Çernobil’in ardından: Hala tedirginiz

  • 19:05 25 Nisan 2020
  • Ekoloji
İZMİR- EGEÇEP, Çernobil Nükleer Felaketi’nin 33’üncü yıl dönümüne ilişkin yaptığı açıklamada, hala tedirgin olduklarını, nükleer santral istemediklerini vurguladı. 
 
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), 33 yıl önce 26 Nisan’da yaşanan Çernobil Nükleer Felaketi’nin yıl dönümü dolayısıyla yazılı açıklama yayınladı. Türkiye’nin hiçbir yerinde nükleer santral yapılmasının istenmediği belirtilen açıklamada,  Çernobil’in ardından hala tedirgin olunduğu ancak uyarılara rağmen yanlışlardan dönülmediği vurgulandı. 
 
Ukrayna’da yaşanan son orman yangına dikkat çekilen açıklamada, bu yangın sonucunda Çernobil’deki radyasyonun 14 kat yükselmesinin bile iktidar için bir uyarı oluşturmadığı kaydedildi. Açıklamada, geçtiğimiz yıl yayınlanan Dünya Nükleer Atık Raporu’na da değinilerek, şu ifadelere yer verildi: “Raporda ‘Nükleer çağın başlangıcından 70 yıldan daha fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen dünyada kullanılmış nükleer yakıtların saklandığı, kullanılır durumda derin jeolojik bir depoya sahip ülke yok’ denilmektedir. Böyle bir olanak, ülkemiz için de bulunmamaktadır.  Yüzde 92’si deprem bölgesi olan ülkemiz için, güvenli bir depolama alanı yapılabilmesi de çok olası görünmemektedir. Aynı raporda, nükleer enerji santralları ile ilgili daha birçok sorun yer almaktadır.”
 
‘Gelecek 50 yılda 40 bin kanser vakasının nedeni Çernobil Faciası’
 
Çernobil’de insan hatası sonucu yaşanan patlamanın önce Ukrayna, Beyaz Rusya ile Rusya’da yoğun radyoaktiviteye yol açtığı kaydedilen açıklamada, ardından oluşan radyasyon bulutlarının birçok Avrupa ülkesini İngiltere’yi ve Türkiye’yi etkisi altına aldığı belirtildi. Açıklamada, “Bulutlarda yüklü radyoaktif izotoplar çökelerek toprağı, suyu kirletti ve besin döngüsüne katılarak insan sağlığını etkiledi. Çernobil Nükleer Santral Felaketi’nde ilk 10 yıl içerisinde kanser oranları eski duruma göre Ukrayna’da yüzde 230, Beyaz Rusya’da yüzde 180 arttı. Ukrayna’da ortalama yaşam süresinin 74’ten 58’e düştüğü gibi somut tespitlerin yanı sıra 2016’ da açıklanan bilimsel verilerin ışığında, gelecek 50 yıl içinde 40 bin yeni kanser vakasının nedenin Çernobil olacağı belirlendi” ifadelerine yer verildi. 
 
‘Akkuyu NGS ile deniz eko sistemi bozulacak’
 
Açıklamada ayrıca, “Akkuyu Nükleer Güç Santralinin (NGS) mühendislik tasarımında, soğutma suyu miktarı, yaklaşık olarak her bir ünite için 222 bin m3/saat olarak söylenebilir (İzmir’e verilen su, 28 m3/saat).  Burada 4 ünite çalıştırılacağına göre, çekilecek su miktarı 800 bin m3/saat’ten fazla olacak. Deniz ekosistemi altüst olacaktır. Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş. santrali, 60 yıl boyunca çalışacak ve sözleşmeye göre çoğunluk hissesi  ( yüzde 51) diğer bir deyişle söz ve karar hakkı, her zaman Rusya tarafına ait olacaktır” denildi.
 
