Eşbaşkanlar deneyimlerini anlatıyor (3)

  • 09:01 30 Mayıs 2020
  • Dosya
‘Dirençle karşılaştık ama pes etmedik’
 
HABER MERKEZİ - DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, eşbaşkanlığın hayata geçirilmesine şu sözler ile ışık tutuyor: “Eşbaşkanlık sistemi tartışmaları sırasında bir dirençle karşılaştık. Ama biz kadınlar pes etmedik. Uyguladığımız eşbaşkanlık, mevcut gidişata dur demekte, kadınlar için özgür bir geleceğin nasıl olacağını da göstermektedir.” 
 
Dosyamızın bu bölümüne Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile partili milletvekillerinin gözaltına alınmalarını Diyarbakır Adliyesi önünde protesto ederken gözaltına alınan ve 6 Kasım 2016 günü tutuklanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile devam ediyoruz. 1998 yılında Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Kadın Komisyon’unda yer alarak siyasete atılan Sebahat, İstanbul’da HADEP Esenler İlçe Başkanlığı da yaptı. HADEP kapatıldıktan sonra Demokratik Halk Partisi (DEHAP) İstanbul İl Başkanlığı Kadın Komisyonu’nda görev alan Sebahat, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kurucu üyeleri arasında yer aldı.  
 
Cezaevinde milletvekili seçildi
 
Sebahat 2007 yılında tutuklu bulunduğu Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde 23. Dönem Genel Seçimleri’nde İstanbul 3. Bölge'den bağımsız milletvekili adayı gösterildi ve 90 bin 244 oy alarak milletvekili seçildi. Vekil seçildikten sonra tahliye edilen Sebahat, Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) geçti. Sebahat, 24. Dönem Genel Seçimleri’nde bir kez daha vekil olarak İstanbul’dan seçildi. Sebahat, Ertuğrul Kürkçü ile birlikte 2011 yılında kurulan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcülüğü’nü yürüttü. 2013 yılında ise HDP’nin 1. Olağanüstü Genel Kurulu’nda Sebahat ve Ertuğrul Kürkçü Eş Genel Başkanlığa seçildi. Sebahat daha sonra ise 9 Temmuz 2017 yılında DBP’nin kongresinde Mehmet Aslan ile birlikte Eş Genel Başkanlığa seçildi. Sebahat hakkında siyaset yaşamı boyunca sayısız soruşturma ve dava açıldı. 
 
Yargılama devam ediyor
 
2016’da tutuklanan Sebahat ile birlikte yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan davanın karar duruşmasında Sebahat’ın savunması alınmadan “örgüte üye olmak” iddiasıyla 9 yıl 9 ay, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 5 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Gültan’a ise  “örgüte üye olmak” iddiasıyla 11 yıl 3 ay, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla da 3 yıl hapis cezası verildi. İstinaf için Antep Bölge İdare Mahkemesi'ne gönderilen dosya, 18'inci Daire tarafından 2019'un Temmuz ayında esası etkileyecek şekilde usulden bozuldu. Bu karar ile birlikte Sebahat ve Gültan’ın yeniden yargılanmasına Malatya 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne başlandı. Davada henüz karar çıkmış değil. 
 
Kocaeli Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi'nde 3 buçuk yıldır tutuklu bulunan Sebahat, eşbaşkanlığa gelinen süreci ve karşı karşıya kalınan sorunlara ilişkin sorularımızı yanıtladı.    
 
“Demokratik siyaset alanın yeniden yapılandırma tartışmalarının en önemli boyutu, siyasete kadının güçlü katılımı, eşbaşkanlık sisteminin kurumsallaşmasıydı.”
 
*HDP ve DBP’de Eş Genel Başkan olarak görev aldınız. 2014’te Siyasi Partiler mevzuatında yapılan değişiklikle "Eş Genel Başkanlık” resmi olarak tanındı. Bu karara giden yolda Kürt siyasal hareketinin etkisi ne oldu?  
 
