Kadın Devrimi (8)

  • 09:01 3 Mart 2025
  • Dosya
Devrimin inşası
 
HABER MERKEZİ- “Kadın devriminin” gerçekleşebilmesi  ve ardından yeni yaşam inşasının gerçekleşmesi için neye ihtiyaç duyulduğuna ilişkin tartışmalar yürüten Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi özgürlük ideolojisi, parti ve öz savunmanın geliştirilmesinin olmazsa olmaz olduğunu ortaya koyuyor. 
 
Kürdistan devriminin 1990’lı yıllardan bu yana esasta bir kadın devrimi olarak anlam bulması Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’ni kadın devrimi konusunda kuramsal, örgütsel, eylemsel ve kadrosal açıdan donanımlı kılmıştır. Çağın karakteri ve konjonktürün yarattığı avantajlarla bu birikimi kadın devriminin kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini belirlemeye, örgütlenme modelini oluşturmaya ve eylem çizgisini netleştirmeye dönüştürmek kadın devrimini bir temenni olmaktan çıkarıp adım adım örmek anlamına gelecektir. 
 
Bu bölümde Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’nin “Devrimin inşasına” ilişkin tartışmalarını ele alacağız. 
 
Yerine getirilmesi gereken görevler
 
Tarihte koşullar elverişli olmasına rağmen öncülük yapılamadığından fırsatı kaçırılmış birçok devrim, devrimci güçlerin örgütlü ve hazırlıklı olmamasından kaynaklı karşı devrimle sonuçlanan birçok devrimci durum yaşanmıştır. Bu tehlike kadın devrimi için daha fazladır. Çünkü kadın devrimi sadece kapitalist güçler, egemen uluslar ve sınıflara karşı değil, egemen tüm erkekleri ve tüm köle kadınları dönüştürmeyi hedefler. Bu da sadece dışarıdaki bir düşmana karşı değil, aynı zamanda bir iç mücadeleyi gerekli kılar. Yurtsever, devrimci, demokrat ortamların dönüşümü bu devrimin ilk hedefidir. Böylesi bir dönüşümden rahatsız olmayacak çok az sayıda erkek vardır. Kendi deneyimimizde ve birçok sistem karşıtı hareket içerisinde cins mücadelesi yürütmenin, özgün ve özerk örgütlenmeye gitmenin, kadın özgürlük ideolojileri geliştirmenin nedeni budur. Bu açıdan devrimin zamanı ve mekanı konusundaki tespitlerin yaşamsallaşması eylemsel etkinlikler ve onun bedenleşmesi olan işlevsel kurumlaşmalarla gerçekleşir. Kapitalist modernite ve erkek egemenliğini hangi yöntem ve araçlarla geriletip kadın özgürlüğüne alan açılacağını bölgede ve dünyada kadınların nasıl ortaklaşacağını  kazanımların nasıl savunulacağını, zihniyet dönüşümünü nasıl gerçekleştirileceğini belirlemek kadın devrimini başarmada yerine getirilmesi gereken görevler kapsamındadır.
Devrimde özgürlük ideolojisi ve parti 
 
Ezilenlerin kendi bilincine varmaları, egemenlerin nesnesi olmaktan çıkmaları özgürlük ideolojileriyle mümkündür. İdeoloji kavramının önüne özgürlük ön takısını koyma ihtiyacı iktidarcı ideolojilerle özgürlük ideolojilerini ayırabilme gereğindendir. Kadınların kendisi olmaya dair yanlış bilinç üreten milliyetçilik, dincilik, bilimcilik ve cinsiyetçilik gibi iktidar ideolojilerinin olumsuz rolü böyle bir ayrımı gerekli kılar. 21’nci yüzyılda iktidar ideolojilerinin eleştirisi giderek ideolojilerin gerekli olmadığını savunan düşüncelere dönüştü. Liberalizmin kendisini tek geçerli ideoloji kılmak için geliştirdiği ideolojilerin sonu söylemi sistem karşıtı güçlerin bir kısmında da etkili oldu. Her düşünce üzerinde hegemonya kurabilecek yeteneği olan liberalizm özgürlük ideolojileri üzerinde de çürütücü, yozlaştırıcı bir rol oynar. Liberalizmin etkilerine karşı sürekli bir iç mücadele yürütülmediğinde etkisine girilir. Bu açıdan özgürlük ideolojilerine çağımızda sanıldığından daha fazla ihtiyaç vardır. Sınıf bilinci, ulusal bilinç ve cins bilinci gibi sıralayabileceğimiz birçok kavram yanlış bilinçlerden koparak kendi kimliğini ortaya çıkarma arayışıdır. Tüm iktidar ideolojileri cinsiyetçiliğe dayalı oluşturulduğundan kadın özgürleşmesini sağlayan ideolojik yaklaşımın ve cins bilincinin sorun çözücü ve özgürleştirici karakteri daha yüksektir.
 
