Farklı dillerde aynı taleplerle 8 Mart’a doğru

  • 09:21 7 Mart 2019
  • Dünya
HABER MERKEZİ - Eril zihniyetin kadına yönelik her türlü şiddeti dünya genelinde artarken, kadınlar ise buna karşı sessizliğini farklı yöntemler kullanarak bozuyor. Kazanılmış hakları için direnen kadınlar farklı dillerde aynı taleplerle her yıl olduğu gibi bu yılda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde alanlara çıkıyor. 
 
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar, Mirabel kardeşlerden devraldığı mirası 162 yıl boyunca verdiği mücadele ile bugünlere taşıdı. Dilleri, kültürleri, inançları farklı da olsa kazanılmış hakları için, seslerini duyurabilmek için bulundukları her alanda direnen kadınlar, günümüzde daha fazla kazanım elde edebilmek için umutlarını çoğaltıyor. Her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar, yaşadıkları ülkelerde gasp edilmiş haklarını geri kazanmak için seslerini yükseltiyor. 
 
ABD
 
Özellikle son iki yıl içerisinde neredeyse her yerde kadınlar baskıya, zulme karşı direnişi seçerek özgürleşebilme yolunda ilerlemeye başladı. Bunlardan biri de #MeToo kampanyasıydı. Bundan öncesinde ise bu kampanyayı Recy Taylor isimli sihahi bir kadın başlatmıştı. 1994 yılında alıkonularak altı erkek tarafından cinsel saldırıya maruz bırakılan Recy, yaşadıklarını kamuoyuna anlatmış, ancak hiçbir zaman o erkeklerin ceza aldığını görememişti. Recy’ten sonra ise 2006 yılında cinsel istismara dikkat çekmek amacıyla bir diğer kampanyayı ise Tarana Burke başlattı. Tarana, bu kampanyaya henüz o zamanlar ‘Ben de’ demişti. Ve bu kadınlardan önce sayılamayacak kadar fazlası vardı. 
 
Aradan geçen 23 yılın ardından 15 Ekim 2017’de #MeToo etiketi altında seslerini duyurabilmek için uzun süredir savaşan kadınlar bir anda ABD’ye ve tüm dünyaya seslenebildi. Böylece failler, gerçek sonuçlar ile karşılaşmaya başladı. Sosyal medya,  gittikçe bu cinsel istismar ve saldırı hikâyeleriyle doldu ve problemin büyüklüğünü şimdiye kadar hiçbir araştırmanın yapamadığı kadar açıkça ortaya koymuş oldu.  
 
Ancak bundan çok daha fazlası vardı. #TimesUp kampanyası ile aynı zamanda uzun süredir unutulmuş olan sinema ve TV sektöründe çalışan kadınların güvence sorununu da gündeme getirdi. Cinsel saldırının dünyadaki tüm endüstrilerini etkilediğini, özellikle başka kültürlerden kadınları ve düşük bütçe ile çalışan işçileri de etkilediği de ortaya çıktı. 
  
#MeToo ile başlayan ve #TimesUp ile devam eden hareket, medyadan, politikaya, ekonomiden spora dünya genelinde hızla yayıldı. Bu yayılma, geçtiğimiz yıl ve bu yıl da dünyadaki sayısız kadın yürüyüşüne de yansıdı. Sosyal medyada yayılan bu kampanya ile birçok ülkede farklı etiketlerle kampanyayı destekleyen kadınlar sessizliğini bozdu. 
 
Böylece kadınlar, cinsiyetçi politikalarıyla bilinen ve söylemleriyle her seferinde kadınları hedef alan ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve başlayışı olan 20 Ocak günü ülkenin yüzlerce kentinde yürüyüşler düzenleyerek, Donald Trump’ı protesto etti. Yürüyüşün ana kenti olan başkent Washington’da ve diğer kentlerde düzenlenen yürüyüşlerde birbirinden farklı kadın grupların liderleri, amaçlarının Cumhuriyetçilerin tekrar aday göstereceği Donald Trump’a karşı 2020 başkanlık seçimleri öncesi kadınları örgütlemek olduğunu belirtti. Yürüyüşte ayrıca kadınlar, asgari ücretin arttırılması, sağlık hizmetlerinden tüm yurttaşların yararlanabilmesi ve oy kullanma hakları gibi konuları öne çıkardı. 2020 yılı başkanlık seçimleri için aday olduğunu açıklayan Demokrat Partili Senatör Kirsten Gillibrand Lowa’nın Des Moines şehrinde toplanan kadınlara seslenerek, bu yürüyüşün yaşamının siyasi açıdan en etkileyici anlarından biri olduğunu ifade etti. 
 