Sürekli devletin baskı zor ve şiddetine maruz kalan, inkar, imha ve asimilasyon politikaları nedeniyle dili, kimliği kültürü yasak bir halk gerçekliğine sahip Kürt halkı eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin kendi geleceğini belirlemesindeki rolünü hep önemsedi. O nedenle HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP, HDP ve DBP diyerek devam eden ve sürekli kapatılmalarına rağmen yenileri kurulan siyasi partilere sadece oy vermekle kalmadı, aktif birer üye (resmi olmasa da -Kürtler hep resmiyetle sorun yaşadı-) toplumsal ve siyasal mücadeleye katıldı. Eşbaşkanlık tartışmaları 2004-2005 yıllarında Demokratik Toplum Hareketi (DTH) ve Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kuruluş aşamasında Kürt siyasal hareketinin gündemine geldi. 
 
Eşbaşkanlık sisteminin de tartışıldığı süreçte, Türkiye'de tıkanan siyasetin önünün açılması, Kürt sorunun, kadın sorunun çözümü başta olmak üzere, demokratik siyaset alanın yeniden yapılandırılması tartışmaları yürütülüyordu. Bu tartışmalarda demokratik siyaset alanının kendisini ideolojik-politik olarak yenilenmesi kadar, örgütlenme mekanizmalarında yenilik yapılması ihtiyacı da açığa çıktı. Demokratik siyaset alanın yeniden yapılandırma tartışmalarının en önemli boyutu, siyasete kadının güçlü katılımı, eşbaşkanlık sisteminin kurumsallaşmasıydı. Yine merkezi değil, yerel demokrasinin gelişmesi, kadınların, gençlerin, farklı kimlik, kültür ve inançların katılımı ile demokratik bir yönetimin esas alınması idi. Tüm bu tartışmalar ve uygulamalarda Sayın Abdullah Öcalan'ın da emeğini teslim etmek gerekir. O dönem genel merkezden ilçelere kadar binlerce kişinin katılımı ile "yeniden yapılandırma konferansları" yapıldı. Cezaevinden çıkan DEP’lilerin de içinde yer aldığı yeniden yapılandırma tartışmaları, yerel demokrasinin geliştirilmesi ve kadınların, halkların sürece katılımının esas alınması tartışmaları Kürt halkında yeni bir umut açığa çıkardı. 
 
“Kürt siyasal hareketinde ilk eşbaşkanı olarak bu sistemin kuruluş aşamasındaki sıkıntıların birçoğunu sevgili Aysel Tuğluk ve o dönem eşbaşkanlığın kurumsallaşması için mücadele eden kadın meclisimiz yaşamış oldu.”
 
*Bu fikrin ortaya çıkması ve hayata geçirilmesi süreçlerinde neler yaşandı? Hangi sorunlar ile karşılaştınız? 
 
Her yeni doğuş sancılı olur. Eşbaşkanlık sisteminin kabul edilmesi bunun uygulanması da bu sürece birebir tanıklık etmiş ve mücadelesini yürütmüş biri olarak, hiç kolay olmadığının altını çizmek isterim. En büyük mücadele çoğu zaman içte yürütülmektedir. Eşbaşkanlığın uygulanmasında, örgütlü kadın gücünü, kadınların ısrarı ve mücadelesinin çok önemli bir rol oynadığını belirtebilirim. Kürt siyasal hareketinde ilk eşbaşkanı olarak bu sistemin kuruluş aşamasındaki sıkıntıların birçoğunu sevgili Aysel Tuğluk ve o dönem eşbaşkanlığın kurumsallaşması için mücadele eden kadın meclisimiz yaşamış oldu. DTH ile birlikte yeni bir siyaset ve örgütlenme tarzı geliştirildi. Genel Başkanlık yerine "Eşbaşkanlık" ve tüm parti mekanizması buna göre düzenlendi. Katılımcılığı esas alan, yerel demokrasiyi geliştirecek, demokratik ekolojik, kadın özgürlükçü bir perspektifle toplumu örgütleyecek yeni mekanizmanın, yerelden merkeze doğru komite, komisyon, komün, meclisler gibi örgütsel mekanizmanın kurulması kararlaştırıldı. Kadın ve gençlik örgütlenmesi açısından önemli yeni örgütlenme modeli esas alındı. Daha önceki partilerimizdeki “kol" örgütlenmesi yerine "meclis" tarzında örgütlenme esas alındı. Kadın temsiliyetinin güçlendirilmesi, kadın bakış açısıyla siyasetin geliştirilmesi için özgün özerk örgütlenmenin önemi kadar, genel siyasete de kadınların güçlü katılımı önemliydi. Bu nedenle yüzde 40 cinsiyet kotası esas alındı. Partinin tüm mekanizmalarında yüzde 40 cinsiyet kotasının uygulanması, Eşbaşkanlık kurumu ve kadın meclisi örgütlenmesi, kadınların siyasetteki görünürlüğünü artırdığı gibi, parti politikalarının kadın özgürlükçü bir perspektifle geliştirilmesinin de yolunu açtı. 
 
