillerinin Meclis’e sunduğu önergeye verilen cevapta sırf Kaz Dağları civarında 100’ün üzerinde ruhsat verildiğini biliyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Ekosistem yok olurken sermaye kazanıyor’
 
Toprağı, suyu zehirleyen madenin ormansızlaşmaya da neden olduğunu ancak yine de şirketlerin çıkarlarının gözetildiğini dile getiren Süheyla, ocak başı fiyatının yüzde 2 ile 4 arasında bir oranın devlete kaldığını ifade etti. Madenlerin ömürleri 10-12 yıl gibi kısa süre iken tahrip edilen doğanın geri gelmesinin imkansız olduğunu aktaran Süheyla, büyük bir ekosistemin yok edildiğini vurguladı. Süheyla, “Rehabilite edilecek alanın her ne kadar ÇED raporlarında yerine getirilebileceği yer alsa da bu kadar hızlı ve aynı şekilde olmayacaktır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Alanlarda olmaya devam edeceğiz’
 
Hem Kaz Dağları hem de diğer alanlarda direnişin devam ettiğini belirten Süheyla, mücadelenin hem hukuki alanda hem sosyal medyada hem de sahada sürdürüleceğini söyledi. Süheyla, “Koronavirüs sürecinde mücadele yöntemleri değişti. Sosyal mesafeyle alanlara gidildi. Köylüler alanlarda yerlerini aldı. Zaman zaman kısa videolar, internet toplantıları, basın açıklamaları yapılıyor. Direnişin içinde kadınlar en önde bunun da daha görünür kılınması önemli” diye konuştu.