‘Akkuyu Fukuşima gibi olabilir’
 
Diğer yandan, Akkuyu NGS’nin kurulduğu yerin 7’den büyük deprem üretebilme potansiyeline sahip Kıbrıs dalma batma kuşağı, Ölüdeniz Fayı, Ecemiş Fayı, Kozan Fayı gibi aktif fayların yakınında olduğuna dikkat çekilen açıklamada, Akkuyu’da görünmez hasarlara neden olabileceği belirtildi. Açıklamada, “Fukuşima’da, 250 km uzaklıktaki bir depremin yarattığı patlamalardır. Sonuçlarını hepimiz biliyoruz. Akkuyu yakınlarında gerçekleştirilen deniz sismiği çalışmaları sonucu, hemen Akkuyu’nun yanı başında, deniz içerisinde bir fayın varlığını net olarak ortaya koymuştur. Bu fay, santralin zemin ve geoteknik tasarımlarında dikkate alınmış mıdır? Tüm bu faylar, bir yandan oluşturacağı sarsıntılar veya yaratacakları tsunami nedeniyle büyük risk oluşturabilecektir. Bilindiği gibi Japonya’da, deprem güvenliği açısından sahip oldukları deneyim ile tsunamiye karşı çok güvenli tarafta kalacak şekilde önlemler alınmasına karşın, Fukuşima’da kaza oluşması önlenememiştir” diye kaydedildi.
 
‘Sinop’ta planlanan santral risk oluşturuyor’
 
Sinop yakınlarında kurulacak santralin Kuzey Anadolu Fay Zonuna uzaklığının yaklaşık 100 km olduğunu, bazı bilim insanlarına göre, Karadeniz içerisinde de aktif fayların bulunma olasılığı olduğu ifade edilen açıklamada şöyle denildi: “Diğer yandan, Karadeniz’in kuzeyindeki aktif Kırım fayının üreteceği bir depremin oluşturacağı tsunami de diğer bir tehdit unsurudur. Sinop NGS alanı, ormanlık bir bölgenin bir bölümünün tıraşlandığı alanda yapılacaktır. Yani, Ukrayna’dakine benzer bir yangın, burada yapılacak NGS için diğer bir risktir.”
 
‘Nükleer santral istemiyoruz’
 
Ne kadar önlem alınırsa alınsın nükleer santrallerin risk taşıdığı, hem santral çalışanları hem de çevresinde yaşayan insanlar için sağlık riskleri oluşturduğunun altı çizilen açıklamada, “Bir kaza durumunda ise canlı yaşamı için yüzlerce yıl, başta kanser ve doğumsal anomaliler olmak üzere daha birçok olumsuz sağlık etkilerine yol açacaktır. Sayılan tüm bu gerekçeler üzerinden ülkemizde herhangi bir Nükleer Santral yapılmasını istemiyoruz” diye vurgulandı. 
 
‘Gaziemir’deki atıklar nereden geldi?’
 
Gaziemir’deki Nükleer atıklarla bile baş edilemediğine işaret edilen açıklamada son olarak şu sözlere yer verildi: “Gaziemir’deki eski Kurşun Fabrikası’nda ortaya çıkan, sadece nükleer santrallarda uranyumun ayrışması sonucu oluşan europium 152-154 bulaşık atıklar, tüm İzmir’i tehdit etmeye devam ediyor. Bir kez daha soruyoruz: Sadece nükleer santrallerde oluşabilen bu atıklar, ülkemizde kurulu bir nükleer santral bulunmadığı halde oraya nereden ve nasıl geldi? Yetkililer buna hala yanıt veremediği gibi, o atıkları bilimsel yöntemlere uygun bir şekilde bertaraf etmeyi de başaramadı henüz. Yetkililere sesleniyoruz: Bu atıkları, bir an önce, halk sağlığına uygun olarak, bilimsel yöntemlere göre bertaraf edin. Böylesine ciddi bir tehlikeyi asla hafife almayın. Bu sorun çözümleninceye kadar sürecin takipçisi olacağız.”