Türkiye de ilk kez uygulanacak olan, mevcut siyasi partiler yasasında yer almayan, nasıl karşılanacağı da kestirilemediğinden Eşbaşkanlık sistemi tartışmaları sırasında bir dirençle karşılaştık. Ama biz kadınlar pes etmedik. Bir yandan içteki bu tartışmalar, diğer taraftan toplumun eşbaşkanlık sistemi ile tanışması bu sistemin, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine katacağı güç, “liderlik sultasına son verilmesi" ve kadınların siyasete katılımını güçlendireceği gerçeğini kadınlarla, toplumla paylaşmak ve "eşbaşkanlık” sisteminin yasallaşması için kısa bir imza metni ile Türkiye'nin birçok merkezi yerinde stantlar kurarak imza topladık. 20 gün gibi kısa bir sürede yüz bine yakın imza topladık ve bu imzaları Meclis Dilekçe Komisyonu’na teslim ettik. Bu süreçte kadın örgütlerinden destek istedik. Ancak o dönem Kürt kadınlarının bu mücadelesini "eşbaşkanlık" sisteminin kadınlar için önemi konusunda istediğimiz desteği aldığımız söylenemez. O dönem bazı kadın kurumları "kadınların bu kadar sorunu varken eş başkanlığı gündeme alamayız" dediler. Ama sonuçta Kürt kadın hareketi olarak biz bunun hem parti içinde, hem de dışarıda mücadelesini yürüttük. Filli olarak genel merkezde ve il ve ilçe yönetimlerinde uygulamaya başladık. Daha sonra birçok kurum, dernek ve STÖ’lerde uygulamaya başladı. Sizin de ifade ettiğiniz gibi fiili olarak uyguladığımız "eş başkanlık" 2014’te siyasi partide yasal hale geldi. Ancak yerel yönetimlerde uygulanması önünde hala zihniyet olarak hem de yasal olarak ciddi engeller var. Ki en son kayyım atamalarının en temel gerekçesi de "eşbaşkanlık” sisteminin uygulanması gösterildi. 
 
“Biz kadınların olmadığı alanlarda ne yazık ki ya kadınlar hiç gündeme gelmemekte ya da kadınlar aleyhine kararlar alınmaktadır. İşte bizim uyguladığımız eşbaşkanlık, mevcut gidişata dur demekte, kadınları için özgür bir geleceğin nasıl olacağını da göstermektedir.”
 
*Eşbaşkanlık sisteminde neden ısrarcı olundu? Eşbaşkanlık sisteminin kadın kazanımlarına yansımaları nasıl oldu? 
 