Fransa
 
#MeToo ve #TimesUp kampanyasının etkilediği ülkelerden biri de Fransa oldu. Fransız gazeteci Sandra Muller, Twitter üzerinden #BalanceTonPorc etiketiyle bir kampanya başlattı. Böylece Fransız kadınlar da maruz bırakıldıkları cinsel taciz ve saldırıları bu etiketle beraber paylaşmaya başladı. Fransa’daki bu gelişme ile birlikte ülkenin Cinsiyet Eşitliği Bakanı Marline Schiappa, Meclis’e ıslık da dahil, sokakta insanları taciz etmeye ceza getirilmesini öngören bir yasa önergesi sundu. Marline, bu konuyla ilgili bir yasa olmadığını belirterek, “Şu anda sokakta sözlü tacize uğradığınızda şikayet edemiyorsunuz. Konu tüm toplumun neyi kabul edip etmeyeceğini tekrar tanımlamak” dedi.
 
Yüzlerce sarı yelekli kadın yürüdü
 
Öte yandan ülkede yüzlerce sarı yelekli kadın gösterici 6 Ocak günü Paris’in Bastille Meydanı’nda toplandı. “Macron istifa” sloganları atan ve meydanı çembere alarak yolu trafiğe kapatan kadınlar République Meydanı’na yürüdü.  Sarı yelekli kadınlar,  20 Ocak’ta ise Eyfel Kulesi önünde buluşarak Bastille Meydanı’na yürüdüler. Sarı yeleklilerin öncü isimlerinden Priscillia Ludosky’nin çağrısıyla toplanan kadınların arasında Senatör Esther Benbassa da bulunuyordu.
 
BM verilerine göre, Fransa'da kadınların yüzde 53'ü cinsel taciz ya da cinsel saldırıya maruz bırakılıyor.  
 
İtalya
 
Cinsiyet eşitsizliği, kadına şiddet ve kadın katliamlarının en fazla yaşandığı ülkelerden olan İtalya’da kadınlar, bu durumu kimi eylem ve etkinliklerle protesto ediliyor. Geçtiğimiz yıl Washington merkezli “Women’s March” örgütünün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle başlattığı “Kadınsız Bir Gün”  başlıklı küresel eylem çağrısına, ülke genelinde birçok şehirde binlerce kadın ve kadın hakları savunucusu erkek meydanlara inerek cinsiyet eşitsizliği, kadına şiddet ve kadın katliamlarını protesto etti. Özel sektörde ve kamu kurumlarında çalışan çoğu kadın, çeşitli sendikaların da desteğiyle ekonomik etki yaratmak için bir günlük iş bırakmaya giderek greve katıldı. Kadınların eylemlerde haykırdıkları sloganlar ise “Bizim hayatımız değerli değilse, biz de grev yaparız” ve “Her türlü ayrımcılığa karşıyız” oldu. 
 
İtalya'da son 10 yıl içinde, yüzde 72'si aile bireyleri, arkadaşı ve evli olduğu erkek tarafından olmak üzere, yaklaşık bin 800 kadın katledildi.
 
İran
 
2018'in Şubat ayına gelindiğinde ise İran'da molla karşıtı rejime karşı haklarını savunan kadınların protestosu devam etti. Kadınlar, 2017'nin Aralık ayında Tahran'da beyaz başörtüsüyle eylem yapan ve direnişin sembolü olan Vida Movahed'in başlattığı protestoyu sürdürmeye devam ettiler. Vida'nın ardından "Başörtüsü takmak bizim kararımız olmalı" diyen kadınlar tek kişilik eylemlerini yapmaya ve direniş göstermeye devam etti. 
 
Kadınlar İran'da yasak olduğu halde stadyuma girdi
 
1979'dan beri kadınların futbol maçlarına gitmesinin yasak olduğu İran'da,  erkek kılığına giren 5 kadın, takma bıyık, sakal ve erkek kıyafetleri giyerek destekledikleri Persepolis takımının maçı için stadyuma girdi. İran devleti, kadınlara yönelik yasağı maç ortamlarının kadınlar için uygun olmadığı şeklinde gerekçelendirirken, kadınlar konuyu sosyal medya üzerinden gündeme getirdi. 
 