Hareket etmezsen zincirlerini fark edemezsin
 
21’inci yüzyılda hegemonik temelde kurulmuş kadın erkek ilişkisi cinsler arası çelişkinin en derinleşmiş biçimi olan kadın kırımına dönüşerek her sınıftan, ırktan, inançtan, coğrafyadan ve her yaştaki kadını hedefler bir karakter kazandı. Roza Lüksemburg’un “hareket etmezsen zincirlerini fark edemezsin” sözü ekseninde hareket etmeye çalışan her kadın yüreğini, bedenini, duygu ve düşüncesini saran zincirlerin acısını hissetmekte ve buna öfke duymakta, kendince tepki göstermektedir. Fakat baskı altında olmak ve ona tepki duymak her kadını kendiliğinden birer özgürlük militanına dönüştürmez. Kadının köleliğinin ulusal, sınıfsal kölelikten daha eski ve onların kaynağı olduğu düşünüldüğünde cins bilincine sahip olmak daha zorlu bir süreci gerekli kılar. Bu nedenle sınıf ve ulusal bilince sahip olmasına rağmen cins bilinci olmayan kadınlar olabilir. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “kadına içerilmiş kölelik kodları” olarak tanımladığı gerçeklik erkek egemen ideolojilerle binlerce yıldır uygulandığından cins bilinci bu kölelik kodlarının aşılması ile edinilir. İdeolojik mücadelenin böylesi bir bilinci ve bu kölelik kodlarını aşacak karakterde olması gerekir; “Erkeğin öncelikle ideolojik saldırısına karşı yetkince durmak… Erkek egemen ideolojiye karşı kadın özgürlük ideolojisiyle, feminizmi ve kaynaklandığı kapitalizmi aşarak silahlanıp mücadele edilmelidir… Geleneksel kadınsı teslimiyet fiziki değil toplumsaldır. İçerilmiş kölelikten gelir. O halde öncelikle ideolojik alanda teslimiyet düşünce ve duygularını yenmek gerekir” tespiti ile de Abdullah Öcalan, erkeğin ideolojik saldırılarına karşı mücadelenin önemine işaret ediyor. 
 
Erkek egemen ideoloji çözümlenemiyor
 
Kadınların örgütlü mücadelesini yürüten dernekler, vakıflar, hareketler, inisiyatifler, platformlar, ağlar, dergi çevreleri ve daha sayabileceğimiz çok çeşitli örgütlenme biçimleri bu rolü oynamaya çalışmaktadırlar. Fakat liberalizmin kadın özgürlük hareketleri daha özelde de feminizm üzerindeki etkisiyle erkek egemen ideoloji derinlikli çözümlenememektedir. Baskı, şiddet, haksızlık yumuşadığında ve şekil değiştirdiğinde tepkiler azalır. Elde edilen kazanımlar sistemin sert ve yumuşak yöntemlerle geliştirdiği saldırılardan korunamaz. İdeolojik mücadele ve bu mücadeleyi yürütecek kadın özgürlük partilerinin rolü burada başlar.
 