İnsanlık tarihine, Neolitikten bugüne 15 bin yıllık tarihi sürece baktığımızda, kadınların büyük bir mücadele ve emeğinin sahibi olduğunu görürüz. Erkek egemen sisteme geçişle birlikte ilk büyük cinsel kırılmayı yaşayan kadın, kendi üzerinden geliştirilen her türlü sömürü, şiddet, tahakküme karşı yürüttüğü mücadele günümüzde de şiddetlenerek devam etmektedir. "Politik alanda kazanmadan hiçbir alanda kazanmak mümkün değildir" belirlemesi oldukça önemlidir. Kadınların öncelikle erkek egemen sisteme karşı, kadın özgürlük/kurtuluş ideolojisini toplumsallaştırması ve alternatif bir sistem örgütlemesi gerekmektedir. Bunun için de kadınların örgütlü mücadelesi gerekir. Kadınlar sadece kadın örgütlerinde veya kadınları ilgilendiren konularda değil, yaşamın her alanında toplumu ilgilendiren her konuda sözünü söylemesi, örgütlenmesi, yönetimlere, karar ve uygulama mekanizmalarına katılması gerekir. 
 
Biz kadınların olmadığı alanlarda ne yazık ki ya kadınlar hiç gündeme gelmemekte ya da kadınlar aleyhine kararlar alınmaktadır. İşte bizim uyguladığımız eşbaşkanlık, mevcut gidişata dur demekte, kadınları için özgür bir geleceğin nasıl olacağını da göstermektedir. Eşbaşkanlık sisteminin en büyük kazanımı, kadınları yok sayan, görmezden gelen, emeğini sömüren, her türlü şiddet ve ayrımcılık uygulamaları ile kölece bir yaşama mahkûm etmek isteyen zihniyet kalıplarına karşı çıkarak "ben varım" demesi, kadınların her yerde en güçlü şekilde temsilinin sağlanması, kadın emeğinin, mücadelesinin görünür kılınmasıdır. Toplumsal değişim dönüşümdeki rolü tartışılmazdır. Erkek egemen siyasetin değişmesinde, yerel yönetimlerde hizmeti "erkeğe hizmet" olarak ele alan zihniyetin yerle bir edilerek, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden politika geliştirip hizmet üretmesidir. Kentlerin nüfusunun en az yarısı kadınlardan oluşuyor. Biz kadınlar varız, var olmaya devam edeceğiz, kentlerin yönetiminde, kadınları ilgilendiren her alanda sözümüzü söylemeye, yönetimlere katılmaya, geleceğimizi kendi ellerimizle örmeye devam edeceğiz. Buna itiraz eden, karşı duran mı var, onlara karşı da direneceğiz, mücadeleyi yükselteceğiz. Çünkü çok kolay elde etmedik bu kazanımları 
 
*Halka eşbaşkanlık sistemini yeterince anlatabildiğinize inanıyor musunuz? Bunda siyasi iktidarın etkisi nedir? 
 
Kadın özgürlüğü, siyasetin demokratikleşmesi, ademi merkeziyetçiliğin esas alınması, temsili değil doğrudan demokrasinin araçlarının oluşturulması tartışmalarının yukarıdan yapılması, sistemi merkezden başlayarak örgütlemeye çalışmak, meclisleri, yerel örgütlenmeleri merkezi politikalarla oluşturmaya çalışmak doğal olarak örgütsel sorunların yaşanmasına ve katılımcı demokrasinin tam anlamıyla oturtulmamasına neden olmaktadır. O nedenle halkın içinde halkla birlikte siyaset yapmak, yerelden merkeze örgütlenmek oldukça önemli. 
 
Eşbaşkanlık sisteminin toplumsallaştırılması ve yaşamın tüm alanında örgütlenmesi sorunları yaşadığımız bir gerçek. Ancak bu eşbaşkanlık sisteminin halk tarafından kabul gördüğü gerçeğini değiştirmez. Burada temel sorun eşbaşkanlığın yeterince kurumsallaşmaması ve kadın özgürlük ideolojisini tam içselleştirmemiş olmasıdır. Geleneksel kadın- erkek rollerini sürdüren zihniyeti yaşayanlar, sözde kadınların eşitlik ve özgürlüğünden dem vursa da pratikte çelişkili uygulamalarla sistemin kurumsallaşması engellenmektedir. Kadınların siyasete katılımlarını kendi siyasi gelecekleri için tehdit olarak gören erkekler veya kadın özgürlük bilinci yeterince içselleştirmemiş çok az da olsa bazı kadınlar tarafından çok sıkça tartışma konusu yapıldığı bir gerçek. Kendisini ikna edemeyen siyasetçilerin veya kurum temsilcilerinin bunu halka anlatması ve bu sistemin kurumsallaşmasını sağlamaları da doğal olarak kolay olmamaktadır. Kadının siyasete katılımı önünde engel olan, kadını özgür bir birey olarak ele almayan, eşbaşkanlık sistemine çoğu zaman “şekli" bir uygulama olarak gören, erkeği hep başkan, kadını da eşbaşkan olarak kodlayan, erkek egemen zihniyetlerden kaynaklı eşbaşkanlık ve onun etrafında gelişen örgütlenmemizde sorun ve sıkıntılar yaşanmaktadır. 
 