İspanya
 
Sendikal eylemlerin en yoğun olduğu İspanya'da iki büyük sendika birliği CCOO ve UGT, yanı sıra CGT/CNT ve çok sayıda sendika ile yaklaşık 300 kadın örgütün oluşturduğu platform, geçtiğimiz yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde grev çağrısı yaptı. İspanya tarihinde ilk kez bu kadar kapsamlı bir grev düzenlendi. Ülke genelinde kadınlara, "Üretimi, kampüsleri, tüketimi ve bakımı durdur. Akşam 7'de her yerde düzenlenen yürüyüşlere katılalım. Kadınlar kırmızı giyinsin" diyerek "hayatı durdur" denildi. Çağrı üzerine binlerce kadın iş bırakarak sokağa çıktı. 
Kadın örgütleri, bu yıl da yaptıkları çağrıda kadınlara “hayatı durdur” diyerek grev çağrısı yaptı. 
 
'Hayır, hayır demektir'
 
Yine İspanya'da geçtiğimiz yıl bir kadını cinsel saldırıya maruz bırakmaktan yargılanan 5 erkeğin, sadece 9 yıl hapis cezasına çarptırılmasına tepki gösteren kadınlar, adil ceza talebiyle meydanlardaydı. Verilen cezayı yeterli bulmadıklarını söyleyen kadın örgütleri, kararı temyize götüreceklerini söyledi. Karara tepki gösteren binlerce kadın başta başkent Madrid olmak üzere pek çok kentte sokağa çıktı. "Utanç verici!", "Hayır, Hayır demektir" şeklinde sloganlar atan kadınlar, kararı veren hâkimin de istifasını istedi.
 
Suudi Arabistan
 
Ortadoğu’da kadın haklarının neredeyse en az olduğu ülkelerden biri de Suudi Arabistan. Ülkede kadın hakları aktivistleri yıllardır kazanılmış hakları için mücadele ediyor. Kamusal alanda, aile içinde birçok haktan yoksun olan kadınlar, mücadeleleri sonucunda kısmen de olsa kimi reformların yapılmasını sağladı. Araba kullanabilme, bisiklet sürebilme ve sinemaya gidebilme gibi hakları elde eden kadınlar, bunların yeterli olmadığını haykırırken, eşitlik taleplerini her fırsatta yineliyor. 
 
Öte yandan Suudi Arabistan’da birçok kadın hakları aktivisti, verdikleri mücadeleye karşılık uzun süredir cezaevinde tutuluyor. Ülkede her ne kadar kadınların yaşamına dair kısmen reformlar yapılsa da bu durum hala kadınların yaşamını olumsuz etkilemeye devam ediyor. 
 
İzlanda
 
İzlanda’da kadınların en fazla dile getirdiği talep ise cinsiyetler arası ücret eşitsizliği. Bu nedenle önceki yıllarda olduğu gibi geçtiğimiz yıl boyunca da zaman zaman iş bırakarak alanlara çıkan kadınlar, taleplerini sıraladı. İzlandalı kadınlar, başkent Reykjavik'in yanı sıra Akureyri, İsafjördur, Keflavik ve Egilssatir kentlerinde eylemler düzenledi. Kadınların talepleri ise kadınlar ve erkekler arasındaki ücret farklılığının sıfırlanması, iş yaşamında cinsel taciz ve tecavüzlerin engellenmesi için önlemler alınması ve kadınların yoğun olarak çalıştığı sektörlerde yöneticilerin de kadın olması. 
 
Yani dünyanın her yerinde kadınlar ekonomik haklarından vazgeçmedi.
 
İsrail
 
Dünya’da kadınların orduda zorunlu askerlik yaptığı tek ülke İsrail. Ülkede, 1959’dan bu yana 18 ile 26 yaş arasında olan sağlıklı, çocuk doğurmamış ve herhangi bir dini veya vicdani görevi bulunmayan tüm kadınlar zorunlu askere alınıyor. Bu nedenle ülkede binlerce kadın asker 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne silahaltında giriyor. 
Kapalı bir toplum yapısı olan ülkede kadın katliamları da diğer ülkelere oranla yüksek oranda. Geçtiğimiz yıl kadın katliamlarına karşı kitlesel protestolar düzenlenen ülkede, kadına yönelik şiddeti durdurmak için 8 Mart’ta da meydanlara çıkıldı.  
 
