‘Savaşın ekoloji üzerindeki etkileri’ panelinde ortak mücadele vurgusu öne çıktı

  • 16:44 16 Şubat 2020
  • Ekoloji
ANKARA - HDK Ankara Ekoloji Meclisi’nin, “Savaşın ekoloji üzerindeki etkileri” konulu panelinde konuşan Yeşil Sol Parti MYK üyesi ve Çevre Mühendisi Selda Onur, “Savaşın doğa tahribatına karşı ortak bir mücadele verilmelidir” diye belirtti. 
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara Ekoloji Meclisi,  Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkezi’nde “Savaşın ekoloji üzerindeki etkileri” konulu panel düzenledi. Bir çok kesimin katıldığı panelde, yazar Haluk Aytekin, Yeşil Sol Parti MYK üyesi ve Çevre Mühendisi Selda Onur, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Hülya Yıldırım ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni panelist olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü ise HDK Meclis üyesi Yağmur Yurtsever yaptı.
 
‘Ekoloji mücadele direnişine davet ediyoruz’
 
Panelin açılış konuşmasını HDK Ekolojik Meclis üyesi Asrın Keleş yaptı. Küresel ekolojik krizin günün en önemli sorunlarından biri olduğuna vurgu yapan Asrın, kapitalizmin toplum ve çevre üzerindeki tahribatlarından kaynaklı hastalıklar silsilesinin ortaya çıktığını ifade etti. Asrın, HDK Ekolojik Meclisi olarak kapitalizmin yıkıcı politikalarına karşı mücadelenin herkesin temel görevi olması gerektiğini söyleyerek, “HDK olarak herkesi etkin bir ekoloji mücadele direnişine davet ediyoruz” dedi.
 
‘Savaşın doğa tahribatına karşı ortak bir mücadele verilmelidir’
 
Panelist Selda Onur, “Savaşların ekolojiye etkileri” konusunu ele aldı. Selda, ekoloji sorununun sınır, din, dil tanımadığını ve küresel sorun olduğunu söyledi. Selda, “Baktığımızda içilebilir su miktarı azaldı, toprak miktarı aynı ama tarıma elverişli toprak miktarı azaldı, havamızın petrollerden dolayı kalitesi düştü. Bitkilerde çeşitlilik gün geçtikçe azalıyor. Hayvanlar içinse durum daha vahim. Çünkü soyu tükenen hayvanlar için artık ansiklopediler bile hazırlanıyor. Silah sanayinin gelişmesi ile birlikte özellikle nükleer silah denemeleri, dünyanın farklı kentlerinde yaşanan kimyasal silah saldırıları ve denemeleri doğayı en fazla tahrip eden durumlardır. Savaşın doğa tahribatına karşı ortak bir mücadele verilmelidir” diye konuştu.
 
‘HES’leri savaş ve güvenlik kapsamında ele almamız gerekiyor’
 
Ekolojik mücadele ile savaşa karşı mücadelenin aynı anda yürütülmesi gerektiğine dikkat çeken ve özellikle Türkiye ve Ortadoğu coğrafyasının savaşın en belirgin hallerinin yaşandığını söyleyen HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni de savaş sanayinin fosil yakıtlara dayandığını ve haliyle iklim krizinin en önemli sebepleri arasında savaş gerçekliğinin olduğunu söyledi. Murat, “Ekolojik yıkıma karşı verilen mücadeleleri savaşa karşı vermediğimiz sürece başaralı olamayız. Karadeniz’de, Ege’de verilen ekolojik mücadeleyi savaşa karşı da verilmelidir. Yine Türkiye’de yapılan HES’lere baktığımızda güvenlik gerekçesi ile yapılıyorlar. Bunu da savaş ve güvenlik kapsamında ele almamız gerekir. Hasankeyf Barajı’nda güvenlik gerekçesi ile yapılan barajlardan birisidir. Onun için mücadeleleri birleştirmekte yükümlüyüz. Küresel ve bölgesel savaşa karşı mücadele ile doğaya karşı savaşa karşı mücadelemizi birleştirmeliyiz” dedi.
 
‘Hukuk mücadelesi tek başına yeterli olmuyor’
 
Panel ÖHD üyesi Hülya Yıldırım’ın konuşması ile devam etti. Ekolojik mücadelenin hukuksal boyutunu ele alan Hülya, maden alanları, inşaat ve enerji sektörlerinden dolayı yaşam alanlarına baskı uygulandığını hatırlatarak, “Başınıza düşen bir bombanın etkisi ne ise yanı başınızda yükselen bir binanın da etkisi odur. Bu anlamı ile yaşam alanlarındaki inşalar başlı başına bir işgal anlamı taşıyor” diye belirtti. Hülya,  ekolojik dava süreçlerinin yeni örgütlenme alanları haline geldiğini de belirterek yine yargısal süreçlerde ekolojik mücadelenin ciddi birikimlerinin olduğunu söyledi. Hülya, özellikle büyük yatırımlar olarak adlandırılan yapıların hukuksal mücadelelerinde çok fazla sonuç alınmadığına dikkat çekerek, “Örneğin Hasankeyf, örneğin Diyarbakır Sur, örneğin Cerattepe gibi. Bu tür dava süreçlerinde sonuç almak mümkün değil. Bunun sebebi oranın Hasankeyf, Sur ve Cerattep olması. Bu yüzden yargısal alanda başarılı olabilmek için mücadelenin ortak bir şekilde yükseltilmesi gerekiyor. Sonuç olarak toplumsal bir mücadele olmadığı sürece hukuk mücadelesi tek başına yeterli olmuyor” ifadelerinde bulundu. 
 
‘Hayvan alanları asker ve siviller tarafından işgal ediliyor’
 
Panelist Haluk Aytekin ise savaşın yaban hayatı üzerindeki etkilerini anlattı. Haluk, konuya ilişkin şunları belirtti: “Savaşlarda sadece insanlar ölmüyor. Bitkiler hayvanlar yok ediliyor. Bir kere savaşlar hayvanların yaşam alanlarını yok ediyor. Sular zehirleniyor. Kimyasal maddeler sulara karışıyor. Uçaklar olağanüstü gürültü çıkartıyor ve bunlar küçük canlılar üzerinde çok etkili. Örneğin tavşanlar kalp krizi geçiriyor, bazı hayranlar düşük yapıyor. Yine savaş zamanlarında insanların gıdaya ulaşımı zor olduğu için insanlar hayvanlara saldırmaya başlıyor.  Hayvan alanları bir yandan asker bir yandan siviller tarafından işgal ediliyor.” 
 
Haluk, ayrıca 1’inci Dünya Savaşı süresince 16 milyon hayvanın öldüğü bilgisini de paylaştı.
 
Panel soru ve cevap ile sona erdi.