Eşbaşkanlık sisteminin uygulamasında devletten kaynaklı yasal sorunların yaşanması veya eşbaşkanlık sisteminin yasallaşması ve bunun sadece Kürt halkı tarafından değil, tüm Türkiye halkları tarafından bir talebe dönüşmesini istemeyen başta iktidar ve diğer siyasi partilerden kaynaklı sorunların var olması bizim kendi alternatif siyaset anlayışımızı, eşbaşkanlık sistemini ve onun etrafında toplumu örgütlemesini yapmamızı engelleyemez. Burada süreci belirleyecek olan, erkek egemen zihniyetin temsilcileri değil, bu sisteme karşı mücadele edenlerin “başka bir yaşam mümkün” diyenlerin mücadelesidir. Sistemin tam anlamıyla uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulamaların yaşanmasına rağmen, erkek egemen sistemin temsilcileri tarafından tehdit olarak değerlendirilmektedir. Türkiye'de sandıklara indirgenmiş, parlementerizme sıkıştırılmış siyaset, demokrasi anlayışına karşı, kadın özgürlüğünü, ekolojik ve demokratik toplumu esas alan Kürt siyasi hareketinin tüm baskı ve zor politikalarına karşı yürütmüş olduğu mücadelenin önümüzdeki süreci kadınların, halkların lehine geliştirmek için çok önemlidir. Bugün kayyım atamalarına gerekçe gösterilen eşbaşkanlık sistemi ve onun etrafında gelişen alternatif siyasetimiz iktidardakilerini çok korkutmaktadır. Korktukları için de saldırmaktadırlar. Eşbaşkanlık sistemimizin başarısını AKP-MHP faşist iktidarının saldırılarında da görüyoruz. 
 
“Çünkü bizim uyguladığımız bu sistem tüm dünya tarafından takdirle karşılanmakta, eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara umut olmaktadır.”
 
*Daha önce pek çok kez tartışılan eşbaşkanlık sistemi şimdilerde kayyım atamalarına gerekçe oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz? 
 
Eşbaşkanlık sistemi siyasetin demokratikleşmesi, kadınların siyasete güçlü katılımı, yerel demokrasinin gelişmesi açısından çok kıymetli bir araç. Çünkü bizim eşbaşkanlık sistemimiz, sadece kadın-erkek eşitliğini sağlamıyor, halkların, inançların temsilini de esas alıyor. Yine sadece temsili yerlerde değil, yüzde 50 cinsiyet kotası ile birlikte, genel merkezden il ve ilçe yönetimlerine, mahalle ve köy meclislerinden yerel yönetimlere kadar toplumun örgütlenmesi için kurulan tüm mekanizmalarda uygulanmaktadır. Bu aynı zamanda bir zihniyet devrimidir. Kadınları ikincil gören, siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal yaşamın dışına iterek evlere kapatan zihniyete, erkek egemen topluma karşı kadın kurtuluş/özgürlük ideolojisi ile demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir zihniyetin, sistemin gelişmesi mücadelesidir. Ataerkiye vurulan en büyük darbedir. Bu nedenle erkek egemen siyaset anlayışını savunan, kadın erkek eşitliğini kendi gelecekleri için tehdit olarak “önce kadınları vurun" düsturuna sarılmaktadır. Eşbaşkanlık sistemini bir tehlike olarak görmektedir. Çünkü bizim uyguladığımız bu sistem tüm dünya tarafından takdirle karşılanmakta, eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara umut olmaktadır.
 