İsveç 
 
İsveç’te ise son bir yılda kadınlar, daha çok #MeToo kampanyasına dâhil oldu. Kampanya kapsamında yapılan çağrılar üzerine ülkenin 20 kentinde kadınlar sokaklara çıkarak yürüyüş ve eylem düzenledi. Ülkede yaşanan gelişmelerden biri de Cinsel Tacize Karşı Eşitlik Bakanı Åsa Regner'in, "#Metoo" etiketiyle çağrı yapan 50'den fazla grubun aktivistleri ile toplantı yapması oldu. Kadınlar bu toplantıda, "Rıza Yasası"nın çıkarılması, cinsel tacize karşı mücadele eden kurum ve derneklere, sığınma evlerine daha fazla kaynak aktarılmasını, cinsel suçlara verilen cezaların arttırılmasını talep etti. İsveç hükümetinin "Rıza Yasası"nı parlamentodan geçirmesi kadın örgütlerinin zaferi olarak değerlendirildi.
 
Nobel edebiyat ödülleri verilemedi
 
Sanatçıların maruz bırakıldıkları tacizi anlatmaları Nobel Edebiyat ödüllerini veren İsveç Akademisi'ne de sıçradı. 18 kadın yazar Akademi üyesi Katarina Frostensson'un eşi Jean Claude Arnault'un kendilerine cinsel saldırıda bulunduğunu anlatması, İsveç Akademisi'nde deprem etkisi yarattı. Bu anlatımlardan sonra akademinin 6 üyesinin görevden çekilmesi ile akademi geçtiğimiz yıl ve bu yıl Nobel Edebiyat Ödülleri'ni veremedi.
 
Polonya
 
Kadınların temel hakları için alanlara çıktığı ülkelerden biri de Polonya. Ülkede binlerce kadın önceki yıllarda, “Black Protest” olarak bilinen hükümetin kürtaj karşıtı yasalarını protesto etti. Dünya çapında dikkat çeken kadınlar, bu protestolarını 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de sürdürdü. Varşova başta olmak üzere ülkenin birçok kentinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde buluşan kadınlar, Polonya Adalet Bakanlığı binası önünde toplanarak kadına yönelik devam eden ayrımcılığı protesto etti. 
 
İsviçre
 
Yaşam standartları açısından birçok ülkeyi geride bırakan İsviçre’de buna rağmen kadınlar erkeklere göre daha düşük ücret alıyor. Asgari ücretin olmadığı ülkede kadınların en fazla tepki gösterdiği ücret eşitsizliği halen devam ediyor. Aynı zamanda dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olan İsviçre’de kadınlar diğer birçok ülkeye nazaran daha kısa süreli doğum iznine sahip. İsviçre'nin bazı kantonlarında kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1990'lı yılların sonunda tanındı. 
 
Kadınlar 'eşit işe eşit ücret' talebiyle meydanlarda
 
Kadına yönelik ayrımcılık ve ücret eşitsizliğine karşı kadınlar başkent Bern'de Schützenmatte Meydanı'nda "Eşit işe eşit ücret" talebiyle toplandı. 40’ı aşkın kadın kurumu, siyasi parti ve sendika tarafından organize edilen eyleme ülkenin her yerinden on binlerce kişi katıldı. Parlamento önünde düzenlenen mitingde yapılan konuşmalarda, erkeklerle aynı işi yapan kadınların daha az ücret aldığına dikkat çekilerek, yaşamın her alanında kadına yönelik ayrımcılığın, iş alanında var olmaya devam ettiği ifade edildi.  
 
Kadınlar ayrıca, bu yılın Ocak ayında iki günlük iş bırakma eylemi düzenledi. 
 
Brezilya
 
Kadın katliamlarının en fazla yaşandığı ülkelerden biri olan Brezilya'da geçtiğimiz yıl büyük çoğunluğu suç örgütlerince olmak üzere 63 bin 880 kişi katledilmişti. Yaşamını yitirenlerin 4 bin 539'unun kadın olduğu belirlendi. Bu kadınlardan en az bin 133'ü ise kadın düşmanı politikalar nedeniyle katledilerek yaşamını yitirdi. 
 