Kürdistan devriminde Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi’nin deneyiminin açığa çıkardığı sonuçları dünya kadınlarına taşırarak neoliberalizmin saldırılarına karşı koyabilecek yapılanmaların oluşumuna etki etmek bu açıdan önem taşır. Onu kadın devrimi konusunda iddialı kılan asıl güç kadın kurtuluş ideolojisine dayalı kadın öncüleşmesini parti ile  bunun kolektif iradesini ve fedai militan yapıdaki kadın kadro yapısıyla bunun eylem ve örgütlenme mücadelesini geliştirebilme kapasitesidir.
 
Özgürlük değerlerine dayalı öncülük
 
Kadın kurtuluş ideolojisi, kadının özgürlük değerlerine dayalı öncüleşmeyi hedefler. Özgürlüğü seçimler yapabilecek irade ve bilince sahip olmak, neyi nasıl yaşayacağına karar verebilmek olarak tanımlayabiliriz. Bu tanımla bağlantılı “bilinçli ve iradeli kadın” kimliğinin açığa çıkarılması kadın özgürlüğüdür. Mitolojiler, dinler, felsefe ve bilim binlerce yıldır kadın olma haline dair yanlış bilinç üretirler. Toplumda kadına dair yanlış algıları bu cinsiyetçi ideolojiler şekillendirir. En kötüsü de kadınların kendilerine dair bilinçlerinin bu ideolojilerle şekillenmesidir. Cinsiyetçi ideolojiyi tamamlar karakterde en ince ayrıntısına kadar planlanmış baskı sistemleri ile irade tümden kırılır. Kadın özgürleşmesinin zorlu görevleri hem bu ideolojileri hem de baskı sistemlerinin yarattığı irade kırılmasını aşmaktır. Bunu Kürtçe’deki “Xwebûn” kavramı çok anlamlı biçimde ifadeye kavuşturur. “Xwebûn” kendi doğasını keşfetmek ve tarihinin bilincini edinmek, erkek egemenliğinin kadın üzerinde yürüttüğü operasyonların yarattığı kadın kimliğinin yıkımını gerçekleştirmek ve kendini yeniden inşa edecek iradeyi geliştirebilmektir. Özgürlüğün bireysel temelde ele alınması da liberalizmin yarattığı diğer bir yanılgıdır. Kadın özgürlüğü ancak toplumsal özgürlük temelinde gelişebilir. Kadın kurtuluş ideolojisinin ilkeleri bu temelde belirlenmiştir. Abdullah Öcalan, bunu şu sözlerle tanımlar: “Kadını obje (nesne) olmaktan çıkarıp sübje (özne) haline getirmek, öz kimliklerine dayalı bilinç ve irade güçleri haline gelmelerini sağlamak.(…) Kadın kurtuluş ideolojisi, aynı zamanda kölelikten çıkmış kadın gerçeğinin öncelikle özgür bir ruh ve bilinç kazanması ve bundan hareketle dilinden saçına, yürüyüşünden bir işe el atmasına kadar onu ifade eden, yansıtan tüm özelliklerini güzelleştirmesi anlamına gelir.”
 
Kopuş ve sossuz boşanma
 
Kadın kurtuluş ideolojisi kadını kendi öz değerlerine dayanarak bilinçli, iradeli, örgütlü, mücadeleci ve estetik kılarken kadın etrafında oluşturulan egemenlik sistemlerini dönüşüme uğratarak toplumsal özgürlüğü sağlar. Kadın kurtuluş ideolojisi temelinde gelişen kopuş ve sonsuz boşanma özgürleşen kadının egemenlikçi ilişkileri reddetmesidir. Egemenlikçi ilişkiler en verimli toprağı dahi kurutan karakteriyle duygu ve düşünceleri çoraklaştırarak özgürlüğün yeşereceği zemini kurutur. Kopuş verimsizleşen toprağın nadasa bırakılması misali duygulardaki derinleşme ve politikleşmeyle, düşüncelerdeki özgürleşme ile özgürlükçü ilişkilerin çiçekleneceği verimi toprağa geri vermektir.
 
