100'e yakın maden sahası bulunan Mardin'de doğa yok oluyor

  • 09:02 10 Mart 2020
  • Ekoloji
MARDİN - Mardin'de bulunan taş ocaklarına ilişkin Mardin Ekoloji Derneği tarafından hazırlanan raporun içeriğini paylaşan dernek üyelerinden Derya Akyol, 100'e yakın maden ruhsat sahası bulunan Mardin'de ocakların, arkalarında geri dönülemez bir tahribat bıraktığını söyledi.
 
Doğası ve tarihi ile her yıl bir milyondan fazla turistin akın ettiği Mardin, son yıllarda sayıları günden güne artan taş ocakları nedeniyle doğa talanıyla karşı karşıya. Neredeyse her ilçede bulunan ve olduğu alanda doğayı yok eden bu ocakların yarattığı tahribat, gözle görülür bir hale geldi. Taş ocaklarına ilişkin Mardin Ekoloji Derneği tarafından bir rapor hazırlandı. Raporda yer alan bilgileri paylaşan dernek üyelerinden Derya Akyol, işletilen maden ocaklarının, telafisi mümkün olmayan tahribatlar yarattığına işaret etti.
 
Mardin'de 100'e yakın maden sahası mevcut
 
100'e yakın maden sahasının mevcut olduğu kentte her ilçede en az iki taş ocağı bulunuyor. Sayıları günden güne artan ocakların doğayı verimsizleştirdiğini belirten Derya, "Son yıllarda Türkiye’nin en önemli çevre sorunlarının başında gelen taş ocaklarının yeraltı suları, tarım ve yaşam alanlarına verdiği zararları ele alan kapsamlı rapor hazırlandı. Rapora göre Mardin genelinde 100’e yakın maden ruhsat sahası mevcut olup bunların yüzde 40’a yakını patlatma yapılarak işletilen maden sahaları. Bu patlatmalar deprem etkisi yaratırken, öte taraftan yeraltı sularını yok edip, çıkardığı toz ile döllenmeyi önleyerek meyve ağaçlarının verimsizleşmesine neden olduğu gibi yine yerleşim alanlarına yakın yerlerde, konutlarda ve binalarda çatlaklar oluşmasına neden oluyor" diye konuştu.
 
'Ocaklar kaynak sularını tüketiyor'
 
Ocakların arkasında bıraktığı tahribatın her anlamda ele alınması gerektiğini söyleyen Derya, şunları belirtti: "Dağlık ve tepelik arazideki ormanlar odun hammaddesi üretimi yanında su da üretirler. Ormana düşen yağış gözenekli orman toprağından sızarak anakaya çatlak sistemine, oradan da kaynaklara, derelere ve yeraltı suyuna ulaşır. Yeraltı suyu; içme suyu, kullanma suyu ve ovadaki tarım alanlarının sulanması, bitkisel üretimin arttırılması, halkın beslenmesi için kullanılmaktadır. Bu ilişki ‘üstün kamu yararı’ kapsamında kavranır ve değerlendirilir. Çünkü üretilen su tarım için, dolayısı ile halkın beslenmesi ve varlığının devamlılığı için gereklidir. Açık ocak işletmelerini, su üretimi ve doğal su sızma/akma yollarının bozulması üzerine etkileri ile ele almak ve değerlendirmek gerekmektedir."
 
'Maden ocaklarının telafisi olmaz'
 
Başlatılan maden ocağının olduğu alanın bir daha eski haline gelmesinin imkansız olduğuna işaret eden Derya, ocakların olduğu alanda tepelerin yok olup derelerin yönünün değişmesine kadar birden birçok olayın yaşandığına dikkat çekti. Gereksiz yere ruhsatı alınan ocaklar dışında ruhsatsız ocakların da alandaki varlığının sürekli arttığına değinen Derya, "Madenin çıkarılması, taşınması sırasında doğaya verilen morfolojik tahribatın önlenmesi, madenin çıkarılıp bitirilmesinden sonra gerekli çevre düzenlemesi için bir takım yasal düzenlemeler mevzuatta olsa da bu düzenlemeler, doğadan eksilen özgün maddeler nedeniyle, topoğrafik yapıyı bir daha eski haline döndürmeyecektir. Maden işletmeleri olduğu alanlara bakınca tepelerin yok olduğu, derelerin yönünün değiştiği, biyolojik çeşitliliğin azaltıldığını, bölgeye özgü kuşlar veya yaban hayvanlarının da yok olduğu görülmektedir. Özetle bir kez işletilmesine başlanan maden ocağının ne yazık ki telafisi yoktur" şeklinde konuştu.