Dünya kupası maçlarında cinsel taciz
 
Dünya Kupası 2018 maçlarının yapıldığı Rusya'nın Saransk kentinde kadın spor muhabirlerin maruz bırakıldığı tacize karşı Brezilya'da kadın gazeteciler bir kampanya başlattı. "#LetHerWork" etiketiyle kampanyayı başlatan kadınlar ayrıca hazırladığı raporda, kadın muhabirlerin canlı yayın sırasında tacize maruz bırakıldığına dikkat çekti.  
 
'Devir değişti, siz niye değişmiyorsunuz'
 
Dünya Kupası maçlarını yakından takip eden kadınlar, maruz bırakıldıkları cinsel taciz, cinsiyetçi söylemler ve eleştirilere karşılık, "Artık devir değişti, siz niye değişmiyorsunuz" diye sordu. Günlük işlerde karşı karşıya kaldıkları cinsel tacizi sona erdirmek için bir video da hazırlayan kadın gazeteciler, burada ise "#deixaelatrabalhar"  etiketiyle yorumlarda bulundu. Kadın gazeteciler videoda, cinsel tacize ve ırkçı davranışlara geçit vermeyeceklerini söyledi.
 
Tacize özsavunma ile cevap
 
Öte yandan birkaç kadın gazeteci bir Whatsapp grubu kurarak, hem cinsiyetçi hem de ırkçı saldırılara karşı birbirleriyle dayanışma yoluna girdi.  Brezilyalı spor muhabiri Julia Guimareas, Yekaterinburg'dan yaptığı yayında kendisini tacize maruz bırakan erkeğe özsavunma ile cevap verdi. 
 
Brezilya'da yapılan bir araştırmada, 16 yaşın üzerindeki kadınların üçte birinin fiziki şiddete maruz bırakıldığı sonucu çıktı.  
 
Arjantin
 
Katolik ülkeler arasında yer alan ve kadına yönelik şiddetin tacizin en fazla yaşandığı ülkelerden biri olan Arjantin’de, şiddete, tacize ve kürtaj yasağına karşı binlerce kadın sokağa indi. Kadınlar, boyunlarındaki yeşil fularlarla Buenos Aries sokaklarında yürüyerek, kürtaj taleplerini yineledi. Hıristiyan aleminin lideri Papa Francis'in ülkesi olan Arjantin'de kilise, kürtajın yasalaşmasını engellemek için yoğun çaba sarf ederken, Gutavo Cordoba Enstitüsü'nün anketine göre Arjantinlilerin yüzde 60'ı kürtajın yasalaşmasından yanaydı. 
 
Her yıl 500 bin kadın kürtaj oluyor
 
Tahminlere göre Arjantin'de her yıl 500 bin kadın kürtaj oluyor. Kadın hareketleri son iki yıldır kürtaj hakkı için yoğun bir çaba içerisine girdi. Sokakların baskısı üzerine Arjantin'in merkez sağcı Cumhurbaşkanı Mauricio Macri, kürtaj hakkını parlamentoda ülke tarihinde ilk kez tartışmaya açtı. Mauricio Macri'nin kendisi de kürtaj karşıtı tutumu ile biliniyor.
 
Kürtaj yasası Senato'dan geçmedi
 
13 Haziran günü parlamentoya sunulan tasarının geçmesi için on binler, yaklaşık 19 saat boyunca parlamento binası yakınında yasal ve güvenli kürtaj hakkı talebiyle nöbet tuttu.  22 saatin ardından tasarı 129 evet oyuyla parlamentoda kabul edildi. Ancak yasa, onaylanması için gönderildiği Senato'dan geçmedi. 31 senatör tasarı lehine oy kullanırken, 38 senatör ise tasarıya karşı oy kullandı. 
 
'Patriyarkayı kökünden yıkıyoruz'
 
Kürtaj yasağının yanı sıra, ekonomik kriz ve kadın katliamlarının da had safhada olduğu ülkede geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılda grev çağrısı yapıldı. Ni Una Menos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) ile örgütlenerek kadın katliamlarından kürtaj hakkına, krizden grevlere her yerde mücadele eden kadınlar, bu yılda dünya çapında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde “Küresel kadın grevi” çağrısı yaptı. “Greve çıkıyoruz, çünkü yıkılacağını biliyoruz” denilen çağrıda, “Feminist hareket, patriarkal hiyerarşileri yıkan ittifaklar örerek, mücadeleler arasında yakınlıklar inşa ederek, özgürleşme için yeni pratikler ve diller geliştirerek tüm toplumsal çatışmalar için büyük bir ses yansıtıcısı oldu. İşte bu yüzden şiddetini iki katına çıkarmaya çalışan neoliberal ve sömürgeci faşizme karşı greve çıkıyoruz. Greve çıkıyoruz çünkü hayatlarımızı devrimcileştirmek istiyoruz. Greve çıkıyoruz çünkü yıkılacağını biliyoruz. Patriyarkayı da kökünden yıkıyoruz” diye belirtildi. 
 