Özgün kadın ve özgür erkek geliştikçe…
 
Devrimler özgür birey ve onun etrafında özgürlükçü değerlere dayalı toplumsal ilişkileri geliştirebilirlerse kalıcılaşırlar. Reel sosyalizm sosyalist bireyi açığa çıkaramadığı için siyasi ve askeri kazanımları kalıcı olmadı. Bu açıdan kadın devrimini özgür kadını ve onunla birlikte özgür erkeği açığa çıkarabildiğimiz ölçüde kalıcılaştırabiliriz. Kadın kurtuluş ideolojisi özgür kadını açığa çıkarmayı sağlarken kopuş, cins mücadelesi, sonsuz boşanma ve beraberinde erkeği dönüştürme, özgür eş yaşamı inşa ile kadın devriminin özgür kadın ve özgür erkeği ile onların özgürlükçü ilişki biçimini ortaya çıkarır.
 
Devrimde partinin rolü
 
Toplumun tüm kesimlerinin kadın ve erkek özgürlüğü konusunda aynı düzeyde kararlı, iradeli ve mücadeleci olmaları beklenemez. Bu nedenle her çağda toplumun niteliksel değişimini sağlayacak mayalanmalara öncülük edecek yapısal ve anlamsal formlara ihtiyaç duyulmuştur. Tarihte inanç grupları, dinler, felsefi topluluklar böylesi rolleri oynamışlardır. Modern çağla birlikte anlamsal form ideoloji, yapısal form ise partilerde anlam bulmuştur. İdeoloji ve zihniyet örgütü rolünü oynayan partiler kolektif iradeyi temsil ederler. Kadın devriminin yaratmak istediği değerleri yaşam ve ilişkilerde temsil etmek, erkek egemenliğine karşı radikal mücadele ile topluma öncülük etme iddiası Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi’nin kadın devrimindeki yerini tanımlar. Abdullah Öcalan, kadın devriminde partinin rolüne şu sözlerle dikkat çeker: “Yüzyılımızı özgür kadın iradesinin yükseleceği bir toplumsal zaman olarak görmek gerçekçidir. Kadınlar için belki de yüzyıl gerekebilecek kalıcı kurumlar düşünüp oluşturmak gerekir. Kadın Özgürlük Partilerine ihtiyaç olabilir. Özgürlüğün temel ideolojik ve politik ilkelerini sağlayıp pratikleşmesini yürütmek, denetlemek, bu partilerin hem gerekçeleri hem temel görevleri olmalıdır.” 
 
Esnek örgütlenmeler ihtiyaç
 
Geniş toplumsal kesimleri örgütlemek, eyleme geçirmek için esnek örgütlenmelere ihtiyaç vardır. Çünkü tüm bireyleri sistem karşısında radikal, militanca mücadeleye çekme imkanı yoktur. Ancak bu örgütlenmeleri sistemin fiziki, ideolojik saldırılarına karşı donanımlı kılacak, kendi savunmasını sağlayacak olan parti ve kadrolarıdır. Partilerin kadroları, inançların dervişleri, tarikatların üyeleri de tarihte benzer rolleri oynamıştır. Hatta daha eskilere götürürsek tanrıça inancının rahibeleri, dinlerin ve mitolojik tanrısal düzenin rahipleri parti kadrolarının işlevini yerine getirmiştir. Kendi kişiliklerinde, yaşam ve ilişkilerinde yeni yaşamın etik-estetik ilkelerini geliştirdikleri, kültürüne model oluşturdukları oranda toplumsal değişimi mayalamışlardır. Toplum, sistemden kopmanın ve yeni bir yaşamın mümkün olduğunu onlar şahsında görerek ikna olmuştur. İdeolojilerin toplumsal yaşam sistemine dönüşümü bu biçimde gerçekleşmiştir. Kürdistan devriminde PAJK’ta temsilini bulan değerler kadın kurtuluş ideolojisinin toplumsal yaşama akmasının kanallarını oluşturmuştur. Bedene kan taşıyan damarlar gibi parti çizgisi toplumsal örgütlenmenin muhtevasını, küresel dayanışmanın ilkelerini, kadın biliminin odaklanacağı konuları, savunma stratejilerini oluşturarak kadın devriminin ruhunu oluşturur.
 