Egemenlerin tarihten bugüne uyguladıkları gibi toplumun umudunu kırarak, korkutarak toplumu kendine biat ettirmek istemektedir. Kadınların açtığı eşitlik ve özgürlük yolu onları korkutmaktadır. O nedenle de en çok kadınlara kadın kazanımlarına saldırmaktadırlar. Ancak Kürt kadın karakteri bin bir emekle bedelle elde ettiği kazanımlarını korumak için her zamankinden daha güçlü bir şekilde direnişi ve mücadeleyi yükselteceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. 
 
*Eşbaşkanlık sisteminin yerel yönetim ve siyasette daha benimsenmesi ve kalıcı hale gelmesi için öneriniz nedir?
 
Eşbaşkanlık, kadınların siyasete, yerel yönetimlere, karar ve uygulama mekanizmalarına etkin katılımın eşitlik ve demokrasi mücadelesinin en önemli mekanizmalarından birisidir. Uygulamalarda yaşadığımız sorunlar sistemin başarısız olduğu anlamına gelmez. Aksine uygulamada yaşanan eksikliklerin giderilmesi için daha yoğun bir mücadele yürütmemizi zorunlu kılar. Eşbaşkanlık sisteminin uygulamasında yaşanan kimi sorun ve sıkıntılara rağmen bugün dünyadaki kadın kurtuluş mücadelesi yürüten hareketlerin, demokrasi ve özgürlük güçlerinin dikkatini çeken bir uygulamadır. Eşbaşkanlık sistemi, sadece kadınların siyasete katılımını değil, siyasetin, dilinin, yönteminin değişmesini de sağladı. Toplumsal, ekonomik, kültürel, sanatsal, sportif vb. birçok alanda kadın emeğinin görünmesini, kadınların, özgürlüğünün, toplumun özgürleşmesindeki önemini daha da somutlaştırdı. Eşbaşkanlık sistemi sadece siyasi partide değil, tüm alanlarda örgütlenmesi, kadınların var olduğu her alanda kadınların en üst düzeyde sözünü söylemesi, karar ve uygulama mekanizmalarında yer almasını güvenceye almak açısından oldukça önemli. 
 
Kürt kadın hareketinin öncülük ettiği bu sistem sadece Kürtler ile sınırlı kalmamalı. Erkek egemenliğine, kadın emeğinin, bedeninin sömürüsüne, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı çıkan herkesin bu siyaseti uygulaması, uygulamada açığa çıkan sorunların giderilmesi için mücadele etmesi gerekir. Şunu çok net biliyoruz: Yasaları biz yapmıyoruz ama yasalar çoğu zaman bizim önümüzde, kadınların, eşitlik ve özgürlüğü önünde engel. O nedenle yasaların anayasanın da kadın özgürlükçü bir perspektifle yazılması gerekir. Bugüne kadar kadın hakları için mücadele eden kadınlar, yasaların değişmesi için büyük emek verdiler ve önemli kazanımlar da sağladılar. Ancak bugün AKP-MHP faşist iktidarı, eşbaşkanlık sistemine, İstanbul Sözleşmesine karşı çıkarak, kadınların tüm kazanımlarına saldırmaktadır. Tüm bu gerçeklik bize şunu hatırlatmaktadır: Kazanımlarımızı korumanın en temel yolu, kazanımlarımızı koruyacak yasal tedbirlerin alınmasını sağlamaktan geçer. Bunun için, eşbaşkanlık sisteminin yerel yönetimler başta olmak üzere kadınların olduğu ve örgütlendiği her alanda güvenceye alınması için mücadele etmeliyiz. 
 
Editörün Notu: Bu röportaj pandemi sürecinden önce alınmıştır
 
Yarın: PYD Eşbaşkanı Eyşe Hiso, Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen eşbaşkanlık sistemini anlatıyor…