Şili
 
Şili’de kadınlar, en fazla kürtaj talebi için alanlara çıkıyor. Ülkede geçtiğimiz yıl 100 bini aşkın kadın, kürtaj yasağına karşı yürüdü. Başkent Santiago başta olmak üzere ülkenin birçok kentinde, kadınlar hükümetin yasal ve güvenilir kürtajın engellenmesi sonrası muhalefetin sunduğu kürtaj yasa tasarısına destek vermek için sokağa çıktı. Ülkedeki protestolarda "Zengin öder, yoksul kanar" ve "Üç neden yeterli değil" sloganları yükseldi. Kadınlara #AbortoLibre (Ücretsiz kürtaj) etiketiyle sosyal medyada destek verildi. 
 
İtalya
 
İtalya’da ise kadınların en fazla yaşadığı sorunların başında cinsel taciz geliyor. Buna karşı geçtiğimiz yıl İtalyan sinema dünyasından 124 kadın, cinsel tacize maruz bırakılmalarına ilişkin bir manifesto yayınladı. İlk olarak La Repubblica gazetesinin internet sitesinde yayımlanan "Ortak muhalefet" başlıklı manifestoda, Ambra Angiolini, Isabella Ferrari, Valeria Golino, Giovanna Mezzogiorno, Alba Rohrwacher gibi uluslararası üne sahip oyuncuların yanı sıra kamera arkasında çalışan kadınların da imzası bulunuyor. Cinsel tacizin bir sistem sorunu olduğunun vurgulandığı manifestoda, kadınlar ve erkekler arasındaki yeni dengeyi yansıtan bir toplum için birleşme çağrısı yapılıyor. Manifestoda şu ifadeler yer aldı: "Gösteri dünyasındaki kadınlardan tüm kadınlara: Çalışma alanlarının yenilenmesi ve kadınlarla erkekler arasında yeni bir dengeyi yansıtan bir toplum için birleşelim."
 
İrlanda
 
Kadınların hakları için mücadele ettiği bir diğer ülke olan İrlanda'da hükümet bu yıl, ülkede kürtaj yasağına ilişkin bir reform yapıp yapmama konusunda referandum düzenlemeyi kabul etti. Ülkede, 1983'te yapılan ve kürtajı yasaklayan düzenlemenin değişmesine ilişkin oylama öncesinde sağlık bakanı, 12 haftaya kadar gebe olan kadınlar ve sonrasında bazı istisnai durumlar için kürtaja sınırsız izin veren bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarıya ilişkin yapılan referandumun sonuçlarına göre, seçmenlerin yüzde 67,3'ü kürtaj yasağının gevşetilmesi için gerekli anayasa değişikliğinin yapılmasından yana oy kullandı. "Hayır" oyu kullananların oranının yüzde 32,7'de kaldığı bildirildi.
 
Binlerce kadın kürtaj yaptırmak zorunda kalıyor 
 
Kürtaj yasası nedeniyle her yıl binlerce İrlandalı kadın, başta İngiltere olmak üzere farklı ülkelere giderek kürtaj yaptırmak zorunda kalıyor. İngiltere'deki istatistiklere göre 1980 ile 2016 yılları arasında 168 bin 700'ün üzerinde İrlandalı kadın İngiltere'de kürtaj yaptırdı.
 
Kadına yönelik şiddet, kadın katliamları, cinsiyetler arası eşitsizlik, cinsel taciz, kürtaj yasağı ve daha birçok nedenden dolayı mücadelelerini sürdüren kadınlar daha fazla kazanım elde etmek için direnişlerini her yerde sürdürüyor. Kadınlar bu direnişi, önceki yıllarda olduğu gibi bu yılda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde alanlarda haykırmaya devam ediyor