Kadın devriminin militanlığı 
 
Özgürlük çizgisinin militanlığı yapılmadıkça, sonuç almak imkansızdır. Kadro ve militan ise tüm yaşamını amacını gerçekleştirmeye adamış kişilerdir. Kadın özgürlük ilkelerini temsil etmediklerinde, sistemden kopmadıklarında, zamanında ve yerinde devrim görevlerine sahip çıkmadıklarında eleştirilirler. Kolektif iradeyi temsil eden parti mekanizması ile hesap sorar, hesap verir, eleştiri yapar-öz eleştiri verirler. Süreklileşen, direngen ve sonuç alıncaya kadar mücadeleden geri adım atmayan irade ancak bu biçimde gelişir. Çünkü “Olağanüstü kişilikler olmadan özgür kadın militanlığı başarıyı zor yakalar.” Erkek egemenliğinin örgütlülük düzeyine yanıt olabilecek örgütlenmelere, liberalizmin etkilerine karşı koyacak kadın özgürlük partilerine ve kadrolarına bu nedenle ihtiyaç duyulur.
 
Kuramsal tartışma geliştirmek ihtiyaç
 
Sistem karşıtı hareketlerin başarısızlığında, daha özelde feminizmin kadın devriminde rolünü etkili oynayamamasında ideolojik netsizlik, kadın özgürlük partilerinin ve militan yapının olmaması ya da zayıflığı pay sahibidir. Esasta ideolojik bir hareket olarak feminist hareket birçok ideolojinin etkisi altındadır. Bu da sistem tahlili, kadın özgürlük tanımı ve mücadele stratejilerini etkiler. Kadın özgürlüğünün ne olduğu konusunda herkesin hemfikir olması mümkün olmasa da böylesi kuramsal tartışmaları geliştirmeye ve ideolojik mücadele yürütmeye ihtiyaç vardır. İdeolojik netsizliğin sonucu olarak özgürlük anlayışı farklı tanımlanabilmekte, gelişebilmektedir. Mesela bir kesim kadının bireysel özgürlükleri çok sayıda kadının sömürüsüne dayalı gelişebilmektedir. Özgürlük sorunu olmadığını iddia eden ve ekonomik imkanları olan kadınlar ev işlerinden kurtulmayı erkek egemen sistemi dönüştürerek değil, sınıfsal avantajlarına dayanarak bu işleri yoksul kadınlara yükleme temelinde yapabilmektedirler.
 
Bilinç sahibi olmak ama hangi bilinç?
 
Çocuk doğurmak için rahimler kiralanmakta, çocuk bakımı yoksul kadınların sırtına yüklenebilmektedir. Bir kesim kadın geleneksel rollerinden başka kadınların bu işleri yüklenmesi pahasına kurtulmaktadırlar. Dünyada milyonlarca kadın ve çocuk fuhuş sektöründe, insanlık onurunu zedeleyici yöntem ve koşullarda zorla çalıştırılırken bunu özgür tercih kapsamında ele almak özgürlük konusundaki sapmanın örneğidir. Özgürleşmeyi erkekle eşitlenme, aynı imkan ve olanaklara sahip olma, hatta benzeşme olarak algılayanlar ve yaşayanlar vardır. Dinin, ailenin, geleneksel toplumun bağlarından kopup, kapitalist modernitenin yaşam biçimine sarılmak da hakeza benzer bir durumdur. Yetki, iktidar sahibi olmayı, bireysel kariyer edinmeyi özgürleşme olarak gören kadınlar da az değildir. Bilinç ve irade sahibi olmak kadar hangi bilincin sahibi olunduğu ve iradenin nasıl kullanıldığı özgürlük kavramıyla bağlantılı sorgulanmaya muhtaçtır. Bu açıdan kadın özgürlük ideolojilerine duyulan ihtiyacın bir yanı köleliğin farkındalığını yaratmak iken diğer yanı kadın özgürlüğü düşüncesini doğru bir tanıma kavuşturabilmektir.
 
Sistemden radikal kopuşu sağlayamama
 
Farklı ideolojik etkileri nedeniyle kadın hareketlerine dönük eleştirilerin muhatabını bulmak zordur. Çünkü birbirine karşıt ideolojiler de liberal feminizm, sosyalist feminizm örneğinde olduğu gibi kadın özgürlük hareketlerini tanımlamakta ya da onların kendilerini tanımlamalarında kullanılabiliyor. Bu nedenle feminizmin şu eksikliği, şu yanlışı denildiğinde ‘hangi feminizmden bahsediyorsunuz’ sorusu ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu da eleştiri-özeleştiri ve ideolojik mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Avrupa merkezli feminist yaklaşımı eleştirenler kendilerini renkli feminizm, sömürgecilik sonrası feminizm ile tanımlayıp ayrıştırmaya çalışırlar. Feminizmin sosyalist ve anti-kapitalist çizgide gelişimini savunanlar kendileri dışındaki feminizmi ana akım feminizm, hegemonik feminizm ya da liberal feminizm olarak eleştirerek esasta ideolojik eleştirilerle bir çıkış arayışındadırlar. Ancak sistemden radikal kopuşu sağlayamama, kadın militanlığını geliştirememe, alternatif sistemi yaratamama, toplumsallaşamama ise tüm akımların ortak sorunudur.
 
Başlangıçta radikal damar var!
 
Kadın mücadelelerinde, feminist hareketlerde başlangıçlarda radikal bir damar vardır, ancak egemen sistem bu damarı, yürüttüğü farklı politikalarla liberalleştirmekte, sistemiçileştirmektedir. Militan olan radikal damar, dönemsel var olmakta ancak süreklileşen ve büyüyen mücadele yolunda ilerleme gücünü gösterememektedir. İşte bunun için oluşturulan programların, ortaya konulan hedef ve amaçların, geliştirilen örgütlenmelerin ve eylemlerin kadın militanlığı geliştirilmelidir. Kadın özgürlük davasına kilitlenmiş kadın militanlığı, aynı zamanda kadın özgürlük kimliğinin bireyde-toplumda geliştirilmesi ve derinleştirilmesi demektir.
 
Aktivistlik ve sivil toplumculuk
 
Günümüzde öncülük ve militanlık için daha yaygın kullanılan kavram aktivisttir. Aktivizm esasta nasıl katılacağını, neyi yapıp yapmayacağını bireyin kendisine göre belirlediği yapılanmalardır. Diğer bir katılım biçimi ise sivil toplumculuktur. Bu da esasta bir kurumun görevlerini yerine getirmeye odaklanan memurvari tarzda çalışmayı tanımlar. Aktivistler ve sivil toplumcu çalışmalarda yer alanların militanca direndikleri, eyleme geçtikleri birçok örnek bulunmaktadır. Latin Amerika’da, Hindistan’da, Afganistan’da böylesi öncülük yapmış birçok feminist ve çevre aktivisti kadın sistemin hedefi oldu ve katledildiler. Bu açıdan bedelleri göze alarak mücadele eden insanlar vardır ve bu çok anlamlı ve önemlidir. Ancak tarihsel sorumluluklar, devrim görevlerinin yerine getirilmesinin hesabı aktivist olan ya da kendisini bu biçimde tanımlayan bireylere sorulamaz. Çünkü böyle bir sorumlulukları yoktur. Mevcut durumda aktivistler, bilincine vardığında, kendi sorumluğu olarak gördüğünde, hissettiğinde ve istediği zaman, istediği şeyleri yapan bir esneklik içinde hareket ederler. Kadın özgürlük çizgisine göre yaşayıp yaşamadıkları, eylemlerinin buna uygun olup olmadığı, sistemden kopup kopmadıklarına dair hesap verme zorunlulukları yoktur. Oysa kadın özgürlük mücadelesi zorluğu ve sistemi değiştirme hedefi kapsamında güçlü bir militanlığı gerekli kılar. Keskin bir ideolojik yaklaşım ve buna göre yaşamayı, kendini bu düşünceye, mücadeleye adamayı gerektirir.
 
Yarın: Devrimin dayanacağı sosyal bilim